Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/507 E. 2021/832 K. 07.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/507 Esas
KARAR NO: 2021/832
DAVA: Tazminat
DAVA TARİHİ: 30/06/2016
KARAR TARİHİ: 07/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin tür ve unvan değişikliği öncesindeki unvanının —– yılları arasında bu şirkette çalıştığını, davacının davalı şirketin —-projelerinde görev aldığını, davalı şirketin—-kurulduğunu, davacının çeşitli tarihlerde davalıyı temsilen görev yaptığını, —-tarihi itibariyle davacının görevine davalı tarafından son verildiğini, davacının —–ayında başka bir firmada çalışmak üzere —- gittiğini, —- ayrılmak istediğinde çıkışına izin verilmediğini, hakkında bulunan —-çıkış yasağının davalının ortağı olduğu —— borçları nedeniyle verilen çeklerden kaynaklandığını, davalı şirket tarafından gerekli işlemlerin ve prosedürün tamamlanmamış olması nedeniyle davacının şahsi sorumluluğu doğduğunu, davacının açılan davalar nedeniyle kendi imkanlarıyla avukat tuttuğunu, çek bedellerini ödemek zorunda kaldığını belirtmiş, davalının kusur ve ihmali sonucunda davacının uğramış olduğu maddi zararlarına karşılık —manevi tazminat olarak —–davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davalının çalışanı olmadığını, — kurulan davalı şirketin azınlık hissedarı olduğu——-olduğunu, şirketin tüm idaresinin davacıda olduğunu, davacının çalıştığı şirkette çoğunluk ve ana hissedarın asıl yetkili ve sorumlu —olduğunu, davacının —- —- yaptığı şirkette karşılıksız edim ve taahhütlere girdiğini, çek keşide etmesi sebebi ile —– gereğince cezalandırıldığını, davacının kendi kusurundan ve fiilinden dolayı davalıyı sorumlu tutmak istediğini belirtmiş, açılan davanın öncelikle husumet yönünden mümkün değilse esastan reddini talep etmiştir.
Başlangıçta—- dosyasında görülmekte olan davada, davanın reddine karar verilmiş, verilen karar davacı vekilince istinaf edilmiştir. —– verilen karar kaldırılmış, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
Dava, davalı şirketin ortaklarından olduğu ve —– kurulu bulunan dava dışı şirkette davalıyı temsilen yetkili ve sorumlu olarak görev yapan davacının, bu görevi nedeniyle uğradığını iddia ettiği maddi ve manevi zararının tazmini talebine ilişkindir.
Taraflar arasında davalı şirketin dava dışı —- mukim şirketin ortağı olduğu, davalı tarafından davacıya vekalet verildiği, bir süre sonra davacının vekaletten azledildiği, davacının dava dışı şirket adına çek düzenlemesi sebebiyle —– yargılandığı noktalarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının dava dışı şirket adına düzenlediği çekin karşılıksız çıkması nedeniyle zarara uğrayıp uğramadığı, uğradığı zarardan davalının sorumlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
—— tarihli yazı cevabı ile davacının hizmet döküm cetvelinin gönderildiği, davacının — tarihinde davalı şirkette işe başladığı,— tarihinde davalı şirketten ayrıldığı görülmüştür.
Bilirkişi—- tarihli raporda; davalı şirketin davacı ile aralarındaki sözleşmeye aykırı bir davranışı ya da davacıya yönelik bir haksız fiili nedeniyle zarara uğramadığı, davacının iddiasının ispata muhtaç olduğu mütalaa edilmiştir.
Bilirkişi— tarihli raporda; davacının —- çekten kaynaklı zarara uğradığı; talep edilen avukatlık ücreti, mahkeme ücreti, geç çıkış cezası ve ev kirasının hesaplanamadığı mütalaa edilmiştir.
Somut olayda; davacı—- yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil olarak tayin edilmiş, —— yevmiye numaralı azilname ile vekillik görevine son verilmiştir. Dava dışı —–davalı —— tarafından temsil edildiği anlaşılmıştır.
Davaya konu eylem ve işlemlerin davalının davacı şirkette çalışan olduğu döneme ilişkin olması halinde, davalının işçi mi yoksa ticari temsilci mi olduğu noktasında bir ayrım yapılması gerekir. Bir kimsenin işçi sayılabilmesi için iş sözleşmesi ile çalışması koşuldur. İş sözleşmesinin unsurları ise —- unsurlarından ibarettir. —- sayılı ilamında işaret edildiği üzere, olayda — ticari temsilciler ve ticari vekiller için öngörülen 547 ila 554. maddeleri uygulanacaktır. Öte yandan, dava konusu çekin keşide edildiği ve vekaletnamenin düzenlendiği tarih itibariyle uyuşmazlığa 818 sayılı Borçlar Kanunu ile 6762 sayılı Ticaret Kanunu’nun uygulanması gerekir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 449/1. maddesinde ticari temsilcinin tanımı; “ticari temsil, bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekale imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimsedir” şeklinde yapılmıştır. Ticari temsilci gibi ticari vekalet de BK’nun 32 vd. (TBK 40 vd.) maddelerinde düzenlenmiş olup, temsilin ticari hayatın ihtiyaçlarına uydurulmuş bir türüdür. Dolayısıyla ticari vekalet, ticari temsil gibi tek taraflı hukuki işlemle verilen bir temsil yetkisini içerir. Vekil ile ticari temsilci arasındaki iç ilişki vekalet sözleşmesine dayanabileceği gibi hizmet ya da şirket sözleşmesinden de kaynaklanabilir.
Somut olayda; davacının davalı şirkette —- tarihleri arasında sigortalı olarak çalıştığı, ——– numaralı vekaletnamesi ile vekil olarak tayin edildiği, vekaletnameye istinaden davalı şirketin ortağı olduğu dava dışı şirkette imza yetkilisi olarak faaliyet gösterdiği sabittir. Bu itibarla, davacı ile davalı arasında Borçlar Kanunu’nun 449/1. maddesinde düzenlenen ticari temsil ilişkisinin kurulduğunun kabulü gerekir.
Taraflar arasında davacı tarafından dava dışı şirket adına— keşide tarihli ve —- bedelli çekin keşide edildiği, çekin karşılıksız çıkması nedeniyle davacının—-yargılandığı ve çek bedelini ödemek durumunda kaldığı hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık dava dışı şirket adına keşide edilen çekin karşılıksız çıkması nedeniyle davacının uğradığı zarardan davalının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 394. maddesinde “Vekilin usulü dairesinde müvekkilünbihi ifa için yaptığı masrafı ve verdiği avansları, müvekkilin, faiziyle beraber vermesi ve vekilin deruhte eylediği borçlardan onu kurtarması lazımdır. Vekil, vekaleti ifa dolayısiyle uğramış olduğu zarar ve ziyanın tazminini müvekkilinden isteyebilir. Meğerki müvekkil bu hususta kendisinin sun’u taksiri olmadığını ispat eyleye.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan madde, 6098 sayılı Kanun ile de korunmuştur. Maddeye göre vekalet verenin sorumlu olabilmesi için; vekilin zarara uğramış olması, vekilin görevini gereği gibi ifa etmesi, vekilin uğradığı zarar ile vekaletin ifası arasında uygun illiyet bağı olması, vekalet verenin kusuru olmadığını kanıtlayamamış olması gerekir. —– getirebilme imkanı, yalnızca ücretli vekalet sözleşmelerinde mevcuttur. Bu itibarla, vekalet veren vekilin uğradığı zarardan hafif kusuru ile dahi sorumludur.
Somut olayda; davacı ile davalı arasında ücretsiz vekalet sözleşmesi akdedildiği, vekalet sözleşmesi uyarınca davacının davalının —- olarak dava dışı —- görevini yürüttüğü, bu çerçevede ——- davacı tarafından keşide edildiği, çek bedelinin dava dışı şirket tarafından ödenmemesi nedeniyle davacı tarafından ödenmek zorunda kalındığı, davacının vekalet görevini gereği gibi yerine getirmediğinin iddia edilmediği, davalı vekalet verenin hafif kusurundan dahi sorumlu olduğu sabittir.
Davalı vekili aşamalarda sunduğu beyan dilekçesi ile dava konusu çekin — keşide tarihli olduğunu, davacının — tarihinde vekillikten azledildiğini, davalının bu nedenle sorumlu olmadığını savunmuştur. —– hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda; —- tarihli azilnamesi ile davacı azledilmiş ise de çekin keşide tarihi olan —- itibariyle davacının azilden haberdar olduğu iddia ve ispat olunmamıştır. Kaldı ki, davalının iş akdinin —- tarihi itibariyle sona erdiği görülmektedir. Yukarıda açıklandığı üzere, ticari temsil ilişkisinin iç ilişkide vekalet, iş sözleşmesi veyahut şirket kurulumundan doğması mümkündür. —– hükmü uyarınca davacının ticari temsil yetkisinin geri alınabileceği, dosyada bulunan azilnamede buna ilişkin bir ibare bulunmadığı, iş akdinin devam ettiği süre içerisinde davacının ticari temsil yetkisinin geri alındığına dair herhangi bir iddia ve ispatın bulunmadığı, davacının ticari temsil yetkisinin devam ettiği anlaşıldığından, bu yöndeki savunmaya mahkememizce itibar edilmemiştir.
Vekilin uğradığı zarar şeye ilişkin bir zarar olabileceği gibi, şahıs varlığına ilişkin bir zarar da olabilir —-Davacı, maddi zararının yanında uğradığı manevi zararın da tazminini talep etmiştir. —— takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Manevi tazminat, bozulan ruh huzurunun, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nispetinde iadesini amaçladığından, —–maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkı kullanılarak, manevi tazminat miktarı tespit edilmelidir. Tüm dosya kapsamındaki delil durumu, davacının—–yargılandığı süre, tarafların konumu, zararın giderilmesine katkıları ve paranın alım gücü bir bütün olarak değerlendirilmiş, manevi tazminat aşağıdaki şekilde takdir edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için yapılan yargılama sonucunda; davacı ile davalı arasında vekalet ilişkisi kurulduğu, davacının davalı şirketin ticari temsilcisi olarak faaliyet yürüttüğü, bu ilişkisinden kaynaklı vekilin uğradığı zararlardan ve yaptığı masraflardan davalının sorumlu olduğu, davacının uğradığı maddi zararın dosya kapsamı ile sabit olduğu, manevi zararın ise açıklanan ilkeler ile tayin edilmesi gerektiği, tazminat borcunun zararın doğduğu an muaccel olduğu, ancak dava tarihinden itibaren faiz talep edildiği anlaşıldığından, tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
K A R A R:Yukarıda açıklanan gerekçeler ile;
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan maddi tazminat davasının kabulüne;
—- dava tarihinden itibaren işleyecek —– yıl vadeli mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsiline, davacıya ödenmesine,
2-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulüne;—– dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacıya ödenmesine,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 3.714,73 TL harçtan peşin alınan 1.178,35 TL harcın mahsubuna, bakiye 2.536,38 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca;
a)davanın kabul edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 6.569,47 TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
b)davanın kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı manevi tazminat davasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL başvurma harcı, 4,30 TL vekalet harcı ve 1.178,35 TL peşin harç toplamı: 1.211,85 TL ile davanın red (0,22) ve kabul (0,78) oranına göre hesaplanan 1.345,42 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan 2,42 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333. maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle——— Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 07/09/2021