Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1107 E. 2019/344 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

-KARAR-
ESAS NO : 2016/347 Esas
KARAR NO : 2019/441

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/03/2016
KARAR TARİHİ : 21/05/2019

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından, davacı şirketten tahsil edilen kayıp kaçak, sayaç okuma, perakende satış hizmet, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinin tespiti ile davacı şirketten haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil edilen kayıp kaçak,sayaç okuma, perakende satış hizmet, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinden fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren değişken yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmesini ve yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı taraftan tahmiline karar verilmesini; talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilince verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki ayrıntılı açıklamalar kapsamında, davacıya dava konu hangi talebi için ne kadar bedel gösterir şekilde açıklama yapması için HMK.nun 119 maddesi uyarınca süre verilmesi ile yapılan ayrıştırma ve kısmi bölünme sebebiyle davalı şirketin davanın tarafı olmadığını, EPDK kararları iptal edilmeksizin tüm taraflar bakımından bağlayıcılığını koruduğunu, davaya konu fatura kalemlerinin EPDK kararları doğrultusunda tahsil edildiğini, davacı taleplerinin EPDK kararlarının iptali ile mümkün olacağından EPDK’ya karşı Danıştay’da ikame edilmesi gerektiğinden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edilmesinin mümkün olmadığından hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddi ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini; talep etmiştir.
Davacı tarafından verilen 26/01/2018 tarihli dilekçesi ile dava değerinin 216,215,21 TL artırılarak 226,215,21 TL’ye çıkartıldığının ve harcının da yatırılmış olduğu görüldü.
İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, göre;
Dava 24/03/2016 tarihinde açılmış olmakla; yargılama sırasında 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilerek, Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmünü, geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, 6719 sayılı Kanunun 21. maddesi ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesine eklenen 10. bend dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedeller konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirmiş; hem de, geçici 20. maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.
6719 sayılı Kanunun yürürlük tarihi 17.06.2016 tarihinden önce kayıp-kaçak bedeline dayalı açılan davalarda, çok sayıda mahkeme, 14.03.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 04.06.2016 tarihli ve 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26. maddesiyle eklenen geçici Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26. maddesiyle eklenen geçici 20. maddenin Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2., 5., 10., 35. ve 36. maddelerine aykırılık iddialarını ciddi bularak, 14.03.2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na, 04.06.2016 tarihli ve 6719 sayılı Kanunun 26. maddesiyle eklenen geçici 20. maddenin (1) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Anayasaya aykırılık başvurularını incelenmiş ve nihayetinde, Elektrik Piyasası Kanunu’nun (EPDK) kayıp-kaçak bedellerinin tüketiciden tahsil edileceğine dair tüm hükümlerin iptal istemini reddederken, EPDK tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisinin bu bedellerin sadece kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğunu öngören kural, hak arama özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahalede bulunduğundan, sadece bu kuralın iptaline, kayıp kaçak bedellerine ilişkin dava konusu düzenlemeleri Anayasa’ya aykırı bulmayarak iptal talebinin reddine karar vermiş olup, 15/02/2018 tarih ve 30333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıp (E.2016/150, K.2017/179, T.28/12/2017), yayımı ile sonuç doğurduğu anlaşılmakla, davacının talebinin de, bu bedellerin hiç alınamayacağından ibaret olduğu, fazla alındığı iddiasına dayanılmadığı, taleple bağlılık gereği dosya incelenmiştir.
Her ne kadar davanın yasa değişikliği nedeniyle konusuz kaldığı yönünde karar verilmiş ise de; yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden yapılan değerlendirmede yerleşik Yargıtay uygulamalarınca (Yargıtay ——.HD E.2015/282, K.2015/18181 HGK. E.2013/7-2454, K.2014/679) davacının dava açtığı tarihte, dosyadaki bilgi ve belgelerde haklı olduğu sabittir. Yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarih, ———— sayılı ilamında “Dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” şeklinde hüküm kurmuştur. Bu sebeple; mahkemece tespit hükmünde “dava konusuz kaldığından; esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi ve HMK 331/1 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve bu kapsamda maktu vekalet ücretinin haksız tarafa yükletilmesinde gerekmektedir. Çünkü davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden, yargılama harç ve giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletileceği kuralı karşısında; aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin ıslah edilen miktar yönünden vekalet ücreti talebi hakkında ise karar verebilmek için ıslah kurumunun niteliğinin anlaşılması gerekir. Kavram olarak ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HUMK. m.83, HMK m. 176), (Kuru B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, B.6. C.IV, İstanbul 2001, s.3965). Tamamen ıslahta dava sebebi veya istem konusu tümüyle değiştirilmektedir. Böylece dava dilekçesindeki talepler artık hükme konu olamaz. Kısmen ıslahta ise önceden yapılan usuli bir işlemin düzeltilmesi, örneğin talep sonucunun arttırılması söz konusu olur. Uygulamada, istem sonucuna ilişkin fazlaya dair haklarını saklı tutan davacının dava değerini ıslah yolu ile arttırabileceği tartışmasız kabul edilmektedir. Bununla birlikte başından beri dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu edilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır. (HGK’nın 29.06.2011 gün, 2011/1-364 E.-2011/453 K., 15.06.2016 gün, 2014/4-1193 E.-2016/800 sayılı İlâmları).
Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekilinin davayı, kanun değişikliği sonrası ıslah ettiği, ancak bu ıslahın kısmi ıslah niteliğinde olduğu, bu itibarla başlangıçta açılan davada talep edilen tutarın arttırılmasının yeni bir talep olarak değerlendirilemeyeceği, davanın tamamının konusuz kaldığı, konusuz kalan miktarın aynı hukuki sebepten kaynaklanması nedeniyle bölünemeyeceği, kaldı ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarih, 2009/18-421 E. – 2009/526 K. sayılı ilamında dava tarihindeki haklılık durumundan söz edildiği, ıslahın ek dava olarak nitelendirilemeyeceğinden haklılık durumunun değişmediği, sonuç olarak geçmişe etkili kanun değişikliği sebebiyle davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka ve adalet duygusuna aykırı olacağı değerlendirilmekle; davalı vekilinin talebi yönünden hüküm tesis edilmemiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Konusuz kalan davada esastan karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 170,78 TL harç ve 3.693,00 TL ıslah harcın mahsubu ile fazla alınan 3.819,38 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki —————- göre hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 600,00 TL bilirkişi ücreti ve 218,75 TL posta masrafı olmak üzere toplam:818,75 TL masrafın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.