Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/97 E. 2019/1058 K. 12.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/97 Esas
KARAR NO: 2019/1058
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 09/06/2016
KARAR TARİHİ: 12/11/2019
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; davalının, davacı şirketle imzaladığı iş akdi ile çalışmaya başladığını, — tarihli istifa dilekçesi ile —- gün prim ödeme süresini tamamladığını belirterek işten ayrıldığını, kendisine bütün yasal haklarının ödendiğini, davalının çalıştığı süre içindeki görevinin, davacı şirkete ait ——- adlı —- yazılımının profesyonel hizmetler ekibinin yöneticiliği olduğunu, yöneticilik öncesi aynı yazılımın kritik modüllerinden ödeme planı sorumluluğunu yürüttüğünü, ürünün tüm teknik özelliklerine sahip olup müşterilerle doğrudan iletişim içinde olduğunu, istifaen ayrıldıktan sonra iş akdindeki rekabet yasağı hükümlerine aykırı olarak rakip bir şirkette çalışacağının istihbar edildiğini ve kendisine rekabet yasağı ve uymaması halinde uygulanacak cezai şart hükümlerinin —. Noterliği’nden çekilen ——- yevmiye nolu ihtarname ile hatırlatıldığını, buna rağmen davalının rakip şirket ———– yazılımı yazmak için kurulan ekipte görev alarak çalışmaya başladığını, davalının iş akdinde yer alan rekabet yasağı hükümlerine aykırı davrandığı için bu davanın açıldığını, davacının davalıdan olan —— TL cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren hesaplanacak olan yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilince verilen cevap dilekçesinde özetle; davanın görevsiz mahkemede açıldığını, rekabet yasağı kaydına ilişkin davaların mutlak ticari dava niteliğinde olduğunu, davanın Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, ayrıca ilk itiraz olarak mahkemenin yetkisine itiraz edildiğini, esasa ilişkin olarak rekabet yasağı kaydının, yer, süre yönünden herhangi bir sınır içermediğinden geçersiz olduğunu, yine rekabet yasağının bağlayıcı olmadığını, davalının davacı şirketin müşteri çevresi ve iş üretim sırları hakkında bilgi sahibi olmadığını, davalının çalıştığı şirket ile davacının kullandığı yazılımın farklı yazılım programları olduğunu ve cezai şartın aşırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; işveren ile işçisi arasındaki rekabet etmeme sözleşmesine dayalı açılan cezai şart alacağı istemine ilişkindir.
Başlangıçta; İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin —-Esas sayılı dosyasında açılan davada —- tarih ve —- sayılı kararla —Davalı görev itirazında bulunmuş davacı vekili de davanın hataen Asliye Ticart Mahkemesine açılması gerekirken mahkememize açıldığını belirterek, görevsizlik kararı verilmesine talep ettiği anlaşılmıştır. 6335 sayılı” Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 2.maddesi ile Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak belirlenmiştir. HMK.nun 114. maddesi gereğince görev dava şartı olup aynı yasanın 115.maddesi gereğince mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerektiğinden, dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine…” şekline karar verildiği, dosyanın görevsizlikle İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri’ne tevzien gönderildiği, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin — Esas sayılı dosyasında yapılan inceleme sonucunda; —- tarih ve —sayılı kararı ile “… Yapılan inceleme sonucunda her ne kadar davacı ile davalı arasında yetki sözleşmesi yapılmış ve davalı taraf bu yetki sözleşmesine istinaden mahkememizin yetkili olduğunu savunmuş ise de ; 6100 sayılı HMK 17. Maddesi uyarınca yetki şartı ve yetki sözleşmesinin tacirler veya kamu tüzel kişiler arasında yapılabileceği, dosyamız davalısının tacir olmadığı, bu nedenle de yetki sözleşmesi veya yetki şartının onun yönünden geçerli olamayacağını ve 6100 sayılı HMK 6. Maddesi uyarınca da her davanın borçlunun ikametgahı mahkemesinde açılabileceği kuralı, davalının ikametgahının mahkememiz yetki sınırları dışında, İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi yetki sınırlarında kaldığı, buna göre de davaya bakmanın mahkememiz yetkisinde olmadığı yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğuna kanaat getiril [diği]…” yönünde karar verildiği görülmekle; tevzien mahkememizin ——-esasına kaydedilen davada yargılamaya bu esas üzerinden devam olunarak sonuçlandırıldığı görülmüştür.
Cezai şart tutarının tespiti için—-yazı yazılarak davalının maaş bordrosu dosya içerisine alınmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşme — tarihli olup, — sayılı yürürlükteyken imzalanmıştır. Ancak, davalı, —— tarihinde yani 6098 sayılı TBK yürürlüğe girdikten sonra hizmet akdini istifa suretiyle sona erdirmiştir.
818 sayılı Kanun’un 348 vd. maddelerinde hizmet sözleşmelerinde rekabet yasağının öngörülebileceği ve koşulları düzenlenmiş, özellikle 351/2. maddesinde ise, açıkça, rekabet yasağının ihlali halinde cezai şart kararlaştırılabileceği düzenlenmiştir. 818 sayılı Kanunda, sözleşmede düzenlenen rekabet yasağının ihlali halinde öngörülen cezai şartın geçersizliği sonucunu doğurabilecek nitelikte hükümlere yer verilmediği, özellikle 6098 sayılı Kanun’un genel işlem koşullarına ilişkin 20. maddesi ile hizmet sözleşmelerinde işçi aleyhine tek taraflı cezai şart öngörülmesinin geçersizliğine ilişkin 420. maddesine benzer hükümlerin 818 sayılı Kanun’da bulunmadığı göz önüne alınarak inceleme yapılması gerekir.
6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1.maddesi uyarınca, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükteyken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır”.
Yine aynı Kanun’un 4. maddesi uyarınca, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır”.
Taraflar arasında 818 sayılı BK yürürlükte olduğu dönemde akdedilen sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde; ” Şirketin sahip olduğu fikri haklara ilişkin yazılım ——– ve proje yönetimi konularında görev alan çalışan işten ayrıldıktan sonra asgari 1 yıl aynı konuda hizmet veren bir firmada çalışmamayı kabul ve taahhüt eder. ” denilmiş, rekabet etmeme yasağına aykırı hareket edilmesi durumunda, son brüt ücretinin – katı tutarında cezai şart ödeyeceği hüküm alına alınmıştır.
Anılan sözleşmenin bu hükmü, davalının işten ayrıldığı —- yılında hüküm doğurmaya başlamıştır. Bu durumda, 6101 sayılı Yasa’nın 4.maddesindeki düzenleme dikkate alınarak dava konusu rekabet yasağı ve cezai şarta ilişkin sözleşme hükmü konusunda Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanmalıdır ——–
Olaya uygulanması gereken TBK.’nın 445/1.maddesi uyarınca, “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğine hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde, yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz”. Yine, TBK’nın 420/1. maddesi uyarınca, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir. Burada söz konusu olan kısmi geçersizlik olup sadece ceza koşulu geçersizdir.
Olayımızda, rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede, sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, bunun karşılığında işverene bir yükümlülük getirilmediği, azami bir süre öngörülmediği ve yer yönünden sınırlama yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle sözleşmedeki ceza koşulu geçersiz olup, geçersiz sözleşmeye dayalı alacak talebi yerinde değildir.
Açıklanan bu hukuki gerekçelerle, ceza koşulu içeren sözleşme hükmü geçersiz olup bu geçersizlik, hakimin müdahalesiyle giderilebilecek nitelikte bir geçersizlik değildir. TBK’nın 420/1. maddesindeki düzenleme emredici bir hüküm olup, kamu düzenini ilgilendirdiğinden, hakim tarafından resen dikkate alınması gerekir. Anılan kanun maddeleri ve Yargıtay ilamları gereği açıklanan gerekçeler ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.835,96 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 1.791,56 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan—- TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yazılı 130,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/11/2019