Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/647 E. 2020/424 K. 15.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
-KARAR-
ESAS NO : 2018/647 Esas
KARAR NO : 2020/424

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 29/05/2018
KARAR TARİHİ : 15/09/2020

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —– bulunan taşınmazın ———– bedelle satıldığını, dava dışı ——– satış bedelini ödemediğini, taşınmazın üzerine hacizler konulmasına neden olduğunu, bu nedenle dava dışı—– ile davacı arasında protokol tanzim edildiğini, protokol ile tüm hacizlerin kaldırılması ve hisse devri sözleşmesi ile devredilen —– şirketinin tüm borçlarının ödeneceğinin taahhüt edildiğini, bu taahhütlerin kısmen yerine getirildiğini, taahhütlerin yerine getirilmemesi nedeniyle davacı ile davalı arasında ——— tarihli protokol ile davalılardan ——– %17 hissesinin davacının dava dışı ———— olan alacaklara istinaden satıldığını, davalının dava dışı —————ile akdedilen protokoldeki hükümleri ——-ettiğini, devredilen %17 hissenin tahmini değeri olan 400.000 TL davacıya teminat senedi verildiğini, ancak ———-%17 hissesinin devredilmediğini, davalı ….——— firmasının ortağı olmadığını, —— firmasının başka bir şirket adına kayıtlı olması halinde %17 hisseye denk düşen bedelin hesaplanarak davacıya ödenmesi gerektiğini belirtmiş, 08.11.2017 tarihli protokole istinaden davacıya haricen devir edilen %17 hissenin değeri olan bedelin hesaplanarak davacıya ödenmesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını, dava—————– ile davacıyı uzlaştırdığını, buna istinaden davacı ile davalı arasında —- tarihli protokolün imzalandığını, davalının taahhütlerini yerine getirdiğini belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerekir. Kanunun 5. maddesi uyarınca ticari davalarda görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi olup, Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisidir. Görev kamu düzeni ile ilgili olup, yargılamanın her safhasında ve re’sen nazara alınmalıdır.
Dava konusu uyuşmazlık, hukuki nitelik itibariyle; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 128. maddesinde düzenlenmiş bulunan “üçüncü kişinin fiilini üstlenme” den kaynaklanmaktadır. Üçüncü kişinin fiilini taaahhüt, garanti sözleşmesinin bir türü olarak; üstlenenin, üstlenilene (sözleşmenin diğer tarafına) üçüncü bir kişinin bir edimde bulunacağını, üçüncü kişi böyle bir edimi yerine getirmediği takdirde, bundan doğan zararı kendisinin tazmin edeceğini borçlanmaktadır. Bu maddeye göre üçüncü kişinin edimini diğer tarafa karşı üstlenen kimse, bu edim yerine getirilmediği takdirde, edimi değil, ifa etmemeden doğan zararı tazmin borcu altına girmektedir.
Somut olayda; tarafların tacir olmadığı, davanın anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan da olmadığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinin talep sonucu nazara alındığında, davanın temelinin teminat senedi veyahut şirketler hukukundan kaynaklanan bir alacak istemi olmadığının kabulü gerekir. 6102 Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 4. maddesi gereği mahkememizin görevli olmadığı, yargılamaya alacak davasına bakmakla genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından devam edilmesi gerektiği anlaşıldığından, açıklanan gerekçeler ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle; HMK 115-2 md uyarınca dava şartı noksanlığından usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmek üzere Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin, HMK’nun 331-(2) md uyarınca yargılamaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde bu mahkemece karara bağlanmasına; görevli mahkemede davaya devam edilmez ise talep halinde dosya üzerinden mahkememizce karara bağlanmasına,
Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.