Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/742 E. 2021/939 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/742 Esas
KARAR NO: 2021/939
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 05/07/2017
KARAR TARİHİ: 22/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilince dava dilekçesinde özetle; Davacının hamileliği boyunca davalının sigortalısı doktorlar tarafından takip edilip edilmediği, takip edilmiş ise doktorların tıbbi kötü uygulaması sonucu —- teşhis edilip edilmediği, davacının yeterince aydınlatılıp aydınlatılmadığı, dikkat ve özen gösterilip gösterilmediği, —-olmadığının, tespiti mümkün ise bu özrün rahim tahliyesine izin verip vermediğinin, bebeğin durumunun tespiti açısından yapılması gerekenle yapılan işlemlerin neler olduğu, yaptırılması gereken testler ile ilgili davacıya bilgilendirme yapılıp yapılmadığı,—- doktora kusur izafe edilip edilemeyeceği bu bağlamda davacının maddi ve manevi tazminat isteyip isteyemeyeceği ile tazminat koşulları oluşmuş ise miktarın belirlenmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı —- cevap dilekçesinde özetle, —- takibini gereği gibi yapmadığını iddia etmekte ise de; sigortalı hekimin hastayı kaçıncı haftalarda gördüğü; hastanın düzenli şekilde gebelik takiplerine devam edip etmediği, hekim tarafından istenen test ve tetkikleri yaptırıp yaptırmadığı detaylı şekilde incelenmelidir. Ayrıca, takibin yapıldığı tarihlerde, sigortalı hekimin çalıştığı hastanede —– yapılıp yapılmadığı; hekimin hastayı —- için başka bir hastaneye yönlendirip yönlendirmediği gibi hususların değerlendirilmesi gerekmekte olduğu,——- riskler taşıdığı, —- doğum öncesi içinde bulunduğu sıvıdan — ile bir miktar sıvı alınmasıdır.—- ——- —– endikasyonunun bulunması zorunludur. Bu işlemler, her hastaya standart yapılabilecek bir kan tahlili değildir, bir anlamda cerrahi prosedürdür. —–kaybedilmesi riski bulunduğunu; bu riskin—- açıkça bildirdiği, dava konusu olayda, müvekkil sigortalısı hekimin kusurlu olduğu iddialarının kabulü mümkün olmadığı, zira —–sorumluluğunun doğabilmesi için, gerçekleştirilen teşhis ve tedavi yöntemlerinde tıbbi standartın uygulanmamış olması gerektiği, Tıbbi standartın uygulandığı yerde, hekimin müdahalesi tıp biliminin gereklerine de uygun ise hekimin/hastanenin kusur veya sorumluluğundan söz edilemeyeceği, üstelik, maddi ve manevi tazminat hakkının doğabilmesi için, hukuka aykırı eylem, bu eylem sonucu ortaya çıkmış zarar, illiyet bağı ve kusur unsurlarının bir arada bulunması gerektiğini, Halbuki dava konusu olayda davalı hekimin herhangi bir kusuru bulunmadığı gibi iddia edilen zarar ve gerçekleştirilen tedavi arasında illiyet bağı da bulunmadığını, davacı yan tarafından talep edilen maddi tazminatın hangi zarara ilişkin olduğu açık olmadığı, nitekim talep konusunun açıklatılmasında tarafımızın hukuki yararı açıktır; zira müvekkil şirket yalnızca poliçede belirlenen şartlar ve teminat kapsamıyla sorumlu tutulabileceği, haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, tıbbi kötü uygulamaya ilişkin —–poliçesinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılardan —- hamileliği sırasında davalı şirkette sigortalı doktorlar tarafından takip edildiği, doktorların tıbbı kötü uygulaması sonucu, davacı —- hamilelikte teşhis edilemediği ve davacı — — olarak doğduğundan bahisle; davacı —– yönünden iş göremezlik ve bakıcı giderinden kaynaklı maddi tazminata ve tüm davacılar yönünden manevi tazminata hükmedilmesi talep edilmiştir.
Mahkememizce davalı sigorta şirketinden, her bir doktora ilişkin davaya konu poliçe ve hasar dosyası celp edilmiş incelenmiştir.
Davacı —— gebelik takibine ilişkin tıbbi tedavi evrakı celp edilmiş incelenmiş, gebelik takibinin davalı şirkette sigortalı hekim —– tarafından yapıldığı belirlenmiştir.
Davacı küçük —- maluliyet durumuna ilişkin olarak talimat Mahkemesi aracılığıyla rapor alınmış, davacı —-%70 oranda maluliyetinin tespit edildiği belirlenmiştir.
Sunulan bu maluliyet raporuna dayalı olarak mahkememizce aktüer incelemesi yapılmış, davacılar vekilince zarar ve maluliyet tespitine yönelik başkaca inceleme talebi ileri sürülmemiştir.
Mahkememizce alınan—- tarihli aktüer raporu ile özetle ;
—-,—-olduğu, tedavi edilmesi gereken bir
hastalık olmadığı, ömür boyu süren genetik bir farklılık olduğu,—-
zihinsel engele neden olan bir durum olduğu, bu nedenle aldığı eğitim karşısında beklenen performansı
sağlayabilmesinin yetersiz olacağı, bu nedenle —-bir çocuğun doğumdan başlayarak mevcut
potansiyelini ortaya çıkarabilmesini sağlayacak, onu hayata hazırlayacak özel desteğe gereksinim duyacağı,
bu çocuklar için ilerleyen yaşlarda da vasi tayin edilmesi gerektiği, tek başına karar verme
yeteneklerinin bulunmadığı, yaşamı boyunca nitelikli işlerde çalışamayacağı, —-yaşına kadar her çocuk gibi
zorunlu bakıma muhtaç olduğu, ortaokul mezunu olan annenin ev hanımı olduğu ve —- çocuğunun bulunduğu,
çocuğu işi için bir başkasına bırakma zorunluluğunun bulunmadığı, ekonomik anlamda çocuğun bu hastalar için
girememesi nedeniyle ergin olduktan sonra ekonomik kaybının olacağı, bu nedenle kalıcı maluliyet oranı —-
yaşından sonra için geçerli olması gerektiği, bu yaşa kadar özel eğitim masraflarının temini için aileye
ekonomik kayıp oluşturacağı, bu kişilerde beklenen ömrün —olduğu,
—tarihinde doğuştan gelen genetik sekeline bağlı engellilik durumunun;
Şahısta,—– göre;
-Tüm vücutta oluşturduğu engel oranının % 70 (yüzde yetmiş) olduğu,
-Kişide tespit edilen sekelim —— tarihinde doğuştan gelen engelliliği ile nedensellik
ilişkisi Bulunduğu,
—– bağlı ve kalıcı olduğu, ömür boyu olabileceği,
kişinin bu süre zarfında mesleğini icra edemeyeceği, özel eğitime muhtaç olduğu ve bu
sürenin geçici iş göremezlik süresi olarak değerlendirilemeyeceği, bu sürede engellilik
oranın % 100 (yüzdeyüz) sayılması gerektiği,
– —–olduğu,
– Tüm vücuda oranla maluliyet oranının % 70 (yüzde yetmiş) olduğu kanaatine varıldığı, davacı — yaşına kadar iyileşme döneminde —
yaş arası sürekli iş göremezlik- efor kaybı zararının —olduğu,
toplam bakıcı gideri zararı; — vade tarihli, — —- dönemdeki ve sözleşme süresi içindeki mesleki faaliyetleri nedeni
ile zararlara bağlı olarak sözleşme süresi içinde kendisine yapılan tazminat talepleri ve bu taleplerle ilgili
yargılama giderleri ile hükmolunan faizin olay başına —- limit ile sigorta teminatı altına alındığı,
konu poliçe de maddi ve manevi tazminat ayırımının yapılmadığı ve — yazılı geçersizlik
müeyyidesine de tabi olmadığı, —- uygun olarak tanzim edilmiş olması
nedeniyle sigortalısının kusuru oranında ve meydana gelen zararın teminat limitleri dahilinde olması halinde;
— —- teşhise yönelik bir hatasının veya bu —-yönelik imkanlar
konusunda hastayıaysınlatmamasının sorumluluğunu doğuracağının — tarafından kabulü
durumunda; davacı küçük —-teminat kapsamında olması
nedeniyle sorumlu olacağının tüm takdir ve hukuki münakaşasının elbette Mahkemeye ait olduğu, manevi Tazminat; davacı küçük—, davacılar anne ve baba için
ayrı ayrı — olmak üzere toplam — manevi tazminatın tüm takdir ve hukuki
münakaşasının elbette —- ait olduğu,
şeklinde kanaatini bildirmiştir.
Davacılar vekilince sunulan —tarihli talep artırım dilekçesi ile talep sonucu somutlaştırılmış ve —–maddi tazminat, — manevi tazminat, anne —manevi tazminat, baba —manevi tazminat olmak üzere toplam —tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsili talep edilmiştir.
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde; davacı — hamileliği içinde davalı —takibinde olduğu, davacı — olduğunun gebeliğinde teşhis edilemediği gibi yapılan tarama testlerinin —- teşhiste tek başına yeterli olmadığı, — —- neden yapıldığı, hata payının ne olduğu, yapılan tarama testlerindeki risk değerlemesine nazaran —-olarak doğma ihtimali yönünden ayrıca ileri tetkik seçeneklerinin bulunduğuna ilişkin yeterli bilgilendirme yapılmadığından bahisle tüm davacılar yönünden manevi tazminat ile davacı—- maluliyeti nedeniyle meydana gelen maddi tazminatın davalıdan tahsilinin talep edildiği belirlenmiştir.
Celp edilen hasar dosyaları ve poliçelerin tetkikinde, davaya konu rizikonun poliçe teminatı kapsamında kaldığı, sigortalısı hekimlerin mesleki sorumluluktan kaynaklı tazminat taleplerinin — limitle sigorta teminatı altına alındığı belirlenmiştir.
Her ne kadar davalı vekilince aşamalarda davacı —- maluliyeti yönünden, sigortalı hekimlerin kusuru bulunmadığı, tıbbı kötü uygulamadan söz edilemeyeceği, gereken her türlü tetkikin yapıldığı tıbbi standartlara uygun tedavi yapıldığı, maluliyet ile hekimin eylemi arasında illiyet bağı bulunmadığı ileri sürülmüş ise de; —- sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; hekim ile hasta arasındaki ilişki vekalet akdi mahiyetinde olup, —- akdini düzenleyen hükümleri uyarınca, vekil vekâlet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur —–nedenle, doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Gerçekten de müvekkil —-mesleki bir iş gören doktor olan vekilden tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
— hukukumuzun bir parçası haline gelmiş olup, —- tarafları tüm insanların haysiyetini ve kimliğini koruyacak ve biyoloji ve tıbbın uygulanmasında, ayırım yapmadan herkesin, bütünlüğüne ve diğer hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesini — yükümlüdürler”, yine —- —- herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir” düzenlemesi mevcuttur. —- yazılı olmayan meslek kurallarına uygun müdahaleyi —– almaktadır. Ayrıca, uygulamanın tedavi ya da yaşam kalitesinin yükseltilmesi amacına yönelmesinin zorunlu olduğu belirtilmektedir. Burada kastedilenin tıbbi standartlar olduğu konusunda bir duraksama bulunmamalıdır.—- alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir—- kişiye, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. — muvafakatini her zaman serbestçe geri alabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
———-hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir.“ düzenlemesi getirilmiştir.
—–maddesinde hastanın, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahip olduğu, tababetin ilkelerine ve tababet ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yapılamayacağı; bilgilendirmenin kapsamı başlıklı 15. maddesinde, hastaya; a) Hastalığın muhtemel sebepleri ve nasıl seyredeceği, b) Tıbbi müdahalenin kim tarafından nerede, ne şekilde ve nasıl yapılacağı ile tahmini süresi, c) Diğer tanı ve tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, ç) Muhtemel komplikasyonları, d) Reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri, e) Kullanılacak ilaçların önemli özellikleri, f) Sağlığı için kritik olan yaşam tarzı önerileri, g) Gerektiğinde aynı konuda tıbbî yardıma nasıl ulaşabileceği hususlarında bilgi verileceği; 18. maddesinde ise, ”Bilgi, mümkün olduğunca sade şekilde, tereddüt ve şüpheye yer verilmeden, hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde verilir.
Hasta, tıbbi müdahaleyi gerçekleştirecek sağlık meslek mensubu tarafından tıbbi müdahale konusunda sözlü olarak bilgilendirilir. Bilgilendirme ve tıbbi müdahaleyi yapacak sağlık meslek mensubunun farklı olmasını zorunlu kılan durumlarda, bu duruma ilişkin hastaya açıklama yapılmak suretiyle bilgilendirme yeterliliğine sahip başka bir sağlık meslek mensubu tarafından bilgilendirme yapılabilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Özetle hekim, görevini yüksek özenle yerine getirmeli ve hastanın bilgi alma hakkı kapsamında onu aydınlatmalıdır. Somut olayda, alan uzmanı hekimin anne karnındaki bebekteki down sendromunu teşhise yönelik bir hatası veya bu anomaliyi teşhise yönelik imkanlar konusunda hastayı yeteri kadar aydınlatmamasının sorumluluğunu doğuracağı izahtan varestedir.
Davacı anne, dava dışı hekimlerin kusurlu davranışı sebebiyle, anne karnındaki bebekte var olan down sendromunun tespit edilemediğini, yapılan testlerin sonuçları ve diğer tanı ve tetkik metotları konusunda aydınlatılmadığını, bunun sonucunda riskli gebeliği sonlandırma hakkının elinden alındığını ileri sürmektedir.
Dava dışı hekimler, mecvut tarama testlerinin sonuçlarının ne ifade ettiği, kesin tanı için başvurulabilecek yöntemleri, bu yöntemlerin risklerini, yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri gereğince ve usulünce davacı anneye açıklamalı, onu aydınlatmalıdır. Aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiğini ispat yükü ise davalı taraftadır.
Davacı anne ve babanın, uygulanan ve diğer tanı, tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hasta sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, komplikasyonları ve reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri konusunda, hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde aydınlatma yükümlülüğünün sigortalı hekimler tarafından, mevzuata ve usule uygun şekilde yerine getirildiği davalı tarafça ispat edilememiş olduğundan, sigorta poliçesi kapsamında rizikonun gerçekleştiği tazminat sorumluluğunun koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Dosya kapsamında alınan maluliyet raporu ile davacı —- poliçe limitinin üstünde maluliyet zararı belirlenmiş olup, davacılar vekilinin talep artırım talebindeki tutar gözetilerek maddi tazminat talebinin kabulüne dair karar verilmiştir.
Manevi tazminat istemi yönünden ise, davacıların ömür boyu sürecek bir ızdırap içinde bulundukları, manevi tazminatın bir taraf için zenginleşme aracı diğer taraf için fakirleşme sebebi olamayacağı buna karşı manevi tazminatın, zarara uğrayan davacılarda huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiği, duyulan eylem ve ızdırabın kısmen de olsa ve imkan dahilinde giderilmesine yönelik olduğu gözetilmiş, davacıların manevi tazminat isteminin de tam kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Maddi tazminat istemi yönünden davanın kabulü ile — maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte — davalıdan tahsili ile davacı —- verilmesine,
2-Manevi tazminat istemi yönünden davanın kabulü ile ve davalı sigorta, her iki sigortalısı yönünden ayrı ayrı —- teminat limiti ile sorumlu olmak üzere;
— manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı — verilmesine,
—manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı —– verilmesine,
—manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı— verilmesine,
3-Alınması gerekli —harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 187,86 TL harc ile 5.277,00 TL harcın mahsubu ile eksik bakiye 103.831,14 TL nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Maddi tazminat istemi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı için takdir olunan 87.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı —– verilmesine,
4-Manevi tazminat istemi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı —- için takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Manevi tazminat istemi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı —– için takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Manevi tazminat istemi yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı —- için takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından dava açılırken harç olarak yatırılan 5.500,86 TL’nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
8-Davacı tarafından sarfedilen 900,00 TL bilirkişi gideri , 353,25 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.253,25 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
9-Davalılar tarafından herhangi bir masraf yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
10-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.22/09/2021