Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1028 E. 2018/94 K. 09.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/1028 Esas
KARAR NO : 2018/94

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 19/03/2012
KARAR TARİHİ : 09/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 19/03/2012 tarhli dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 01.02.2007 başlangıç tarihli sözleşmenin tanzim edildiği ve daha sonra ek sözleşmelerin yapıldığını, sözleşme gereği davalı tarafa 5.900,00.-TL katılma bedeli ödendiğini, sözleşmeye aykırı davrandığı taktirde davalının bu bedeli geri ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, bu bedelin 3.566,07.-TL’sini talep ettiklerini, fazlaya ilişkin talep haklarının saklı kaldığını, öte yandan aynı sözleşme uyarınca davalıya iskonto yapıldığı, süresi dolmadan sözleşmeye aykırı davrandığı taktirde davalı tarafça geri ödeyeceği kararlaştırıldığı, davalı sözleşmeyi ihlal ettiğinden sözleşmede kararlaştırılan 50.000,00.-USD cezai şartı da ödemek zorunda olduğunu, bunun şimdilik 2.000,00.-TL’sini talep ettiklerini, davalının itirazlarının haksız olduğunu iddia ile davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 06/09/2012 tarihli cevap dilekçesinde özetle; 01.02.2007 tarihli sözleşmeyi kabul ettiklerini, bu sözleşme süresinin 02.02.2010 tarihinde son bulduğunu, sözleşmede kendiliğinden yenileneceğine dair bir hüküm olmadığını, bu tarihten sonra da taraflar arasında sözleşme devam etmediğini, müvekkilinin daha sonra işletmeyi devrettiğini ve Kocaeli’ne yerleştiğini, kendisine tebligat yapılan ve müvekkilinin arkadaşı olduğu bildirilen —-‘nın kim olduğunu bilmediğini, o tarihte müvekkilinin o yerde çalışmadığı, işyeri arkadaşı da olmasının da mümkün olmadığını iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yapılan yargılama sonunda mahkememizin 03/06/2014 gün —- esas — karar sayılı ilamıyla ” Süre dolmuş ve davalı tarafın herhangi bir yükümlülüğü kalmamış olmakla yerinde görülmeyen davanın REDDİNE ” karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay 19 HD nin 24/03/2015 gün 2014/16601 Esas , 2015/4094 karar sayılı ilamıyla; ” Somut olayda davacı, 23.03.2012 tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalıdan şimdilik 11.611,07-TL cezai şart, katılım payı ve iskonto alacağının tahsiline karar verilmesini talep ederek kısmi dava açmıştır. 6100 sayılı HMK’nın yürürlük tarihinden sonra kısmi dava açılamaz. Zira taraflar arasındaki sözleşmelerde, talep edilen alacakların miktarının tespitine yarar kıstaslar ortaya konmuştur. Bu nedenle alacağın belirlenmesi mümkündür. Bu durumda mahkemece, dava ve usul ekonomisi bakımından HMK.’nun 115/2 maddesi uyarınca davasını tam dava olarak devam ettirmesi ve harcı tamamlatması konusunda davacı vekiline kesin süre verilerek sonucuna göre işlem yapılması gerekirken bu yönler gözetilmeksizin davanın esası hakkında karar verilmesi yerinde görülmemiştir. “gerekçesiyle mahkememiz kararı bozulmuştur.
Usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmasına karar verilerek harç eksikliği giderildikten sonra yapılan değerlendirmede davanın reddine dair karar verilmiş, kararın davacı vekilince temyizi üzerine
Yargıtay 19 HD nin 24/05/2017 gün 2016/19089 Esas , 2017/ 4156 karar sayılı ilamıyla; Öncelikle mahkemece söz konusu sözleşmedeki imzanın davalıya ait olup olmadığı konusunda deliller toplanıp bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rapor sonucuna göre imza davalıya ait ise söz konusu sözleşmenin 2. ve 5. maddesi uyarınca davalının gazlı ve gazsız ürünler için toplam 2150 koli ürünü alıp almadığı hususunda tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak davacının cezai şart isteminin yerinde olup olmadığı hususunun tartışılıp toplanacak tüm deliller doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken mahkemece bu hususlar dikkate alınmaksızın yanılgılı gerekçe ve hatalı hukuki değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. ” gerekçesiyle mahkememiz kararının yeniden bozulmasına dair karar verilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Davacı vekili, taraflar arasında 01.02.2007 tarihli direk satış noktası sözleşmesi tanzim edildiğini ve daha sonra Rekabet Kurulu kararı gereğince ek sözleşme yapıldığını, davalının sözleşmeye aykırı şekilde işyerini kapattığını ve müvekkilinden ürün tedarik etmediğini, sözleşme gereğince davalıya 5.900-TL katılma bedeli verildiğini, sözleşmeye aykırılık halinde bunun geri ödeneceğinin kararlaştırıldığını, bu bedelin şimdilik 3.566,07-TL’si ile sözleşme uyarınca talep edebilecekleri 50.000-USD tutarındaki cezai şart alacaklarının şimdilik 2.000-USD’sini, ayrıca 4.445-TL tutarındaki iskonto alacaklarının tamamını talep ettiklerini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik toplamda 11.611,07-TL alacaklarının ticari reeskont faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 01.02.2007 tarihli ilk sözleşmeyi kabul ettiklerini, bu sözleşmenin 02.02.2010 tarihinde son bulduğunu, sözleşmede kendiliğinden yenileneceğine dair bir hüküm olmadığını, bu tarihten sonra da taraflar arasında sözleşme ilişkisinin devam etmediğini, ikinci sözleşmedeki imzanın kendilerine ait olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. HD nin 24.03.2015 tarihli 2014/16601 E. 2015/4094 sayılı ilamı ile “Somut olayda davacı, 23.03.2012 tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalıdan şimdilik 11.611,07-TL cezai şart, katılım payı ve iskonto alacağının tahsiline karar verilmesini talep ederek kısmi dava açmıştır. 6100 sayılı HMK’nın yürürlük tarihinden sonra kısmi dava açılamaz. Zira taraflar arasındaki sözleşmelerde, talep edilen alacakların miktarının tespitine yarar kıstaslar ortaya konmuştur. Bu nedenle alacağın belirlenmesi mümkündür. Bu durumda mahkemece, dava ve usul ekonomisi bakımından HMK.’nun 115/2 maddesi uyarınca davasını tam dava olarak devam ettirmesi ve harcı tamamlatması konusunda davacı vekiline kesin süre verilerek sonucuna göre işlem yapılması gerekirken bu yönler gözetilmeksizin davanın esası hakkında karar verilmesi yerinde görülmediğinden hükmün bozulmasına” karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkememizce, ikinci sözleşmede sözleşme süresinin açıkça belirlenmediği, sadece münhasırlığın gazsız ürünler için geçerli olduğu ve 5 yıl süre ile sınırlı bulunduğunun düzenlendiği, bu hükümden sözleşme ilişkisinin 3 seneden 5 seneye çıkarıldığı sonucuna ulaşılamayacağı, her iki sözleşmenin de davacı şirketin genel işlem şartlarından oluştuğu ve tüm hükümlerinin önceden davacı tarafından hazırlandığı, davalıya herhangi bir tartışma olanağı tanınmadığı, karanlıkta kalan hususlarda bu şartları kaleme alan sözleşme tarafı aleyhine yorum yapılacağı, son sözleşmeye göre toplam 2150 koli ürün satımı hedeflenmekte olup, sözleşmenin herhangi bir süre sınırlaması olmaksızın işbu satış miktarının tamamlanmasıyla kendiliğinden sona ereceği, noter tesbitinin sözleşmenin bitiminden sonraki tarihte yaptırıldığı, davacının davalıya yönelik 2150 koli miktarının doldurulmadığına dair herhangi bir ihtarı olmadığı da dikkate alınarak, davalının öngörülen miktarda ürün alımını gerçekleştirdiği ve sözleşmenin kendiliğinden son bulması nedeniyle davalının sözleşmeye aykırı bir davranışından bahsedilemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline ilişkindir.
Taraflar arasında başlangıç tarihi 01.02.2007 ,bitim tarihi 02.02.2010 tarihi olan 3 yıllık süreli imzalanan ” Satış Miktarına Bağlı Süreli Direkt Satış Noktası Sözleşmesi”nin incelenmesinde; “Şirket ” sıfatıyla —- ile “İşletmeci ” sıfatıyla —…. arasında imzalandığı, konusunun işletmeci olan …un ,sözleşmenin yürürlüğü süresince münhasıran —nın dağıtımını yaptığı ve ileride dağıtımını yapabileceği ürünleri —dan almak suretiyle işlettiği Satış Noktasında müşterilerine yeniden satmayı ve fakat bu ürünlerle rekabet halinde bulunan veya bulunabilecek olan başka firmaya ait ürünleri satmamayı, İşletmecinin sözleşme süresince herhangi bir nedenle Şirkete iade etmemek koşuluyla toplam 2150 koli miktarında ürünü müşterilerine satmayı hedeflediği, sözleşme süresi dolmasına rağmen İşletmecinin bu hedefi gerçekleştiremediği takdirde Şirketin kendisine yapmış olduğu tüm yatırımları Şirkete iade edeceği, İşletmecinin bu sözleşmeyi ve oluşmuşsa eklerini herhangi bir nedenle uygulamaya yanaşmaması yahut Sözleşmenin yürürlük süresinin herhangi bir aşamasında bu sözleşme ve eklerinde yer alan hükümlerden herhangi birine uymaması halinde Şirketin önceden herhangi bir ihbarda bulunmasına gerek olmaksızın hem bu Sözleşmeyi tek yanlı olarak feshetmekte serbest ve hem de 50.000 USD nin fiili ödeme tarihindeki karşılığını cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt edeceği, İşletmecinin ,Şirketin yazılı onayını almadan Sözleşmedeki hak ve yükümlülüklerini başkasına devir ve temlik etmemeyi ,işyerini ve işletmesini kısmen de olsa başkasına satmamayı ,devir etmemeyi taahhüt ettiği ,Şirketin İşletmecinin satış noktasında şirket ürünlerinin etkin bir şekilde satışını sağlamak amacıyla yapacağı her türlü pazarlama faaliyetine katkıda bulunmak amacıyla bir defaya mahsus olmak üzere ona fatura karşılığında KDV hariç 5.000 TL ödeyeceği, ancak İşletmecinin sözleşmenin hangi sebeple olursa olsun süresinden önce sona ermesi üzerine bu meblağın tamamını KDV si ile birlikte Şirkete derhal iade edeceği kayıtlıdır.
Tespit isteyen —- tarafından Beyoğlu —-.Noterliğinin 20 Şubat 2012 tarih ve — yevmiye sayılı ” Düzenleme Şeklinde Tespit Tutanağı ” ile …un işlettiği —nin işyeri fotoğrafları çekilmek suretiyle tespit yapılmasını talep etmesi üzerine işyeri fotoğraflarının noter marifetiyle çektirilerek tespit yaptırıldığı anlaşılmıştır. Yaptırılan tespite göre işyerinde — faaliyet gösterdiği anlaşılmıştır.
Bunun üzerine davacı —tarafından … ( —) aleyhine Kadıköy—.Noterliğinin 27.02.2012 tarih ve —yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilerek ” Taraflar arasında akdedilmiş olan 01.02.2007 başlangıç tarihli Satış Miktarına Bağlı Süreli Direkt Satış Noktası Sözleşmesi ile bu sözleşmenin revize edilen hali olan Direkt Satış Noktası Sözleşmesinin ilgili hükümleri uyarınca herhangi bir nedenle müvekkil şirkete iade etmemek koşuluyla gazlı ve gazsız ürünler için toplam 2150 koli miktarında ürünü müşterilere satmayı, işyerini müvekkil şirketin yazılı onayı olmadan kısmen de olsa başkasına satmamayı ” taahhüt etmesine rağmen buna aykırı davrandığı gerekçesiyle sözleşmenin bu ihtarname ile feshedildiği belirtilerek sözleşme ile kararlaştırılmış olan şimdilik 2.000 USD cezai şart, KDV dahil 5.900 tl den3.556,07 tl sinin ve ödenen 4.445 tl bedelsiz ürün alacağının tamamının ödenmesi” talep edilmiş ise de ihtarnamenin tebliğine dair herhangi bir tebligatın sunulmadığı görülmüştür.
Davacı tarafından şirkete ait defter ve cari hesap kayıtları dosyaya sunulmuş, Beyoğlu Vergi Dairesinden gelen yazı cevabında …un işini 31.05.2011 tarihinde bıraktığı ve defterlerini vergi dairesine ibraz ettiği bildirilmiştir.
Davalı tarafa dava dilekçesi ve ekleri 11.06.2012 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen davalı vekilinin 07.09.2012 tarihinde yani süresinden sonra cevap dilekçesi verdiği görülmüş, dolayısıyla cevap dilekçesindeki açıklamalar dikkate alınmayarak davacının iddialarını inkar ettiği kabul edilmiştir.
Davacı vekili, her iki sözleşmenin birbiri ile bağlantılı olduğunu, ikinci sözleşmenin Rekabet Kurumunun davacı şirketle ilgili almış olduğu karar gereği ilk sözleşmenin revize edilmiş hali olduğunu ve benzer hükümler içerdiğini ve ikinci sözleşmenin herhangi bir süreyle sınırlanmadığını belirtmiştir.
Bilirkişi —- tarafından sunulan 15.04.2013 tarihli raporda ;” davacı—nın 2007-2008-2009-2010 yılı defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve kendi lehine delil teşkil ettiği, davacının defterlerine göre davalı ….— açık cari hesap bakiyesi olarak 0.13 tl alacaklı göründüğü, davalının gerçek kişi tacir olarak 2007-2008-2009 ve 2010 yılı işletme hesabı defterlerinin açılış tasdiklerinin yapıldığı, işletme hesabı defterlerinin alacak ve borçların bir bütün halinde yazıldığı defterlerden olması nedeniyle detaylarının çıkartılması mümkün olmadığından davalının davacı ile olan ticari ilişkisinin borç/alacak bakiyeleri düzeyinde tespitinin mümkün olmadığı, tarafların açık cari hesap olarak çalıştıkları ve aralarında cari hesap bakiyesinden kaynaklı bir ihtilaf bulunmadığı, davalı şirketin davacıdan en son 11.05.2009 tarihinde ürün alışı yapmış olmasına rağmen davacının 27.02.2012 tarihinde yaptırdığı tespit tarihine kadar geçen 3 yıllık sürede davalının hiçbir ürün almamasına rağmen davacı şirket tarafından ihtar yapılmaması davalının ürün kotasını doldurmuş olmasına bağlı olarak sözleşmenin kendiliğinden sona ermiş olduğuna delalet etmekte olduğu gibi davalı tarafından imzası inkar edilen sözleşmenin uygulanmış olmasına da delalet teşkil ettiğini belirterek davacının taleplerinin yerinde olmadığı ” bildirilmiştir.
Davacı tarafın rapora itirazları kapsamında aldırılan 19.08.2013 tarihli ek raporda ” aynı gerekçelerin tekrarı ile ürün alış kotasının doldurulmadığı iddiasının davacı tarafından tevsik edilemediği” bildirilmiştir.
Davacı tarafından 11.09.2013 tarihli bilirkişi raporuna itirazları kapsamındaki dilekçe ekinde tüm ilişki süresince davalıya yapılan ürün satışlarını gösterir cari hesap ekstresi sunulmuş,
Mali müşavir bilirkişi —- ile öğretim üyesi Prof.Dr . —dan aldırılan 15.01.2014 tarihli bilirkişi raporunda ; davacının ve davalının ticari defterleri yeniden incelenmek suretiyle davacının ticari defterlerinin HMK 222 kapsamında usulüne uygun tutulduğu, 19.02.2007 tarihli — seri nolu 5.900 tl ( kdv dahil) bedelli faturanın “pazarlama faaliyetlerine Katkı payı” açıklamasıyla davacının defterine 01.03.2007 tarih ve — yevmiye numarası ile kayıt edildiği, fatura tutarının davacı şirketin —taki hesabından davalı şirketin —Bankasındaki hesabına 30.03.2007 tarihinde EFT yoluyla 4.491,66 tl olarak ödendiği, davacı şirketin davalı ile olan ticari hesabının 2010 yılı sonu bakiyesinin olmadığı ,davalının gerçek kişi tacir olarak işletme defteri tuttuğu, işletme defterinde sadece gelir ve giderler kaydedildiğinden davacı şirket tarafından yapılan ödemelerin tespitinin mümkün olmadığı belirtilerek ilk bilirkişi raporundaki gibi davacının talep edebileceği bir alacağının bulunmadığı kanaatine varıldığı belirtilmiş,
Aynı bilirkişi kurulundan aldırılan 12.04.2014 tarihli ek raporda da kök bilirkişi raporundaki açıklamaların aynen geçerli olduğu bildirilerek davacının herhangi bir alacağı bulunmadığı bildirilmiştir.
Mahkememizce verilen davanın reddi kararı Yargıtay 19 HD tarafından iki gerekçeyle bozulmuştur. Bunlardan birincisi, ikinci sözleşmedeki imzanın inkar edilmesi nedeniyle imza incelemesi yaptırılması, ikincisi ise davacının ticari defterlerinde inceleme yaptırılarak 2150 koli ürünün davalıya teslim edilip edilmediğinin belirlenmesi noktasındadır.
Bu uyuşmazlıklar davanın başından itibaren mevcut olup defter incelemesi yapan bilirkişiler tarafından da bilinmektedir. İki ayrı bilirkişi heyeti tarafından tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmıştır. Ayrıca davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 2150 adet koli ürünün davalıya teslimine ilişkin evraklarda incelenerek rapor aldırılmıştır .Yani davacının ticari defterleri mevcut uyuşmazlık kapsamında iki ayrı bilirkişi tarafından incelenmiştir. Davacı vekili tarafından da 2150 koli ürünün davalıya teslimine ilişkin belgeler bozma ilamından önce dosyaya sunulmuştur. Dolayısıyla artık davacının ticari defterlerinin tekrar incelenmesini gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Yine mahkememizce her iki red kararın gerekçesinde ayrıntılı irdelendiği üzere ; davalı şirketin aynı işletme kaşesi ile onayladığı ve 01.02.2007 tarihini başlangıç tarihi olarak kabul ettiği, ilkine göre daha lehine olan hükümler içeren ikinci sözleşmedeki imzayı inkarı dürüstlük kuralına uymadığı gibi işletme kaşesinin iradesi dışında elinden çıkarak başka kişi tarafından kullanıldığını ispat edememesi, üstelik her iki sözleşmedeki imzanın birbirine oldukça benzemesi nedeniyle davalının imza inkarının reddi ile her iki sözleşmenin de tarafı olduğunun mahkememizce kabul edilmesi nedeniyle bozma ilamında belirtilen bu durumun da zımnen geçersiz kaldığı tespit edilmiştir. Nitekim ikinci sözleşmenin davalı tarafından imzalandığı kabul edilerek değerlendirme yapılmış ve davacının alacaklı olmadığı tespit edilmiştir.
Buna göre ; taraflar arasındaki 01.02.2007 başlangıç tarihli 3 yıl vadeli sözleşme Rekabet Kurumunun kararı doğrultusunda ikinci sözleşmenin akdedilmesi ile değişikliğe uğramıştır. Bu ikinci sözleşmede davalı işletmecinin münhasıran gazsız ürünleri 5 yıl süre ile satmayı kabul ve taahhüt ettiği ve gazlı ürünler için tek marka satma yükümlülüğünün bulunmadığı anlaşılmış, iade etmemek koşuluyla gazlı ve gazsız ürünler için toplam 2150 koli ürünün müşterilere satılması hedeflenmiş olup sözleşmenin herhangi bir süre sınırlaması olmaksızın iş bu satış miktarının tamamlanması ile birlikte kendiliğinden sona erecek olduğu, bu miktarın hesaplanmasında 01.02.2007 tarihinin başlangıç tarihi olarak esas alınacak olduğu, uyuşmazlığın tespitinde davacının defterlerinin kesin delil teşkil edeceği, sözleşmenin kendiliğinden sona ermek kaydıyla tanzim edilmiş olduğu tespit edilmiştir.
İkinci değişiklik sözleşmesinde sözleşme süresini açıkça belirleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Sadece 2.maddede münhasırlığın yalnızca gazsız ürünler için geçerli olduğu ve 5 yıllık süre sınırlı bulunduğu tespit edilmiş, Rekabet Kurumunun kararı ile gazlı ürünlerin münhasırlık kapsamında olmadığı belirtilmiştir.
Aynı hususların tekrarı yoluna gitmemek adına gerek mahkememizin red kararındaki gerekçeler gerekse bilirkişi raporlarındaki değerlendirmeler kapsamında davacının, davalının 2150 koli ürün satımını dolduramadığına ilişkin iddiasını ispatlayamadığı, ikinci sözleşme süresi 5 yıl kabul edilse bile 01.02.2007 tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin son bulduğu tarihin 01.02.2012 tarihi olduğu, oysaki bu tarihe kadar davalıyı temerrüde düşüren herhangi bir ihtarın bulunmadığı ,dolayısıyla davalının sözleşmeye aykırı bir davranışının bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine dair eski kararımızın yerinde olduğu, bozma ilamında belirtilen eksikliklerin yeniden araştırılmasına gerek olmadığı anlaşılarak eski kararda direnilmesine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM:(Gerekçesi kararda açıklandığı üzere)
1-Mahkememizin —- Esas—- Karar sayılı ilamında DİRENİLMESİNE,
2-Davanın reddine,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince hesap edilen 2.180,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya ödenmesine
4-Alınması gereken 35,90 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 172,45 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 136,55 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflar tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair;gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı … davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/02/2018