Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/462 E. 2019/976 K. 21.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/462 Esas
KARAR NO: 2019/976
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 24/05/2016
KARAR TARİHİ: 21/10/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin kurulduğu günden bu yana toplumsal sorumluluk bilinci ile kültür, sanat, spor gibi farklı alanlarda bir çok projeye destek verdiğini, çocukların eğitimini desteklemek amacıyla da bugüne değin pek çok projenin önemli destekçilerinden olduğunu, ancak davacı şirketin gençlere ve eğitime verdiği destek gündemde yer alan —– ait olduğu söylenen yurtlarda vuku bulunan tecavüz suçu nedeniyle ciddi bir şekilde çarpıtıldığını ve sosyal medyada davacı şirket adına bir karalama kampanyasına dönüştürüldüğünü, bu kapsamda davalının —— hesabında,——— şeklinde bir twitt paylaştığını, davalı tarafından gerçekleştirilen haksız fiil nedeniyle davacı şirketin kişilik haklarının zedelendiğini ve davalının söz konusu twitti nedeniyle davacı şirketin çocuk tecavüzüne destek olup, aynı zamanda hırsız olduğuna dair son derece ağır ithamlarda bulunduğunu,— — ait bir yurtta bir öğretmen tarafından – çocuğa tecavüz edildiğine dair iddialar ve yürütülen soruşturmanın tüm ülkede infial yarattığını ve haklı bir biçimde tüm kamuoyunun vicdanını kararttığını, ancak davacı şirketin bu olayla ve kurumla uzaktan yakından bir ilgisi olmamasına rağmen olayların davacı şirkete fatura edilmeye çalışıldığını ve bu yolla davacı şirketin pedofiliye destek olduğu gibi son derece ağır, aşağılayıcı tahkir edici ve davacının ticari itibarını derinden sarsan bir olgu isnadında bulunulduğunu, olay sonrasın davacı şirket tarafından — tarihinde kamu oyuna yapılan açıklamada; eğitim için yapılan projeler nedeniyle -yıl boyunca kesintisiz olarak — üzerinde eğitim bursu sağlayıp doğrudan öğrencilere giden burslarla herhangi bir vakfı, derneği ve sivil toplum kuruluşunu değil, öğrencilerin eğitimini desteklediklerini ifade ettiklerini,—- veya başka bir vakfın desteklenmeyip yalnızca öğrencilere destek verildiğini ve verilen bursların da doğrudan doğruya öğrencilere aktarıldığını, davalının ifadesinin bir yorum ve eleştiri niteliğinde olmayıp davacı şirket tarafından çocuk tecavüzüne destek olunduğuna dair fiil ve olgu isnadı niteliğinde bulunduğunu, bu durumda davacı şirketin kişilik haklarının ciddi bir biçimde zedelendiğini ve TMK’nın 25. Maddesi TBK’nın 49. Maddesi, TBK’nın 58. Maddesi gereğince manevi tazminat koşullarının oluştuğunu, ayrıca TTK’nın 55 ve 56. Maddeleri gereğince de davacı firmaya bu yolla fiil isnat eden eylemlerin haksız rekabet oluşturduğunu ve davacının ismini ve ticari işletmesini haksız bir biçimde karaladığını, bu yolla davacı … mali zarara uğratarak davacı … rakipleri arasında kötü duruma düşürdüğünü beyan etmiş ve davalının, davacı firmaya karşı tecavüzcü ve hırsız denilmek suretiyle isnat etmiş olduğu eylemlerin ağırlığı ve etkisi ile davacı şirketin konumu da dikkate alınmak suretiyle —- TL manevi tazminat bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalılar vekili ise, davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, mart ayında ——– ait evlerde kalan çocukların cinsel istismara uğradığı haberlerinin medyada yer aldığını ve bu suçu işleyen kişinin her bir öğrenci için ayrı ayrı olmak üzere toplam — Ay hapis cezası ile cezalandırıldığını, bu olayın ardından —- başka şubelerinde de taciz ve tecavüz olaylarının yaşandığı haberlerinin arka arkaya geldiğini ve skandalın çığ gibi büyüdüğünü, akabinde bu konuda imza kampanyaları başlatıldığını ve protesto eylemlerinin yapıldığını, tepkinin yansıtıldığı önemli mecralardan birinin de sosyal medya olduğunu, —- destek veren davacı firmanın bu olaylardan sonra da desteğini vakıftan çekmediğini, dava konusu paylaşımın eleştiri hakkının kullanılmasından ibaret olduğunu ve davacı şirketin bu eleştirilere tahammül etmesi gerektiğini, paylaşımın durup dururken değil davacı şirketin tecavüz skandalının yaşandığı vakfı desteklediği yönünde çok sayıda haber çıkması üzerine ve sonrasında yapıldığını, bu paylaşımla kamu yararına katkı sağlandığını, davacının tazminat talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve fahiş bulunduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava; manevi tazminat istemine; ilişkindir.
İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına göre;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun – tarih ve —Esas, – Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; ”Tüzel kişilerin manevi tazminat talep edip edemeyeceği tartışmalı olmakla birlikte hukuk düzeninin tüzel kişileri hukuk sujesi olarak tanıdığına ve onlara ad, şeref ve itibar gibi kişisel varlıklar bahşedilmiş olduğuna göre, kişisel varlıklara yapılan saldırı nedeniyle elem ve ızdırap duymayacaklarından söz edilerek tüzel kişilerin manevî tazminat adı ile bir paranın ödetilmesi davası açamayacaklarını kabul etmek yasa koyucunun amacına aykırı düşecektir. Gerek Medenî Kanun ve gerekse Borçlar Kanunu yalnız gerçek kişilerin değil, aynı zamanda tüzel kişilerin de kişisel haklarını korumaktadır. Günümüzde doktrin ve Yargıtay tarafından yaygın olarak benimsenen görüş, gerçek kişilere özgü olanlar dışında kalan kişilik haklarında tüzel kişilerin de manevi zarara uğrayabileceğini ve bu nedenle manevi tazminat talebinde bulunabileceğini kabul etmektedir.”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarına göre, ifade özgürlüğünün toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü “haber” ve “düşüncelerin” değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın “demokratik toplumdan” bahsedilemez. Kamuyu ilgilendiren sorunların kamuya açık olarak tam bir serbestlik içerisinde tartışılabilmesi, şiddeti teşvik eden eylemler hariç bu tartışmanın boyutlarının Devlet organları tarafından maksimuma çıkarılması gerektiği vurgulanmaktadır. —–
Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında olgu isnadı ile değer yargısı arasındaki farklara dikkat çekmiştir. Olguların varlığı kanıtlanabilirken, değer yargılarının doğruluğu ispata açık değildir. Bir değer yargısının doğruluğunun kanıtlanması şartını yerine getirmek mümkün olmayıp, bu durum 10. madde tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının temel bir parçasını oluşturan düşünce özgürlüğünü bizzat ihlal etmektedir. Ancak mahkeme, bir beyanın değer yargısı teşkil ettiği hallerde dahi, bir müdahalenin orantılılığının, söz konusu beyana dair yeterli bir olgusal dayanak bulunup bulunmadığına bağlı olabileceğini, zira destekleyeci nitelikte olgusal bir dayanağı bulunmayan bir değer yargısının dahi aşırı olabileceği haller bulunduğunu da hatırlatmaktadır. ——— AİHM kararlarında internet yayınlarının da basın özgürlüğü kapsamında olduğu kabul edilmektedir.
Yargıtay -. Hukuk Dairesinin emsal pek çok kararında belirtildiği üzere, Türk Borçlar Kanunu 58. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat, bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. — günlü ve — sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Somut olay irdelenecek olursa; davalı —- hesabında “Hala tecavüzcü desteklemeye ve ortak olmaya devam mı” şeklinde paylaşımda bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Paylaşımda yer alan ifadelerin davalı şirketin manevi haklarını ihlal edip etmediği ile ağır eleştiri sınırını aşıp aşmadığı hususunda mahkememizce emsal kararlardan yararlanılmış, AİHM kararları ışığında değerlendirme yapılmıştır.
İstanbul Bam.- HD.- E. – Karar sayılı ilamında ———–şeklinde sarf edilen ifadelerin eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabulü ile davanın reddine dair verilen ilk derece mahkemesi kararına karşı, davacının istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir. Yine, anılan daire — E. — Karar sayılı ilamında ——— şeklinde sarfedilen ifadelerin davacı şirketin kişilik haklarına saldırı oluşturacak nitelikte olmadığı yönünde karar vermiştir.
Yukarıda değinilen yasal düzenlemeler, Yüksek Mahkeme kararları ve AİHM kararları ışığında dava konusu olaya baktığımızda, davalının sosyal medyada paylaştığı cümlenin eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, eleştirinin sadece olumlu karşılanan veya zararsız veya tarafsız görülen bilgi ve fikirleri değil, demokratik toplumun gereklilikleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin parçası olan, rencide eden, şoke eden ve rahatsız eden bilgi ve fikirleri de koruma altına aldığının AİHM’nin birçok kararında ifade edildiği, bu nedenle davalının sosyal medya hesabında kullandığı sözlerinin kişisel değer yargısı niteliğindeki ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında kabulü gerektiği sonucuna varılarak, aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 170,78 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 126,38 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333. maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/10/2019