Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/249 E. 2021/241 K. 02.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/249 Esas
KARAR NO : 2021/241

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 27/02/2018
KARAR TARİHİ : 02/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile davacı şirket arasında —— sözleşmesinin 01.05.2016 tarihi itibariyle sona erdiğini, davacı şirketin —- çalışması yaparak davalı şirket deposuna girişi olup çıkışı olmayan ürünleri tespit ettiğini, bu ürünleri davalı tarafa bildirdiğini, davalı tarafa Beşiktaş—-. Noterliği’nin — tarih ve — yevmiye sayılı ihtarnamenin gönderildiğini, ihtarname ile listelenen malzemelerin teslim ve iadesinin istendiğini, davalı tarafından ihtarnameye cevap verilmediğini, 20.01.2017 tarihli fatura düzenlenerek davalı şirkete gönderildiğini, davalı tarafın fatura bedelini ödememesi üzerine İstanbul Anadolu — İcra Müdürlüğü’nün—- Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, davalı şirketin haksız şekilde takibe itiraz ettiğini belirtmiş, haksız ve kötüniyetli itirazın iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava dilekçesinin usulüne uygun şekilde davalıya tebliğ edildiği, davalı vekilince süresinde cevap dilekçesi verilmediği görüldü. Süresinde cevap dilekçesi vermeyen davalı, Hmk. 128. maddesi gereği ileri sürülen tüm vakıaları inkar etmiştir.
Dava, saklama sözleşmesi uyarınca— teslim edilen malların saklayan tarafından eksik teslimi nedeniyle oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı ile davalı arasında saklama sözleşmesi bulunup bulunmadığı, saklama sözleşmesi kapsamında davacı şirkete ait ürünlerin davalı tarafından teslim alınıp alınmadığı, teslim alınan ürünlerin tutarının ne olduğu, sözleşmeye aykırı olarak davalı nezdinde iade edilmemiş ürün bulunup bulunmadığı, iadesi yapılmamış ürünlerin tutarının ne olduğu, bu itibarla İstanbul Anadolu—- Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın haklı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
İstanbul Anadolu — sayılı takip dosyasının incelenmesinde; 08/02/2017 tarihinde başlatılan takibin —- tutarındaki alacağın, fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu, —-tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından verilen 21/02/2017 havale tarihli itiraz dilekçesinde borca ve fer’ilerine itiraz edildiği; icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğu görülmüştür.
Davacı, davalıya mal teslim edildiğini, bu nedenle alacağının bulunduğunu belirtmekte olup, talep etmiş olduğu alacağının varlığını ispatlamakla yükümlüdür.
Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ticari defterler ve yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir.
Tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığının ve mal tesliminin kanıtı olamaz. Ayrıca faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olması da teslimini kanıtlamaya yeterli değildir. (Yargıtay—–tarihli rapor ile davacının ticari defterinin usulüne uygun tutulduğu, davacı tarafından davalı adına 181.086,22 TL tutarında e-fatura düzenlendiği, davalı tarafından davacıya iade faturası olarak aynı tutarda e-fatura gönderildiği, bu faturaya karşılık davacı tarafından icra takibine konu 20.01.2017 tarihli faturanın gönderildiği, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre davalıdan icra takip tarihi itibariyle 181.086,22 TL alacaklı bulunduğu, düzenlenen faturanın davacı tarafından — dairesine bildirildiği, davalı tarafından ise bildirim yapılmadığı tespit edilmiştir.
——-tarihli bilirkişi raporuna göre; dava konusu malların davacı tarafından ithal edildiğine veya malların —– davalı tarafından teslim alındığına dair belge bulunmadığı, yine bu ürünlerin dava dilekçesine ekli listedeki ürünler olup olmadığının belli olmadığı, ürünlerin bedelinin belirlenemediği mütalaa edilmiştir.
Saklama sözleşmesi, 6098 sayılı TBK.’nun 561. maddesinde (818 sayılı B.K. 463. maddesi vd.); “saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir —–koruma altına almayı üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tanımlanmış ve sözleşmenin taraflara yüklediği borçlar, devamı maddelerde düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 572. maddesi uyarınca —- kendisine bırakılan malları bir —- saklamak ve mallarda ayrıca önlem alınmasını gerektiren bir değişiklik olursa, durumu imkân ölçüsünde saklatana bildirmekle yükümlüdür. Aynı Kanunun 575. maddesi gereğince — malları, genel saklama sözleşmesinde olduğu gibi geri vermekle yükümlüdür.
Yargılama süresince davacı tarafından herhangi bir saklama sözleşmesi, ithalat belgesi, sevk irsaliyesi, ürünlerin alıcılara teslim edilmesine dair talimat yazısı sunulmamıştır. Depolara bırakılan malların sahipleri ile alıcıların anlaştığı, bu anlaşmalar üzerine mal sahiplerince verilen sözlü talimat doğrultusunda — sahipleri tarafından malların alıcılara teslim edildiği ve teslime dair yazılı belge verilmesinin bir istisna olduğu, belge verilmemesinin gelenek haline geldiği düşünülebilir ise de bir örf ve adet kuralının doğması için maddi ve manevi unsurların bir arada gerçekleşmesi zorunludur. Maddi unsur, aynı tip olaylarda olaya katılanların benzer davranması ve bunun süreklilik arz etmesidir. Manevi unsur ise aynı tip olaylarda olaya katılanların benzer davranması konusunda ortak bir kanaatin olmasıdır. Taraflar arasında saklama sözleşmesi olduğu ispat edilememiş olduğu gibi davacı tarafından verilen sözlü talimat ile ——– gelen ürünlerin alıcılara teslim edildiği de ispat edilememiştir. Dava konusu ürünlere istinaden düzenlenen faturanın davalı tarafından kabul edilmeyerek iade edildiği, takibe konu faturanın— formu ile — bildirilmediği ve dosya kapsamındaki delil durumu nazara alındığında iadesi gereken ürünlerin davalı nezdinde bulunduğu ile ürünlerin tutarının ispat edilemediği kanaati ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Sübut bulmayan davanın reddine,
Kötüniyet tazminatı hususunda karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 2.182,47 TL harçtan mahsubuna, fazla alınan 2.123,17 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki —— nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333. maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.