Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/619 E. 2019/334 K. 10.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

-K A R A R-
ESAS NO : 2016/619 Esas
KARAR NO : 2019/334

DAVA : İflas (İflasın Ertelenmesi)
DAVA TARİHİ : 17/05/2016
KARAR TARİHİ : 10/04/2019

Mahkememizde görülmekte olan İflas (İflasın Ertelenmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkili şirketin borca batık durumda olduğunu, ancak sunulacak iyileştirme projesi ile borca batıklıktan kurtulabilecek durumda olduğunu iddia ile iflasın bir yıl süre ile ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememizce kapatılan İstanbul Anadolu ——.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/262 esas 2014/283 karar numarası üzeriden yapılan yargılama sonucunda; 22/08/2014 tarihinde “davacı tarafın usulüne uygun kesin mehil verilmesine rağmen İİK’nun 160. Maddesi uyarınca dava şartı niteliğinde olan İflas avansının ve gider avansının mahkememize yatırılmadığından HMK’nun 115/2 md uyarınca davanın usulden reddine” karar verilmiştir.
Mahkememiz anılan kararına yönelik temyiz talebi üzerine Yargıtay —–.Hukuk Dairesi’nin —– esas —– sayılı ilamında;
“İflasın ertelenmesi geçici bir mali darboğaza düşen şirketlerin hayatiyetini koruması, istihdam ve milli ekonomiye katkı sağlaması için öngörülen geçici bir hukuki himaye yoludur. İflasın ertelenmesi bir şans kurumu olmayıp, alacaklıların durumunu zorlaştırmak ve bir şirket tasfiyesi yolu olarak kabul edilemez. İflasın ertelenmesi, borca batık durumda bulunan şirket tarafından sunulan; somut öngörüler içeren, ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi çerçevesinde bu durumdan kurtulması kuvvetle muhtemel bulunan kooperatiflerle sermaye şirketleri için öngörülmüş bir hukuki korunma yoludur (İİK’nın 179). İflasın ertelenebilmesi için şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir (6102 sayılı TTK’nın 377, İİK’nın 179 vd.). Mahkeme, İİK’nın 166/2. maddesine uygun ilan yapmalı, borca batıklığı, TTK’nın 377. maddesinde gösterilen şekilde varlıkların rayiç değerine ve İİK’nın 178/1. madde ve fıkrasında belirtilen alacaklılar listesinde gösterilenler ile gerçek anlamda tesbit edilebilecek diğer borçların tutarına göre belirlemelidir. Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilanço ile mali durumun iyileştirilebilmesi amacıyla şirket tarafından bildirilen proje üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu (borca batıklık bilançosu) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. İflasın ertelenmesinin amacı, borca batık sermaye şirketinin mali durumunu düzelterek, borca batıklıktan kurtulmasının sağlanmasıdır. Borca batıklıktan kurtulma ise, tüm borçların ödenmesi anlamına gelmeyip, aktifin pasiften fazla olmasını ifade eder. Gerek borca batıklık ve gerek iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı hususunda (muhasebe ve işletme ekonomisi bilgisi özel ve teknik bilgi niteliğinde bulunduğundan ve hâkimin bunları genel ve mesleki bilgisiyle çözmesi beklenemeyeceğinden) HMK’nın 266. maddesinde gösterildiği şekilde bilirkişinin oy ve görüşüne müracaat edilmesi ve bu raporun da hukuka uygunluğunun hakim tarafından denetlenmesi gerekir.
Diğer yandan, somut verilere dayalı, çelişmeyen öngörüler içeren, özellikle sermaye ve/veya kârlılık artışını netleştiren unsurların varlığının, proje için vazgeçilmez hususlar olduğu gözden kaçırılmamalı; iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunun bu yolla tespiti cihetine gidilmelidir. Hâkim de bu raporla o konudaki özel ve teknik bilgi ihtiyacını giderebilmeli ve raporun hukuka uygunluğunu denetlemelidir. Projenin ciddi ve inandırıcılığı öncelikle ve özellikle sermaye ve/veya kârlılığın ne şekilde arttırılacağı ve borca batıklıktan kurtulmanın ne şekilde sağlanacağı somut, belgelere dayalı ve gerçekçi bilgi ve öngörülerden yola çıkılarak tespit edilmeli, diğer proje unsurları için de bilimsel veriler değerlendirilmelidir.
Bir sermaye şirketinin borca batıklık bildiriminde bulunarak iflasını istemesi halinde, bu durumun mahkemece re’sen tesbiti gerekir. Bu tesbitin yapılmasında, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer deliller toplanmalı, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporlar da değerlendirilmelidir.
Borca batıklığın tesbitinde sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmalıdır. Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir. Açıklanan durum karşısında davacı şirketin mevcut kayıtları; mahkemece ulaşılabilecek tapu, trafik, sanayi ve ticaret odaları, ticaret sicil kayıtları gibi hakkında bilgi alınabilecek belgeler, varlık kalemlerinin rayiç değerlerine ilişkin uzman (teknik) bilirkişi görüşleri ve somut olay bakımından özellik arz edebilecek diğer verilerin toplanmasından sonra, konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden alınacak teknik, detaylı ve denetime elverişli rapor sonucuna göre borca batıklığın yukarıda gösterilen ilkeler çerçevesinde tespiti ile varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. İflasın ertelenmesine karar verilebilmesi için, borca batıklık olgusunun öncelikle gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Somut olayda, mahkemece, tensiple, 15.500 TL iflas avansının iki haftalık kesin süre içerisinde davacı tarafından yatırılmasına, iki haftalık kesin süre içinde avansın yatırılmadığı takdirde HMK’nın 114/2 ve 115. maddeleri gereği davanın usulden reddine karar verileceğinin ihtarına karar verilmiş, davacı vekilinin 14.08.2014 tarihli dilekçesinde avansın yatırılmayacağının bildirmesi üzerine, mahkemece 22.08.2014 tarihli kararla davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ise de; yukarıda açıklanan nedenlerle, iflasın kamu düzenine ilişkin olması sebebiyle, İİK’nın 181. maddesi yollamasıyla 160. maddesi uyarınca iflasın ertelenmesini isteyen, bu kararın ilânı, gerekli yerlere bildirilmesi, atanacak kayyım için belirlenecek ücreti ve alınacak erteleme tedbirlerinin uygulanması için gerekli masrafları avans olarak mahkeme veznesine peşin yatırmalıdır. İflas avansı, HMK’nın 120. maddesinde düzenlenen ve dava şartı olan gider avansı olmayıp, tamamlatılabilir. Kesin süreye uyulmaması halinde, HMK’nın 325. maddesi uyarınca işlem yapılarak gerekli masrafların karşılanması gerekir. Dairemizin yerleşik uygulaması bu yöndedir. Mahkemece, anılan madde uyarınca, gerekli masrafların bu şekilde karşılanması ve uyuşmazlığının esasının incelenmesi, yukarıda açıklanan eksikliklerin giderilmesi ve belirtilen araştırma ve değerlendirme yapılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Diğer yandan, HMK’nın 74. ve TBK’nın 504. maddeleri uyarınca vekilin iflas veya iflasın ertelenmesi talebinde bulunabilmesi için vekaletnamesinde bu konuda özel yetki bulunmalıdır. Davacı vekilince, iflas ve iflasın ertelenmesi yetkisini içeren usulüne uygun bir vekaletname verilmediğinden, yetkisiz vekilce takip edilen davada HMK’nın 77. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekirken, bu hususun da gözden kaçırılması doğru olmamıştır.” gerekçesiyle müdahil —————–. vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bendde açıklanan nedenlerle, Müdahil ————-. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulmasına”şeklinde karar verilmiştir.
Bunun üzerine yargılamaya Mahkememizin işbu esasında devam olunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler ————–tarafından düzenlenen 11/08/2017 tarihli rapor içeriğine göre; şirketin 2009-2013 yılları arasında her yıl net karı mevcut olduğundan özkaynaklarında eksilme olmadığı, alacaklarını vaktinde tahsil edememesi ve stok alımı nedeniyle bankalara olan kredi borçlarının artmış olduğu, şirket alacaklarını tahsil edebilmesi ve stoklarını nakite dönüştürebilmesi durumunda bankalara olan kredi borçlarını ödeyebilecek güce sahip olduğu, şirket alacaklarını zamanında tahsil ve stoklarını satabildiği sürece ticari hayatına devam edebileceği yönünde görüş bildirildiği; görülmüştür.
Bilirkişi —————- tarafından düzenlenen 01/03/2019 tarihli rapor içeriğine göre; dosya kapsamı ve diğer mahkemelerde alınan bilirkişi raporlarında şirketin borca batık olduğu, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı, projenin temenniden oluştuğu, somut delillere dayanmadığı, kayyım tarafından şirketin adresini terk ettiği ve faaliyet göstermediği, şirketin vekilinin istifa ettiği, şirkete yapılması gereken tebligatların 7201 Sayılı Tebligat Kanunun 35.maddesine göre yapıldığı, açıklanan tüm bu nedenlerle, iyileştirme projesinin inandırıcılığı olmadığını ve uygulanmasının da mümkün olmadığı; yönünde görüş bildirildiği görülmüştür.
İstanbul Anadolu ————.Asliye Ticaret Mahkemesi’nden gelen 05/12/2016 tarih ve ————- esas sayılı yazı cevabı ekindeki bilirkişi raporunda; davacı şirketin aktiflerinin satış değerleri esas alınmak suretiyle düzenlenen ana bilanço sonuçlarına göre 31/05/2014 tarihi itibariyle toplam borçlarının aktiflerini (-) 692.989,39TL tutarında aştığı, dolayısıyla aktif toplamının şirket borçlarını karşılayamaz olduğu, diğer bir ifadeyle de şirketin borca batık durumda göründüğü, rapor içerisinde ayrıntılı olarak irdelendiği çerçevede; gerçekçi bir mevcut durum analizine dayanmadığı ve özellikle satış maliyetleri ile alacak ve borç yönetimine ilişkin sayısal hedefler ile nakit akım planının ciddi ve inandırıcı bir yaklaşımı yansıtmadığı gözlenen iyileştirme projesi çerçevesinde “———————” koşulunun davacı şirketçe sağlanamamış durumda bulunduğu yönünde görüş bildirildiği; anlaşılmıştır.
Dava iflasın ertelenmesi talebine ilişkindir.
Mahkememizce yukarıda anlatılan safahatte, davacı şirketin batıklık iddiasına yönelik güncel rayiç değerler de incelenmek suretiyle inceleme yapılamamış davacı tarafça ileri sürülen borca batıklık iddiası denetlenememiştir.
Yargıtay ————-.Hukuk Dairesi’nin yukarıda anılan bozma ilamında da vurgulandığı üzere, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu/ olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir. Ne var ki davacı vekilinin istifa etmiş olması, davacı şirket sicil adresinde ise herhangi bir kimseye ulaşılamayıp, alınan kayyım raporları ile buranın terk edilmiş ve yıkıntılar içinde bir binadan ibaret olduğunun tespit edilmesi, yanı sıra İstanbul Anadolu ————.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/07/2014 tarihli mali heyet raporunda değinildiği üzere davacı şirket malvarlığının stoklardan ibaret olması karşısında, mahkememizce bu stoklara ilişkin de bir tespit yapılamamış, güncel rayiç raporuna esas olabilecek bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Anılan durum itibariyle davacı şirketin hali hazırda borca batık olup olmadığı yönünde inceleme yapılamamış olmakla, iflasın ertelenmesi talebinin ön koşullarından olan batıklık unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmediği kanaatiyle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
Kayyımın görevinin hükümle birlikte sona erdirilmesine,
Davacı şirket hakkındaki iflasın ertelenmesi davasının reddedildiğinin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne yazı ile bildirilmesine,
Kararın İİK.nun 164.maddesi gereğince taraflara resen tebliğine,
2-Alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 25,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 19,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineyi irad kaydına,
3-Asli müdahiller tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Resmi ödenekten yapılan 260,50 TL posta masrafı, 1.500,00 TL kayyım ücreti, 2.800,00 TL bilirkişi ücretinin davacıdan tahsiline,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, Asli müdahil vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 10 gün süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.