Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1454 E. 2020/648 K. 04.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1454 Esas
KARAR NO: 2020/648
ESAS DAVA(——)
DAVA: Tespit
DAVA TARİHİ: 28/12/2017
BİRLEŞEN DAVA(—–)
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ: 12/02/2018
KARAR TARİHİ : 04/11/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; ———— davacının—-davalının —– oranında hisseleri bulunduğu fakat davalının aslında —- oranındaki hisselerin gerçek sahibi olmadığı; şirket hisselerinin önceki ortak —- devralındığı dönemde limited şirketin en az iki ortağının bulunması gerektiğinden, —- hisse devir sözleşmesini yapan davacının—- oranındaki hisseyi kendisinde tutup — oranındaki hisseyi oğlu ve o tarihte henüz—-yaşında bir öğrenci olan davalıya devrettiği; bu devrin bir inançlı işlem olduğu ve davalının —-oranındaki hisseyi sonradan tekrar babasına devir amacıyla emaneten elinde bulundurduğu; davalının —- oranındaki hissesi için şirkete herhangi bir ödeme ve katkısının bulunmadığı; davalının inançlı işlem ile edindiği —- oranındaki hisseyi sonradan davacıya vermekten imtina etmesinin hukuka aykırı olduğu; ileri sürülerek davalıya ait görünen ———– hisselerinin aidiyetinin tespiti ve davacı adına tescili talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davalının kız kardeşi ile birlikte küçük yaştan itibaren dava konusu şirkette gece-gündüz demeden karşılıksız çalıştıkları; davacının dava konusu şirket dışında kendi adına ya da üçüncü şahıslar adına kurduğu/kurdurduğu çok sayıda şirket bulunduğu ve davalının kız kardeşi ile birlikte bu şirketlerde de çocukluklarından itibaren çalıştırıldıkları; şirketler ile aile-şahıs mallarının ayrılması mümkün olmayacak kadar yıllardır iç içe bulunduğu; davacı üzerinde gözüken her türlü malvarlığı değerinde davalı ile kız kardeşinin de çocukluktan başlayan emek ve alınteri olduğu; davalının dava konusu şirketteki ortaklığının vekâlet ya da inançlı işleme dayanmadığı; taraflar arasında kısmen mülkiyeti tüm aile bireylerine ait olan, kısmen de sebepsiz veya muvazaalı işlemlerden kaynaklanan bir ilişki bulunduğu; muvazaa yapan tarafın kendi muvazaasından yararlanamayacağı; taraflar arasında ilişkinin kurulduğu tarih ile dava tarihi arasında hak düşürücü süre ve zamanaşımı sürelerinin dolduğu; savunularak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin —–tarihli tensip — numaralı ara kararı ile dava dışı—– dava açılması ihtar edilmiş olmakla birleşen —— sayılı dava açılmıştır.
Birleşen dava yönünden dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; davacının —- hisse sahibi olduğu, davalı ———-dava dışı —–hisse payına sahip hissedar olarak gözükse de aslında söz konusu hisse payının gerçek sahibi olmadığı gibi bu paya ilişkin şirkete ne bir ödemesi ne de bir katkısının bulunmadığını; davacı o dönem davalı şirketin — kişiden oluşma mecburiyetinin olması ve önceki ortağında ortaklıktan çıkmak istemesi dava dışı —– de oğlu olması sebebi ile aralarındaki güven ilişkisine dayalı olarak sadece ve sadece kanunun amir hükmünü yerine getirmek amacıyla, daha —-yaşında ve devrin yapıldığı tarihte eğitim ve öğretimine devam eden —–hiçbir bedel ödemesi yapılmadan şirkete ortak yapıldığını; taraflarca davalı şirketin kağıt üstünde ortağı olarak gözüken —– karşı aynı konuda, aynı taleplerle dava açıldığını; bu davanın—– kayıtlı bulunduğunu; bu dosyanın —– tarihli tensip tutanağının —-nolu ara kararında dava dışı olan ve bu sebeple işbu davanın davalısı olarak gösterilen ————söz konusu dava dolayısıyla hukukunun etkileneceği ve 1 ay içerisinde bu şirkete karşı dava açılması gerektiği yönünde ara kararı verildiğini; bu nedenle dava açıldığını; davalının büyük hissedarı olan—– davalının eski ortağı arasında imzalanan—–tarihli protokolde eski ortağın hissesini tamamen davacı tarafından satın alındığını; esasında davacı ile —- arasındaki güven ilişkisi kapsamında, şirket pay defterinde gözüktüğü gibi—-devrolunan bir hissenin olmadığını; gerçek hisse sahibi olan davacının —- tarihinde yapılan hisse devrinde söz konusu hissenin —–adına emaneten tescilini sağladığını ve bu tescil yapılırken —-herhangi bir bedel ödemediğini; —– söz konusu hisseleri davacıya vermemesinin hukuka uygun bulunmadığını; bu nedenlerle, haklı davalarının kabulü ile dava dışı —ait görünen şirket hisselerinin aidiyetinin tespiti ve davacı adına tesciline; işbu davanın tensiple birlikte HMK.nun. 166.maddesi uyarınca ———dosyası ile birleştirilmesine karar verilmisin; talep ve dava etmiştir.
Esas dava ve birleşen davanın konusu, davalı —- davalı —— kayıtlı hissenin aidiyetinin tespiti ile davacı adına tescili istemine ilişkindir.
Davacı vekilince aşamalarda, davalı şirkette —-hisse sahibi olduğu, kuruluşta mecburen 2 kişiden oluşması gerektiğinden ve diğer, dava dışı ortağın ortaklıktan çıkmak istemesi, davalının da oğlu olup, aralarındaki güven ilişkisine dayalı olarak ve sadece kanunun amir hükmünü yerine getirmek amacıyla, davalı —– devrin yapıldığı, davalının hiçbir bedel ödemeden şirkete ortak yapıldığı, hissenin gerçek sahibinin davacı olduğu, davalı —– hissenin, emaneten tescil edildiği ileri sürülmüştür.
Davacı vekilince iddiası inançlı işlem hukuki sebebine dayandırılmış ise de, esasen davaya konu hisse devri, dava dışı —–davalı —— tarihli noter senedi ile tasdik edilen, hisse devir ve temlik sözleşmesine dayalı yapıldığı, anılan devrin davalı şirketin —– tarihli —– kabul edilerek pay defterine işlenmesine dair karar alındığı, esasen davacı ile oğlu —-arasında hiçbir hukuki işlem olmadığı, bundan başka —– tarihinde yapılan devirde, ileride Türk Ticaret Kanunun değişeceği, limited şirketlerin tek ortaklı kurulmasının yasal zemine kavuşacağı, sonrasında da davalının bu yasal düzenleme çerçevesinde hissesinin davacıya devredileceğinin öngörülmüş olması, hayatın olağan akışına uygun düşmemekle, somut uyuşmazlıkta inançlı işlemin uygulanması alanı bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Davalı —– aşamalarda davanın zamanaşımına uğradığı ileri sürülmüş ise de; hisse devri —- tarihli karar sonrası pay defterine tescil ile tekemmül edeceğinden ve dava —– tarihinde açılmış bulunduğundan; —– zamanaşımı süresinin dolmadığı, uyuşmazlığın ortaklık hukukundan kaynaklı bir uyuşmazlık olmaması itibariyle TBK’nun 147/4. maddesinin de uygulanamayacağı değerlendirilmiştir.
Davacı vekilince iddiası, dava dilekçesi ekinde sunulu, davacı ile dava dışı —- isim ve imzasını içeren, —– hissesini sattığı açıklamalarını içeren fotokopi belgeye ve davalı —– müşteki sıfatıyla —–verdiği beyanlara dayandırılmıştır.
Ne var ki devrin gerçek bir devir olmadığı, esasen ileride davacı tarafa devredilmek amacıyla yapıldığı yönündeki iddialarını davacı taraf HMK 200. maddesi gereğince yazılı delille ispat yükü altında olup davacı ile davalı oğlu arasında bir hukuki işlem söz konusu olmadığından HMK 203/1.a maddesinin bu uyuşmazlıkta uygulama alanı yoktur.
Dava dilekçesinde yemin deliline dayanmış olması itibariyle ——- tarihli celsesinde davacı vekiline keyfiyet sorulmuş, yemin deliline dayanacakları bildirilmekle davalı —-adına yemin ihtarlı davetiye çıkarılmış ve mahkememizin —– tarihli celsesinde davalı —-yemin ederek —— tarihinde hisseyi devraldığımda daha sonra babam davacı —–devretmek niyetiyle almadı, kendim bu hissenin sahibi olmak adına —– hisseyi devraldım ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı —- yeminli beyanı ile; dava dışı —– davalı—- arasındaki hisse devrinin gerçek bir devir olduğu, ileride hissenin davacıya devrolunmak üzere devralınmadığı sabit olmakla esas davanın sübut bulmadığından reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
Birleşen dava yönünden ise; hisse aidiyetinin tespiti istemi yönünden husumetin, hissede hak iddia eden davacı ile hissenin tescilli sahibi davalı—— ait olduğu, birleşen dosya davalısı şirketin iş bu uyuşmazlıkta husumetinin bulunmadığı, Mahkememizce değerlendirilmekle birleşen davanın da usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Esas davanın sübut bulmadığından reddine,
2-Birleşen davanın usulden reddine,
Mahkememiz —— tarihli ara kararı ile tayin edilen kayyum yönünden bugüne kadar tahakkuk eden ücret gözetilerek sonraki sürece ilişkin olarak temsil kayyumu yönünden ücret tayini kararının kaldırılmasına,
3- Esas dava yönünden alınması gerekli 54,40 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile eksik bakiye 23,00 TL nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4- Birleşen dava yönünden alınması gerekli 54,40 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile eksik bakiye 18,50 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4- Esas dava yönünden Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı vekili için takdir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından herhangi bir masraf yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.04/11/2020