Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1479 E. 2022/682 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/1479 Esas
KARAR NO:2022/682

DAVA:Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:05/12/2016
KARAR TARİHİ:04/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin —-olduğunu, davalının müvekkiline ait bazı tasarımlarını beğendiğini, siparişler verdiğini, siparişlerin davalı şirkete teslim edildiğini, davalı şirket ürünleri almaktan vazgeçerek müvekkiline yapılması gereken ödemeleri yapmadığını, müvekkilinin davalı şirketten 72.080,98 TL alacağı bulunduğunu, müvekkiline hiçbir ödemenin yapılmadığını, müvekkili tarafından —- Esas sayılı dosyası ile yasal takibe geçildiğini, davalı şirket tarafından yasal takip dosyasına kısmen itiraz edildiği, 1.616,96 TL lik kısmı ödendiğini, dava konusu alacağına ilişkin yapılan bir mutabakat olduğunu, davalı tarafından mutabakatta belirtilen bedelin ödenmediğini belirterek davanın kabulüne, 70.464,02 TL nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, davanın tam ıslahı şeklindeki dilekçesinde özetle; taraflar arasında yazılı olmayan sözleşmeye göre müvekkilinin davalıca beğenilen tasarımları dolayısıyla davalıya belli sayıda mal imal edip teslim ettiği, birtakım—- müvekkilin davalıya iş yaptığı yolundaki açıklamalarını gerekçe gösteren davalının keyfi bir şekilde bunu iade nedeni sayarak malları iade etmeye yönelik faturalar düzenlemeye başladığı (davalının 14.03.2012 tarihi iade faturası), diğer yandan sonraki bir tarihte tarafların 31.03.2012 tarihli mutabakatı yaptıkları, buna göre müvekkilin 72.080,98 TL alacaklı olduğu konusunda tarafların mutabık oldukları, davalının keyfi bir şekilde müvekkilin birtakım —-davalıya iş yaptığından bahisle iade faturaları düzenlemeye yine devam ettiği, malların müvekkile iade edildiği, müvekkilin —-sayılı dosya ile icra takibine başvurduğu, davalının kısmen itiraz ile mağazalarında satımı yapılan mallar ile ilgili 1.616,96 TL’nin icra dosyasına yatırıldığı, davalının icra dosyasına yaptığı itirazında bahsi geçen mutabakat metninin eski tarihli olduğunun iddia edildiği anlaşılmakta olup, müvekkilince Sayın Mahkemeden alacak talep edildiğini, Sayın Mahkeme ilk duruşmada sehven görevsizlik kararı verdiği, buna karşı taraflarınca usul hukukuna aykırı karar nedeniyle istinaf yoluna gidildiğini, istinaf süreci lehe sonuçlanarak Sayın Mahkemenin görevli olduğuna dair karar verildiğini, davalı yan ise davaya verdiği cevap dilekçesiyle; taraflar arasında 31.03.2018 tarihinde mutabakat yapıldığını, bu tarihten önce yani 14.03.2012 tarihinde iade faturaları düzenleyerek malları iade etmeye başladıklarını ifade ettiği, davalı şirketin buradan bile keyfi hareket ettiği açık olduğunu, davalı yan müvekkilin satım konusu malları başka mecralarda da satışa sunduğu gerekçesiyle iade yaptıklarını ifade ettiğini, bu gerekçe de gerçeğe tamamen aykırı olduğunu, ilk olarak, bu durum yani malların internette satışa sunulması müvekkile malların iade edilmesi sonrasında yapılmış zararın telafisine yönelik olduğunu, aksi de davalıca ispat edilemediğini, sadece bir takım görseller sunulmuş bunların da hangi tarihli oldukları incelendiğinde anlaşılamadığını, ancak delil olarak sunulan diğer davalı delilleri dikkatlice incelendiğinde internet çıktılarının davaya cevap sürecinde alındığı, davalının da zaten cevap dilekçesinin— numaralı paragrafında sundukları Ek— deliline işaret ederek; ürünlerin aradan geçen süreye rağmen hala satışa sunulduğunu ifade ettiğini, buradan iade tarihi ile bahsi geçen tarih yani davaya cevap tarihi aralığına bakılırsa davalının müvekkile verdiği zararların senelerce telafi edilemediği ve edilemeyeceği anlaşılacağını, ikinci olarak da kimi malların davalıca yapılan iadeden önce belirtilen sitelerde satışa sunulmuş olması dahi malların iadesine haklılık vermeyeceğini, zira ortada malların satımının sadece davalı şirkete yapılacağı yönlü taraflar arasında herhangi bir anlaşma bulunmadığını, davalının savunduğunun aksine “—-” markasına özgü bir —- yapılması konusunda ortada malların satımının sadece davalı şirkete yapılacağı yönlü taraflar arasında herhangi bir anlaşma bulunmadığını, davalının savunduğunun aksine “—-” markasına özgü bir —yapılması konusunda taraflar arasında bir anlaşma olmadığını, böyle bir anlaşmanın varlığı da davalı tarafından yazılı delille ispatlanamadığını, müvekkilinin bir tasarımcı ve kendisine ait tasarımlar beğenildiği için malların sipariş edilmesi ve tarafların mutabakatı dosya kapsamında açık olduğunu, ancak yine de belirtmek gerekir ki malların müvekkile iade edilmesinden önce söz konusu mallar internet ortamında veya başka bir mecrada başkaca şahıslara satılmak üzere arz edilmediğini, bunun sonra yapılmaya başlandığını, davalı savunmasının zaten mantıken de mümkün olmadığını, asıl iade nedeni olarak davaya cevap dilekçesine ekli davalı delillerinde bulunan ve altı çizilen röportajlar olduğunu, bahsi geçen röportajların tamamen röportajı yapanı bağlayacağı, kaldı ki müvekkil ile davalı arasında müvekkilin tasarımlarının davalıca beğenildiği ve davalının mal sipariş ettiği şeklindeki bir açıklama yapmasını yasaklayan, aksi halde malların iade edileceği yönlü bir anlaşma bulunmadığını, bu yönlü bir savunmayı haklı kılacak yazılı bir anlaşma ve delil olmadığı gibi davalıca da dosyaya sunulmadığını, davalıca beğenilen tasarımlar nedeniyle sipariş edilen ürünlerin imali için —mal tedarik eden firmalardan— alarak masraf yaptığını, müvekkilin sipariş ettiği zaman Euro-TL karşılaştırması yapıldığında bugün aynı ham maddelerin ithali ve malların tekrar imali büyük bir bütçeyi gerektireceğini, müvekkil sanatçılığını, ustalığını, işçiliğini, emeğini kullanarak çeşitli desen, ölçü, renk vb. vasıflarda ürün imal ettiğini, yaptığı —bugün yaklaşık 10.000 Euro değerinde olduğunu, “—” alanında bir bilirkişi seçildiğinde bu durum keşif esnasında da tespit edilebileceğini, bu tasarımlar davalıca da ele geçirilmiş ve müvekkilin fikri anlamda da kaybı söz konusu olduğunu, müvekkil imal ettiği malları teslim etmiştir ancak denildiği üzere bu mallar davalıca müvekkile iade edildiğini, bu nedenle müvekkil maddi ve manevi olarak zarara uğradığını, davalının siparişi üzerine müvekkilce imal edilen ve davalıya teslim edilen malların davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak iade edilmesi şeklinde cereyan eden davalıca yapılan feshin geçersizliğinin tespiti ile terditli olarak; müvekkilin müspet zararının hesaplanmasını şimdilik zarar olarak bakiye fatura bedeli 70.464,02 TL’nin müvekkile verilmesini, aksi takdirde müvekkilin bu nedenle uğradığı menfi zararın hesap edilerek şimdilik 70.464,02 TL’nin davalıdan tazminini, davalının siparişi üzerine müvekkilce imal edilen ve davalıya teslim edilen malların davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak iade edilmesi şeklinde cereyan eden davalıca yapılan feshin geçersizliğinin resen aksi takdirde bilirkişi marifetiyle tespitini, işbu tespit sonrasında terditli olarak; bakiye fatura bedeli olan 70.464,02 TL’nin müspet zarar olarak temerrüt tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte müvekkile verilmesini, aksi takdirde davalının haksız feshi, malların iadesi nedeniyle müvekkilin uğradığı menfi zararın yerinde inceleme yapılıp hesap edilerek 70.464,02 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte müvekkile verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmilini arz ve talep etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı — ile Müvekkil Şirket 2012 yılında, Müvekkil Şirket’e ait olan “—-” markası için ve yalnızca bu markaya özgü olacak şekilde bir— Müvekkil Şirket’in yönlendirmesi ile meydana getirilmesi konusunda anlaştıklarını, müvekkil Şirket davacının tasarımlarını beğenerek sipariş vermediğini, tam tersine Müvekkil Şirket’in yönlendirmeleri ile yalnızca “—” markasına özgü bir —davacı tarafından meydana getirilmesi hususunda taraflarca anlaşmaya varıldığını, ayrıca, bu kapsamda ürünlerin sadece “—” markası adı altında ve “—-” mağazalarında satışa sunulması ve davacının isminin herhangi bir mecrada yer almaması hususlarında da taraflar mutabık kaldıklarını, dava konusu ürünlerin Müvekkil tarafından teslim alınması ve satılmak üzere mağazalara gönderilmesi ile de taraflar arasında 31.03.2012 tarihli mutabakat yapıldığını, ancak bu mutabakat söz konusu ürünlerin davacı’ya iadesinden önce yapıldığını, —sayılı dosyasına yapılan itiraz dilekçesinde belirtildiği gibi eski tarihli olduğunu, — mağazalarına dağıtımının yapılarak satışa sunulmasından kısa bir süre sonra ise Müvekkil müşterilerinden ürünlerin başka yerlerde de satışa sunulduğu hakkında şikayetler gelmesi ve bu durumun da Müvekkil tarafından tespit edilmesi sonucu Müvekkil nezdinde bulunan ürünlerin tümü Davacı’ya iade edildiği ve söz konusu iadelere ilişkin 14.03.2012 tarihli 658,80TL bedelli, 06.04.2012 tarihli 17.852,40TL bedelli, 06.04.2012 tarihli 52.088,84 TL bedelli, 13.04.2012 tarihli 261,39TL bedelli, 04.05.2012 tarihli 158,79TL bedelli, 18.05.2012 tarihli 102,60TL bedelli toplam 6 adet iade faturası da kesildiğini, davacı tarafından teslim alınan iade faturalarına, TTK uyarınca 8 günlük yasal süresi içerisinde herhangi bir itirazda bulunulmadığını, faturalar davacı tarafından kabul edildiğini, davacı tarafından başlatılan icra takibi tarihinde ise Müvekkil’in, dağıtımı yapılan ve mağazalara gelen müşterilere satımı yapılan ürünler dolayısı ile, Davacı tarafa ödemesi gereken miktar olan 1.616,96TL ödendiğini, Müvekkil’in başkaca bir borcu bulunmadığını belirterek davanın Müvekkil Şirket yönünden reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; —- olan davacının davalı ile aralarındaki eser sözleşmesine istinaden ürettiği ve teslim ettiği ürünlerin davalı yanca haksız iadesine dayalı terditli olarak müspet ve menfi zarar istemine ilişkindir.
Mahkememizce 27/10/2017 tarihli, — sayılı ara kararında, davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle, göreve ilişkin dava şartı gerçekleşmediğinden, davanın usulden reddine, HMK’nın 20.maddesi uyarınca yasal süre içinde başvuru halinde dava dosyasının görevli —gönderilmesine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. —karar sayılı ilamında, “HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu 27/10/2017 tarihli— sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın görevli — Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,” karar verilmiş olmakla yargılamaya işbu esas üzerinden devam olunmuştur.Taraf delilleri toplanılmış, konunun incelemesi uzmanlık gerektirdiğinden bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.11/12/2020 havale tarihli heyet bilirkişi raporunda özetle; davacı yan dava dilekçesinde ürün tasarımına ve davalıya teslimine yönelik bir anlaşmanın var olduğunu, bu anlaşmaya uygun olarak ürünleri tasarlayıp davacıya teslim ettiğini ancak önce ürünleri teslim alan davacının daha sonra iade faturaları da düzenlemek suretiyle ürünleri iade ettiğini belirterek uğramış olduğu zararın tazminini talep etmekte, davalı yan ise davacının kendisine bir —hazırlama borcu altına girdiğini, hazırlamış olduğu bu ürünlerle ilgili üçüncü kişilere açıklamalarda bulunduğunu ve satış gerçekleştirdiğini bu sebeple de ürünleri haklı olarak iade etmek zorunda kaldığını belirttiğini, —açısından taraflar arasındaki sözleşmenin konusunun belirlenmesi için yapılan inceleme neticesinde, taraflar arasında yazılı bir anlaşmanın olmaması sebebiyle, koleksiyon sürecinin nasıl yürütüldüğü konusunda açıklık sağlanamadığı sonucuna varıldığını, tarafların sözleşmenin konusuna ilişkin beyanları incelendiğinde her iki tarafın da konuya ilişkin farklı nitelendirmeler yaptığı, bilindiği üzere TMK m. 6 uyarınca kural olarak taraflardan herbiri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispat etmekle yükümlü olduğunu, dava konusu uyuşmazlıkta her iki taraf da sözleşmenin konusuna ilişkin olarak ileri sürdükleri olguların varlığını ortaya koyan usulüne uygun delilleri dosyaya sunamadıklarını, bu sebeple, sözleşmenin konusu ve tarafların buna göre borçlarının ne olduğu tespit edilemeden hangisinin sözleşmeye aykırı davrandığı; sözleşmeye aykırı bir davranış var ise bu sebeple bir zararın doğup doğmadığı hususunda bir değerlendirme yapılabilmesi ve kanaat bildirilmesi mümkün olmadığını, yukarıda yapılan açıklamalar muvacehesinde, tarafların beyanları ve delilleri ışığında, belgelerin tüm hukuki değerlendirme ve takdiri Sayın Mahkemenizin görev alanına ait olduğu işaret edilmek suretiyle; huzurdaki dava konusu uyuşmazlıkta taraflar arasındaki sözleşmenin konusunun ve buna bağlı olarak tarafların birbirine karşı taahhüt altına girdikleri edimlerin tespiti mümkün olamadığından davacı yanın alacak talebi hakkında bir değerlendirme yapılabilmesinin mümkün olamadığı yönünde görüş bildirilmiş, tarafların itirazı ve mahkemece gerekli görülmesi üzerine, bir kısım belge ve bilgilerin dosyaya ibrazı sağlandıktan sonra dosya— bilirkişiye tevdi edilmiş, 09/08/2022 tarihli bilirkişi raporunda; yerinde inceleme de tespit edilen ürünlerin davalı—-firmasına satışı ile piyasa malı olarak satışı arasında, davacının uğrayacağı kazanç kaybının 22.377 TL+KDV olabileceği, davadışı —- firmasına fatura ile satışı yapılan ürünlerin, faturalarında belirtilen
tanımlamaların hangi modele ait olduğunun tespit edilemediği, bu konuda davacı vekilinin ‘’
ara kara uyarınca beyanlarımız ‘’ konulu dilekçenin 2. Bendinde bulunan tabloda yer alan adetler üzerinden hesaplama yapılmış olup, bu konuda takdir sayın
Mahkememize ait olduğu; davadışı—firmasına yapılan satıştan dolayı davacının uğradığı kazanç kaybının 1.138,06 TL+KDV olabileceği, davadışı —firmasına verildiği iddia olunan ürünlerle ilgili irsaliye ve fatura
bulunmadığı; konu ile ilgili takdirin sayın mahkememizde olduğu; kabulü halinde davadışı —firmasına borca karşılık faturasız olarak verilen ürünlerin davalı— firmasına
satılması halinde 35.094 TL gelir elde edileceği; bu nedenle davacının uğradığı kazanç kaybının 35.094 TL olabileceği yönünde görüş bildirilmiştir.Tüm dosya kapsamı ve denetime elverişli kısmen hükme esas alınan bilirkişi rapor içeriklerine göre; — olan davacı ile giyim markasına sahip davalı firma arasında, bazı giyim ürünlerinin hazırlanması-üretilmesi konusunda anlaşıldığı, bu anlaşma konusunda taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin mevcut olmadığı ancak işin niteliğine, tarafların hak ve yükümlülüklerine göre aradaki ilişkinin eser sözleşmesi mahiyetinde olduğu kanaatine varıldığı, davalı tarafça cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde, davacının davalının isminin herhangi bir mecrada yer almaması ve —mağazaları haricinde ürünlerin satışa sunulmaması kuralına aykırı hareket ettiğinden aradaki sözleşmenin sona erdirilerek tüketiciye satışı yapılan 1.616,96 TL lik ürünlerin haricindeki tüm ürünlerin iade edildiğinin bildirildiği, anlaşmanın feshinin haklı olup olmadığı açısından değerlendirme yapıldığında; davalının davacı yanca üretilen ürünler ile ilgili davacının başka mecralarda adının yer almaması konusunda tarafların anlaştığına yönelik davalı yanca sunulan ispat aracının bulunmadığı ayrıca yine meydana getirilen ürünlerin başka mercilerde satışının yapılmayacağına yönelik taraflar arasında anlaşmanın bulunmadığı, davalının bu yöndeki iddiasını ispatlayamadığı, yüklenicinin özen yükümlülüğü gereği anlaşma olmasa da bu hususa dikkat etmesi gerektiği kabulü açısından değerlendirmede ise davalı tarafça cevap dilekçesi ekinde sunulan— sayfada satışa sunulan ürün ile ilgili satışa sunma tarihinin belirli olmadığı, davacı tarafça ürünlerin iade edilmesinden sonra bu satışların zararlarını karşılamak amacıyla yapıldığının ileri sürüldüğü, bu haliyle davalının, davacıya ürünler iade edilmeden önce davacının satışa çıkardığı iddiasını da ispatlayamadığı, tüm bu açıklamalar dahilinde davalının aradaki eser sözleşmesini haksız olarak feshettiği kanaatine varıldığı, davacının taleplerinin incelenmesinde ise; hem müspet hem menfi zararlarını talep ettiği ancak aynı anda işbu zarar kavramlarının hukuki sebebine göre talep edilmesinin mümkün olmadığı, haksız fesihe dayalı olarak ancak müspet zararlarını talep edebileceğinden terditli taleplerinden asıl talebi olan bakiye fatura bedeli ( esasında aynen ifa) olan 70.464,02 TL’nin aynen ifayı talep edemeyeceğinden zarar olarak temerrüt tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte müvekkiline verilmesi talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.—-, sözleşmenin, hiç veya gereği gibi yahut vadesinde yerine getirilmemesinden kaynaklanan zarar olarak tanımlanabilir. Bu nedenle müsbet zarar üzerinde de durulmalıdır. Olumlu zarar, alacaklının, ifaya olan çıkarının beklentisinin gerçekleşmemesi nedeniyle uğradığı zarar olarak da tanımlanabilir. Başka bir anlatımla alacaklının malvarlığının mevcut durumu ile sözleşmenin tam ve gereği gibi yerine getirilmiş olsaydı ulaşacağı durum arasındaki farktır. Kural olarak, cebe girmesi beklenen paradır. Davacının kar kaybı, yoksun kalınan kar, yapmaktan kurtulunan masraflar vs.gibi zarar kalemlerini ispatlaması koşuluyla müspet zarar olarak talep edebileceği ( kısa kararda her ne kadar menfi zarar kalemi talebi kabul edildiği yazılmış ise de esasında müspet zarar talebin kabul edildiği gerekçede belirtilmekle yetinilmiştir), somut olayda ürünler karşılığı davalıdan aldığı miktar ile iade nedeniyle elinde kalan ürünleri 3. kişilere piyasa malı olarak satabileceği bedeli arasındaki farkın zararı olduğu ve talep edebileceği, ilk rapor ekinde yer alan davacı nezdinde bulunan ürünler ile ikinci raporda tespit edilen miktarlar arasında bir kısım çelişkinin bulunduğu — ilk sayımda davalının bulunmadığı, ikinci tespitte davalı tarafın da bulunduğu, ilk sayıma davacı tarafın itirazının olmadığı, eksik ürün çıkmasının sebebinin satılmış olabileceği, bu bedelin hesaplamada esas alınmasında sakınca bulunmadığı, fazla tespit edilen ürünle ilgili az olan önceki tespit sayısının esas alınması gerektiği, bu nedenle bilirkişi raporunda hesaplanan toplam 22.377,00 TLden — olarak esas alınması sonucu aradaki farkın düşümü sonucu kadar davacının zararını talep edebileceği, yine iade edilen ürünler satılmış ise 3. Kişilere sattığı bedel ile davalı ile anlaştığı bedel arasındaki farkı talep edebileceği ancak davalı tarafça iade edilmiş olup ta 3. Kişilere —) satış yaptığına dair sunduğu belgelerde ayırt edici özellik bulunmadığı, bu ürünlerin davalının iade ettiği ürünler olduğunun net olarak anlaşılamadığı, yine davacının bahse konu ürünleri meydana getirmek üzere satın aldığı kumaş bedeli , çekmiş olduğu kredi bedeli vs. gibi alacak taleplerinin yerinde olmadığı zira sonuçta ortaya çıkan ürünleri davalı dışında satışa sunabileceği ve ticari işlemini gerçekleştirebileceği, ürünleri bekletmek durumunda kaldığı yerin kirasının da muhafaza gideri olarak zarar olduğunun ileri sürüldüğü ancak basiretli tacirin ve tazminat alacaklısının masrafı arttırmama yükümlüğü kapsamında bu talebin de kabul edilemeyeceği, yerinde yapılan incelemede davacı nezdinde bulunan ürünlerin davalıya satış bedeli ile piyasa malı olarak satış bedeli farkından, davacı vekilinin de açıkça 07/12/2021 tarihli beyan dilekçesi ikinci sayfasında belirtildiği üzere davalıca satışı yapılan ve takip dosyasına ödenen 1.616,96 TL lik miktarın hesaplanan zarardan düşümü düşümü sonucu tespit edilen 20.677,04 TL nin talep edilebileceği, temerrüt tarihi olarak ise fesih tarihinin tam olarak tespit edilmemesi nedeniyle davalının ürünleri iade ettiği ilk tarihin esas alınması gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının terditli olarak açtığı eldeki davada asli talebi olan bakiye fatura bedeline ilişkin 70.464,02 TL alacak talebinin esastan REDDİNE,
2- Davacının terditli olarak açtığı eldeki davada feri talebi olan sözleşmenin haksız feshi nedenine dayalı menfi zarar kalemlerine ilişkin 70.464,02 TL alacak talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile; 20.677,04 TL nin 12/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya dair talebinin reddine,
3-Karar harcı 1.412,45 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.203,35 TL harcın mahsubu ile 209,10 TL bakiye harcın davalı taraftan tahsili ile hazineye irad kaydına,

4-Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.203,35 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça sarfedilen 33,50 TL ilk dava masrafı 398,50 TL tebligat müzekkere gideri, 4.200,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 4.632,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre(%29 kabul) 1.343,28 TL’sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,

6- Davalı taraflarca sarfedilen yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —esaslara göre belirlenen— vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli– esaslara göre belirlenen— vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.