Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1173 E. 2021/1360 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ -KARAR-

ESAS NO : 2018/1173 Esas
KARAR NO : 2021/1360

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 08/10/2018
KARAR TARİHİ : 16/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı alacaklının banka ile akdedilen sözleşme kapsamında tahsil edilen kredi limit tahsis ücretinin—- ile davacı aleyhine icra takibi başlattığını, davaya konu limit tahsis ücretinin davalının bilgi ve onayı ile tahsil edildiğini, alınan ücretin genel kredi sözleşmesine ve kanuna uygun olduğunu, —- ücretinin ihtirazi kayıt olmadan ödendiğini, tacir olan — sebebiyle ücret tahsil etmesinde yasal engel olmadığını belirtmiş; bankanın —- Esas sayılı dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının %20 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 12.3 maddesinde masraflar —– tahsil olunacağının açıkça yazılı olmadığını,—-tek taraflı tahsilinin genel işlem şartına açıkça aykırı olduğunu, tahsil edilen kredi limit tahsis ücretinin iadesi gerektiğini belirtmiş; davanın reddine, davacının %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davacı ile akdedilen ticari kredi nedeniyle kredi limit tahsis ücreti adı altında yapılan kesintilerin iadesi için başlatılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı ile davalı arasına akdedilen Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında davacı banka tarafından davalıdan tahsil edilen kredi limit tahsis ücretinin sözleşmeye, bankacılık mevzuatına ve —- belirlemiş olduğu—– uygulamalarına uygun olup olmadığı, davacı tarafından sözleşmede yer alan kredi limit tahsis ücreti alınacağına dair hükmün genel işlem şartlarına aykırılık teşkil edip etmediği, bu itibarla davalının—- takip dosyası ile yapmış olduğu takibin haklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
—-Esas sayılı dosya içeriğine göre; — tarihinde başlatılan takibin borçlusunun davalı —- alacaklısının davacı —-. olduğu, asıl alacak ve işlemiş faiz toplamı 3.113,81 TL tutarındaki alacağın fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla icra takibi yapıldığı görülmüştür.
Bilirkişi —- tarafından düzenlenen 31/12//2019 tarihli kök ve 08/11/2021 tarihli ek raporda; davalı banka tarafından davalı şirketten toplam 2.855,79 TL kredi limit tahsis ücreti alındığı, banka ile davacı arasında——— limitli genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, kredi tahsis sürecinin kredi kullanımından önceki bir süreç olduğu, limit tahsisi sonrası kredi kullanılması şartı bulunmadığı, söz konusu ücretin kredi limit revizyonu sebebiyle alındığı, işlemlerin — gerçekleştirildiği, iki defada alınan—- olduğu, bu tutarın limitin %0,4’üne tekabül ettiği, iki defada alınan limit tahsis ücreti toplamının —- olduğu, bu tutarın limitin %0,2’sine tekabül ettiği,—- tarafından otomatik olarak gerçekleştirildiği, masraf alınabileceğine dair hükümde oranın açıkça belirtilmediği, tahsil edilen tutarların —- bildirilen tutarlar ile uyumlu olduğu, alınan ücretin —— uygulamalarından düşük olduğu mütalaa edilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 1.3 maddesinde “Banka, Taraflarca kararlaştırılan kredi limitini, limitin tahsis edildiği tarih itibarıyla —- beyan etmiş olduğu — piyasadaki —tesis ve—– maliyetlerini dikkate alarak tahsis etmiştir. Taraflar Müşteri’nin mali yapısında, — ilgilendiren iktisadi şartlarda ve/veya —- kredi tesis ve —- maliyetleri kapsamında bir değişiklik olması halinde; — tahsis edilen kredi limitini, türünü, kullanma konusunu ve/veya kullanım koşullarını, teminat verilmiş olup olmamasına bağlı bulunmaksızın, değiştirebileceği, limitin tamamını veya bir kısmını iptal edebileceği, kredinin kullanımını bir müddet için durdurabileceği veya krediyi geri çağırabileceği hususlarında mutabık kalmışlardır.” hükmüne, 12.3 maddesinde ise “Müşteri, işbu Sözleşme uyarınca kullandığı veya kullanacağı krediler nedeniyle —mevcut veya ileride konulacak, arttırılacak her türlü kaynak kullanımı desteleme —- gibi sair — yasalarla yetkilendirilmiş mercilerce tayin edilen miktar ve oranlarda gider vergisi,—- ödemeyi taahhüt eder.” hükmüne yer verilmiştir.
Davacı sözleşmenin 12.3. maddesine göre kredi limit tahsis ücreti alındığını ileri sürmüş, davalı anılan hükmün genel işlem şartına aykırı olduğunu savunmuştur. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle anılan hükmün genel işlem şartlarına aykırı olup olmadığının tespiti gerekir.
Bir sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın m. 20 vd. uyarınca genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması için kanunda belirtilen ölçütlerin uygulanması gerekir. 6098 sayılı TBK’da sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için 6098 sayılı — sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi unsuru getirilmiştir. Hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetimi, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında korumaktadır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulları nedeniyle yazılmamış sayılabilmesi için öncelikle, o hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu anlamda sözleşmenin — önem taşımaz. Sözleşme eşya hukukuna, usul hukukuna veya ticari— sigorta hukukuna, — ilişkin olabilir. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olabilmesi için ise, anılan hükmün genel işlem koşulunu kullanan tarafça, sözleşmenin kurulmasından önce, tek taraflı olarak, sadece o sözleşme için değil, çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla hazırlanmış ve karşı tarafın getirilen bu hükmü müzakere etmesine imkan tanımadan sözleşmenin imzalanmış olması gereklidir. Bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, —- unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıkları önem taşımaz.
Bir sözleşmenin önceden ve çok sayıda kullanım amacıyla oluşturulup oluşturulmadığını tespitte değişik ölçütler kullanılabilir. Söz gelimi ortada matbu bir metin var ve kullanılan ifadeler soyut ve genel ise, birden fazla sözleşmede kullanma niyetiyle önceden oluşturulduğu kabul edilebilecektir. Diğer sözleşme metinleriyle— tek başına, o sözleşmenin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulmasını engellemez. Bu noktada aranılacak en temel unsurlardan birisi de, genel işlem koşulunu kullanan tarafın, karşı tarafa bu hükmü, değiştirilmesini engelleyecek tarzda ve o niyetle sunmuş olmasıdır.— hazırlanan sözleşme metni için genel işlem koşulundan söz etmek mümkün değildir.
Genel işlem koşulu niteliğindeki bir hüküm, sözleşmenin taraflar arasında — sonucu imzalanmış ise, artık ortada hukuka aykırı bir sözleşme hükmünden değil, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, sözleşmede yer alan — söz etmek gerekir. Ancak, bir sözleşmede, bütün hükümlerin tartışılarak sözleşmeye konulduğuna ilişkin kayıt konulması, TBK m. 20/3 uyarınca, onları tek başına genel işlem koşulu olmaktan çıkartmayacaktır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığını hangi tarafın ispat etmesi gerektiğine ilişkin TBK da açık bir düzenleme olmamakla birlikte, 6502 sayılı TK 5/3 maddesinden yola çıkılarak, önceden ve çok sayıda kullanmak amacıyla hazırlanmış belirli —- doldurulan sözleşme hükümlerinin kural olarak müzakere edilmemiş olduğu, aksinin sözleşmeyi hazırlayan tarafça ispat edilmesi gerektiği kabul edilmeli, gerektiğinde bu konuda —–yararlanılmalıdır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, genel işlem koşullarının—- tabi tutulması gerekir. Söz konusu denetim aşamaları; yürürlük (—- denetimi, — içerik denetimidir.
Yürürlük denetiminde, genel işlem koşulunun karşı tarafın bilgisi dahilinde sözleşmeye konulup konulmadığına bakılmalı, müşterinin sözleşmeye genel işlem koşulu konulduğunu açıkça biliyor olması halinde diğer denetim aşamalarına geçilmelidir. Aksi halde diğer aşamalara geçilmeksizin genel işlem koşulu niteliğindeki hükmün sözleşmeden çıkarılması gerekmektedir. TBK m. 21 uyarınca, bir müşterinin önceden sözleşmedeki genel işlem koşulundan açıkça haberdar edilmesi, tek başına o hükmün geçerli hale geldiğini göstermez. Önceden müşteriye bildirilmemiş olan hükümler, —-gerek kalmaksızın, sözleşmenin bir hükmü dahi sayılmamalıdır.
Şayet sözleşme, o sözleşmenin niteliğine ve —-genel—- hüküm içeriyorsa, bu nitelikteki hükümler yönünden, müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmiş olup olmadığı, bu hükmün müzakere edilip edilmediği önem taşımaksızın, o sözleşme hükmü TBK m. 21/2 uyarınca sözleşmeye yazılmamış sayılmalıdır.
Yürürlük —– kapsamında, —-niteliğindeki hükümlerden müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmemiş ve onun tarafından kabul edilmemiş olması halinde veya şaşırtıcı hüküm içermesi halinde o hükümler sözleşmeye yazılmamış sayılır. Böyle bir durumda, sözleşmeyi düzenleyen taraf, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hükümler olmasaydı, o sözleşmeyi yapmayacak olduğunu söyleyerek, sözleşmenin geçersiz olduğu ileri süremez.
Yürürlük denetiminin aşılması halinde yapılması gerekli denetim aşaması—- denetimidir. Belirsizlik—– denilen bu denetim modelinde, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hüküm içeriğinin ne olduğu konusunda bir anlaşmazlık bulunuyorsa, bu hükmün düzenleyen taraf aleyhine yorumlanması gerekir.
Sözleşmede, yürürlük denetiminin aşılması ve yorumu gerektirecek bir belirsizliğin bulunmaması veya bulunsa bile düzenleyen aleyhine yorum yapılmış olmasından sonra, sözleşmenin bir de “içerik” denetimine tabi tutulması gerekmektedir. İçerik denetimi yapılırken,— sürülen hükmün dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı, karşı tarafın aleyhine ve onun şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığına bakılacaktır. Hangi tür sözleşme hükümlerinin dürüstlük kuralına aykırı ve diğer tarafın şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olduğu hususu kanunda düzenlenmemiş olup, mahkemece her somut olayda bu durumun tartışılması ve değerlendirilmesi gerekir.
İçerik denetimi aşamasında, sözleşme hükmünün dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve karşı tarafın şartlarını ağırlaştırdığının tespiti halinde, genel işlem koşulu niteliğindeki bu hükmün, yürürlük denetiminden farklı olarak, kanunun emredici hükmüne açık aykırılık sebebiyle kesin hükümsüz sayılması gerekir.
Genel işlem koşulu nedeniyle yazılmamış veya kesin hükümsüz sayılan sözleşme hükmünün, sözleşmenin uygulanmasında boşluk doğurması halinde, ortaya çıkan sözleşme içi boşluğun, hakim tarafından öncelikle yedek hukuk, bu yoksa MK m. 1. uyarınca örf ve adet hukukuyla, bu da yoksa hakimin hukuk yaratması yöntemiyle doldurulması gerekir.
Müşterinin ön bilgilendirme formu ile bilgilendirilip bilgilendirilmediği değerlendirilerek, yukarda açıklanan 6098 sayılı TBK’nın m. 20 vd.’daki genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına dair ilkeler doğrultusunda sözleşmenin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması ve sözleşme hükmünün bu nitelikte olduğunun tespiti halinde, bu hükmün yazılmamış veya kesin hükümsüz sayılması ile ortaya çıkacak boşluğun gerektiğinde miktar ve tahsis tarihi itibariyle — krediler için alınan —diğer bankalardan sorularak davalıdan talep edilebilecek ortalama miktarın tespiti, alınan masraflar konusunda 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 144. maddesinin vermiş olduğu yetkiyle,—sayılı kararına istinaden — tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan —– sayılı tebliğin 4. maddesi hükmü de dikkate alınmak suretiyle belirlenerek doldurulması gerekir.
Somut olayda; genel kredi sözleşmesinin akdedilmesinden önce bilgilendirme formu düzenlenmediği, sözleşmenin üzerine müşteri tarafından yazılan bilgilendirildiğine dair ibarenin yeterli açıklamayı içermediği, sözleşmenin tek taraflı ve matbu olarak hazırlandığı, ücret alınmasına dair sözleşmenin 12.3 maddesinin genel işlem koşulu teşkil ettiği, anılan hükmün yazılmamış sayılması gerektiği, sözleşmenin 12.3 maddesinde miktar ya da oran belirtilmediğinden davacı banka ile diğer bankaların uygulamasına göre bu tür işlemlere kredi grupları bakımından uygulanan limit tahsis ücreti vb. ad altında kesilen masraf miktar ya da oranlar karşılaştırılarak davacı banka tarafından yapılan kesinti miktarının uygun olup olmadığının —- Karar) tespiti gerektiği anlaşılmıştır. Bu itibarla; —- emsal ücretlerin celbi için yazı yazılmış; —- davacı bankanın yapmış olduğu bildirimler sorulmuştur. Denetime elverişli bilirkişi raporu ile davacı tarafından tahsil edilen limit tahsis ücretinin bankacılık ortalamasının altında kaldığı, — bildirilen oran ve tebliğe uygun olduğu tespit edilmiştir.
Limit tahsis ücreti alınmasını gerektir bir kredinin kullandırılmadığı, davalı müşterinin— talebi olmadığı, sözleşmenin 12.3 maddesinde kredi tahsis ücreti tahsil edilebileceğine dair açık hüküm bulunmadığı savunulmuş, davanın reddi talep edilmiştir.
Bankalarca masraf ve komisyon adı altında yapılan tahsilatların yasal dayanağı 5411 sayılı yasanın 144. maddesi ve —tarihli Resmi Gazete’de —— Bankası tarafından yayınlanan Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları ile Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Tebliğ (Sayı: 2006/1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair 2014/6 sayılı Tebliğ hükümleridir. Tebliğin “Kredi faiz oranları ve sağlanacak diğer menfaatler” başlıklı 4. maddesinde “Bankalarca,…üye işyeri komisyonu hariç faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirlenir.”denilmektedir. Öte yandan, bankacılık teamüllerine göre ilk kredi — işlemlerin bir maliyeti bulunduğundan müşteriden “Kredi Tahsis Ücreti” adı altında ücret talep edilmektedir. Uyuşmazlığın çözümü için, kredi tahsis ücreti adı altında alınan paranın, taraflar arasında sözleşmede belirlenen kredinin toplam limitine göre mi yoksa sadece fiili olarak kullandırılan kredi tutarına göre mi alınacağının saptanması önem arzetmektedir. Bu hususun belirlenmesi, özel ve teknik bilgiyi gerektiriyor olmakla bilirkişi incelemesi yapılması gerekmiştir. Bilirkişi raporunda, limit tahsis ücretinin bankacılık mevzuatının gerektirdiği risk değerlendirme sürecinin bir parçası olduğu işaret edilmiştir. Öyleyse, fiilen kullanılmayan ancak tahsis edilen kredi limit tutarı üzerinden limit tahsis ücretinin tahsil edilmesinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır——-
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için yapılan yargılama sonunda; davacı banka ile davalı arasında——– genel kredi sözleşmesi akdedildiği, davacı banka tarafından limit tahsis——– ücret tahsil edildiği, davalı tarafından tahsil edilen ücretin iadesi için takip başlatıldığı, işbu davanın takipten kaynaklı borcun bulunmadığına dair açıldığı, uyuşmazlığın çözümü için tahsil edilen ücretin sözleşmeye —- uygun olup olmadığının tespiti gerektiği, sözleşmenin 12.3 maddesinde masraf tahsil edilebileceğinin kararlaştırıldığı, maddede herhangi bir oran belirtilmediği, bu nedenle madde hükmünün yazılmamış sayılması gerektiği, ortaya çıkan boşluğun—- sayılı tebliğin 4. maddesi hükmüyle doldurulabileceği, davacı banka tarafından tahsil edilen limit tahsil ücretinin ortalama ücretin altında ve —– uygun olduğu, bankanın limit üzerinden hesaplanan tahsis ücretini talep edebileceği, tahsil edilen limit tahsis ücretinin yasaya uygun olduğu—– kötüniyet tazminatının ise koşullarının bulunmadığı anlaşıldığından; aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kabulüne;
—– sayılı takip dosyasında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
Koşulları bulunmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 212,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 53,18 TL harcın mahsubuna, bakiye 159,52 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —- vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı, 53,18 TL peşin harç, 5,20 TL vekalet harcı toplamı: 94,28 TL ile 1.096,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığını,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333. maddesi gereğince talep halinde karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, miktar itibariyle kesin olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar, açıkça okunup anlatıldı.