Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/516 E. 2022/327 K. 12.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/516 Esas
KARAR NO: 2022/327
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ: 04/05/2017
KARAR TARİHİ: 12/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, banka ile borçlu —-arasında —- imzalandığı, borçlu şirket ortaklarından —–sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı ve imzalanan kredi sözleşmesine istinaden borçluya kredi kullandırıldığı, kullandırılan kredi borçlarının bankaya geri ödenmediği, bu nedenle sözleşmeye istinaden kredi sözleşmesinin feshedildiği, —- tarihinde hesabın kat edildiği ve borçlulara —- yevmiye —— ihtarname keşide edilerek —- itibariyle muaccel olan borcun temerrüt faiz ve ferileriyle ödenmesi, aksi halde yasal takibe geçileceği hususunda ihtarname çekildiği, keşide edilen ihtarnameye rağmen davalı borçlular tarafından ödeme yapılmadığından dolayı —– sayılı dosya ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, başlatılan takibe borçlular tarafından itirazda bulunulduğu ve bu nedenle söz konusu davanın açılması zorunluluğunun hasıl olduğu, borçlu tarafın icra takibine, borca ve tüm fer’ilerine itiraz etmesi ile takibin durduğunu, davalı tarafça yapılan itirazın tamamen haksız ve kötü niyetli olduğu, davalıların asıl alacağa itirazlarında haksız olduğu, hesap özetleri ve ihtarnamelerin usulüne uygun olarak gönderildiği, taraflarca genel kredi sözleşmesi imzalandığı, kullandırılan kredinin ticari kredi olduğu, faiz oranlarının sözleşmeye uygun olarak uygulandığı, davalıların amacının takibi sürüncemede bırakmak, borcu ödemekten kaçınmak olduğu, belirtilmiş ve davalılarca yapılan itirazın iptaline,—dosyası ile başlatılan takibin devamına, davalı borçlular aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:Davalı taraf usulüne uygun dava dilekçesi tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için açılan —-sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
—- sayılı takip dosyası celp edilmiş incelenmesinde; davacı-takip alacaklısı tarafından davalı-takip borçlusu aleyhine— tarihinde asıl alacak + işlemiş faiz + gider vergisi+ masraf toplamı — tutarındaki alacağın, fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu, ödeme emrinin borçlulara —tarihinde tebliğ edildiği, borçlu —–havale tarihli itiraz dilekçesi sunulduğu, itiraz dilekçesinde borca ve fer’ilerine itiraz edildiği; icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğu, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediği görülmüştür.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, ön inceleme duruşması sonrası dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile, uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanmış, konunun incelemesi uzmanlık gerektirdiğinden bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi rapor içeriğine göre; ” davacı bankanın, bankacılık mevzuatına uygun olarak müşterisi ——- dahilinde imzaladığı—- çerçevesinde, ticari nitelikte borçlu cari kredi ve kredi kartı çalışması yaptığı, taraflarca imzalanan —-kredi hesabının bankacılık mevzuatına uygun olduğu,—- kefaletlerinin usulüne uygun olarak alındığı, müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla, —kullandığı kredilerden dolayı — limit dahilinde sorumlu oldukları, —- içinde muhtelif tarihlerde kullanılan krediler nedeniyle, geri ödeme konusunda sorun yaşanması/devre faizlerinin zamanında ödenmemesi ve —tarihlerinde davalıların temerrüde düşmelerinden ve hesaba yapılan herhangi bir ödeme görülemediğinden bahisle davacı bankanın — icra takip tarihi itibariyle, ——— icra takibi hakkı olduğu, —- tarihinde durdurulan takibin —– tutar yönünden devam etmesi gerektiği, davacı bankanın, bazı devre faizlerine, herhangi bir ihtarda bulunmadan temerrüt faizi uygulaması ve idari takipte komisyon uygulaması nedeniyle oluştuğu kanaati edinilen —— kısmının yerinde olmadığı, icra takibinin başlatıldığı tarihten itibaren asıl alacak tutarına, borcun tamamının ödenmesine kadar sözleşme ile belirlenmiş olan temerrüt faizi uygulanması” yönünde görüş bildirilmiş, rapor taraflara usulüne uygun tebliğ edilmiş, hüküm kurmaya elverişli olmadığından ek rapor aldırılmış, ek raporda;” taraflar arasında aktedilen sözleşmenin tetkikinden; davacı banka ile asıl borçlu —- tutarında —– imzalandığı, diğer davalılar —- söz konusu sözleşmede, müteselsil kefil olarak —- kefalet limiti ile sorumlu olmak kaydıyle kefalet imzalarının bulunduğu , davacı bankanın takip tarihi itibariyle davalı borçlu şirket ve yönünden olan alacağının ; —– olduğu, davacı bankanın takip tarihi itibariyle davalı —-yönünden olan alacağının ; —–masraf olmak üzere —-olduğu, davacı bankanın ise takip talebinde gösterildiği şekilde; —–alacak talebinde bulunduğu, davacı bankanın, icra takip tarihinden borç tamamen ödeninceye kadar, davalı borçludan yukarıdaki tabloda gösterildiği şekilde —alacağı üzerinden yıllık — oranı üzerinden, kredi kartı yönünden ise — asıl alacak üzerinden — oranında temerrüt faizi ve faizin —-talep edilebileceği” bildirilmiştir.
TBK’nın kefalet sözleşmesinin şeklini düzenleyen 583. maddesinin ilk fıkrasında “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” hükmü getirilmiş ve kefalet sözleşmesinin geçerliliği bakımından şekli koşullar öngörülmüştür. Somut olayda; kefalete ilişkin şekil şartlarının yerine getirildiği anlaşılmaktadır. Kefalet kabul beyanı sözleşmenin zorunlu unsuru değildir. Bu itibarla, kefaletin şekil şartlarının yerine getirilip getirilmediği hususunda esas alınamaz.
TBK’nın 586. maddesi uyarınca alacaklının müteselsil kefile başvurabilmesi için borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
6098 sayılı TBK’nın 88 ve 120. maddelerindeki faizle ilgili sınırlama tacirlerin ticari işleri hakkında uygulanmaz. Zira, 6102 sayılı TTK’nın 8/1. maddesi hükmüne göre “ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir.”. Somut olayda; dayanak sözleşme “genel kredi sözleşmesi” olup, kullandırılan kredilerin ticari nitelikte olduğu, 6098 sayılı TBK’nın 88. ve 120. maddeleri hükümlerinin ticari işlerde uygulanamayacağı, sözleşmede belirtilen oranda akti ve temerrüt faizi talep edilebileceği anlaşıldığından bilirkişi raporu ile belirlenen faiz oranı hükme esas alınmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişiden alınan rapor içeriklerine göre; davalı şirket ile davacı banka arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiği, diğer davalıların müteselsil kefil olarak sorumluluk altına girdiği, davacı banka tarafından kullandırılan kredilerin davalılar tarafından ödenmediği, asıl borçlunun temerrüdü oluşmadan kefillerin temerrüdünün oluşmayacağı gözetilerek karar verilmesi gerektiği kanaatiyle davacı bankanın bakiye alacağının denetime elverişli bilirkişi raporu ile toplam —- olarak tespit edildiği, alacağın likit ve belirlenebilir olduğu anlaşıldığından, açıklanan gerekçeler ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
—- esas sayılı takibine yapılan itirazın KISMEN İPTALİ İLE takibin; —- masraf olmak üzere toplamda — üzerinden devamına,
Aşan istemin REDDİNE,
2-Hükmolunan alacağın %20’si icra inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Karar harcı 11.917,17 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 2.156,45 TL harcın mahsubu ile 9.760,72 TL bakiye harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafça sarfedilen 36,00 TL ilk dava masrafı 605,00 TL tebligat müzekkere gideri, 2.000,00 TL bilirkişi gideri, 2.156,45 TL peşin harç olmak üzere toplam 4.797,45 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre(%98 kabul) 4.687,46 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı taraflarca sarfedilen yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 20.523,43 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı ANB kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 4.093,43 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8—— sayılı takip dosyasının karar kesinleştiğinde iadesine,
9-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, — Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/04/2022