Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1343 E. 2021/401 K. 30.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
-KARAR-

ESAS NO : 2018/1343 Esas
KARAR NO : 2021/401

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 12/11/2018
KARAR TARİHİ : 30/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında ticari ilişki olduğunu, davalının ——- verdiğini, davacının da davalıya hizmet verdiğini, davalı şirket tarafından hak ediş raporları imzalanarak sunulduğunu, —- borcunun tahsili için İstanbul Anadolu——- Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibe borçlu tarafından itiraz edildiğini belirtmiş, borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazlarının bulunduğunu, davacı tarafın icra takibine konu faturaların içeriğindeki mal ve hizmetleri davalı şirkete sağlamadığını, borç alacak durumunun tarafların ticari defterleri ile sabit olduğunu belirtmiş, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; tacirler arasındaki hizmet alımından kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı ile davalı arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, faturalara konu mal ve hizmetin davalıya teslim edilip edilmediği, teslim edilen mal ve hizmetin bedelinin davalı tarafından ödenip ödenmediği, bu itibarla İstanbul Anadolu—– Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın haklı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
İstanbul Anadolu——sayılı takip dosyası içeriğine göre; 12/09/2018 tarihinde başlatılan takibin alacaklısının ——— borçlusunun davalı ….——- tutarındaki alacağın fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu, —– tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından verilen —havale tarihli itiraz dilekçesinde borca ve fer’ilerine itiraz edildiği, icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğu görülmüştür.
İİK’nin 50. maddesine göre, “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye—- olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe —–.” Bu hüküm uyarınca yetkili icra dairesinin belirlenmesi açısından mülga HUMK’a atıfta bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK’nin 447/2. maddesi uyarınca “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan—– tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” İİK 50. maddesinde uyarınca yapılan atıf doğrultusunda yetkili icra dairesinin HMK’nin bu husustaki hükümleri uyarınca belirleyeceği sonucuna varılmaktadır.
Somut olayda, taraflar — iddia edilen ticari ilişki nedeniyle düzenlenen faturalara dayanılarak davalı aleyhine İstanbul Anadolu —–İcra Müdürlüğünün ——- esas sayılı takip dosyasında icra takibine başlanılmış, davalı vekilince süresinde borca ve icra dairesinin yetkisine itiraz edilmesi nedeniyle takip durmuştur
İİK 67. maddesine göre itirazın iptali davasının açılması için öncelikle geçerli bir icra takibinin yapılmasının gerektiğinden, izah edilen nedenlerden ötürü davacı tarafından yapılan icra takibinin geçerli bir icra takibi olup olmadığının tespiti gerekir. Mahkemenin önce icra dairesinin yetkili olup olmadığını incelemesi, icra dairesinin yetkili olmadığını tespit etmesi halinde, borcun esasına ilişkin itirazın incelemesine geçilmeksizin takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı ve geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek itirazın iptali davasının da HMK’nın 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermesi gerekmektedir. 6100 sayılı HMK’nun 6. maddesine göre; “genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Aynı Kanunun 10. maddesine göre; “sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” 6098 sayılı TBK’nun 89/1 maddesinde, bir miktar para alacağına ilişkin davaların alacaklının yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği hükme bağlanmıştır. Yasal düzenlemeler karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davalının ———olup, davacının —- merkezinin——– olduğu taraflar arasında sözleşmenin olup olmadığı tartışmalı olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla dava şartlarının varlığı mahkememizce ciddi görülerek HMK madde 117/3 gereği —- incelenmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili ——- tarihli beyan dilekçesi ile taraflar arasında ——- — dosyaya sunmuş, mahkememizce işin esasına geçilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi———-tarihli rapora göre; davacının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, davalının ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmediği, davacının ticari defterlerinde davalıdan icra takip tarihi itibariyle 5.957,25 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Davacı, davalıya mal ve hizmet teslim edildiğini, bu nedenle alacağının bulunduğunu belirtmekte olup, icra takibinde talep etmiş olduğu alacağının varlığını ispatlamakla yükümlüdür.
Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ticari defterler ve yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir.
HMK’nun 169 ve devamı maddelerinde düzenlenen düzenlenen isticvap; bir davada o dava ile ilgili belli vakıaların açıklığa kavuşturulması, varlığı ve yokluğu konusunda aleyhine olan tarafın ikrarının sağlanması amacıyla hakimin kendiliğinden veya taraflardan birinin isteminin kabulü ile başvurabileceği usuli bir işlemdir. Dosyaya anılan fatura ile ilgili sözleşme sunulmuş, mahkememizce bu sözleşme— imzanın davalı şirket yetkilisine ait olup olmadığı konusunda araştırma ve inceleme yapılması amacıyla davalı tarafa ihtaratlı —-davetiyesi çıkartışmış, davalı şirket yetkilisi belirlenen gün ve saatte duruşma —-gelmemiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222’nci maddesinin 2 ve 3 numaralı fıkralarının birlikte değerlendirilmesinden ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için yasaya göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olmasının şart olduğu; bu şekilde tutulan defterlerin sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olmasının gerektiği ve fakat diğer tarafın usulüne uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kullanılamayacağı belirtilmiştir.
Usulüne uygun olarak tutulan defterlerin lehe delil teşkil etmesi, kural olarak — defterlerdeki kayıtlarla sınırlıdır. Bir diğer ifade ile aksine bir iddia bulunmadıkça usulüne uygun tutulmuş defterlerde bulunan kayıtların sıhhatinin anlaşılması için ayrıca bu kayıtlara dayanak kılınan belgelerin de sıhhatinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır. Böyle bir gerekliliğin kabulü halinde usulüne uygun tutulan defterle usulüne uygun tutulmamış defterler arasında fark kalmaz ve defterlerin delil niteliği tamamen ortadan kaldırılmış olur.
Somut olayda davacı yanın defterleri usulüne uygun tutulmuş olup takip konusu ettiği faturalar ticari defterlerinde kayıtlıdır. Davalı yargılamaya katılmamış ve bu kayıtların hukuka ve mali mevzuata aykırı olduğunu da iddia ve ispat etmemiştir.
Diğer yandan davalıya yapılan uyarılı bildirime rağmen davalı defterlerini ibrazdan kaçınmıştır. Artık taraflar arasında hizmetin verildiği, davalının faturaya itiraz etmediği gibi defterlerini ibraz etmemek suretiyle davacı defterlerinin içeriğinin mahkemece delil olarak değerlendirileceğine ilişkin yasa kuralının uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
İİK’nın 67/2. maddesi, “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu, takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne, göre red veya hükmolunan meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminatla mahkum edilir.” hükmünü içermektedir. Dava konusu faturaların davacı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, dava konusu edilen davacı alacağının miktarının davalı yönünden bilinebilir, hesap edilebilir, belirlenebilir yani likit alacak niteliğinde olduğu anlaşıldığından, davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kabulüne;
İstanbul Anadolu——–sayılı takip dosyasında davalı borçlu tarafından yapılan itirazın 5.957,25 TL asıl alacak yönünden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda ticari avans faizi uygulanmasına,
Asıl alacak olan 5.957,25 TL’nin %20 sine tekabül eden 1.191,45 TL icra inkar tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 406,94 TL karar ve ilam harcından 101,74 TL peşin harcın mahsubuna, bakiye 305,20 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —- maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı, 101,74 TL peşin harç ve 5,20 TL vekalet harcı toplamı: 142,84 TL ile 1.025,10 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333. maddesi gereğince talep halinde karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne davalının yokluğunda karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.