Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/687 E. 2020/692 K. 10.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/687 Esas
KARAR NO: 2020/692
DAVA : Sigorta (Mal Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 16/06/2017
KARAR TARİHİ : 10/11/2020
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin — konusunda faaliyetlerini sürdürdüğünü, davacı şirketin dava dışı ———- yetkilileri tarafından dolandırıldığını, kiraya verilen araçların davacı şirkete teslim edilmediğini, bahse konu dolandırıcılık sebebiyle ortadan kaybolan araçlardan biri olan —– marka otomobilin davalı ———numaralı —– sigortalı olduğunu, davacı şirketin dolandırıldığını anladıktan sonra davalı —– başvurduğunu, ancak, —— tarihinde olumsuz yanıt alındığını, mevcut poliçe zeyilnamesinde “işbu poliçe ile sigortalı aracın uzun ve/veya kısa süreli kiraya verilmesi hallerinde aracın kiralayan kişi, kişiler ve/veya tüzel kişi personeli tarafından kullanımı sırasında çalınması durumunda %25 muafiyet uygulanacaktır” hükmü yer aldığını, dolandırıldığını anlayan davacı şirketin savcılık şikayetinde bulunduğunu,——— sayılı dosyası ile dava açıldığını, poliçenin kendi içerisinde çelişkili olduğunu, davacı şirketin davalı tarafından bilgilendirilmediğini, sigortalı lehine yorum yapılması gerektiğini belirtmiş, davanın kabulüne ve ——— olay tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte ödenmesine, yargılama ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ——- plakalı aracın davalı nezdinde—–sigortalı olduğunu, aracın kiralayan tarafından çalınmış olması nedeniyle olayın kloz nedeniyle teminat dışında olduğunu, —– gereği hasarın poliçe teminatı dışında olduğunu, davacı sigortalının basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gerektiğini, —–poliçesinde dolandırıcılık ya da emniyeti suiistimal olayları için verilmiş bir teminat bulunmadığını, ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, sigortalı aracın—- tarihinde kiraya verilmesi ve bir daha geri getirilmemesinden sonra poliçede teminatın bulunmadığının fark edilmesi üzerine —- tarihinde teminatın kapsam içerisine alınmasına yönelik zeyilname düzenlendiğini, —–sonra da davalı şirkete hasar ihbarın bulunulduğunu, —- başvuruda suç tarihlerinin —– olarak bildirildiğini, davacının rizikonun gerçekleştiğini saklamak suretiyle zeyilname talep ettiğini, davacı tarafın talep etmiş olduğu ——- tazminat tutarının fahiş olduğunu, aracın rayiç değerinin belirlenmesi gerektiğini, davalı şirketin temerrüte düşürülmediğini belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, —–sigorta sözleşmesine dayanılarak davacı sigortalı tarafından davalı—– aleyhine açılan alacak istemine ilişkindir.
Taraflar arasında davalı —– hususi —- poliçesi ile sigortalı —– plakalı aracın kiracılar tarafından davacı kiralayana teslim edilmediği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı —- genişletilmiş hususi —- ile sigortalı ——– plakalı aracın kiracılar tarafından davacı kiralayana teslim edilmemesi şeklinde gerçekleşen olay nedeniyle, davacının uğramış olduğu zarar miktarının ne olduğu, rizikonun sigorta sözleşmesi teminatı altında bulunup bulunmadığı, davalının aydınlatma yükümlülüğüne uygun davranıp davranmadığı, bu itibarla zarardan sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
——– tarihli yazı cevabına göre; dava konusu —- aracın riziko tarihi itibariyle davacı adına sicile kayıtlı olduğu görüldü.
Sigorta poliçesinin incelenmesinde;—- plakalı aracın —- başlangıç ve bitiş tarihleri arasında —— davalı —– sigortalı olduğu görüldü.
——- tarihli yazı cevabına göre; uyuşmazlığa konu —- ceza dosyasında — tarihinde sanıklar hakkında beraat kararı verilmiş olduğu, ceza dosyasının —-üzerinden mahkememize gönderildiği görüldü.
Bilirkişi —–tarafından düzenlenen —- tarihli rapora göre; dava konusu —- plakalı aracın —riziko tarihi itibariyle rayiç değerinin —, ihbar tarihi olan —-itibariyle ise —– olduğu mütalaa edilmiştir.
6102 sayılı TTK’nun 1409/1 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.
Dosya içerisinde yer alan —- ile sigorta konusu —- plakalı aracın—– tarihinde dava dışı ———- kiralandığı, kiralanan aracın kiraya veren davacıya iade edilmediği görülmektedir. Bahse konu rizikonun teminat kapsamında olup olmadığı, Genel Şartlar ile sigorta sözleşmesi hükümleri nazara alınarak tespit edilmelidir.
———-, sigortanın kapsamını ve konusunu belirleyen A-l maddesine göre kazalar, üçüncü kişilerin kötü niyetli davranışları, aracın yanması ve aracın çalınması veya çalınmasına teşebbüsten doğan zararlar bu sigortanın konusunu oluşturmaktadır. Bu belirlemeden açıkça görüleceği üzere, 5237 sayılı TCK.’nın 155. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanmak ve aynı yasanın 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık eylemlerinin ——- konusunu teşkil etmediği anlaşılmaktadır. Aynı Genel Şartların teminat dışı halleri düzenleyen A.5 maddesi de A.l maddesini doğrulayacak ve tamamlayacak şekilde düzenlenmiştir. O halde, dava konusu riziko, —–sigorta teminatı kapsamında değildir. Bununla birlikte, tarafların sigorta sözleşmesi ile Genel Şartlar’ın aksini kararlaştırması mümkündür. Davacı vekilince, sigortacı ile sigortalı arasında akdedilen zeyilname ile rizikonun teminat kapsamına alındığı ileri sürülmüştür.
Sigorta sözleşmesinin————–poliçe ile sigortalı aracın uzun ve/veya kısa süreli kiraya verilmesi hallerinde aracın kiralayan kişi, kişiler ve/veya kiralayan şirketin personeli tarafından çalınması çalınmaya teşebbüs edilmesi sonucunda araçta meydana gelecek her türlü zarar ve ziyan teminat haricidir.” hükmüne yer verilmiştir. Yine, zeyilname içeriğine göre “İşbu poliçe ile sigortalı aracın uzun ve/veya kısa süreli kiraya verilmesi hallerinde aracın kiralayan kişi, kişiler ve/veya tüzel kişi personeli tarafından kullanımı sırasında çalınması durumunda %25 muafiyet uygulanacaktır.” şeklinde açıklama değişikliği yapılmıştır.
Riziko konusu aracın dava dışı üçüncü kişilere verildikten sonra aracın davacı şirkete geri dönmediği şeklindeki maddi vakıada somut eylem hırsızlık değil, güveni kötüye kullanmadır. —– genel şartlarına göre ve bahse konu sigorta poliçesi içeriğine göre güveni kötüye kullanma eylemleri ——–sigortasının konusunu oluşturmaz. Uyuşmazlığa konu maddi vakıa hırsızlık eylemi olarak değerlendirilse dahi, poliçe ve zeyilname içeriğine göre aracın kiralayan kişi veya tüzel kişi personeli tarafından kullanımı sırasında çalınması teminat altına alınmıştır. Dolayısıyla aracın kiralayan kişi veya tüzel kişi personeli tarafından çalınması teminat altına alınmamıştır. Bu itibarla, davaya konu riziko teminat kapsamında olmadığı için davalının sorumluluğunun bulunduğu söylenemez.
Davacı vekili, davalının müvekkilinin iştigal ettiği işi ve aracın rent a car olarak kullanıldığını bilerek —– yaptığını, 3. kişiye kiralanan aracın iade edilmemesi durumunun —– yönünden rizikolar arasında olduğunu, müvekkilinin bu riskinde teminat altına alındığını düşünerek poliçe yaptığını, davalının bu hususun teminat kapsamı dışında bırakıldığı hakkında müvekkilini bilgilendirmediğini belirterek zararın tazminini istemiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nu hükümlerine göre, sigorta sözleşmesi hiçbir şekle tabi tutulmamıştır. Sigorta ilişkisinin doğması için sigortacı ile sigorta ettirenin sözleşmenin zorunlu unsurları üzerinde yazılı veya sözlü olarak anlaşmaları yeterlidir. Bütün sözleşmeler gibi sigorta sözleşmeleri de iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla oluşur. Sigorta poliçesi taraflar arasında bir sigorta sözleşmesinin bulunduğu ispata yarar. Poliçenin bulunmadığı hallerde ise 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesi hükmüne göre ticari defterler tarafların beyanları vs. gibi delillerden yararlanılarak sözleşmenin varlığı ispat edilebilir. 6102 sayılı TTK’nun 1423/1.maddesinde “sigortacı ile acentesinin, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildireceği düzenlenmiş, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 11/3.maddesinde “sigorta şirketleri ve sigorta acenteleri tarafından gerek sözleşmenin kurulması, gerekse sözleşmenin devamı sırasında sigorta ettiren, lehtar ve sigortalıya yapılacak bilgilendirmeye ilişkin hususların yönetmelikte düzenleneceği” öngörülmüş, anılan Yasa hükmüne dayanılarak —————sigortacının bilgilendirme yükümlüğünün sigortacı tarafından sigorta ettirene ve sigorta sözleşmesine, taraf olmak isteyen kişilere karşı sözlü ve yazılı şekilde yerine getirileceği, bilgilendirmenin yazılı yapılmasının esas olduğu, sigortacının asgari bilgilendirmenin yapıldığını ispatla yükümlü bulunduğu, bilgilendirme yükümlülüğünün sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce başlayacağı ve sözleşmenin geçerli olduğu süre içinde de devam edeceği, sigortacının dürüstlük ilkeleri çerçevesinde davranmak, sigorta ettireni yanıltıcı her türlü hal ve davranıştan kaçınmak sorunda bulunduğu”, Yönetmeliğin 7. maddesinde “bilgilendirme yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemiş, bilgilendirme formu gereği gibi teslim edilmemiş veya bilgiler gerçeğe aykırı düzenlenmiş ise bu hallerden herhangi birinin sigorta ettirenin kararına etkili olmuş ise sigorta ettirenin sigorta sözleşmesini feshedebileceği ve uğradığı zararın tazminini de talep edebileceği”, Yönetmeliğin 8. maddesinde “bilgilendirme formu içeriğinden akdedilecek sözleşmeye ilişkin genel uyarılar, sözleşme ile verilen teminatlar, sözleşmeye eklenebilecek özel hükümler…vs. bulunacağı”, Yönetmelin 9. maddesinde “bilgilendirme formunun en az iki nüsha düzenlenerek sigortacı tarafından kaşelenip imzalandıktan sonra bir nüshasının sözleşmeye taraf olmak isteyen kişiye imza karşılığı verileceği, imzanın sigorta ettirenin sigorta sözleşmesi ve işleyişi hakkında bilgi sahibi olduğu hususunda aksi ispat edilebilir karine teşkil edeceği” öngörülmüştür.
Somut uyuşmazlığa dönüldüğünde; davacı vekili, müvekkilinin poliçede teminat dışı bırakılan hususlar hakkında bilgilendirilmediğini, bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirilmediğini idda etmekte, davalı ise zararın poliçe özel şartlarına göre teminat kapsamında olmadığını savunmaktadır. Bu yöndeki davacı iddiası mahkememizce irdelenmiştir.
Davaya konu ——- tarihli sigorta sözleşmesi gereği davalı sigortacının bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesinin sonuca etkisi bulunmamaktadır. Zira, davacının da kabulünde olduğu üzere sigorta poliçesinde ——bulunmaması nedeniyle davacının talebi üzerine —- tarihinde zeyilname düzenlenmiş, —— poliçeye eklenmiştir. Bu itibarla, zeyilnamenin düzenlendiği tarih itibariyle, davacı şirketin sigorta sözleşmesinin teminat kapsamı hususunda bilgi sahibi olduğunun kabulü gerekir. Yine, uyuşmazlığa konu riziko ile ilgili olarak davacı şirket tarafından ——— duyurusunda bulunulduğu dosya içerisindeki delil durumu ile sabittir.
İyiniyet ve karşılıklı güven ilişkisine dayanan sigorta sözleşmelerindeki doğru beyan yükümlülüğü, TTK’nun 1435/1. maddesinde “sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir” denilerek düzenlendikten sonra; TTK’nun 1439/1. maddesinde, bu yükümlülüğe uyulmamasının yaptırımı “sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440. maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez” şeklinde düzenlenmiştir. TTK’nun 1458/1. maddesinde ise geçmişe etkili sigorta “sigorta, sigorta koruması sözleşmenin yapılmasından önceki bir tarihten itibaren sağlanacak şekilde yapılabilir. Ancak, rizikonun gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin ortadan kalkmış olduğu, sözleşmenin yapılması sırasında, sigortacı ile sigorta ettiren ve sigortadan haberi olmak şartıyla, sigortalı tarafından biliniyorsa sözleşme geçersizdir. Rizikonun gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin ortadan kalktığının sigorta ettiren veya sigortalı tarafından bilinip sigortacı tarafından bilinmediği durumlarda, sigortacı sözleşme ile bağlı olmamakla birlikte, ödenmesi gereken primin tamamına hak kazanır” denilmek suretiyle düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; —— tarihli sigorta sözleşmesi gereği rizikonun teminat kapsamı dışında olduğu, davacı şirketin en geç ——zeyilnamenin düzenlendiği tarih itibariyle sigorta sözleşmesindeki klozdan bilgi sahibi olduğu, zeyilnamenin davacı sigortalının talebi üzerine düzenlendiği hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, bu itibarla zeyilname içeriğinden sigortalının bilgi sahibi olmadığınından söz edilemeyeceği, rizikonun zeyilnamenin düzenlenme tarihinden sonra meydana gelmesi halinde davacı şirketin teminatın kapsamı hususunda yeterli bilgiye sahip olduğu, rizikonun zeyilname düzenlenme tarihinden önce meydana gelmesi halinde ise sigorta sözleşmesinin geçersiz olduğu, davalı —— sigorta sözleşmesi ve zeyilnameden kaynaklı sorumluluğunun bulunmadığı yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 2.903,35 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 2.848,95 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 20.100,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yazılı 7,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333. maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davalı vekilinin yüzüne karşı davacı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/11/2020