Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/505 E. 2019/685 K. 31.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

-KARAR-
ESAS NO : 2018/1252 Esas
KARAR NO : 2019/546

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/10/2018
KARAR TARİHİ : 20/06/2019

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; davacı … şirketine ZMSS ile sigortalı ——— plaka numaralı aracın sürücü davalı … —— kullanımında iken——-plakalı araca arkadan çarptığını, bu kaza nedeniyle————— plakalı araçta hasar meydana geldiğini, kazanın davalı sürücü ————- alkollü araç kullanması nedeniyle ağır kusuru ile meydana geldiğini, davacının bu kaza nedeniyle zarar gören tarafa ödeme yaptığını, davacı sigortacının TTK 1481 maddesi gereği halefiyet şartlarına göre yapılan ödemeyi rücu hakkı doğduğunu, bu amaçla İstanbul Anadolu——. İcra Müdürlüğü 2018/19261 dosyasında takip yapıldığını, davalı tarafından takibe itiraz edildiğini belirtmiş, takibe yapılan itirazın iptalini dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz ve görevsiz mahkemede açıldığını, davacı ile davalı arasında herhangi bir sigorta sözleşmesi bulunmadığını, kusur değerlendirmesinin kabul edilmediğini, aracın kaza esnasında davalı sevk ve idaresinde olmadığını, yapılan tazminat ödemesinin fahiş olduğunu belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; itirazın iptali istemine; ilişkindir.
İstanbul Anadolu ———- İcra Müdürlüğü’nün 2018/19261 sayılı takip dosyasının incelenmesinde;—–tarihinde başlatılan takibin alacaklısının ———————., borçlusunun … olduğu;
13.430,00 TL asıl alacak, 1.800,91 TL asıl alacağın işlemiş faizi olmak üzere toplam 15.230,91 TL’nin fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu, borca ve fer’ilerine itiraz edildiği görülmüştür.
İncelenen tüm dosya kapsamında, tarafların iddia ve savunmalarına göre;
Dava tarihinden önce 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı yasanın 73/1. maddesinde ‘Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.’ düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı yasanın 3. maddesinin 1. fıkrasının (1) nolu bendinde ‘Tüketici işlemi mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder’ şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Somut olayda; davacı, davalı ile aralarındaki Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesi gereği, davalı aracının 3. kişilere verdiği ve kendisinin ödemek durumunda kaldığı hasar bedelinin davalıdan rücuen tahsilini talep etmemekte; talebinin dayanağını da davalı ile aralarındaki ZMSS poliçesi ve ZMSS genel şartları oluşturmamaktadır. ———–poliçesinin incelenmesinde sigortalının dava dışı ——–olduğu tespit edilmiş, açıklanan yasa maddeleri ve düzenlemeler ışığında, somut uyuşmazlıkta davacının sigortacı; davalının ise sigortalı olmaması sebebiyle tüketici konumunda olmadığı, taraflar arasında akdedilen sigorta sözleşmesinin bulunmadığı, tüketici işleminden kaynaklanan bir uyuşmazlığın olmadığı sonucuna ulaşılmış, genel hükümlere göre değerlendirme yapılmıştır.
Davacının, dava dışı——- plakalı aracın hasara uğraması nedeniyle yapmış olduğu tazminat ödemesi; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarih ——————–sayılı kararında “Ticaret Kanununun 965 inci maddesiyle konulmuş bulunan esasa göre sigortacı poliçede yazılı olupda sigortalısına ödediği sigorta bedeli nispetinde sigortalının yerine geçer. Bu, bir kanuni halefiyettir. ————- sigortacının haksız fiil failinin karşısına çıkması mutazarrır olan şahsa ödemiş olduğu miktar nispetinde dâva külfetinden kurtarmış olduğu içindir. Hatta, zararının tamamını sigortadan temin edememiş olan mutazarrırın şirketten aldığı bedelden fazlası için haksız fiil faili aleyhine dâva ikame etmiş olması dahi mümkündür. Bu takdirde aynı membadan çıkan bir tek borcun bir kısmı Hukuk Mahkemesinde talebedilmiş olacaktır. Şimdi, sigortacının, sigortacılık mutlak bir ticari muameledir deye kanuni halefiyetine istinaden açacağı rücu dâvası için Ticaret Mahkemesinde dâva ikame etmesi icabeder, denecek olursa, menşei, mahiyeti ve illeti aynı olan ve haksız fiil faili için —— mümkün bulunmıyan bir borç için iki ayrı kaza merciinde birden dâva açılabileceği kabul edilmiş olur. Bu ise, kanuna ve hukuka uygun düşmez. Bu itibarla, sigortacının sigorta poliçesinden mümbais olmayıp kanundan aldığı bir salâhiyete istinaden ve haksız fiil sebebiyle alacaklı yerine kaim olarak hareket ettiği dâvada Hukuk Mahkemesine başvurması lâzımgeleceğine reylerin üçde ikisini geçen çoğunluğiyle 22/3/1944 tarihinde karar verildi.” şeklinde ifade edildiği üzere kanuni bir halefiyet olup, somut olayda davalının tacir olmadığı, her iki aracın hususi kullanıma özgülenmiş olduğu ve davanın sigorta sözleşmesinden değil, davalının kusuru ile gerçekleşmesine sebebiyet verdiği iddia edilen haksız fiilden kaynaklandığı anlaşılmakla, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle; HMK 115-2 md uyarınca dava şartı noksanlığından usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmek üzere Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin, HMK’nun 331-(2) md uyarınca yargılamaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde bu mahkemece karara bağlanmasına; görevli mahkemede davaya devam edilmez ise talep halinde dosya üzerinden mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalının yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.