Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/622 E. 2019/1267 K. 23.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/622 Esas
KARAR NO : 2019/1267

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 28/09/2016
KARAR TARİHİ : 23/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkillerinin 20/08/2011 tarihli sözleşme ile tasfiye halindeki —- —— numaralı hesabından mevcut —– alacaklarını davalı şirkete devir ve temlik ettiklerini, davalının ise bu devir ve temliki kabul ettiğini ve söz konusu sözleşmenin müvekkili ve davalı tarafından imza altına alındığını, sözleşmenin 4. Md. 3. Fıkrasında alacağı temlik alan davalının bu miktarı 28/03/2011 ile 28/12/2014 tarihleri arasında vadeleri sözleşmede belirtildiği şekilde temlik eden davacıya ödeyeceğinin kararlaştırıldığını ancak davalı şirketin sözleşme uyarınca borcunu taahhüt ettiği vadelerde ifa etmediğini, söz konusu borçların ifasını amaçlayan icra takibine de haksız şekilde itiraz ettiğini belirterek icra takibinin devamına , %40 ‘ tan az olmaka üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf verdiği cevap dilekesinde özetle;davacı ile müvekkil şirket arasında akdedilen takip dayanağı sözleşmeyle taraflar iş bu sözleşmeden doğabilecek olan ihtilafların çözümünde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğu hususunda mutabakata vardıklarını, davacı icra takip alacaklısı İstanbul Mahkemeleri/İcra Müdürlüğünden takip yapması gerekirken, sözleşmeye aykırı hareket ederek yetkisiz İstanbul Anadolu ———–.İcra Müdürlüğünden icra takibi başlatığını, dolayısıyla ortada geçerli bir icra takibinin olmadığı,yetkili icra dairesinde takip yapılmış olması, itirazın iptali davasının koşullarından biri olduğunu,sözleşme tarihi itibarıyla yetki şartı geçerli olduğunu,davanın dayanağı olan sözleşme —- tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı yasadan önce 20.08.2011 tarihinde imzalanmış olduğundan o tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı yasa hükümlerine göre taraflar arasında yapılan sözleşmedeki yetki şartı geçerli olup her iki tarafı da bağlandığını,dava konusu alacak hukuken henüz talep edilebilir olmağını,davanın tarafları arasında tanzim olunan takip dayanağı sözleşme tümüyle değerlendirildiğinde, her ne kadar sözleşme başlığında ” alacağın temliki ” dense de alacaklının değişmemesi, tam aksine borçlunun değişmesi nedeniyle alacağın temliki değil borcun naklinin ( yüklenilmesinin ) söz konusu olduğunu,alacağın devri ile birlikte alacaklı değişir, alacak devralana geçtiğini,alacağı devreden borcun ifasını isteyemeyeceğini, bu hakkın yeni alacaklının olduğunu, dayanak sözleşmeye bakıldığında, devreden borçlunun ——— borçlu sıfatının ortadan kalktığı borcun müvekkil —– geçtiğinin görüldüğünü yanı sıra alacağın devri, borçlunun onayı olmaksızın gerçekleştirilebildiğini, ancak borcun naklinin yapılabilmesi için alacaklının kabul beyanın gerektiğini,bu çerçevede—– borcunun müvekkil ——- devrini davacı tarafın kabul ettiği de sözleşmedende anlaşıldığını,dava dışı — tasfiye süreci devam ettiğini, ve kar ve zarara hesabı sahiplerine tasfiye sürecinde alacak isabet edip etmeyeceği ve edecekse bu alacağın miktarı ancak tasfiye sonucunda belli olacağını,borcu nakleden— süreci devam ettiğini,——— tarih ve 171 sayılı kararı ile tasfiye sürecine girmiştir ve tasfiye süreci halihazırda devam ettiğini, sözleşme konusu, davacıya ait kar-zarar katılım hesabının bulunduğu ———- tasfiye süreci devam ettiğini ve tasfiye süreci devam etmekteyken davacı katılım hesabı sahibnin tasfiye sonucunu beklemeden icra takibi başlattığını, dava açması vs. yollarla talepte bulunması yasal olarak mümkün olmadığını,dolayısıyla——— sürecinin hâlihazırda devam ediyor olması nedeniyle katılım hesabı sahibi davacının alacağı henüz muaccel hale gelmediğini, tasfiye hükümleri gereği bu durumda hesabın niteliği gereği ancak ve sadece tasfiye süreci sonunda bir alacak kalırsa hesap sahibi davacı hak talebinde bulunabileceğini ,———– sürecinin devam etmesi nedeniyle, davacı kar-zarar katılım hesabı sahibinin tasfiye sonucunu beklemeden talepte bulunamayacağı, böylece davacı katılım hesabı sahibinin alacağının henüz muaccel hale gelmediği, bu hususun borcun nakli hükümleri uyarınca borcun devredildiği yüklenildiği müvekkil şirket tarafından davacıya karşı bir itiraz olarak ileri sürülebileceğinin de açık olduğunu açılan bu davanın zamansız açılmış bir dava olduğunu,borcun nakli yapıldığı zaman borç ne durumda ise, yeni borçlu müvekkilinin kural olarak, o durumu ile borcu üstlenmiş olduğunu,bu çerçevede borcun naklinin yapıldığı sözleşme sırasında borç alacak muaccel olmadığını, sözleşmeye konu borç alacak tasfiyeye tabidir ve dolayısıyla alacak muaccel olmadığını, tasfiye sonuçlanmamış ve dava tarihi itibarıyla alacak muaccel hale gelmemiş olduğundan dava konusu alacak takip ve dava tarihi itibarıyla talep edilebilir olmadığını,dayanak sözleşmede alacaklının değişmemesi, tam aksine borçlunun değişmesi nedeniyle, alacağın temliki değil borcun nakli ( yüklenilmesi ) işleminin söz konusu olduğunu,——– tasfiye sürecinin devam etmesi nedeniyle, davacı kar-zarar katılım hesabı sahibinin tasfiye sonucunu beklemeden talepte bulunamayacağı, böylece davacı katılım hesabı sahibinin alacağının henüz muaccel hale gelmediğinin sabit olduğunu, haksız, mesnetsiz, yasal dayanaktan yoksun ve zamansız ikame olunan davanın reddine,davacının icra takip miktarı üzerinden % 20 ’den az olmamak üzere tazminat ödemeye mahkûm edilmesine talep etmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında düzenlenen alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. 6102 Sayılı TTK’nun 3.maddesinde bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiillerin ticari işlerden olduğunun belirtildiği, aynı kanunun 4.maddesinde ise ticari dava ve işlerin sayıldığı, eldeki davada ise davacı tarafından temlik sözleşmesi uyarınca davalının üzerine düşen edimlerini yerine getirmediğinden bahisle itirazın iptali isteminde bulunulmuş olup davacının temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki —– davada taraf olmadığı gibi uyuşmazlık konusu alacak da doğrudan doğruya davalının ticari işletmesi ile ilgili değildir. Davacı tacir olmadığı gibi eldeki davada Ticaret Kanunununda düzenlenen mutlak ticari davalardan değildir. Uyuşmazlık temlik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup uyuşmazlığın çözümünde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183. vd. maddeleri uygulanacağından dava konusu uyuşmazlık ticari dava niteliği taşımadığından uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğinden mahkememizin karşı görevsizliğine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Yine aynı konuda uyuşmazlığa ilişkin olarak —– tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun—-Karar sayılı ilamında görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Davanın HMK 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu sebebiyle HMK 115/2. Maddesi gereğince usulden reddine,
3-Kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi halinde mahkememiz ile İstanbul Anadolu ——. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin —– Kararı arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıkmış olacağından dosyanın ilgili İstinaf dairesine gönderilmesine,
4-Kararın masrafı mevcut avanstan karşılanarak taraf vekillerine tebliğine,
5-HMK 331/2 md uyarınca yargılama giderleri konusunda şimdilik karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.