Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/397 E. 2019/1279 K. 24.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/299 Esas
KARAR NO: 2019/1282
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 28/04/2016
KARAR TARİHİ: 24/12/2019
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; davacı firmanın kurulduğu günden bu yana toplumsal sorumluluk bilinci ile kültür, sanat, spor farklı alanlarda birçok projeye destek veren müvekkil şirket çocukların eğitimini desteklemek amacıyla da bugüne değin pek çok projenin önemli destekçilerinden biri olduğunu, davacının gençlere ve eğitime verdiği destek, son zamanlarda gündemde yer alan —- ait olduğu söylenen yurtlarda vuku bulan tecavüz skandalı nedeniyle ciddi biçimde çarptırılarak sosyal medyada adeta davacı … adına bir karalama kampanyasına dönüştürüldüğünü, bu bağlamda davalı tarafından kişisel — hesabından — karşı hukuka aykırı olgu isnat eden ifadelerde bulunduğunu ileri sürerek, —-.-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; —— adı altında yapılan paylaşımın şahsına ait olmadığı, paylaşımın yapıldığı sosyal medya hesabının kendisi tarafından kullanılmadığını, kendisinin eski bir —- personeli olduğunu belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, -hesabında ——— şeklindeki paylaşım yapılması nedeniyle davacının uğradığı manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, sosyal medya hesabından —–davacı aleyhine yapılan paylaşımın davalı tarafından yapılıp yapılmadığı, davalı tarafından yapıldı ise bu nedenle davacının manevi zarara uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun — tarih ve— Esas, —-Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; ”Tüzel kişilerin manevi tazminat talep edip edemeyeceği tartışmalı olmakla birlikte hukuk düzeninin tüzel kişileri hukuk sujesi olarak tanıdığına ve onlara ad, şeref ve itibar gibi kişisel varlıklar bahşedilmiş olduğuna göre, kişisel varlıklara yapılan saldırı nedeniyle elem ve ızdırap duymayacaklarından söz edilerek tüzel kişilerin manevî tazminat adı ile bir paranın ödetilmesi davası açamayacaklarını kabul etmek yasa koyucunun amacına aykırı düşecektir. Gerek Medenî Kanun ve gerekse Borçlar Kanunu yalnız gerçek kişilerin değil, aynı zamanda tüzel kişilerin de kişisel haklarını korumaktadır. Günümüzde doktrin ve Yargıtay tarafından yaygın olarak benimsenen görüş, gerçek kişilere özgü olanlar dışında kalan kişilik haklarında tüzel kişilerin de manevi zarara uğrayabileceğini ve bu nedenle manevi tazminat talebinde bulunabileceğini kabul etmektedir.”.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarına göre, ifade özgürlüğünün toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü “haber” ve “düşüncelerin” değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın “demokratik toplumdan” bahsedilemez. Kamuyu ilgilendiren sorunların kamuya açık olarak tam bir serbestlik içerisinde tartışılabilmesi, şiddeti teşvik eden eylemler hariç bu tartışmanın boyutlarının Devlet organları tarafından maksimuma çıkarılması gerektiği vurgulanmaktadır.——
Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında olgu isnadı ile değer yargısı arasındaki farklara dikkat çekmiştir. Olguların varlığı kanıtlanabilirken, değer yargılarının doğruluğu ispata açık değildir. Bir değer yargısının doğruluğunun kanıtlanması şartını yerine getirmek mümkün olmayıp, bu durum 10. madde tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının temel bir parçasını oluşturan düşünce özgürlüğünü bizzat ihlal etmektedir. Ancak mahkeme, bir beyanın değer yargısı teşkil ettiği hallerde dahi, bir müdahalenin orantılılığının, söz konusu beyana dair yeterli bir olgusal dayanak bulunup bulunmadığına bağlı olabileceğini, zira destekleyeci nitelikte olgusal bir dayanağı bulunmayan bir değer yargısının dahi aşırı olabileceği haller bulunduğunu da hatırlatmaktadır. —– AİHM kararlarında internet yayınlarının da basın özgürlüğü kapsamında olduğu kabul edilmektedir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin emsal pek çok kararında belirtildiği üzere, Türk Borçlar Kanunu 58. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat, bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. —–günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Somut olay irdelenecek olursa; sosyal medya hesabında ——— şeklindeki paylaşımın davalının yaptığı kabul edilmemiştir. Haksız rekabete ilişkin hemen tüm davalarda olduğu gibi, işbu davada da ispat yükü kural olarak davacıdadır. Bu anlamda, davacı, davalının haksız rekabet teşkil eden açıklamalarda bulunduğunu, bu nedenle zararın doğduğunu ispatlamak ile yükümlüdür. Davacı tarafından buna ilişkin yeterli ispat vasıtası dosyaya sunulmuş değildir. Mahkememizce sosyal medya hesabından yapılan paylaşımın davalı tarafından yapılıp yapılmadığı hususunda araştırma yapılmış ise de paylaşımının içeriği nazara alınarak bu ara kararlardan dönülmüştür. Paylaşımda yer alan ifadelerin davacı şirketin manevi haklarını ihlal edip etmediği ile ağır eleştiri sınırını aşıp aşmadığı hususunda mahkememizce emsal kararlardan yararlanılmış, AİHM kararları ışığında değerlendirme yapılmıştır.
İstanbul Bam. -. HD. – E. — Karar sayılı ilamında ————- şeklinde sarf edilen ifadelerin eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabulü ile davanın reddine dair verilen ilk derece mahkemesi kararına karşı, davacının istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir. Yine, anılan daire — E. — Karar sayılı ilamında ————- şeklinde sarfedilen ifadelerin davacı şirketin kişilik haklarına saldırı oluşturacak nitelikte olmadığı yönünde karar vermiştir.
Yukarıda değinilen yasal düzenlemeler, Yüksek Mahkeme kararları ve AİHM kararları ışığında dava konusu olaya baktığımızda, paylaşımın davalı tarafından yapıldığının ispat edilemediği, paylaşımın davalı tarafından yapıldığı kabul edilse dahi o dönem kamuoyunda gündeme gelen dava dışı—– bünyesindeki yurtta öğretmen tarafından çocuklara cinsel saldırı niteliği taşıyan eylemlerde bulunulması ve davacı şirketin de bu vakfa sponsorluğunun bulunması nedeniyle tepkinin dile getirildiği, eylemin çocuklara karşı yapılmış olması nedeniyle toplum vicdanında infial duygusu yarattığı ve tepki doğduğu, toplumun tepkisini hem vakfa hem de vakfa sponsor olan davacı şirkete yönelttiği, davalının sosyal medyada paylaştığı cümlenin eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, eleştirinin sadece olumlu karşılanan veya zararsız veya tarafsız görülen bilgi ve fikirleri değil, demokratik toplumun gereklilikleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin parçası olan, rencide eden, şoke eden ve rahatsız eden bilgi ve fikirleri de koruma altına aldığının AİHM’nin birçok kararında ifade edildiği; bu nedenle, davalının sosyal medya hesabında kullandığı sözlerinin kişisel değer yargısı niteliğindeki ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında kabulü gerektiği yönünde oluşan tam ve vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 170,78 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 126,38 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/12/2019