Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1241 E. 2020/320 K. 30.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1241 Esas
KARAR NO: 2020/320
DAVA: Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 22/10/2018
KARAR TARİHİ: 30/06/2020
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında —- tarihinde imzalanan————–kapsamında, davalının ——— bulunan ————– elektrik işlerinin götürü bedel anahtar teslim esaslarına göre yapıp teslim etmeyi yüklendiğini; sözleşmedeki edimlerin temini için davacı şirketin, davalı şirkete avans mahiyetinde —-adet çek verdiğini; ancak, davalı şirket tarafından yapılması gereken işlerin yapılmadığını; herhangi bir malzemenin de alınmadığını; edimlerinin teslim tarihinin de geçtiğini; davacı tarafından, davalının defalarca sözlü olarak uyarıldığını; ancak, davacı tarafından yapılan ödemeler karşısında davalı tarafından yerine getirilen herhangi bir edimin bulunmadığını belirtmiş, davacının, davalıya vermiş olduğu —adet çek bedeli olan——– davalıya ve —- şahıslara ödenmesinin önlenmesine, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini; talep ve dava etmiştir.
Davalıya dava dilekçesi ve tensip tutanağı ekli açıklamalı davetiyenin tebliğ edildiği; davalının yasal süresi içerisinde davaya karşı cevap dilekçesi sunmamış olduğu; görüldü.
Dava, İİK’nın 72.maddesi gereği, avans olarak verilen çekler karşılığı davalının inşaat işini konu alan edimini yapmaması nedeniyle bedelsizlik iddiasına dayalı borçlu olunmadığının tespiti ve çek bedellerinin istirdadı istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı ile davalı arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, var ise dava konusu çeklerin davalıya avans olarak verilip verilmediği, avans olarak verildi ise davalının sözleşme gereği üzerine düşen edimi yerine getirip getirmediği bu itibarla dava konusu çekler sebebiyle davalının davacıdan alacaklı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
———-Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, davalının ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi hususunda talimat yazıldığı; mahkemenin———- talimat sırasına kaydedilen davada davalı tarafından talimat mahkemesine defter ve kayıtlar ibraz edilmediğinden talimatın bilaikmal mahkememize gönderildiği görüldü.
—– Şubesi’nden gelen —- tarih ve—— sayılı yazı içeriğine göre; dava konusu çeklerin ——– tarafından ibraz edildiği ve ödendiği tespit edilmiştir.
Dava; açıldığı tarih itibari ile menfi tespit istemine ilişkin ise de; dava devam ederken çek bedelleri ödenmiş olduğundan davaya istirdat davası olarak devam edilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen—— tarihinde sözleşme, imzalandığı ve davanın açıldığı tarih itibariyle 6098 sayılı Borçlar Kanunun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir.
Davacı şirket iş sahibi, davalı şirket ise yüklenicidir.
HMK 128. Maddesine göre, süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden———-hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi ——— alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine dayanır. Bir ———- düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir ——-ulaşmak istemektedir. İşte bu—— bir ——– mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. ——— düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki ——-olarak anılmaktadır.——- vermek suretiyle borç altına giren borçlu ———– bulunmuş olur.
——- ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. ———– kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. ——– doğan talep hakkına——– hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu aşamada, menfi tespit konulu eldeki davada, ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72.maddesi gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında, borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur ———–
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin———-varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin———-görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, bedelsizlik iddiasına dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir. Aynı ilkeler, —————- sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: davacılar,———— dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, konunun hem —– ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201.maddesi gereğince; yazılı bir belgeye (senede) bağlanmış olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen hususların tanıkla ispatlanması mümkün değildir.
Somut olayda, davacının ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğunun kabulü gereklidir.
Davacı davaya konu çeklerin avans olarak verildiğini, davalı tarafından üzerine düşen edimin yerine getirilmediği olgusuna dayanmış ve borcu bulunmadığını ileri sürerek iş bu davayı açmıştır. Davalı ise HMK m. 128 gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkar etmiştir.
Çek bir ödeme vasıtası olduğundan kural olarak bir borcun tasfiyesi amacıyla düzenlendiğinin kabulü gerekir. Bu karinenin aksi yani çekin bir ödeme vasıtası olmadığı ve doğmuş bir borcun tasfiyesi için değil avans ya da teminat olarak verildiği iddiasının bu iddiayı ileri süren tarafından yasal delillerle kanıtlanması gerekir.————
Somut olayda; hukuki ilişkinin ileri sürülüş şekline göre ispat yükü davacı taraf üzerindedir. Taraflar arasında sözleşme ilişkisi kapsamında davalıya verildiği, davacının borçlu olmadığını —– ve iptalini istediği —– Şubesine ait —– keşide tarihli, ——–keşide tarihli, —-keşide tarihli toplam ——– bedelli çeklerle ilgili sözleşmede herhangi bir belirleme olmadığı gibi, bu yönde herhangi bir senet veya kesin delil de sunulmamıştır. Buna göre davacı iş sahibi tarafından iddiasını kanıtlayacak yazılı bir delil sunulmamış, sadece çeklerin sözleşme nedeniyle verildiği iddia edilmiştir. Bu haliyle çeklerin sözleşme nedeniyle avans olarak verildiği yazılı delille kanıtlanamamış ve davacı tarafça yemin deliline de dayanılmadığı anlaşıldığından, açıklanan gerekçeler ile davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İspatlanamayan davanın reddine,
2-Alınması gereken ——— maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan ——- harçtan mahsubu ile fazla alınan ——harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı, verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/06/2020