Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/319 E. 2018/470 K. 18.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İstanbul Anadolu
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

-K A R A R-
ESAS NO : 2018/319 Esas
KARAR NO : 2018/470

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 16/03/2018
KARAR TARİHİ : 18/04/2018

İstanbul Anadolu —Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 15/12/2017 tarih —esas — K.sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzien gelmekle; dava dosyası ve ekleri incelendi:

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; davalılardan … ile …’ın, davalı …’in ortak ve müşterek sevlgilileri olduğunu; davalı … Ltd. Şti’nin İstanbul Barosu’na kayıtlı — sicil nolu avukat olmasının — Tic Ltd. Şti’nin kasten batırılmakta olduğunu, şirketin 17/08/2005 tarihli 1 nolu davalı ile ortaklıklarına dayalı olması, 10 yılda 45 çalışana ulaşan kurumsal bir şirket olduğunu, insanlık ile tabir edilemeyecek şekilde uluslararası ihanetler ve kalleşliklerde olduğunu; söz konusu portföylerinin oluşması adına ilgili şirkette şahsı e tüm aile efradının bütün birikimlerinin ticari olarak çalıştıkları bankalar nezdinde periyodik olarak gayri menkul ipotekleri olarak verilmek suretiyle şirketlerinin kuruluşundan itibaren şirketinde büyük bir özveri ile çalışan tüm çalışanlarının hak ve hukuklarının Davalı … ile … tarafından kasten yok edilerek emeklerinin elinden alınması karşısında kamu düzenine el atıldığını ve el attırıldığını, ilgili şirket ortağı tarafından kasten batırılmasında neticeleri ile tüm zararların şahsı ve tüm aile efradının üzerinde bırakılmış olduğunu, zararlar kapsamlarının telafisizlikleri ile kasten batırılmaları sonrasında şahsı ve tüm aile efradının yaşam haklarının ve yaşam sevinçlerinin kasten ellerinden alındığını, sosyal statüsünün, onur ve itibarının katledildiğini, 31/12/2014 tarihi itibari ile geçimini dapa yapamaz duruma geldiğini, 78 yaşındaki annesi —-‘e evlat acısı yaşatmamak, çocuklarına da baba acıları yaşatmamak adına direnmeye ve ayakta durmaya çalıştığını; 31/12/2014 tarihinden itibaren İstanbul Kapalı ve Açık Cezaevinde yaşadığını; kasten batırılmanın gerçekleşmesinde davalı …’in figüran kadın oyuncu olduğunu, davalı … AŞ ile davalı — Tic AŞ’nin Türkiye’nin önde gelen öncü şirketlerinden olduğunu, davanın hukuki karşılıkları neticelerinde davalı olmak durumunda kaldıklarını, ilgi marka ile ilgili olarak süreç içerisinde davalı … AŞ ile davalı—- Tic AŞ’nin yetkilileri ile de görüşmüşlüğünün ve tanışıklığının olduğunu; bu davalılara yönelik davanın yargılama safahatlerinde % 100 ispat hukukuna dayalı teşvik olunacağı üzere asla kendilerine yönelik bir kasıt veya sair kirli bir plan ve düşünce ile hareket etmediğini, kendilerine saysının olduğunu, onların da kendisine ve tüm haklarına saygılı olmalarını beklekte olduğunu belirterek, davanın tümü ile kabulü ile tazminatların davalılardan alınarak tarafına ödenmesine, faizlerinin şirketinin kasten batırılma tarihi olan 31/12/2014 tarihi itibari ile en yüksek oranda takdir kılınacak şekilde hesaplanmasını; talep ve dava etmiştir.
Davalılar …, —-Dış Tic Ltd, … vekilinin vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının dilekçesinde ifadelerinde yer alan beyanlarının gerçek dışı, çarpıtma ve yalan yanlıştan ibaret olduğunu; davalıların ve şahsının İstanbul Avrupa yakasında ikamet ettiklerini; davaya yetkili mahkemelerin İstanbul Mahkemeleri olduğunu; dava dilekçesinde belirtilen bahse konu hususların başka davalarda da şahsına ve …’e yönelik birçok davada dava konusu edildiğini; davacının aktif husumetinin bulunmadığını; davacının taleplerini somutlaştırmadığını, davalı …’in 2005 yılında kurduğu —- Dış Tic Ltd Şti’nin % 90 hissesi ile kurucu ortağı olduğunu; davacının daha sonra davalıyı kandırarak, dolandırarak bedelsiz aldığı % 81 hisse ile % 91 hisseye sahip olduğunu;—-markasının Türkiye Genel Distribütörü 01/01/2008 tarihinde imzalanan sözleşme gereğince müvekkilinin—- şirketi—- şirketi olduğunu, “— adresine bağlı mahkemelerin yetkili kılındığını, anılan sözleşmede Hukuk Muhakemeleri Kanunu 114/a-b-c-ç hükümleri gereği Türkiye Mahkemelerinin yargı yetkisinin bulunmadığını, müvekkili …’in 20 yılı aşkın zamandır kozmetik sektöründe ticaret ile iştigal eden bir işadamı olduğunu, 2005 yılında yürürlükte olan eski Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereğince limited şirketlerde iki kurucu ortak şartı bulunmakta olduğunu; davacının, davalının Almanya’dan 20 yılı aşan dostuğu ve o tarihlerde her konuda güveni bulunduğu bir kimse olduğundan zorunlu ikinci ortak seçildiğini, davacının kozmetik sektöründe hiçbir tecrübesinin olmadığını, davacının —- Tic Ltd Şti’nin kuruluş aşamasında henüz hapisten yeni çıkmış olduğunu, hiçbir bedel yatırmadan şirketin % 10 hissesine sahip olduğunu, hiçbir maddi katkısının olmadığını, müvekkilinin Almanya’da bulunduğu 2009 yılı Mayıs ayı 2010 yılı Eylül ayı dönemlerinde davacının yine cezaevine girmiş olduğunu, müvekkili …’in çok genç yaşlardan itibaren kozmetik sektöründe yer almış olduğunu, başarıları nedeniyle yöneticilik seviyesinde çalışmalarına devam ettiğini, müvekkili …’in talebi üzerine —- Turkey’nin kurulması aşamasında kendisine gönüllü olarak yardımı dışında bir ilgisinin bulunmadığını, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin somutlaştırılmamış olmasının yanı sıra kusur, zarar, haksız fiil ve illiyet bağının kendisinin ve müvekkilleri yönünden oluşmadığından davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … AŞ vekilinin vermiş olduğu cevap dilekçesinde; davacının açmış olduğu davanın ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde belirttiği üzere ortağı olduğu —- Tic Ltd Şti adına portföy tazminatı ve müşteri portföyüne dayanan manevi tazminat talepli açtığı davanın davacının davatakip yetkisi yokluğundan esase girilmeksizin, davanın belirsiz alacak davası olup Hukuk Muhakemeleri kanunu uyarınca belirsiz alacak davasının şartları oluşmadığından davanın esasına girilmeksizin, davacı ve müvekkili şirket arasında yazılı veya sözlü acentelik, tek satıcılık, distribütörlük vb hiçbir sözleşme akdedilmemiş olup, dava konusu olan sözde portföy tazminatı alacağının müvekkili şirket olmadığını, davacının manevi tazminat talebinin, şartlarının oluşmadığını, portföy tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin geçici ödeme talebinin, söz konusu talebinin Türk Borçlar Kanununda istisnai olarak haksız fiiller için öngörülmesi sebebiyle reddi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini; talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın esasına girilmeden müvekkili bakımından tefrik edilerek reddine karar verilmesini, portföy tazminatı yönünden görevli mahkemenin Ticaret Mahkemeleri olduğunu, aynı davaya ilişkin İstanbul Anadolu —-Asliye Ticaret Mahkemesinin —-Esas sayılı dosyasının mevcut olduğunu, derdestlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının müvekkili şirket ile ticari ilişkisini kanıtlar hiçbir delil sunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini; talep etmiştir.
Davalı — Tic AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın açılması sırasında davacı tarafından hiçbir harç yatırılmadığının görüldüğünü, 2.100.000,00 TL portföy tazminatı talep eden ve bir ticari davanın tarafı olan davacının adli müzaheretten yararlanmasının düşünülmeyeceğini, portföytazminatı ve buna bağlı olarak maddi ve manevi tazminat talepli davanın Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin açıkça yazılmış olması gerektiğini, davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğramış olduğunu, husumet itirazlarının olduğunu, müvekkili şirketin davacının da kabulünde olduğu üzere dava dilekçesinde anlatılan olayların dışında olup davacıyla arasında herhangi yazılı veya sözlü bir anlaşmanın bulunmadığını, davanın sırf bu nedenle müvekkili şirket açısından husumet nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının dava ehliyetinin olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini; talep etmiştir.
Dava; portföy tazminatından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İncelenen tüm dosya kapsamına göre; İstanbul Anadolu —.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 15/12/2017 tarih —- esas — karar sayılı görevsizlik kararının davalı …’a Teb.Kanunu 16. maddesi uyarınca usulüne uygun tebliğ edilmeden ve Av. …’na gönderilen tebligat parçası aslının dosya içerisinde bulunmadığı gibi [Yargıtay 21.Hukuk Dairesi’nin 14/02/2013 tarih ve 2012/11196 E:2012/11196-K: 2013/2425 sayılı kararı dikkate alınarak] PTT veri tabanından yapılan sorgulama sonucunda alınan tasdiksiz ptt sorgu sonucuna dayalı olarak kararın kesinleştirilerek mahkememize gönderilen dava dosyasının İstanbul Anadolu —. Asliye Hukuk Mahkemesine iadesine; mahkememiz esasının bu şekilde kapatılmasına; karar vermek gerekmiştir.
K A R A R:Yukarıda açıklanan gerekçeler ile;
1-İstanbul Anadolu —.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 15/12/2017 tarih —- esas— karar sayılı görevsizlik kararının davalı …’a Teb. Kanunu 16. Maddesi [HMK.nun 304-(1) maddesi uyarınca kanun maddesindeki maddi hata resen düzeltilmiştir.] uyarınca usulüne uygun tebliğ edilmeden ve Av. …’na gönderilen tebligat parçası aslının dosya içerisinde bulunmadığı halde kesinleştirilerek mahkememize gönderilen dava dosyasının İstanbul Anadolu —Asliye Hukuk Mahkemesine iadesine,
2-Mahkememiz esasının bu şekilde kapatılmasına,
3-Harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti konularının esas kararda değerlendirilmesine,
İlişkin;dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; kararın, taraflara tebliğinden itibaren istinaf/ kanun yolu açık olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi. 18/04/2018

KARŞI GÖRÜŞ:
Av….’ın bilinen adresine yapılan tebligat halasına yapılmış olmakla geçerli olup; Tebligat Kanunun 12.maddesinin bu olayla ilgisinin bulunmadığı; zira 12.maddenin “hükmi şahıslara ve ticarethanelere tebliği” hükmünü kapsadığı; ayrıca yapılan düzeltmede de Tebligat Kanunun 16.maddesinin “aynı konutta veya hizmetçiye tebligattır” de ilgisinin bulunmadığı gibi davalı ….vekili Av. …’na çıkarın tebligatın Uyap PTT veri tabanından alınan belgeye göre 16/02/2018 tarihinde “işyerinde daimi çalışaına” tebliğ edildiği; buna rağmen mahkemenin tebligatların usülsüz olduğuna dair kararın uzatmaya yönelik olduğu ve dayanaksız gerekçeye dayandığı anlaşılmakla; kesinleştirmenin usulüne uygun yapıldığı ve mahkememizce verilen gönderme kararının usulüne uygun olmadığı; tensip tutanağı imzalanırken incelemeden imzalandığı için bu durumun fark edilmediği ve karar yazılırken fark edildiği; tensip zaptının bağlayıcılığının bulunmaması nedeniyle bu durumun düzeltilebilecek bir eksiklik olduğunun belirtilmesi suretiyle sayın mahkemenin dosyasındaki karara katılmıyorum.