Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/380 E. 2021/240 K. 02.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/380 Esas
KARAR NO: 2021/240
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 20/07/2017
KARAR TARİHİ : 02/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; — tarihinde sürücü—-plakalı —- seyir halinde iken takla atarak devrilmesi sonucunda davacıların desteği —- vefat ettiğini, meydana gelen tek taraflı kazanın meydana gelmesinde sürücü –kusurlu olduğunu, olaya karışan –plakalı aracın davalı nezdinde —- olduğunu ve meydana gelen kazada sigortalısın kusuru oranında zarardan sorumlu olduğunu, davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığını, davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını belirtmiş, davacı — destekten yoksun kalması nedeniyle ayrı ayrı —-destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline, davalı tarafa yapılan başvurudan itibaren avans faizi uygulanmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu, ayrıca davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin—— Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, dava konusu talebin zamanaşımına uğradığını belirtmiş, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Başlangıçta —- sayılı dosyasında görülmekte olan davada verilen yetkisizlik kararı üzerine, dosya mahkememiz —– numarasını almıştır. —- şubenin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemeleri, Kanun (2918 s. KTK) uyarınca yetkili kabul edildiğine göre, acente ve şubeyi denetleyen üst mercii olan, genel merkezin emir ve talimatı doğrultusunda çalışan ve yetkisi şubeye göre daha fazla olan bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğunu kabul etmek gerekir. Davacı vekilinin davayı, sigortacının bir acenteden daha yetkili organı olan — Müdürlüğünün bulunduğu — açtığı gözetilerek yetki itirazının reddine karar verilmesi gerekirken usul ve yasaya aykırı olarak—– tarafından yetkisizlik kararı verilmiş ise de verilen karar istinaf edilmeksizin kesinleştiğinden, mahkememizce yargılamaya devam edilmiştir.
Dava, trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık;— tarihinde davacıların desteği — tam kusuru ile meydana gelen trafik kazasında —– plakalı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalının destekten yoksun kalma tazminatından sorumlu olup olmadığı, sorumlu olunan tutarın ne olduğu, davacıların zarar gören üçüncü kişi olarak tazminat talep edip edemeyecekleri noktalarında toplanmaktadır.
Davalı vekili süresinde verilen cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmuş, mahkememizce bu husus öncelikle değerlendirilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde —– haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. md) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi bulunduğu belirtilmiştir.
una karşılık 2918 sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak —- yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak —- yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın —- yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi, BK’nun 60. ve 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. —– 2918 sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.nDahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür —
Somut olayda; eylem için—kaza tarihinde yürürlükte bulunan — maddesinde öngörülen zamanaşımı süresinin — yıl olduğu gözetildiğinde, dava tarihi olan —-tarihi itibariyle uzamış zamanaşımının dolmadığının kabulü gerekir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi — tarihli rapora göre; – plakalı araç sürücüsü destek —- dava konusu kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi — tarihli ek rapora göre; davacı anne — bakiye maddi zararının — davacı baba — bakiye maddi zararının —- olduğu tespit edilmiştir.
Maddi tazminatın sigorta şirketi yönünden poliçe limitine göre garameten hesaplanan paylar esas alınmak suretiyle hesaplanması gerektiğinden, alınan kök rapora mahkememizce itibar edilmemiştir. Davadan sonra yargılama devam ederken yapılan ödeme tutarının yasal faiz eklenmeksizin hesaplanan tazminattan indirilmesi gerekir. Bu durumda hesap bilirkişisi raporunda davadan sonra yapılan ödemenin güncellenmeden mahsup edilmesi yasaya uygun olup, ek rapor mahkememizce hükme esas alınmıştır.
Davacı vekili — tarihli harcı da yatırılan talep arttırım dilekçesi ile dava değerinin —– yükseltildiğini belirtmiş, talep arttırım dilekçesi davalıya tebliğ edilmiştir.
Dosya arasında bulunan kayıt ve belgeler, tarafların iddia ve savunmaları, itirazları, itirazların kapsamı değerlendirildiğinde; taraflar arasında davalı sigorta şirketi nezdinde başlangıç tarihi —- plaka sayılı aracın sürücüsü — tam kusuru neticesinde —- tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında hayatını kaybettiği hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık bu durumda destekten yoksun kalan davacı anne ve babanın üçüncü kişi konumunda olup olmadığı ve desteğin kusurunun kendisine yansıtılıp yansıtılamayacağı, sonucu itibariyle de davacının destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkı bulunup bulunmadığına ilişkindir.
—– Sayılı ilamında bu hususta “araç şoförünün desteğinden yoksun kalanların isteyebileceği tazminatların kapsam dışı olduğuna dair bir düzenlemeye yer verilmediğinden, sürücünün desteğinden yoksun kalanların üçüncü kişi olduğunun kabulü gerekir.” şeklinde hüküm kurmuş, yargı uygulaması da bu karar uyarınca şekillenmiştir. Yine benzer bir olayda——“davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına, dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine, —– aracın —–davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketi sorumlu olacağına göre ——- davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine” şeklinde karar vermiştir.
Davaya konu tek taraflı kaza — tarihinde meydana geldiğinden, —- hükümleri ve bu poliçenin düzenlendiği andaki yasal mevzuat hükümleri somut olaya uygulanmalıdır.—- Bu itibarla, davalının zarardan sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
Dosya içerisindeki dekontlara göre; davalı sigorta şirketince davacılara — ödeme yapıldığı, karşılığında davacılar tarafından —— tarihinde ibraname düzenlendiği, davacıların ayrı ayrı davalı sigorta şirketini maddi tazminat bakımından ibra ettiği görülmektedir. Dava tarihinden sonra yapılan ödeme ve bu kapsamda verilen ibranamenin eldeki davaya etkisi üzerinde çeşitli görüş farklılıkları bulunmaktadır:
—— sayılı ilamında “…alınan ödemenin davadan sonra gerçekleşmesi nedeniyle KTK’nın 111. maddesi anlamında bir değerlendirme yapmanın mümkün olmaması da nazara alınarak vaki feragat niteliğindeki belge sebebiyle davanın maddi tazminat yönünden reddi gerekmiştir.” şeklinde karar vermiştir.
—– sayılı ilamında ise “İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından, Karayolları Trafik Kanunu 111.maddesi gereğince davalı sigorta şirketinin davacı tarafın gerçek zararın çok altında verdiği, zarar ödemesi nedeniyle düzenlenen ibranamenin mecburen imzalandığını, kısmi ödemenin gerçek zararını karşılamadığını, yapılan ödeme ile gerçek zarar arasında fahiş fark olduğunu, ibranameyi anlaşmayı kabul ettirdiklerini, Karayolları Trafik Kanunun 111.maddesi gereğince ibranamenin iptal edilmesi için ayrı bir dava açılması gerekmediğini, yürüyen dava sırasında da bunun ileri sürülebileceği belirtilerek kararın kaldırılması talep edilmiş ise de; Mahkemece taraf delillerinin usulüne uygun olarak toplandığı, değerlendirilerek tartışıldığı, davacı ve davalı arasında davadan sonra yargılama devam ederken dosya bilirkişi raporu aşamasındayken —— tarihinde yapılan sulh protokolü ibraname isimli belge ile davacı tarafın davalı sigorta şirketine karşı açılan dava ve tüm taleplerinden feragat ettiğini beyan etmesi karşısında, mahkemece verilen kararın dosya içerisinde mevcut deliller kapsamında usul ve yasaya uygun olması…” dair karar vermiştir
Öte yandan,——- sayılı ilamında “…davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin davacıların tüm zararlarını karşılamadığı, dosyaya ibraz edilen ibranamenin de makbuz niteliğinde olduğu, bu kapsamda KTK 111 maddesi gereğince davacıların —– düşürücü süre içerisinde söz konusu makbuzun iptali ile bakiye zararlarının tahsilini talep etme imkanlarının olduğu, davacı vekilinin iş bu davayı açmak ve ibranameden sonra dosyaya feragatname vermeyip aksine ıslah dilekçesi sunmak sureti ile sigorta şirketi tarafından yapılan ödemeyi kabul etmedikleri yönünden iradesini ortaya koyduğu anlaşılmakla davalı vekilinin ibraname sebebi ile davanın reddine ilişkin istinaf başvurusunun da reddi gerekmiştir.” şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Yine, ——- sayılı ilamında “Davalı vekilince yargılama aşamasında zararın ödendiği ve davacılar vekilinden ibraname-feragatname belgesi alınıp buna itibar edilmesi gerektiği belirtilmiş ise de ödeme tarihinde henüz bilirkişi raporu alınıp alacak belirli hale gelmemiştir. Şu halde yargılama aşamasında yapılan ödemeler makbuz hükmünde olup zararı karşılamaması halinde buna dayanılarak davanın reddi istenilemez.” şeklinde karar verilmiştir.
Görüldüğü üzere ibranamenin eldeki davaya etkisi yönünden istinaf mahkemesince benzer davalarda farklı kararlar verilmektedir. Somut olayda; fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak açılan davada zarar miktarı ile ilgili bilirkişi raporunun —– bu yasada öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersiz olduğu ve tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar ve uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren—— yıl içinde iptal edilebileceği hükmüne yer verilmiş olması karşısında, mahkememizce hesaplanan maddi tazminat tutarı yönünden davalının sorumluluğun devam ettiği kabul edilmiştir.
Vekalet ücreti yönünden taraflar nezdinde doğabilecek tereddütleri gidermek için açıklama yapma gereği hasıl olmuştur: 6100 sayılı HMK’nun 331/2. maddesi gereği “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder.”. Gönderme kararı öncesi —-dosyasında yetkisizlik kararı verildiğinden, bu yönden davalı lehine, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. uyarınca vekalet ücretine hükmedilmiştir ——
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı — tarafından, davalı aleyhine açılan davanın kabulüne; —- destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Davacı — tarafından, davalı aleyhine açılan davanın kabulüne; ———-destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsili ile davacıya ödenmesine,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 1.135,83 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL ile tamamlama harcı 50,00 TL harcın mahsubuna, bakiye 1.054,43 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-a)Davacı —- davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden hesaplanan 4..080,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
b)Davacı —- davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden hesaplanan 4..080,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı —- davasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca 2.180,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvuru harcı, 31,40 TL peşin harç, 50,00 TL tamamlama harcı ve 4,60 TL vekalet harcı toplamı: 117,40 TL ile 2.443,25 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
7-Yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333. maddesi gereğince talep halinde karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/03/2021