Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/790 E. 2018/321 K. 23.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/790 Esas
KARAR NO : 2018/321

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/04/2014
KARAR TARİHİ : 23/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekilinin 28/04/2014 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin dava dışı …….. olarak su ticareti sektöründe faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, davalının ise müvekkili şirketin su ürünlerini nihai tüketiciye ulaştırma ile yükümlü alt bayi olup işbu bayilik ilişkisinin davalı tarafından dava dışı. ……ve müvekkili davacı şirket ile imzalamış olduğu bayilik sözleşmesi çerçevesinde yerine getirdiğini, sözleşme ilişkisi kapsamında müvekkili şirketin damacana ve diğer muhtelif türlerdeki şişelerde suları davalıya tedarik ettiğini, davalının da bu suları nihai tüketiciye satarak müvekkili şirkete kısmi ödemeler yaptığını, müvekkili şirketin yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesine rağmen davalının borcunu tam ve zamanında ödemediğini bu nedenle dava tarihi itibariyle yaklaşık 9.141,00 TL borcu bulunduğunu, işbu ticari ilişkinin davalının bayilik görevlerini gereği gibi yerine getirmemesi rakip firmaların sularını satması ve nihai tüketici olan müşterilerine karşı kanuna ve sözleşmeye aykırı hal ve eylemleri nedeniyle hukuken sona erdiğini ancak davalının daha önce müvekkili şirkete gelerek hileli hareketlerle işlerini yoluna sokacağı vaadi ile borç talep ettiğini ve müvekkili şirketten borç adı altında 28.2.2014 tarihinde 30.5.2015 tarihli kendi adına düzenlenen 5.000 TL bedelli senedi aldığını, dava konusu senedin davalı tarafından alınmasından sonra davalının hukuka ve sözleşmeye aykırı davranışlarının yapılan kontroller sonucu tespit edilmesinden dolayı sözleşmenin derhal feshedildiğini borcun ödenmesinin ve davaya konu senedin de iade edilmesinin davalıya yazılı ve sözlü olarak ihtar edildiğini ancak davalının bakiye borcuna ilişkin ödeme yapmadığı gibi dava konusu senedi de müvekkili şirkete iade etmediğini belirterek müvekkili davacının 28.2.2014 keşide ve ………. vade tarihli 5.000 TL miktarlı senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine, senedin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin mahkememizin 13.10.2015 tarihli celsesinde; Davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarında dava konusu 5.000 TL bedelli senedin görülmediğini davacının bayii konumunda olup dava konusu senedin müvekkiline verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu cari hesap gereğince müvekkilinin 9.000 TL civarında davacıya borçlu olmasının davacı tarafın işbu senetten dolayı borçlu olmadığını ispatlamadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Yapılan yargılama sonunda mahkememizin13/10/2015 gün …. esas ……. karar sayılı ilamıyla “davaya konu keşidecisi davacı, lehdarı davalı olar 28.2.2014 keşide ve ……. vade tarihli 5.000 TL miktarlı bononun davacı tarafından davalıya borç para yerine kredi olarak verildiği veya davacının elinden zorla alındığı ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili tarafından temyiz etmiştir.
Yargıtay 19 HD nin 20/03/2017 gün 2016/6890 Esas , 2017/2206 karar sayılı ilamıyla; ” Davacı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmıştır. Mahkemece davacıya yemin hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. “gerekçesiyle mahkememiz kararı bozulmuştur.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Dava hukuki niteliği itibariyle; Keşidecisi davacı, lehdarı davalı olan ……. keşide ve 30.5.2014 vade tarihli 5.000,00 TL miktarlı bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ilişkin Menfi Tespit davasından ibarettir.
Davacı vekili mahkememiz duruşmasında dava konusu bononun borç ilişkisine dayanmadığını, borç para yerine kredi olarak davalıya verildiğini sözleşme feshedildiğinde müvekkilinin bu bono nedeniyle davalıya borçlu olmadığını iddia etmiştir.
Davacı vekili tarafından taraflar arasında düzenlenen bayilik sözleşmesi ibraz edilmiş, tacir olan tarafların 2014 yılı ticari defterleri ve dayanak belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, davalı tarafa usulüne uygun ihtarat yapılmasına rağmen davalı ticari defter ve dayanak belgelerini ibraz etmediğinden davacının ticari defter ve dayanak belgeler üzerinde mali müşavir bilirkişi tarafından inceleme yapılmak suretiyle 12.2.2015 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememizce denetlenip benimsenen ve teknik ayrıntıları gösterilen 12.2.2015 tarihli bilirkişi raporunda taraflar arasında ticari bir ilişkinin bulunduğu 25.5.2012 tarihli bayilik/çözüm ortaklığı sözleşmesine dayalı içme suyu alış-verişine ve dağıtımına ilişkin bir ticari ilişkinin bulunduğu, davacı şirketin davalıya su satışı yaptığı, buna ilişkin fatura düzenleyerek davalı şirkete keşide ettiği, ticari defterlerde kayıt altına alınmış faturalara ilişkin kısmi ödemelerin olduğu davacı şirketin ticari defterleri incelendiğinde dava tarihi itibariyle davalıdan su satışlarından kaynaklanan faturalara dayalı açık cari hesap bakiyesinden kaynaklı olarak 9.141,18 TL alacaklı olduğu anlaşılmış ise de davaya konu edilen senedin davacı şirketin ticari defter ve kayıtları ile dayanak belgelerinde yer almadığı, cari hesap harici olarak davalı şirkete verildiği, bononun davalıya mal satan şirketin davacı şirket olması ve sürekli olarak davalıdan alacaklı olması dolayısıyla avans olarak da verilmediği tespit edilmiştir.
Davacı vekili 8.4.2015 tarihli dilekçesinde davaya konu senedin müvekkili şirket çalışanının elinden zorla alındığını bu nedenle müvekkilinin elinde dava konusu senedin senedin fotokopisi yada başkaca örneğinin bulunmadığını bildirmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesi ve mahkememizdeki beyanlarından dava konusu senedin davalıya kredi olarak verildiğini iddia etmiş, daha sonra ise senedin zorla alındığını bildirmiştir.
Bozma ilamı doğrultusunda davalıya yemin metnini içerir davetiye tebliğ edilmiş, davalı taraf duruşmadaki yeminli beyanında bu yemin metninin içeriğini tekrarla senedi davacının elinden zorla almadığına dair yemin etmiştir. Davalının ,davacının bayiliğini yapan gerçek kişi, davacının ise bir şirket olması nedeniyle “davalının senedi davacının elinden zorla aldığı “iddiasının hayatın olağan akışına oldukça aykırı olduğu görülmüş,
Toplanan tüm bu deliller ve bilirkişi raporu gereğince davaya konu keşidecisi davacı, lehdarı davalı olan ……. keşide ve 30.5.2014 vade tarihli … miktarlı bononun davacı tarafından davalıya borç para yerine kredi olarak verildiği veya davacının elinden zorla alındığı ispatlanamadığından davanın reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM:(Gerekçesi kararda açıklandığı üzere)
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça yapılmış yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca Hesaplanan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Alınması gereken 35,90 TL red karar ve ilam harcından peşin ödenen 85,40 TL nin mahsubu ile bakiye 49,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Taraflarca yatırılmış gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair;gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtayda /temyiz yolu açık olduğuna dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin ve davalı asilin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.