Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/467 E. 2020/422 K. 15.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
-KARAR-
ESAS NO : 2018/467 Esas
KARAR NO : 2020/422

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 18/04/2018
KARAR TARİHİ : 15/09/2020

Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı … ——————- arasında davalı ….—— mahallesindeki arsa üzerine ————–hususunda sözleşme yapıldığını, davalı şirketin bütün hisselerinin davalı …—— ait olduğunu, yine şirketin tek yetkilisinin davalı olduğunu, tapu kaydı, inşaat ruhsatı, —— ve mimari projenin davalı …’e ait olduğunu, inşaat yapım sözleşmesinin bedelinin bir kısmının davalı … tarafından ödendiğini, ancak 131.548,73 TL borcun kaldığını, davalı ….—– sözleşme bedelini ödemesi nedeniyle zımnen devraldığını, ayrıca davalı şirket müdürünün TTK. 644. maddesi gereği şirket alacaklılarına vermiş oldukları zararlardan sorumlu olduğunu, borçların ödenmesi sırasında şirket ortağı tarafından ayrılık prensibinin ileri sürülmesinin TMK. 2. Maddesine aykırı olduğu durumlarda tüzel kişilik perdesinin aralanabileceğini belirtmiş, tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak sözleşmenin davacı ile davalı … arasında yapıldığına karar verilmesini, yapılan inşaat nedeniyle 13.548,73 TL alacağın davalılardan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, sözleşmeye ilişkin ödemelerin davalı şirket tarafından yapıldığını, davalı …—- kendi adına ödeme yapmadığını, davacı ile davalı şirket arasındaki sözleşemye istinaden davalının borcunun bir kısmını ödediğini ancak sonrasında ödemeden acze düştüğünü, şirket faaliyetinin sonlandığını, şirket ortaklarının şirket borçlarını karşılamak gibi bir mükellefiyetinin bulunmadığını, sorumluluklarının sermaye payları ile sınırlı olduğunu belirtmiş, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ….——– dava dilekçesi ve tensip tutanağı ekli açıklamalı davetiyenin tebliğ edildiği; yasal süresi içerisinde davalı tarafından davaya karşı cevap dilekçesi sunmamış olduğu; görüldü.
Dava, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanan alacağın davalı şirketten tahsil edilememesi nedeniyle bu şirketin tek ortağı ve yetkilisi olduğu iddia edilen davalıdan tahsili talebinden ibarettir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı …. ile davalı———- arasında kurulan inşaat sözleşmesi gereği davalı şirketin yapmış olduğu ödemelerden bakiye kalan kısım için davalı ….—— şirket borçlarından dolayı borçlu şirketle —– nedeniyle sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasında akdi ilişkinin bulunduğu, dava konusu ———- ve ayıpsız teslim edildiği, yapı ruhsatının alındığı, sözleşme bedeli ve davalılar tarafından yapılan ödemeler hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi————– tarafından düzenlenen ——-tarihli [———– Asliye Ticaret Mahkemesi’nin——–Talimat sayılı dosyasından alınan] esas rapora göre; davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, davalı tarafa düzenlenen ——— bedelli faturanın ticari defterlerde kayıtlı olduğu, davacı ———— ise nakit ödeme yapıldığı, davacının bakiye alacağının ———- olduğu tespit edilmiştir.
Somut olayda davalı ve davacının yerleşim yeri —– olmakla birlikte, davalı yanında borçlu olan şirketin yerleşim yerinin ——————- olduğu, 6100 sayılı HMK’nın 7/2 maddesi kapsamında davacının, davalıyı sırf kendi yerleşim yerindekinden başka bir yere getirmek amacıyla ikame ettiğine dair kötüniyetinin davalı tarafından iddia ve ispat edilemediği anlaşılmakla mahkememizce işin esasına girilmiştir.
Tüm dosya kapsamındaki taraf beyanları, vergi dairesi, ticaret odası,—————- gelen yazı cevapları bir bütün halinde ele alınmış, taraf iddia ve savunmaları mahkememizce değerlendirilmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 83. maddesine göre “Borcun, bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu, borcu şahsen ifa etmekle yükümlü değildir.”. Bu itibarla, dava konusu borcun bir kısmının davalı … tarafından ifa edilmesi nedeniyle sözleşmenin davalı … tarafından zımnen devralındığı yönündeki davacı iddiasına mahkememizce itibar edilmemiştir. Yine, somut olayda TTK. 644. maddesinin şartları oluşmadığından bu yöndeki davacı iddiaları da yerinde değildir. Öte yandan, tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına ilişkin talep üzerinde durulması gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 125. maddesi gereğince ticaret şirketleri tüzel kişiliği haiz olup, kanuni istisnalar haricinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 48. maddesi kapsamında bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Ticaret şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre, istisnalar hariç olmak üzere, şirket malvarlığının, aktif ve pasifiyle birlikte, sahibi tüzel kişidir (———————–
Kural olarak tüzel kişiler kendilerini oluşturan kişilerden bağımsız ayrı kişiler olup “—— çerçevesinde hukuki işlemlerde taraf olurlar. Kimi zaman sözleşme ve kanundan doğan borç ve yükümlülüklerden kurtulabilmek için tüzel kişiliğin araç olarak kötüye kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Bunun engellenebilmesi amacıyla——– zaman içerisinde Yargıtay uygulamalarında da bu teori benimsenmiştir (Emsal Yargıtay —————– Perdenin aralanması ile şirket kurucusu gerçek kişilerin sorumluluğuna gidilebildiği gibi, aynı şirketler içerisinde yer alan ——–arasında da sorumluluğun gerçekleştiğinin kabulü sağlanabilir.
“——————- tüzel kişiliği kötüniyetli olarak kullanan kişilere karşı ileri sürülebilecek, onların tüzel kişiliğin arkasına saklanarak yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmalarının önüne geçilmiş olacaktır. İstisnai bu durumun oluştuğu iddiası hemen her olayda ileri sürülememekte, bazı koşulların varlığı aranmaktadır.
Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve TMK’nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmelidir. Bununla birlikte öğretide; tüzel kişi ile ortakların alanlarının organizasyon ve malvarlıklarının birbirine karışması, ortağın kendi fiil ve işlemleriyle üçüncü kişilere karşı sanki tüzel kişilik ile kendisi arasında bir ayrım yokmuşçasına işlemler yapması ya da ortağın kendi malvarlığı ile şirketin malvarlığı birmiş gibi davranması, yetersiz sermaye ile faaliyete devam edilmesi özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli (kötü niyetli) olarak üçüncü kişileri zarara uğratması hâllerinde perdenin aralanması gerektiğinden bahsedilmektedir ——— Üniversitesi Hukuk Fakültesi——–
Somut olaya gelinecek olursa; dava konusu uyuşmazlığa konu —–ilişkin dosya içerisine celp edilen tüm evrakın davalı … adına düzenlendiği, davalı şirketin faaliyetinin sona ermiş olduğu, herhangi bir malvarlığının bulunmadığı, öte yandan davalı şirket ile şirket yöneticisinin malvarlığının birbirine karıştığı, davalı şirketin menfaatinin davalı şirket yöneticisinin menfaatinden ayrılamadığı yönünde oluşan kanaat ile tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasının şartlarının oluştuğu anlaşılmıştır.
Temerrüt faizi başlangıç tarihi yönünden; muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş (kesin vade bulunması) veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; borçlu temerrüde düşmüş olur (BK 101. TBK 117. madde). Kesin vade olmadığı gibi temerrüde düşüren ihtarname de çekilmeden icra takibi yapılmış ise takip tarihinde temerrüt gerçekleşir (—– sayılı İBK). Somut olayda; icra takip tarihi —–tarihi olup davalı …—- bu tarihte, davalı şirketin ise tebliğ edilen herhangi bir ihtar bulunmadığından dava tarihinde temerrüte düştüğü kabul edilmiş, tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kabulüne,
Tüzel kişilik perdesi kaldırılarak—– davalı ..——- için dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile tahsilde tekerrür oluşturmamak üzere müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacıya ödenmesine,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 8.986,09 TL karar ve ilam harcından 2.246,53 TL peşin harcının mahsubu ile bakiye 6.739,56 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ——- göre hesaplanan 16.447,13 TL nisbi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı ve 2.246,53 TL peşin harç ile 5,20 TL vekalet harcı toplamı: 2.287,63 TL ile aşağıda dökümü yazılı 1.944,55 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince talep halinde karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.