Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/690 E. 2021/971 K. 28.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/690 Esas
KARAR NO: 2021/971
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 06/06/2018
KARAR TARİHİ: 28/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile dava dışı —- arasında ticari ilişki kurulduğunu, ticari ilişki neticesinde —- tutarında davacıya borçlandığını, ticari ilişki dolayısıyla doğmuş/doğacak alacak için —- gereğince alacak temliki sözleşmesi akdedildiğini,—- yevmiye numarası ile onaylanan ve temlik eden —– alan davacı arasında akdedilen işbu sözleşme ekinde yer alan şirketlerden temlik eden nezdinde doğmuş alacakların temlik edildiğini, alacak temliki sözleşmesi ekinde düzenlenen temlik borçluları ve temlik alınan alacak miktarı listesi uyarınca davalı şirketin temlik borçlusu olarak yer aldığını, dava dışı temlik eden — davalı şirket arasında ürün satımı esaslı bir ticari ilişki kurulduğunu, söz konusu ticari ilişki neticesinde davalı tarafın aldığı ürünlere istinaden —– tutarında borçlandığını, alacağın devrinde borçlunun rızasının aranması gerekmediğini, öngörülen şekil şartına uygun olarak alacağın temliki sözleşmesi akdedildiğini, davacının alacağını tahsil etmek amacıyla—– sayılı dosyası ile davalıya karşı ilamsız icra takibi başlattığını, davalının davacıya borçlu olduğunun bilincinde olduğunu, takibe haksız ve kötüniyetli itiraz edildiğini belirtmiş; takibe yapılan itirazın iptaline, alacağın %20’si icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin temlik eden dava dışı —- cari hesaptan kaynaklanan borcu bulunmadığını, cari hesap ekstresi ve tahsilat makbuzu incelendiğinde bu hususun görüleceğini belirtmiş; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Görülmekte olan dava, dava dışı —– ihbar edilmiş, ihbar olunan tarafından beyan dilekçesi sunulmamıştır.
Dava, devralınan alacağın tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasında davacı şirket ile dava dışı —– arasında alacağın devri sözleşmesi akdedildiği, sözleşme kapsamında dava dışı şirketin davalı nezdindeki alacağının devredildiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; dava dışı temlik eden şirketin davalıdan cari hesaptan kaynaklanan alacağı bulunup bulunmadığı, hangi tutarda alacaklı olduğu, bu itibarla takibe yapılan itirazın yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
—- sayılı takip dosyası içeriğine göre; —- tarihinde başlatılan takibin alacaklısının davacı —– tutarındaki alacağın fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi yapıldığı, örnek no:7 ödeme emrinin borçluya—- tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından verilen —havale tarihli itiraz dilekçesinde borca ve fer’ilerine itiraz edildiği, icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğu, hak düşürücü süre içerisinde işbu davanın açıldığı görülmüştür.
Bilirkişi —–tarafından düzenlenen —tarihli raporda; davalı şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalı şirket ile temlik eden — arasında ticari ilişki bulunduğu, davalının alınan ürünlere istinaden düzenlenen faturalardan kaynaklı —-tarihli tahsilat makbuzu karşılığı —- senet ile ödendiği, senetlerin vadelerinde ödenmediği, senetlerin üçüncü şahıslara ciro edildiği, senetlere istinaden cirantalara banka yoluyla ödeme yapıldığı, davalının son cirantalara toplam — borcu olduğu, temlik edilmesi gereken borcun —– olması gerektiği tespit edilmiştir.
Mahkememizin —— tarihli oturumunun —- defterlerinin incelenmesine karar verilmiş, ticari defterler temlik eden tarafından ibraz edilmemiştir. Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “üçüncü kişinin belgeyi ibraz etmemesi” başlıklı 221. maddesinin 1. fıkrasında; “ Mahkeme, üçüncü kişi veya kurumun elinde bulunan bir belgenin taraflarca ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu olduğuna karar verirse, bu belgenin ibrazı emreder”, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “Belgeyi ibraz etmesine karar verilen herkes, elindeki belgeyi ibraz etmek; belgeyi ibraz edememesi halinde ise bunun sebebini delilleri ile birlikte açıklamak zorundadır. Mahkeme yapılan açıklamayı yeterli görmezse, bu kimseyi tanık olarak dinleyebilir” düzenlenemelerine yer verilmiştir. Bu kapsamda —– yetkilisinin dinlenmesine karar verilmiştir.
Tanık —- beyanında; —- alacağın —– akdedildiğini, temlik edilen alacaklardan birinin de davalıdan olan alacak olduğunu, sözleşmenin düzenlenmesinden bir veya iki gün sonra davalının borcu kapatmak istediğini, toplam — senedin dava dışı şirkete verildiğini, senet teslim alındıktan sonra—-iletişime geçildiğini, —- senetleri kabul etmediğini, bu nedenle senetlerin başka firmalara verildiğini, davalı şirketin borcunu tamamen ödediğini belirtmiştir.
—tarafından düzenlenen —- numaralı temliknamenin incelenmesinde; temlik eden —- alacağın devri hususunda anlaşıldığı, temlik borçlusunun —– belirtildiği, listeye göre davalı şirketin —-tutarındaki borcunun davacı tarafından temlik alındığı görülmüştür.
Anılan temliknamenin —– ——olmadıkça, işburada temlik edilen alacak/istihkak ile ilgili faiz, sigorta teminatı vb. Hiçbir parayı başkasına rehin ve temlik etmeyeceğini, kendisine bir ödeme yapılsa dahi parayı derhal borcuna mahsuben —— yukarıda belirtilen hesabına yatıracağını, keza kendisine —- aracılığı ile ödeme yapılması halimde — parayı derhal alacağına mahsuben tahsil etmeye yetkili olduğunu, —- herhangi bir nedenle söz konusu hak ve alacağı kısmen veya tamamen tahsil edememesi veya temlik edilen hak ve alacağın Temlik Alan’ın borcunu, borcuna ilişkin faiz, yasal kesinti ve her türlü masrafları karşılamaması halinde şirket tüm mal varlığı ile sorumlu olacağını kayıtsız şartsız kabul eder.” hükmüne yer verilmiştir.
—- tarafından düzenlenen ———- tarafından teslim alındığı görülmüştür.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle alacağın devri kavramının açıklanmasında yarar vardır.
Alacağın devri,——“Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.” iyiniyetle yapılan ifa başlıklı 186. maddesinde; “Borçlu, alacağın devredildiği, devreden veya devralan tarafından kendisine bildirilmemişse, önceki alacaklıya; alacak birkaç kez devredilmişse, son devralan yerine önceki devralanlardan birine iyiniyetle ifada bulunarak borcundan kurtulur.” hükümleri mevcuttur.
Alacağın devrinin söz konusu olabilmesi için, evvelemirde devir edilecek bir alacağın mevcut olması gerekir. Kural olarak, bütün alacaklar devredilebilir. Böylece hâlen iktisap edilmiş bir alacak kadar ileride iktisap olunacak bir alacak da; keza muaccel bir alacak kadar bir vadeye veya şarta bağlanmış olan alacaklar da temlik olunabilir.
Alacak, devredilmekle devredilenin malvarlığından çıkarak devralanın mamelekine dahil olur; buna karşılık devredenin “alacaklı” sıfatı da artık son bulur, onun yerini devralan alır. Böylece devreden, borçludan edimini ifa etmesini talep edemeyeceği gibi, borçlu tarafından vâki olan ifayı da kabul edemez. Borçlu, edimini bundan böyle devralana, yani yeni alacaklısına ifa etmekle mükelleftir. Ancak, alacağın devri borçlunun muvafakatini gerektirmediğinden, borçlunun bu devirden haberi bulunmayabilir. Devirden habersiz olan borçlu, iyiniyetle borcunu devredene, yani eski alacaklısına ifa ederse, borcundan kurtulur. Eğer borçlu, alacağın devredilmiş olduğundan haberdar edilmiş bulunuyorsa, borcunu ancak devralana ifa edebilir; devredene ifada bulunmuş olduğu takdirde, devralana karşı da ikinci bir ifada bulunmakla mükellef olur. Borçluya alacağın devredilmiş olduğunu devreden de, devralan da bildirebilir; bu ihbar herhangi bir şekle bağlı değildir.
Esasen yasa maddesinde belirtilen “bildirim” kavramını, bir hukuksal işlemdeki irade beyanından farklı olarak, devrin borçlunun bilgi alanına ulaşması, devre ıttıla edilmesi olarak anlamak gerekir.——– de borçlunun devri öğrenmesinden söz edilmekle, yasakoyucunun devir bildiriminin her türlü yolla borçluya yapılabileceğini, borçlunun devre ıttıla etmiş olmasının gerekli ve yeterli olduğunu benimsediği anlaşılmaktadır. Hiç kuşkusuz, devredenin temliknamenin borçluya bildirildiğini, bir diğer deyişle onun bilgi alanına ulaştığını HMK’nın 200 vd. maddelerinde öngörüldüğü biçimde kanıtlaması gerekmektedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında, somut olayın değerlendirilmesi gerekmektedir: Devralan davacı ile devreden ihbar olunan arasında akdedilen——– düzenlenen — tarihli ve —- temlikname ile dava konusu alacak devredilmiştir. Devreden —-numaralı tahsilat makbuzu içeriğine göre —- toplam —- tutarındaki senedin önceki alacaklıca teslim alındığı görülmektedir. Nitekim, devreden şirket yetkilisi tarafından da tahsilat makbuzu içeriği, senetlerin teslim edildiği, borcun ödendiği kabul edilmiştir. Dolayısıyla devir tarihi itibariyle temlik edenin davalıdan —- alacaklı olduğu anlaşılmaktadır.
Tahsilat makbuzuna konu senetlerin devir tarihinden sonra devreden—–olup, senetlerin temlik tarihinden sonra verildiği ispat olunamamıştır. TBK’nın 190. maddesi gereği devreden alacak senedini devralana vermekle yükümlüdür. Tahsilat makbuzuna konu senetler devreden tarafından üçüncü kişilere ciro edilmiş, davacı devralana teslim edilmemiştir. Alacak senedinin devreden tarafından devralana teslim edilmemesi devir borçlusunun durumunu kötüleştirmez.
Kaldı ki, tahsilat makbuzunun temliknameden sonraki tarihli veyahut senetlerin vadesinin temlikname sonrası olması da sonuca etkili değildir. Zira, TBK’nın 186. maddesi gereği alacağın devredildiğinden haberi olmayan borçlu, önceki alacaklıya iyiniyetle ifada bulunarak borcundan kurtulur. Somut olayda alacağın devredildiğinin davalı borçluya bildirildiği iddia ve ispat olunamamıştır. Bu itibarla, TBK’nın 188. maddesi gereği borçlu davalının devredene karşı sahip olduğu ödeme definin devralana karşı ileri sürülebileceğinin kabulü gerekir. Aksi halin kabulünde; alacağın devredildiğinden haberdar olmayan davalının ifa uğruna verdiği senet bedelini senet alacaklılarına, temliknameden kaynaklı davaya konu borcu ise davacıya ödemesi durumu ortaya çıkar. Öte yandan, alacağı devralan davacının TBK’nın 191. maddesi gereği devir borçlusundan alamadığı alacağını devredenden alabilmesi ise mümkündür. Bu itibarla, temliknameden habersiz senet keşide ederek devredene teslim eden devir borçlusun korunmaya değer hukuki menfaati vardır.
İİK’nın 67/2. maddesi, “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu, takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne, göre red veya hükmolunan meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminatla mahkum edilir.” hükmünü içermektedir. Somut olayda; davalı borçlunun ticari ilişkiden kaynaklı —– borcunun bulunduğu, alacağın belirlenebilir ve likit olduğu, reddedilen kısım yönünden ise davacının kötüniyetli takip yaptığının ispat edilemediği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulüne;
—- sayılı takip dosyasında davalı borçlu tarafından yapılan itirazın — asıl alacak yönünden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda ticari avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Kabul edilen 1.379,22 TL’nin %20’sine tekabül eden 275,94 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 94,25 TL harcın peşin alınan 1.221,87 TL harçtan mahsubuna, bakiye 1.127,62 TL harcın istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden hesaplanan 1.379,72 TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davanın reddedilen miktarı üzerinden hesaplanan 9.921,89 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvurma harcı, 94,25 TL peşin harç ve 5,20 TL vekalet harcı toplamı: 136,35 TL ile davanın kabul (%01,93) ve red (%98,07) oranına göre hesaplanan 23,18 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333. maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle——-Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair, davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/09/2021