Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/408 E. 2020/398 K. 08.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

-KARAR-
ESAS NO : 2018/408 Esas
KARAR NO : 2020/398

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 06/04/2018
KARAR TARİHİ : 08/09/2020

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının araç bakım ve tamir işi ile uğraştığını; davalının araçlarının bakım ve tamirinin de davacı tarafından yapıldığını; davalı ile davacı arasında cari hesap ilişkisi oluştuğunu; yapılan tamirlere ilişkin faturaların davalıya tebliğ edildiğini; bir kısım ödemelerin alındığı gibi bir kısım ödemelerin de senet olarak alındığını; ancak son zamanlarda davalı tarafından ödemelerin aksatıldığını; davacıya verilen senetlerin ve davacının kestiği faturaların ödenmediğini; bu durumun uzun sürmesi nedeniyle davacının ekonomik açıdan zora girdiğini; bu nedenle, davacının alacağını tahsil için İstanbul Anadolu —-.İcra Müdürlüğü’nün——— sayılı takip dosyasında —————– sıra numaralı faturaya istinaden icra takibi başlatıldığını; yapılan icra takibine davalı tarafından itiraz edildiğini belirtmiş, davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretini davalıdan tahsili ile davacıya ödetilmesine karar verilmesini; talep ve dava etmiştir.
Davalıya dava dilekçesi ve tensip tutanağı ekli açıklamalı davetiyenin tebliğ edildiği; davalının yasal süresi içerisinde davaya karşı cevap dilekçesi sunmamış olduğu; görüldü.
İstanbul Anadolu ——–.İcra Müdürlüğü’nün ————– sayılı takip dosyası içeriğine göre; 21/12/2017 tarihinde başlatılan takibin alacaklısının davacı … olduğu, asıl alacak + işlemiş faiz toplamı 9.440,00 TL tutarındaki alacağın, fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu,——-ödeme emrinin borçluya 15/02/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından verilen itiraz dilekçesinde borca ve fer’ilerine itiraz edildiği; icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğu; görülmüştür.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi ———– tarafından düzenlenen 31/05/2019 tarihli raporda; davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, davanın ticari defter ve kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davalıdan 9.440,00 TL alacaklı olduğu,——-cevabına göre dava konusu faturanın BA formu ile vergi dairesine bildirildiği, davalının ticari defter ve kayıtlarının davacı ticari defter ve kayıtlarını teyit ettiği mütalaa edilmiştir.
Dava, taraflar arasındaki ticari hizmet alım ilişkisinden kaynaklı alacak sebebiyle başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davaya konu fatura BA formlarına göre davalının ticari defterinde kayıtlı olup davalı cevap süresinden sonra vermiş olduğu beyan dilekçesi ile faturaya konu hizmetin bedelinin——- tarihli dekontlar ile ödendiğini, davacıya borcun olmadığını savunmuş, buna yönelik banka dekontu ibraz etmiştir
Dava ve talep konusu fatura taraf defterlerine kayıtlı olup, faturaya konu malın teslimi hususunda yanlar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık fatura bedelinin ödenip ödenmediği noktasındadır.
Dava konusu icra takibinde bir adet faturaya dayanılmış, davalı ise ödeme savunmasında bulunmuştur. Bu durumda ispat külfeti davalıda olup davalı takibe konu fatura bedellerini ödediğini yazılı şekilde kanıtlamakla yükümlüdür.
Davalı ödeme savunmasında bulunmuş ve buna ilişkin yedi adet banka havale dekontu sunmuştur. Davacı ise bu ödemelerin dava konusu faturalarla ilgisinin bulunmadığını, taraflar arasındaki başkaca bir borca ilişkin olduğunu iddia etmiştir. Kural olarak havale bir ödeme vasıtası olup, dekont üzerinde başkaca bir açıklama bulunmadığı takdirde mevcut bir borcun tediyesine yönelik yapıldığının kabulü gerekir. Bu durumda, davalının sunduğu havale dekontlarında yer alan ödemelerin dava konusu faturayla ilgisi bulunmadığını ileri süren davacının bu yöndeki iddiasını kanıtlaması gerekir (Yargıtay —- HD. ——— Karar). Davacı yanın ticari defter ve kayıtlarında davalı ile ticari ilişki kapsamında bir adet fatura düzenlendiği görülmektedir. Başkaca bir ticari ilişki bulunduğuna dair ise herhangi bir yazılı delil dosyada bulunmamaktadır.
Mahkememizce, 23/06/2020 tarihli oturumun (1) numaralı ara kararı ile davacı vekiline “…dekontlardaki ödemelerin taraflar arasındaki hizmet alımından kaynaklanan borca ilişkin yapılıp yapılmadığı, borçtan mahsup edilip edilmediği, taraflar arasında başkaca bir ticari ilişki bulunup bulunmadığı hususunda” beyanda bulunmak üzere kesin süre verilmiş, davacı vekili beyan dilekçesi ile bu hususlarda beyanda bulunmayarak ödeme savunmasının iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında olduğunu ileri sürmüştür. Ödeme def’i yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilecek bir def’i olup savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında değerlendirilemez. (Yargıtay————— Karar – Yargıtay. ——- HD. ———– Karar). Bu yöndeki davacı iddiasına, açıklanan nedenlerle mahkememizce itibar edilmemiştir. Öte yandan, mahkememizin 10/07/2020 tarihli (7) numaralı oturumunda davacı vekilince, anılan dekontların dava konusu olmayan İstanbul Anadolu ——— İcra Müdürlüğü ——- sayılı ve dava konusu İstanbul Anadolu——-. İcra Müdürlüğü ——- sayılı takip dosyasına ilişkin olmadığı belirtilmiştir.
Somut olayda uyuşmazlığın 6098 sayılı TBK’nun 102. maddesi uyarınca çözümlenmesi gerekir. Anılan maddede “Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış olur. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu durumda davalı tarafından yapılan ödemelerin tamamının dava konusu —– tarihli takipten önce yapılmış olması karşısında, davalının açıklamasız olarak yaptığı bu ödemelerin hangi borca yönelik yapıldığı yukarıda açıklanan TBK’nun 102. maddesine göre değerlendirildiğinde, bu ödemelerin ilk muaccel faturadan itibaren mevcut borcu söndürmeye başlayacağı açıktır. Yukarıda açıklandığı üzere; taraflar arasında takibe konu 15/11/2016 tarihli faturadan başkaca bir ticari ilişki bulunduğu ve ödemelerin buna ilişkin olduğu davacı tarafça ispat olunamamış, yemin deliline de dayanılmamıştır. Bu itibarla, takibe konu 15/11/2016 tarihli fatura içeriği mal ve hizmetin bedelinin davalı yanca ödendiği ve borcun sona erdiğinin kabulü gerekir. Tüm dosya kapsamındaki delil durumu, anılan kanun maddeleri ve Yargıtay içtihatları gereği açıklanan gerekçeler ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İspatlanamayan davanın reddine,
Koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 78,02 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 23,62 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki —— Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı