Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1103 E. 2023/252 K. 21.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1103 Esas
KARAR NO : 2023/252

DAVA : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 21/09/2018
KARAR TARİHİ : 21/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin sigortalısı dava dışı —– müşterisine satmış olduğu bebek giysisi cinsi emtianın nakliyesinin davalı ——tarafından üstlenildiğini, davalı taşıyıcıya sağlam olarak teslim edilen emtianın varış noktasında alıcıya teslimi sırasında koliler üzerinde ıslaklık görülerek alıcı tarafından CMR üzerine hasar şerhinin düşüldüğünü, hasarı gösteren fotoğrafların çekildiğini, ihbar üzerine görevlendirilen eksper tarafından düzenlenen ekspertiz raporuna göre müvekkili tarafından sigortalısına 739,10Euro sigorta tazminatı ödenerek elde edilen halefiyet gereğince, meydana gelen hasarda sorumluluğu olan davalı firmadan rücuen ödenen tazminatın tahsili amacıyla başlatılan takibe borçlu/davalının itirazı ile takibin durduğunu beyanla, borçlunun takibe, asıl alacağa, faize ve ferilerine ilişkin haksız itirazlarının iptaline, takibin devamına, davalı borçlunun %20den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkûm edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, sunulan yabancı dilde belgeye itiraz ettiklerini, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, CMR Konvansiyonu 30’uncu maddesi uyarınca usulüne uygun ihbarda bulunulmadığını, söz konusu hasarda müvekkilinin sorumluluğu ve kusuru bulunmadığını, davacı şirketin tazminat talebinin fahiş ve Konvansiyona aykırı olduğunu, sovtaj bedelinin hesaplanmadığını ileri sürerek davanın reddini ve davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile;—– esas sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
—— esas sayılı dosyası celp edilip edilmiş incelenmesinde; takip alacaklısının davacı, takip borçlusunun davalı olduğu, asıl alacak ve işlemiş faiz olmak üzere toplam 744,93 Euro alacak üzerinden 06/04/2018 tarihinde meydana gelen taşıma işleminde meydana gelen hasar ödemesinin rücuen tahsili için 02/07/2018 tarihinde takip başlatıldığı, davalının 10/07/2018 havale tarihli itiraz dilekçesini sunması üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği ve eldeki davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, ön inceleme duruşması sonrası dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile, uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanmış, konunun incelemesi uzmanlık gerektirdiğinden bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Dosyaya 19.04.2021 tarihinde —–tarafından sunulan bilirkişi raporunun sonuç bölümünde; hasarın nedenin araç brandasından sızan yağmur nedeniyle emtianın ıslanması olduğu, poliçede tenteli treylerin brandasının yırtık, delik, su geçirmezlik vasfının kaybetmesi halinde ıslanma rizikosunun teminat dışında kalacağının belirtildiğinden TTK 1472’ye göre halefiyet hakkının doğmadığı, dosyada temlikname olmadığından davacının aktif husumet ehliyetinin nihai takdirinin mahkemeye ait olduğu, CMR 17/3’e göre davalı taşıyıcının sorumluluğunun olduğu, sovtaj bedelinin belirlenemediği, CMR 27’ye göre faiz talebinin değedendirilmesi gerektiği yönünde kanaate vardıklarını bildirmişlerdir.Dosyaya aynı heyet tarafından 08.11.2021 talihinde sunulan ek raporda da daha önce varılan kanaatin muhafaza edildiği görülmüştür.
07/01/2023 tarihli bilirkişi Mütteki—— rapor içeriğine göre;
Taşımacılık yönünden; dava dosyasına sunulan tüm belge ve delillerin incelenmesi sonucunda davaya konu olayın davacının sigortalısının dava dışı —– ülkesindeki müşterisine düzenlenen faturaya göre, —- (navlun ve sigorta hariç olmak üzere taşıyıcıya belirtilen noktada) teslim, tescil olunan beyannameye göre ——(taşıma ve sigorta ücreti gönderici tarafından ödenmiş olarak) —– teslim, mal mukabili (veresiye) ödeme şekli ile satmış olduğu, karton kolilere istiflenmiş 5.794 adet bebek —-cinsi tekstil emtiasının nakliyesinin akdi ve fiili taşıyıcı olarak davalı —— firmasınca üstlendiği ve sigortalı firmaya navlun faturası düzenlendiği, akdi ve fiili taşıyıcı olarak, yükün taşıma işlemini gerçekleştiren —– CMR belgesi düzenlediği ve taşınacak olan emtiayı, sigortalı firmanın deposundan sağlam olarak yüklediği, CMR üzerinde taşıyanın aksi yönünde bir şerhinin mevcut olmadığı, bu durumda, taşıyıcının emtiayı sağlam bir şekilde aldığına karine teşkil etiği, CMR belgesi üzerinde, teslim anında alıcıya ürünlerin hasarlı teslim edildiğine dair bir şerh bulunmadığı, CMR belgesinin temiz olduğu, dosyaya daha önce sunulan raporda her ne kadar CMR belgesi üzerine şerh düşüldüğü ifade edilmiş olsa da sunulan CMR belgesinde bir şerh, hasar notu bulunmadığı,
Dosyaya sunulu olan ve dava dışı —–. firması tarafından düzenlenmiş teslim tutanağına göre; araç 18.04.2018 tarihinde——– alıcı firmaya ulaştığında, hasarlı notu düşülerek teslim alındığı, ancak bu teslim notunun CMR belgesi özelliği bulunmadığı, bu belgenin teslim tesellüm tutanağı olduğu düşünüldüğünde ise teslim eden sıfatı ile davalı taşıyıcının ifa yardımcısı konumundaki sürücünün ismi ve imzası bulunmadığı, bu yönüyle belgenin aynı zamanda davalı taşıyıcıya ihbar niteliği taşıyan belge vasfının olamayacağı görüsüne ulaşıldığı,Dava dışı alıcı tarafından düzenlenen hasar tespit ve hasar tutarını bildiren belgenin sigorta şirketine gönderildiği ekspertiz raporundan tespit edildiği, emtianın 18.05.2018 tarihinde teslim alınmasından 16 gün sonra 04.05.2018 tarihinde düzenlendiği anlaşılan hasar tutarına ait belgenin davalı taşıyıcıya gönderildiğine ve davalı taşıyıcı tarafından tebellüğ edildiğine dair dosya kapsamında bir veri bulunmadığı,Dosyaya sunulu olan fotoğraflardan emtianın taşındığı kolilerin ince polietilen film ile sarıldığı, bir kısım kolinin ıslandığı, bu kolilerin içinde bulunan her biri ayrı ayrı polietilen poşet içinde konulmuş bebek —-dışında bulunan ambalajlarının da ıslandığı, ıslanmanın dış ambalaj dışında emtiaya sirayet ettiğine dair bir görüntü ya da bulgu bulunmadığı, ekspertiz raporunda da bu yönde bir bilgi mevcut olmadığı gibi dava dışı alıcının düzenlediği 04.05.2018 tarihli formda “hasar tipi: polietilen torba ıslanmış” şeklinde belirtildiği, torba içindeki bebek tulumunun ıslandığına ait bir bilgi veya paylaşılan görsel bulunmadığı,
Emtianın taşındığı kolide meydana gelen ıslanmanın dış etkilerle oluştuğu, ancak bunun, tentenin brandasının su geçirmezlik özelliğini kaybetmesi nedeniyle oluştuğu kesin olmamakla beraber ihtimal dahilinde olduğu, bu durumda CMR Konvansiyonu şartlarına uygunluğu ölçüsünde hasarın davalı taşıyıcının sorumluluğunda meydana geldiği görüşüne ulaşıldığı,Davalı taşıyıcının bilerek ve/veya kasten emtiaya zarar vermek amacıyla hareket ettiğine dair dosya kapsamında bir veri mevcut olmadığından, davalının ağır kusurlu olduğunun ileri sürülemeyeceği, somut olayda davacının rücu talebini dayandırdığı tazminat ödemesine ilişkin hasar uluslararası karayolu taşıma işi sonucunda ortaya çıktığından; alıcının, gönderenin ve/veya onlardan birinin sigortacısının (halefiyet hakkını elde etse dahi) taşıyıcıya rücu edebileceği tazminat alacağının olup olmadığı, varsa miktarının tayininde (CMR Konvansiyonu’nun 1. maddesi uyarınca bu sözleşme, “yükleme yeri ve teslim için belirlenen yerin en az birisinin akit ülke olan iki aynı ülkede olması halinde, tarafların ikametgâhı ve milletine bakılmaksızın ücret karşılığında yüklerin taşıt ile karadan taşınmasına ait” her mukaveleye uygulanması gerektiğinden; CMR md.4 hükmüne göre uluslararası taşıma işine ilişkin sevk belgesinin yokluğu, usule aykırı oluşu veya kaybolması dahi, CMR Konvansiyonu hükümlerine tabi olan taşıma mukavelesinin varlığı ve geçerliliğini de etkilemeyeceğinden) CMR Konvansiyonunun gözetilmesi gerektiği, bu bağlamda CMR Konvansiyonu’ (—–04.01.1995 tarih ve —— sayılı —- yayımlanan “Uluslararası Eşya Taşıma Sözleşmesi Hakkındaki Anlaşmanın”) uygulanması bakımından taşıyıcı, çalıştırdığı kişilerin ve taşımanın yapılması için hizmetlerinden yararlandığı diğer kimselerin görevleri sırasında hareket ve ihmallerinden (CMR md.3); keza taşımayı yapmak için kullandığı kusurlu taşıtlardan, bu taşıtı kiraladığı kişinin veya vekilinin yahut da çalışanlarının hata ve/veya ihmallerinden dolayı (CMR md.17/3) sanki bu hareket ve ihmalleri kendisi yapmış gibi sorumlu olduğu, ayrıca taşıyıcı (ister belli bir ücret karşılığında yükü kendi tasısın, ister navlununu ödemek suretiyle alt taşıyıcıya taşıtsın); Konvansiyonda öngörülen sorumluluk sistemine göre, taşıdığı (ya da alt taşıyıcıya taşıttığı) eşyayı varma yerinde “teslim aldığı haliyle” alıcısı emrine veya onun temsilcisine teslim borcunu üstlendiği gibi “yükün güzergâh üzerinde yaptığı aktarmalar dâhil olmak üzere” taşıma süresi içerisinde eşyayı gözetim sorumluluğunun da altındadır ve kural olarak yükleme yerinden varış mahalline kadar taşıdığı eşyaya gelecek zararlardan mesuldür (CMR md.17/1).
Taşıyıcının sorumluluğu yönünden hal böyle olmakla birlikte “uluslararası taşıma sürecinde ortaya çıktığı sübuta eren kayıp ya da hasar” eğer ki istek sahibinin hatası veya ihmalinden, taşımacının hatasından değil de, istek sahibinin verdiği talimattan, yüke has bir kusurdan yahut ta taşımacının önlemesine olanak bulunmayan durumlardan ileri gelmiş ise (CMR md.17/2) ya da eğer kayıp veya hasar, hasara uğrayan malların yüke ve güzergâha uygun bir şekilde ambalajlanmaması ya da hatalı ambalajlanmış olması, “yükün gönderici, alıcı veya bunlar adına hareket eden kişiler” tarafından alınması, yüklenmesi, yığılması veya boşaltılması yüzünden yahut da kırılma suretiyle kısmen veya tamamen zarar görebilecek malların özelliğinin doğal sonucu olan (paslanma, çürüme ve benzeri gibi) özel risklerden doğmuş ise, taşımacı zarardan sorumlu tutulamaz (CMR md.17/4,b-c-d).Teslim anında CMR belgesi üzerine bir hasar şerhi düşülmediği, teslim notu olarak düzenlenen belge de “hasarlı” notu bulunsa da bu belgede taşıyıcının temsilcisi konumundaki ifa yardımcısı sürücünün imzası mevcut olmadığı, bu durumda emtiadaki hasarın teslim anında değil, teslim sonrasında alıcı tarafından fark edildiği şeklinde anlaşılması gerektiği, bu durumda CMR Konvansiyonu 30’uncu maddenin 1.ve 2.paragrafı “1.Alıcı, taşımacı ile beraber durumlarını kontrol etmeden veya ziyan ve hasarın açıkça görüldüğü hallerde teslim anında veya açıkça görülmediği hallerde teslimden yedi gün içinde (pazar günleri ve resmi tatiller hariç) durumu kendisine bildirmeden malı tesellüm ederse, bu husus onun yükü sevk mektubunda belirtildiği şekilde alındığına kanıt oluşturur. Açıkça gözükmeyen ziyan veya hasarlarda bildirme yazılı olarak yapılacaktır.2.Mal alıcı ve taşımacı tarafından kontrol edildikten sonra, bu kontrolün sonucuna uymayan kanıtlar ancak açıkça görülmeyen ziyan ve hasarlar için kabul olunabilir. Ancak bunun için alıcının kontrolden sonra yedi gün içinde (pazar ve resmi tatil dışında) durumu yazılı olarak taşımacıya bildirmesi gereklidir.” şeklinde olup, teslimden sonra 7 gün içinde taşıyıcıya yazılı hasar ihbarı bildirimi zorunluluğu bulunduğu, dosya kapsamında bu süreye riayet edildiğini ispat külfetini karşılayan bir belge bulunmadığından, söz konusu taşımada uygulanması gereken CMR Konvansiyonu hükümlerine göre, süresinde ihbar edilmeyen zarardan davalı taşıyıcının sorumlu tutulamayacağı görüsüne ulaşıldığı,
Taşınan ürünün ambalajının ıslandığı ve değiştirildiği anlaşılsa da ürünün kendisi olan bebek —– ıslandığına veya hasar gördüğüne dair bir veri sunulmadığı, emtianın dışındaki poşetin değiştirildiği belirtilmiş olsa da bu —- poşetin fiyatının emtia fiyatına eşdeğer olamayacağı, bu nedenle toplam 16 adet —– poşetin 111,15Euro tutarında belirlenmesinin makul olamayacağı, gerçek hasar tutarının doğru olarak tespit edildiğinin ileri sürülemeyeceği,Sayın Mahkemenin yukarıda yer alan tüm bu tespitlerimize rağmen, davalı taşıyıcıya ihbarın CMR Konvansiyonu’nda belirlenen süreler içerisinde yapıldığı, gerçek hasar değerinin ekspertiz raporundaki gibi olduğu yönünde bir kanaate varması durumunda; gerçek zarar tutarı ekspertiz raporundaki gibi 111,15Euro emtiadaki hasar tutarı olduğu, CMR Konvansiyonu 23’üncü madde 4.paragraf gereği, taşıyıcı belgelenen diğer giderleri de tazmin etmek zorunda olduğundan, hasarın tespiti için yapılan gider tutarı olan 627,95Euro olmak üzere toplam hasar bedelinin 739,10Euro olarak hesap edilmesi gerektiği, emtia için bir sovtaj bedeli tayin edilmediği, oysa sunulan fotoğraflarda poşet içindeki bebek —— cinsi emtianın hasar gördüğüne dair bir görüntü mevcut olmadığı, ancak emtiada var olabilecek kirlenmenin giderilmesi için yapılacak harcama maliyeti emtia birim tutarından fazla olabileceği durumda bu tür temizleme işlemlerinin yapılması ekonomik olmayacağından sovtaj değerinin olamayacağı ileri sürülebileceği, bu durumda sovtaj bedelinin olamayacağı göz önüne alınarak gerçek hasar tutarının 739,10Euro olduğu söylenebileceği, CMR Md.23/3’e göre davalı taşıyıcının sorumluluk sınırı, zayi olan kısmın brüt ağırlığı ile hesap edilebileceği, dosyaya sunulu olan çeki listesine göre, toplam emtia 5.794 adet ve brüt ağırlık 750,37kg olarak verildiği, bu durumda 16 adet hasarlı emtia için brüt ağırlık [(750,37 X 16)^5.794=] 2,072kg olarak hesap edileceği, bu durumda hasarlı olan ürün miktarının tazmininde, (2,072kg X 8,33SDR=) 17.26SDR sorumluluk sınırı olarak hesap edilebileceği, CMR Md.23/7 de sorumluluk üst sınırının belirlenmesinde kullanılacak olan SDR kurunun, taraflar aksini sözleşme ile kararlaştırmamış ise Mahkemenin karar verdiği tarihteki SDR kuru olması icap ettiği hükme bağlanmıştır. Fikir vermesi açısından, raporun hazırlandığı tarihte geçerli olan —— göre; 1 SDR = 1,32736USD ve 1EURO=1,0509USD olduğundan, lSDR’nin EURO cinsinden karşılığı 1 SDR=1.2631EURO olduğundan, 17,26SDR X 1,2631Euro = 21,80EURO olarak hesap edileceği, meydana gelen hasar sonrası hesaplanan tazminat tutarı ise, bu sınırın çok üstünde kaldığından, Sayın Mahkemenin davalı taşıyıcıya hasar ihbarının zamanında yapıldığı yönünde bir kanaate varması durumunda, davalı taşıyıcının hasardan sorumlu olacağı tutar, Sayın mahkemenin hüküm tarihinde geçerli olan SDR kurundan hesaplanmak üzere 17,26SDR olacağı, davacı hesaplanacak bu tutar kadar takibin devamını talep edebileceği,
Sigorta açısından değerlendirme; davacı —– tarafından 24/02/2018 tarihinde düzenlenmiş —-nolu Emtia Abonman Sigorta Poliçesinin 24/02/2018-24/02/2019 tarihleri arasında geçerli olduğu, araç başı 60.000,00 EURO bedelinde teminat sağlandığı, tekstil cinsi emtianın taşınması sırasında meydana gelecek rizikolara karşı Emtia Nakliyat Sigortaları Genel Şartları mucibince —– klozu da belirtilerek) sigortalandığı, dava konusu taşımaya ilişkin olarak 24.02.2018 tanzim tarihli, Nakliyat Emtia Abonman Sigorta Poliçesinin mevcut olduğu, —– şeklinde düzenlenmediği, bir çerçeve anlaşması niteliğinde olduğu, brüt 10.73EURQ prim tahakkukunun poliçenin bir çerçeve sözleşme niteliğinde olduğunu teyit ettiği, söz konusu taşımaya özel poliçenin yapılmadığı, yukarıda inceleme kısmında poliçenin ilgili kısmına ait detaylar incelendiği, poliçe çerçeve sözleşme niteliğinde bir Abonman Sigorta Poliçesi olduğu, poliçe şartlarında da yer verildiği üzere, seferlik poliçenin yükleme öncesi yapılması gerektiği, seferlik poliçe düzenlenecek ve bu seferlik poliçeye prim tahakkuk ettirileceği, bunun tek istisnası poliçe şartlarında; “sevkıyat başlamadan önce sigortacıya bildirmekle yükümlüdür mücbir sebeplerle herhangi bir partinin sigortalı tarafından sigortacıya ihbar edilmemesi ve/veya geç ihbarı halinde her sefer için poliçede belirtilen bedele kadar olan taşımalar teminat kapsamında sayılacaktır” şeklinde “mücbir sebebin” varlığına bağlandığı, ancak davacının sigortalısının, sevkiyat başlamadan önce sigortacısına bildirme yükümlülüğünü erteleyecek bir mücbir sebebin varlığına dair dosyada bir veri mevcut olmadığı, bu durumda çerçeve sözleşme niteliğinde olan bu poliçenin meydana gelen hasarı teminat altına aldığının söylenemeyeceği, poliçe şartlarında ayrıca; “Bu poliçede teminata alınan tüm risklerde teminat sigortalı emtianın kısmen/tamamen hasarlı ya da noksan olarak teslim alınması ve/veya teslim edilmesi halinde taşıyıcı ilgililerin iştiraki ile muayene edilerek, taşıyıcı ve alıcı yetkililerin imzaladığı bir tutanak tanzim edilmesi kaydıyla geçerli olacaktır” şartının olduğu, dosya kapsamında, bu şartı sağlayan taşıyıcının veya ifa yardımcılarının da imzasını havi bir hasar tutanağı mevcut olmadığından, çerçeve sözleşme niteliğindeki Abonman Poliçe ile meydana gelen zararın teminat altında olduğunun ileri sürülemeyeceği, meydana gelen hasarın nedeni araç brandasının su geçirmezlik vasfını kaybetmesi olarak tespit edildiği, poliçe şartlarında ise; “Tenteli treylerin brandasından yırtık, delik, su geçirmezlik vasfını kaybetmiş olması halinde ıslanma rizikosu teminat kapsamının dışında olacaktır..” Şartı açıkça zikredilmiş olup, bu şart gereği, söz konusu zararın mezkur poliçe ile teminat altında olduğunun ileri sürülemeyeceği, bu başlık altında yukarıdaki değerlendirmeler göz önüne alındığında, davacı sigorta şirketinin sigortalısına poliçe teminatı altında olmayan bir hasar ödemesi yaptığı, böyle bir ödemenin ise (—–) bir lütuf ödemesi olacağı, lütuf ödemesinin ise TTK 1472’nci maddesinde belirlenen halefiyeti sağlayamayacağı, eksik halefiyete dayanarak rücu talebinde bulunulamayacağından, davalının davacı tarafından başlatılan takibe vaki itirazının yerinde olacağı görüşüne ulaşıldığı,Poliçe şartlarında; “Poliçe kapsamında yapılacak karayolu taşımalarında nakliyeci firmanın Tüzel kişilik olması şartı aranmayacak olup, gerçekleşecek hasarlarda sigortacı taşıyana karşı rücu hakkını kullanmayacaktır ancak Denizyolu Havayolu ve Demiryolu taşımalarında sigortacının rücu hakkı saklıdır. Tüzel kişilik şartı aranmayacağı ve sigortacı rücu hakkını kullanamayacağı için %0,01 ek fiyat uygulanmıştır. ” Hükmü açık bir şekilde yer aldığı, fiyat belirlemesinde açık olarak sigortacının taşıyıcıya rücu hakkını kullanamayacağı belirtildiği, bu durumda, zararın tutarı ne olursa olsun, davacı sigortacının davalı taşıyıcıya rücu hakkını kullanamayacağı poliçe şartı olduğundan, davacının rücu hakkı olamayacağı, bu nedenle de başlattığı takibe davalı taşıyıcının itirazının yerinde olacağı sonuç ve görüşlerine ulaşıldığı,
Faiz talebi açısından değerlendirme; yukarıda 1. Maddede değerlendirildiği üzere, CMR Konvansiyonu 27’nci maddesi; ‘1. Hak sahibi ödenecek tazminat için faiz isteyebilir. Yılda %5 üzerinden hesap edilecek bu faiz, ödeme isteğinin yazılı olarak, taşımacıya gönderildiği tarihten baslar. Böyle bir istekte bulunulmamışt ise, tahakkuk dava açıldığı tarihten itibaren yapılır.2. Tazminatın hesaplanmasında asıl olan unsurlar ödemenin istendiği ülke ve parası ile ifade edilmediği zaman, söz konusu tazminatın o ülke parasına çevrilmesi, ödemenin yapılacağı gün ve yerde uygulanan kura göre saptanır.’ şeklindedir. Davalı taşıyıcıya CMR Konvansiyonu 27’nci madde gereği takip öncesi tutarı belli yazılı bir rücu talebinde bulunduğuna dair dosya kapsamında bir veri mevut olmadığından, davacının Sayın Mahkemenin hüküm tarihinde hesap edeceği Euro cinsinden sorumluluk sınırı karşılığına takip tarihinden itibaren CMR Konvansiyonu 27’nci madde gereği yıllık %5oranında faiz talep edebileceği, davacının takipteki işlemiş faiz talebinin yerinde olamayacağı sonuç ve görüşlerine ulaşıldığı, Sonuç olarak; dava konusu olayda, davalı taşıyıcıya CMR Konvansiyonu 30’uncu madde hükmü gereğince 7 gün olan ihbar süresine riayet edilmediğinden, davalı —– meydana gelen zararı tazminle yükümlü tutulamayacağı, bu nedenle davalının başlatılan takibe vaki itirazının yerinde olacağı, davacının düzenlediği poliçe şartları gereği meydana gelen zararın poliçe ile sigorta teminatında olamayacağı, bu nedenle davacının ödediği tazminatın (——) bir lütuf ödemesi olarak sayılacağı, böyle bir ödemeye dayanılarak TTK 1472’nci maddesi gereği halefiyet şartları oluşmadığından davacının davalıdan rücu talebinde bulunamayacağı, bu şarta dayanarak başlatılan takibe davalı taşıyıcının vaki itirazının yerinde olacağı, poliçe şartları gereği davacı sigorta şirketinin davalı taşıyıcıya rücu hakkını kullanamayacağı, tüm bu yukarıda özetlenen nedenlerden dolayı, davalının takibe vaki itirazının yerinde olacağı sonuç ve görüşlerine ulaşıldığı bildirilmiştir.Tüm dosya kapsamı ve denetime elverişli bilirkişi rapor içeriklerine göre; davacı tarafça sigortalısına ait taşınan ürünlerin 24/02/2018 tarihinde düzenlenen 24/02/2018-24/02/2019 vadeli, —– nolu Emtia Abonman Sigorta Poliçesi ile teminat altına aldığı, davacı sigortalısının satışını yaptığı taşıma konusu ürünlerin akdi ve fiili taşıyıcısı olarak, yükün taşıma işlemini gerçekleştiren davalı nın CMR belgesi düzenlediği ve taşınacak olan emtiayı, sigortalı firmanın deposundan sağlam olarak yüklediği, CMR üzerinde taşıyanın aksi yönünde bir şerhinin mevcut olmadığı, bu durumda, taşıyıcının emtiayı sağlam bir şekilde aldığına karine teşkil etiği, CMR belgesi üzerinde, teslim anında alıcıya ürünlerin hasarlı teslim edildiğine dair bir şerh bulunmadığı, taşıma konusu emtianın 18.05.2018 tarihinde teslim alınmasından 16 gün sonra 04.05.2018 tarihinde düzenlendiği anlaşılan hasar tutarına ait belgenin davalı taşıyıcıya gönderildiğine ve davalı taşıyıcı tarafından tebellüğ edildiğine dair dosya kapsamında bir veri bulunmadığı, 18.05.2018 tarihli teslim anında CMR belgesi üzerine bir hasar şerhi düşülmediği, teslim notu olarak düzenlenen belge de hasarlı notu bulunsa da bu belgede taşıyıcının temsilcisi konumundaki ifa yardımcısı sürücünün imzası mevcut olmadığı, bu durumda emtiadaki hasarın teslim anında değil, teslim sonrasında alıcı tarafından fark edildiği şeklinde anlaşılması gerektiği, bu durumda CMR Konvansiyonu 30’uncu maddenin 1.ve 2.paragrafı uyarınca teslimden sonra 7 gün içinde taşıyıcıya yazılı hasar ihbarı bildirimi zorunluluğu bulunduğu, dosya kapsamında bu süreye riayet edildiğini ispat külfetini karşılayan bir belge bulunmadığı, söz konusu taşımada uygulanması gereken CMR Konvansiyonu hükümlerine göre, süresinde ihbar edilmeyen zarardan davalı taşıyıcının sorumlu tutulamayacağı, bahse konu poliçe çerçeve sözleşme niteliğinde bir abonman sigorta poliçesi olduğu, poliçe şartlarında da yer verildiği üzere, seferlik poliçenin yükleme öncesi yapılması gerektiği, seferlik poliçe düzenlenecek ve bu seferlik poliçeye prim tahakkuk ettirileceği, bunun tek istisnasının poliçe şartlarında; “sevkıyat başlamadan önce sigortacıya bildirmekle yükümlüdür mücbir sebeplerle herhangi bir partinin sigortalı tarafından sigortacıya ihbar edilmemesi ve/veya geç ihbarı halinde her sefer için poliçede belirtilen bedele kadar olan taşımalar teminat kapsamında sayılacaktır” şeklinde “mücbir sebebin” varlığına bağlandığı, ancak davacının sigortalısının, sevkiyat başlamadan önce sigortacısına bildirme yükümlülüğünü erteleyecek bir mücbir sebebin varlığına dair dosyada bir veri mevcut olmadığı, bu durumda çerçeve sözleşme niteliğinde olan bu poliçenin meydana gelen hasarı teminat altına aldığının söylenemeyeceği, poliçe şartlarında ayrıca; “Bu poliçede teminata alınan tüm risklerde teminat sigortalı emtianın kısmen/tamamen hasarlı ya da noksan olarak teslim alınması ve/veya teslim edilmesi halinde taşıyıcı ilgililerin iştiraki ile muayene edilerek, taşıyıcı ve alıcı yetkililerin imzaladığı bir tutanak tanzim edilmesi kaydıyla geçerli olacaktır” şartının olduğu, dosya kapsamında, bu şartı sağlayan taşıyıcının veya ifa yardımcılarının da imzasını havi bir hasar tutanağı mevcut olmadığı, çerçeve sözleşme niteliğindeki abonman poliçe ile meydana gelen zararın teminat altında olduğunun ileri sürülemeyeceği, yine poliçe şartlarında; “Poliçe kapsamında yapılacak karayolu taşımalarında nakliyeci firmanın Tüzel kişilik olması şartı aranmayacak olup, gerçekleşecek hasarlarda sigortacı taşıyana karşı rücu hakkını kullanmayacaktır ancak Denizyolu Havayolu ve Demiryolu taşımalarında sigortacının rücu hakkı saklıdır. Tüzel kişilik şartı aranmayacağı ve sigortacı rücu hakkını kullanamayacağı için %0,01 ek fiyat uygulanmıştır. ” hükmünün bulunduğu, fiyat belirlemesinde açık olarak sigortacının taşıyıcıya rücu hakkını kullanamayacağının belirtildiği, bu durumda, zararın tutarı ne olursa olsun, davacı sigortacının davalı taşıyıcıya rücu hakkını kullanamayacağının poliçe şartı olduğunun görüldüğü, açıklanın gerekçeler doğrultusunda oluşan hasarın teminat kapsamında olmadığı, davacının sigortalısına yaptığı ödemenin lütuf ödemesi teşkil ettiği, davalı taşıyıcıdan talep edemeyeceği kanaatiyle davanın reddine dair karar verilmiştir.Dava tarihi itibariyle 1 Euro= 7,4038 TL den dava tarihi itibariyle harca esas değer 5.472,14 TL olarak hesaplanmıştır.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE
2-Alınması gerekli 179,90 TL karar harcından başlangıçta alınan toplam 66,74 TL peşin harç ile 27,44 TL tamamlama harcı toplamı 94,18 TLnin mahsubu ile 85,72 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça sarfedilen yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.472,14 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine,
6—— esas sayılı dosyasının iadesine,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,Dair miktar itibariyle kesin olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.