Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/308 E. 2019/832 K. 24.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/308 Esas
KARAR NO: 2019/832
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 16/03/2016
KARAR TARİHİ: 24/09/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilince verilen dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı …’ten mayıs— yılında —- TL borç para aldığını, davacının — TL tutarındaki meblağa karşılık toplam —- TL tutarında her biri —TL olan – adet sıralı senetleri davalıya verdiğini, davalının davacıdan faiz olarak —TL aldığını, davalının — bin TL bedelin — bin TL kısmını nakit olarak ofisinde – bin TL kısmını banka talimatı ile verdiğini, davalının —yılında davacıya —TL bedele dükkan sattığını, bu bedelin —- TL kısmının – adet çek ile ödendiğini, kalan miktar için — adet senet verildiğini, davalının faize faiz yürütmesi nedeniyle davacı tarafından suç duyurusunda bulunulduğunu, davacının davalıdan almış olduğu borç paranın karşılığı vermiş olduğu — adet sıralı senedin – adedini banka yolu dükkan satışı nedeniyle verdiğini – adet senedin ise — adedini elden ödediği ve – adet senedi aldığını, davacının —- sıra nolu senedi —— aracılığı ile ödediğini, davacının ekonomik olarak sıkıntıya girmesi sebebiyle — nolu sıralı senetten başlayarak senetleri cebri icra yolu ile tahsil etmek amacı ile davacı hakkında takip başlattığını, İstanbul Anadolu 14.İcra Müdürlüğü’nün — esas ve İstanbul Anadolu 14.İcra Müdürlüğü’nün —- sayılı dosyalarına davacının kiracıları tarafından ödeme yapıldığı ve kapatıldığını, davalı ile —- tarihinde anlaşılarak icra dosyalarında ve vadesi gelmeyen tüm senetlere ilişkin borcun—- TL olduğu hususunda mutabakata varıldığını ve muacceliyet sözleşmesi yapıldığını, davalıya İstanbul Anadolu 9. İcra Müdürlüğü’nün —- esas sayılı dosyasından başka icra dosyaları için davacının borcunun bulunmadığını, davalının haksız ve kötüniyetli olduğunu, alacağın yenilenmesi ve ortada sözleşme olmasına rağmen davalının haksız kazanç ve mükerrer taühsilat amacı ile sona eren ve dava konusu yapılan dosyaları yenilendiğini, davacının dava konusu yapılan icra dosyaları ile ilgili olarak hiçbir şekilde davalıya borcunun kalmadığını, davacının, davalıya — tarihine kadar her türlü ilişkiden kaynaklanan borcu -TL olup, davalıya başkaca herhangi bir borcu olmadığını, davaya konu icra dosyalarının dava sonuçlanıncaya kadar tedbiren teminatsız olarak durdurulmasını, dava dilekçesindeki ayrıntılı açıklamalar kapsamında, İstanbul Anadolu 4.İcra Müdürlüğü’nün —- esas sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptali ile mükerer istenen meblağ üzerinden (——-) %20 davacı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi ile yargılama gideri ve ücreti vekalet ücretinin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilince verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iftira ve hakeret içeren iddia ve taleplerinin asılsız ve mesnetsiz olduğunu, davacı borçlunun borcuna karşılık vermiş olduğu senetler yönünden takip yapıldığını, davacı borçlu aleyhine başlatılan İstanbul Anadolu 9.İcra Müdürlüğü’nün davaya konu —– esas sayılı dosyası ve İstanbul Anadolu 9.İcra Müdürlüğü’nün — esas sayılı dosyalarının halen derdest olduğu ve borçların ödenmediğini, düzenlenen sözleşmeye istinaden belirtilen senetlerin davacı borçlunun daha önceki borçlara ve icra takiplerine mahsuben verildiğine dair bir düzenlenmede ibare yer almadığının görüleceğini, davacı borçlunun ödeme yapmaktan imtina ettiğini, davalı alacaklının aile üyelerinin talebiyle anılan icra dosyalarından karşılıksız olarak feragat ettiğini, cevap dilekçesindeki ayrıntılı açıklamalar kapsamında öncelikle davacının tedbir taleplerinin reddine, davacının haksız davasının ve taleplerinin reddi ile dava konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminatın davacı borçludan tahsili ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı borçluya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış, uyuşmazlığa konu icra dosyaları celp edilmiştir. Mahkemece her ne kadar bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ise de çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınabileceği, hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı değerlendirilmekle, bilirkişi raporu hükme esas alınmamıştır.
Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında bonodan kaynaklanan ve takibe konu edilen alacağa karşılık sonradan verilen kambiyo senetleri ve muacceliyet anlaşması nedeniyle takibe konu borcun sona erdiği iddiasıyla borçsuzluğun tespiti istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık; takipten sonra borca karşılık olarak düzenlenen bonoların yine bonoya dayalı takibe etkisinin ne olacağı eş söyleyişle, takibe konu bonoya karşılık yeni bonoların düzenlenip verilmesinin TBK’nun 133. maddesi anlamında yenileme olarak kabulünün olanaklı olup olmadığı, taraflar arasında akdedilen muacceliyet sözleşmesinin takibe konu borcu sona erdiren yenileme anlaşması olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasındadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 133. maddesine göre, mevcut bir borcun yeni bir borçla sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur. Mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz. Kanunun 133/2. maddesindeki karineye göre ise bir tecdit iddiasında olan kimse tarafların bu husustaki anlaşmasını ispat ile mükelleftir. Kural olarak açık bir anlaşma olmaksızın salt yeni bir senet düzenlenmesi tecdit anlamına gelmemektedir. Kambiyo senedine bağlı bir borcun süresi salt yeni bir senetle uzatılırsa bu yenileme değildir. Ne var ki eski kambiyo senedinin iadesi karşılığında daha uzun süreli yeni bir kambiyo senedi verilmesi yönünde anlaşma yenileme mahiyetindedir. ———
Yenilemenin varlığını kabul için öncelikle eski bir borç olmalı, yeni borç onun yerine geçmeli ve taraflar yenileme iradesine sahip olmalıdır. Eş söyleyişle, taraflar eski borç yerine geçecek yeni bir borç kurma iradesine sahip olmalıdır. Bu irade yeni bir borç ilişkisi kurmak suretiyle eski borcu ortadan kaldırma, onu sona erdirme iradesidir. Yenileme iradesi sözleşmeden açık bir şekilde anlaşılmalıdır. Tarafların açık iradesi yenileme yönünde birleşmelidir.
Taraflar arasında örneği ibraz edilen metnin, altındaki yazı ve imzaların gerçek olduğu hususu her iki tarafın da açık kabulündedir. Davacı/Borçlu bu yazılı açıklamanın “Yenileme” iradesini ortaya koyduğunu, Davalı/Alacaklı ise “Yenileme anlamında olmadığını” savunmaktadır.
Şu durumda ortada salt yeni bir kambiyo taahhüdünde bulunulmuş olması hali değil tarafların imzasını taşıyan el yazısı ile yazılmış bir açıklamanın varlığı da söz konusudur. O halde üzerinde durulacak husus; her iki tarafın imzalarını taşıyan bu yazılı açıklamanın yenileme sözleşmesi olarak kabulünün olanaklı olup olmadığıdır.
Yenileme iradesinin tespiti, yenilemeye ilişkin en önemli problemlerden biridir. Buna göre, tarafların yenileme iradesinin varlığı, ancak açıkça ve şüpheye yer vermeyecek şekilde anlaşılabildiğinde kabul edilir. İsviçre kanun koyucusunun deyişiyle, yeni bir borcun kurulmasıyla, eski bir borcun sona erdirildiği (yenileme) karine olarak kabul edilemez —– Alman hukukunda ise aynı kural BGB § 364/II’den çıkarılmaktadır. Bu hükme göre, borçlu, alacaklının tatmin edilmesi amacıyla yeni bir borç altına girdiği takdirde, şüphe halinde bu kazandırmanın ifa yerine değil, ifa uğruna gerçekleştirildiği kabul edilmelidir. Bir başka deyişle, şüphe halinde mevcut borç sona ermez ve dolayısıyla da yenilemeden bahsedilemez. TBK 133/I’de bulunan ve başka hukuk sistemlerinde de benzerlerine rastlanan söz konusu kuralın, herkesin iddia ettiği olguyu ispatlamasını öngören, genel ispat kuralının (MK 6) özel bir görünümünden ibaret olduğunu söylemek mümkündür.
TBK 133. maddesinde açık iradeden bahsetmektedir. Tarafların yenileme iradelerini örtülü olarak da beyan etmiş olabileceği de kabul edilebilir. Somut olaydaki hal ve şartların değerlendirilmesi sonucunda tarafların kanaat verici davranışları yardımıyla da tespit edilebilir. Mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması kural olarak yenileme sayılmazken (TBK 133/II), yeni bir kambiyo taahhüdünde bulunulurken, mevcut senedin yırtılması veya borçluya geri verilmesi halinde yenilemenin kabul edilmesi bu ihtimale örnek teşkil eder.
Yenileme sözleşmesinin taraflardan birinin gerçek anlamda yenileme iradesi olmasa dahi kurulması ancak istisnai olarak güven teorisi çerçevesinde söz konusu olabilir. Yenileme iradesi bulunmayan tarafın beyanını, karşı taraf, güven teorisi çerçevesinde yenileme iradesini içerir şekilde anlamakta haklıysa, beyan bu şekliyle sonuç doğuracağından yenileme sözleşmesi kurulmuş olur.
Somut olaya değerlendirildiğinde; muacceliyet sözleşmesinde yenilenen borcun açık şekilde gösterilmediği, davalının savcılık ifadesinde dükkan satışından kalan alacak haricinde —- TL alacağı olduğunu bildirdiği, yapılan ödemeler her iki tarafın da kabulünde olmasına rağmen muacceliyet sözleşmesinin yapıldığı tarih itibariyle taraflar arasında başkaca bir borç ilişkisinin bulunmadığının davacı tarafça yazılı delille ispat edilemediği, bu hususun senede karşı tanıkla ispat olunamayacağı, Hmk. 169. Maddesi gereği ancak davanın taraflarının isticvap edilebileceği, davacının yemin deliline de dayanmadığı, bu sebeple davanın ispatlanamadığı sonuç ve vicdani kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar kısa kararda İİK. m. 72/4 gereği tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesi şeklinde yazım hatası yapılmış ve davalı tarafça tavzih talep edilmiş ise de Yargıtay — HD’nin —- Esas, — Karar, —- tarihli ilamında da belirtildiği üzere, karar verildikten sonra taraflara yüklenen haklar ve borçlar esaslı şekilde değiştirilerek yeni bir hüküm kurulmasının tavzih müessesesine açıkça aykırı olduğu değerlendirilerek, bu hususa değinilmekle yetinilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Sübut bulmayan davanın reddine,
İİK. m. 72/4 gereği alacağın %20’si oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İstanbul Anadolu 4. İcra Müdürlüğü’nün —- sayılı takip dosyasına konulan ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına,
2-Alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcın, peşin alınan 1.485,75 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 1.441,35 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.710,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde kararın istinaf edilmemesi halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle açık duruşmada verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/09/2019