Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/487 E. 2019/345 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1200 Esas
KARAR NO : 2019/419
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 12/10/2018
KARAR TARİHİ: 16/05/2019
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanuna dayanılarak hazırlanan Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmelik hükümleri doğrultusunda satıcı taraf olarak elektrik üretim izinlerinin alındığını, 8 şirketin davacı ve ortakları tarafından kurulduğunu, bu şirketler üzerine toplam 18 MW proje için izin alındığını, 17.09.2015 tarihli protokol ve buna bağlı olarak düzenlenen 17.09.2015 tarihli “Taahhüt ve Sorumluluk Protokolü” hükümlerinin sağlanmış olması neticesinde davacı ve davalı arasında 26.10.2015 tarihli “Şirket ve Proje Devir Sözleşmesi ve Ödeme Protokolü” imzalandığını, 8 şirket ve üzerindeki 8 adet proje ile birlikte davalı alıcıya davacı tarafından devredildiğini, devire konu edilmeyen 10 MW elektrik üretim izni alınmış projeler 10 adet projenin, yasal izinlerin tamamlanması için davacının temsilcisine yetki verildiğini, bu yetkiye dayanarak 10 adet projenin tüm masraf ve harcamalarının davacı ve ortakları tarafından yapıldığını, davaya konu tüm projelere yatırıma hazır hale getirilerek değer kazandırıldığını, 10 adet projenin haklarının alıcı davalı tarafından iade edilmemesi nedeniyle; projelerin yasal tamamlanma sürelerinin bittiğini ve yatırıma geçme imkanlarının ortadan kalktığını belirtmiş, davalı şirketin edimini yerine getirmemesi nedeniyle zararın tespitini ve tahsilini dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davanın temelini oluşturan sözleşmelerin tarafların imzalarının noterce onanması şartına bağlı olduğunu, davaya konu sözleşmelerin noter tasdiki aşamasından geçirilmediğini, sözleşmelerin hüküm ifade etmeyeceğinden davacının taleplerinin dayanaktan yoksun olduğunu, sözleşme geçerli kabul edilse dahi davalının davacıya karşı borcunu tümüyle ifa ettiğini belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında “Şirket ve Proje Devir Sözleşmesi ve Ödeme Protokolü (Ek-B)” ile “Protokol (Ek-B)” akdedildiği ve uyuşmazlığın temelini bu iki sözleşmenin oluşturduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde HMK’nın 17. maddesi uyarınca geçerlidir. Yalnızca tacirler ve kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 19. maddesinin 2. bendi “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir.
HMK.’nun 17. maddesi gereğince yer alan yetki şartı da munhasır yetki şartı olup kesin yetki şartı değildir.HMK.’nun 19. maddesi gereğince, munhasır yetki şartı davalı tarafça usulüne uygun şekilde ileri sürülmediği takdirde, sanki bir kesin yetki şartıymış gibi mahkemece re’sen dikkate alınamaz. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır.
Somut olay incelendiğinde; davacı ile davalının aralarında akdedilen “Protokol” 16. Maddesi ve “Şirket ve Proje Devir Sözleşmesi ve Ödeme Protokolü” 7. Maddesi gereği münhasır olarak İstanbul Mahkemeleri’ni yetkili kıldıkları, mahkememiz İstanbul Anadolu Mahkemesi olup, yargılamaya İstanbul Merkez Mahkemeleri’nde devam edilmesi gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilince cevap süresi içinde yetki itirazında bulunması, dosya içeriğinden de yetkili mahkemenin İstanbul (Merkez) Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun anlaşılması nedeniyle mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
HMK.nun. 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde taraflarca müracaat edilmesi halinde dava dosyasının görevli ve yetkili İstanbul (Merkez) Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,
HMK.nun. 331/2. maddesi uyarınca harç ve yargılama giderleri hususunun görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/05/2019