Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1086 E. 2020/324 K. 01.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2017/1086 Esas
KARAR NO : 2020/324

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 04/10/2017
KARAR TARİHİ : 01/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilince verilen dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin yönetici ortakları hem TTK hem de şirketin esas sözleşmesi uyarınca kendilerine yüklenen—————ifa etmemekte, müvekkilimi —- hakkından mahrum ederken ağır bir vergi yükü altına sokmakta olduğunu, davalı şirketin yönetici ortaklarının TTK 227.maddesinde düzenlenen yükümlülüklerini yerine getirmemeleri üzerine, davalı şirketin ortağı olan müvekkilinin, TTK 228.maddesindeki hakkını kullanarak —– olan——ve esas sözleşme uyarınca kendisine ödenmesi gereken safi karm %25’inin ödenmesini talep etmişse de, her iki talebi de yönetici ortaklar tarafından hukuka uygun bir gerekçe sunulmadan yerine getirilmemiş olduğunu, şirketin yüksek kar ettiği dönemlerde dahi müvekkilime kar payı alacağı verilmemiş olduğunu, müvekkilin hem her şirket ortağının en temel vazgeçilmez hakkı olan kar payından mahrum bırakılmakta, ——fazla vergi ödemek zorunda kalmakta olduğunu, davalı şirketin yönetici ortaklarının kanunen ve esas sözleşme uyarınca kendilerine yüklenen ————————-İfa etmemelerinden dolayı fiilen de elde edemediği, şirket —— vergisini ödemek durumunda bırakılması hem hukuka hem dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, bu nedenlerle davacı müvekkilin ortağı olduğu şirkette, yönetici ortakların esas sözleşme ve TTK.m.227 uyarınca üzerlerine düşen asli görev ve borçlarının haksız ve sürekli olarak yerine getirmeyerek kâr dağıtmamaları ve bu nedenle müvekkilinin ağır bir vergi yükü altına da sokulmasından dolayı sürdürülmesi çekilmez hale gelen ——— TTK.m.245/1 (b) uyarınca haklı neden feshine karar verilmesini ve yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davalı şirkete yüklenmesine karar verilmesini; talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilince verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin amaçlan yönünde hiçbir emek harcamamış ——— bugüne şirketin hiçbir faaliyetinde bulunmamış olduğunu, buna karşın dava —-kendisine ödenmiş ve buna ilişkin vergi ödemeleri de şirket tarafından davacı adına yapıldığını, davacı —- yılına ilişkin kar payının kendisine ödenmesini talep etmiş ise de davacının bu beyanları dışında şirketin 2013 yılı hesaplarının da dikkate alınması gerekmekte olduğunu, davacı şirkete İlişkin 2014 ve sonrası kar elde edildiğine ilişkin beyanlarda bulunurken, şirketin 2013 yılında zarar ettiği hususunda beyanda bulunmamış olduğunu, bu durum dahi davacının şirket zararlan ile ilgilenmediği gerçeğini ortaya koymakta olduğunu, bu nedenlerle, davacının davasının reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini; talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
Dava; davalı şirketin haklı sebeple feshi istemine ilişkindir.
Davacı vekilince fesih istemine gerekçe olarak; davacıya kâr payı alacağının verilmediği bu durumun TTK.245/1-b maddesi kapsamında haklı sebep teşkil ettiği iddiaları ileri sürülmüştür.
Bu kapsamda davalı şirketin sicil kayıtları incelenmiş; davacı dışında 2 ortağın daha bulunduğu ve diğer iki ortağın şirketi münferiden temsile yetkili olduğu belirlenmiştir.
Davalı vekilince cevap dilekçesinde, davacının ortaklık hakkından doğan alacaklarının, şirket tarafından, davacı adına vergi dairesine yapılan vergi ödemeleri ile şirket tarafından kendisine yapılan ödemeler ile davacıya ödendiği iddia edilmiş bu hususun yapılacak inceleme ve tanık beyanları ile netlik kazanacağı bildirilmiştir. Ne var ki TTK 1521 maddesi dolayısıyla basit usul ile yürütülen işbu davada HMK.318.md gereği tüm delillerin cevap dilekçesi ile birlikte sunulması gerektiği düzenlenmiş olup, cevap dilekçesinde dekontların daha sonra sunulacağı, tanık isimlerin daha sonra bildirileceği belirtilmekle anılan usul hükümlerine riayet edilmediği belirlenmiştir.
Davacı vekilince kâr payı istemi yönünden davalı şirkete ihtarnameler gönderildiği, 22/06/2016 tarihli ihtar ile TTK.227 ve 228 md. gereğince kâr dağıtımının karara bağlanmasının talep edildiği, davalı şirketçe 24/06/2016 tarihli cevabi ihtarda, kâr dağıtımının karara bağlanması yönünden tanınan 3 günlük sürenin makul olmadığı, makul süre içinde ihtarda belirtilen ortaklık haklarından kaynaklı taleplerinin cevaplandırılacağının ihtaren bildirildiği, ne var ki, belirtildiği suretle kâr dağıtımına ilişkin bir kararın yargılama aşamasında dahi alındığının davalı tarafça ispat olunamadığı belirlenmiştir.
Davacı tarafın yine kâr dağıtımına ve sair taleplerine ilişkin 20/03/2017 tarihli ihtarına ilişkin cevap verilmediği belirlenmiş, bu hususta davalı vekilince cevap dilekçesinde, davacının şirkete gelerek kâr payının tespitini yapacak durumda olduğu, davacının talep ettiği hususlarda şirkete gelerek bilgi alabileceğinden bu taleplerinin yanıtlandırılmadığının beyan edildiği görülmüştür.
Ne var ki davacı tarafın isteminin kâr payının tespiti, belirlenmesi değil, dağıtımının karara bağlanmasına yönelik olması itibariyle davalı tarafın bu yöndeki savunmalarının yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Kâr payı alacağının, bir ortağın, yalnızca ortaklıktan kaynaklı bir hakkı olduğu, şirkete koyduğu sermayenin getirisi olduğu, bu çerçevede yönetici ortaklar yönünden de TTK.227/1 maddesi gereğince kâr dağıtımının karara bağlanmasının da yasadan, esas sözleşmeden kaynaklı bir görev olduğu Mahkememizce değerlendirilmiş, davacının ihtarları ile, yönetici ortakların yerine getirmedikleri bu asli görevin yerine getirilmesinin ihtaren bildirildiği ve cevaben makul süre içinde yerine getirileceği bildirildiği halde, bir karar alınmadığı aynı hususta davacının 9 ay sonra gönderdiği ikinci ihtara ise cevap verme ve gereğinin yapılması yönünde davalı şirketin hiçbir eyleminin olmadığı gibi, verilen cevap dilekçesinde davacının ortaklık hakkından doğan alacakların, vergi ödemeleri ve elden ödemeler ile yerine getirildiği savunulmuş olmasına rağmen, yargılama aşamasında bu ödeme iddiasına ilişkin bir ispat vasıtasının sunulmadığı Mahkememizce belirlenmiştir.
Yukarıda anılan eksikliklerin, yönetici ortakların asli görevlerini yerine getirmemelerinin temelde kâr elde etme maksatlı olarak kurulan şirketin, davacı yönünden, kuruluşuna yol alınan sebebin ortadan kalkmış, gerçekleşemez hale gelmiş olması sonucunu doğurduğu, bu kapsamda şirketin feshi için haklı sebebin bulunduğu Mahkememizce değerlendirilmiş davalı şirketin feshine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile,
———————sicil numarasında kayıtlı “—————– TTK’nun 245. maddesi gereğince haklı sebeple fesih ve tasfiyesine,
Tasfiye memuru olarak resen —————– seçilmesine,
Tasfiye memuruna ——————— ücret takdirine,
Kararın, kesinleşmesinden ————– tesciline ve masrafı davalıdan alınmak suretiyle ——ilanına,
Sair hususların gerekçeli kararda gösterilmesine,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan ——— karar ve ilam harcından— peşin harç mahsubu ile bakiye —- karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan———— göre hesaplanan ————— maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvuru harcı ve 31,40 TL peşin harç toplamı: 62,80 TL ile 6.000,0 TL bilirkişi ücreti ve 221,30 TL posta yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince talep halinde karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.