Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/138 E. 2021/239 K. 02.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
-KARAR-

ESAS NO : 2019/138 Esas
KARAR NO : 2021/239

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 19/01/2017
KARAR TARİHİ : 02/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan davada yapılan açık yargılama sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ..— —— yönetim kurulu —- bir iş adamı olduğunu, davalı .– davaya konu —- sahibi olduğunu, davalı ——tarihli basımının 10. sayfasında yayınlanan davalı ..—- hazırlamış olduğu haber vasıtasıyla davacıya karşı basın özgürlüğünü aşan kişilik haklarına saldırı, hakaret ve gerçeğe aykırı olarak haber yapıldığını, —- kelimesinin ———- anlamlarına geldiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla 20.000 TL manevi tazminatın haberin yayınladığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılara usulüne uygun tebligat yapılmış, davalılar tarafından süresinde cevap dilekçesi sunulmamıştır.
Başlangıçta; İstanbul Anadolu —- Asliye Hukuk Mahkemesi —-Karar numaralı dosyasında görülmekte olan davada verilen kararın, İstanbul BAM. —. HD. —- Karar sayılı ilam ile kaldırılması üzerine yargılamaya mahkememiz dava dosyası ile devam edilmiştir.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dava konusu uyuşmazlık; davacı hakkında yapılan —-sözlerin ——ya da kişilerin —- gösterilmesini isteme haklarından hangisinin kapsamında kaldığına ilişkindir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum, halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir.— bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse ——– yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi ——— korumalıdır. Yine basın,——içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
——-birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen —, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “—– …” belirtmiştir.
İfade özgürlüğü ve bu bağlamda basın özgürlüğünün asıl, sınırlamanın ise istisna olduğu unutulmamalıdır. Sınırlamanın kanuni olması, meşru amaca dayanması ve demokratik toplumda gerekli ve orantılı olması da gözetilmelidir.
Somut olayda; davalıların imtiyaz sahibi ve sorumlusu olduğu ——- basımında davalı … tarafından, davacı .—– ibaresinin kullanıldığı, davalı şirket yönünden ise —–dair eleştiri mahiyetinde ifadelere yer verildiği görülmektedir. Davacı— şirketi —- eleştiriye katlanma yükümlülüğünün, normal insanlardan fazla olduğunun kabulü gerekir. Ayrıca dava konusu yayınlar—– tarafından takip edilen konulara ilişkin olup yayınlanmasında kamu yararı bulunmaktadır. Şu durumda dava konusu ifadelerin, ifade ve basın özgürlüğü kapsamında kamu yararı ve toplumsal ilgi duyulan hususlara ilişkin değerlendirmeler olup ifade özgürlüğünün muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığı gözetildiğinde dava konusu yayınlarda davacı şirketin kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediğinin kabulü gerekir. Öte yandan, davaya konu — halinde değerlendirildiğinde, davacı … yönünden kullanılan ifadeler nedeniyle, yapılan —–arasındaki dengenin bozulduğu, davacının şeref ve itibarının korunmasını isteme hakkının, davalının —- özgürlüğünden üstün tutulması gerektiği ve davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı anlaşılmaktadır. Şu durumda; kişilik hakları saldırıya uğrayan davacı … yararına 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi uyarınca uygun miktarda manevi tazminata karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı … tarafından açılmış davanın kısmen kabulüne;
5.000,00 TL manevi tazminatın 03/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacıya ödenmesine,
2-Davacı —– tarafından açılan davanın reddine,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 341,55 TL harçtan peşin alınan 341,55 TL harcın mahsubu ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirmediğinden vekalet ücreti hususunda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvurma harcı, 4,60 vekalet harcı, 341,55 TL peşin harç toplamı: 377,55 TL ile davanın red 0,75 ve kabul 0,25 oranına göre hesaplanan 128,08 TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacı ….— verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalılar tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333. maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair hazır bulunan davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.