Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/183 E. 2018/267 K. 14.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İstanbul Anadolu
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

-K A R A R-
ESAS NO : 2016/183 Esas
KARAR NO : 2018/267

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/02/2016
KARAR TARİHİ : 14/03/2018

Davacılar vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; davacıların, İstanbul— Noterliği’nin 19/01/2015 tarih —yevmiye nolu noter tasdiki ile onaylanmış iş ortaklığı ana sözleşmesi ile —kentsel dönüşüm projesi için — ünvanlı bir ortaklık kurduklarını; davalı … şirketinin, — sigorta ettireni, T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi’nin sigortalı olduğu; — Kentsel dönüşüm projesine ait 27/01/2015-07/11/2016 vadeli — nolu İnşaat Tüm Riskler (All Risks) poliçesi ile 27/01/2015 tarihinden başlamak üzere sigorta güvencesi verildiğini; 12/07/2015 tarihinde — bölgesinde meydana gelen yağış sebebiyle davacıların ortağı olduğu Ortak Girişimin yüklenimindeki yapının büyük kısmı/ tamamlanan R2/7 blok ve çevresinde kayma ve deformasyonlar oluştuğunu; davacıların oluşturduğu Ortak Girişim tarafından riziko adresinde meydana gelen hasarın davalı … şirketine 14/07/2015 tarihinde ihbar/bildirildiği; davalı … şirketi tarafından bu ihbara müteakip eksper gönderildiği; ardından uzman bir teknik ekibi tarafından inceleme yapıldığı ve davalı … şirketince bilahare taraflar arasındaki sigorta poliçesinin 01/09/2015 tarihinde feshedildiği ve hasarın tazmininin haksız olarak reddedildiğini; bu nedenlerle, mahkeme tarafından ön inceleme yapılarak ivedilikle davalı … şirketi aleyhine talep edilen zarar bedelinin en az %50’si tutarında avans ödemesine ve davanın kabulü ile fazlaya ilişkin
hakları saklı kalmak kaydıyla davalı … şirketi tarafından düzenlenen 27/01/2015- 07/11/2016 vadeli İnşaat Tüm Riskler (All Risks) Sigorta Poliçesi’nin Rize Sulh Hukuk Mahkemesi’nin — D.İş tespit dosyası ile sabit hale gelen haksız fesih nedeniyle davalı … şirketinin sigorta sözleşmesini haksız olarak feshetmiş olması sebebiyle uğranılan 2.212.511,52 TL zararın, davalı tarafından düzenlenen İnşaat Tüm Riskler (All Risks) Sigorta Poliçesi’nin iptali sebebiyle iadesi gereken 63.870,09 TL poliçe priminin haksız fesih tarihi olan 03/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsili ile birlikte munzam zarar dahil fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı … şirketi tarafından poliçe çerçevesinde haksız keyfi olarak reddedilen hasar için 12/07/2015 tarihinde meydana gelen riziko sebebiyle doğan zarar için 1.962.000,00 TL’nin TTK. 1426/1.maddesi uyarınca hasar önleme ve tespit çalışmalarından kaynaklanan 635.912,90 TL’nin TTK.1427.maddesi uyarınca temerrüte düştüğü tarih olan 28/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini; talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilince verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında —mevkinde devam eden Toki inşaatı için All risks Sigortası yapıldığını; 2015 yılı Haziran-Temmuz aylarında Rize de yaşanan ağır yağış sonrasında 12/07/2015 tarihinde söz konusu inşaatta kayma gerçekleştiğini ve rizikonun ihbarı üzerine davalı tarafından yaptırılan ekspertiz incelemesi sonrasında inşaatın plan ve projesine uygun yapılmadığının tespit edildiğinden tazminat talebinin reddedildiğini; zarara neden olan yağış sonrasında yaşanan kaymalarla birlikte Toki tarafından inşaatın durdurulduğunu; inşaat için yeni projelendirme istenildiğini ve sigortaya konu risk üstlenilmeyecek şekilde ağırlaştırıldığından söz konusu durum karşısında davalı tarafından sigorta poliçesinin feshedildiğini; davacı vekilinin TTK.nun. 1427/3 ve TBK.76 uyarınca avans ödemesi iddiasının kabul edilemeyeceğini; uyuşmazlık konusu olayda davalı araştırmalarını tamamlayarak zararın sigorta sözleşmesi kapsamında tazmin edilmeyeceğini zaten bildirdiğini; sözleşmenin feshinin TBK.m.138 dayandığını; işlem temelinin çökmesi nedeniyle tarafların edimleri arasında kurulan dengenin alt üst olduğunu; sözleşmenin yapıldığı şekliyle devam edilmesinin davalı için katlanılmaz bir hale geldiğini; davacının sözleşme şartlarında değişiklik talebinin de reddedildiğini; davayı kabul etmemekle birlikte talep edilen zarar miktarının fahiş ve kabul edilemez olduğunu; davacının belirttiği temerrüt tarihinin doğru bulunmadığını; bu nedenlerle, haksız davanın reddine karar verilmesini; talep etmiştir.
Dava; taraflar arasında düzenlenen İnşaat Tüm Riskler Sigorta Poliçesine dayalı olarak davacıların uğradığı tüm zararların tazmini istemine; ilişkindir.
T.C.Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın 06/03/2017 tarih ve — sayılı yazı cevabına göre; yargılaması devam eden dava konusu sigorta poliçesinde T.C.Başkabakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın sigortalı olarak yer alması nedeniyle müzekkere muvahacesinde; idarece iş bu davaya muvafakat edildiğine ilişkin başkanlık onurunun yazı ekinde gönderildiği ve —- Tic. A.Ş&—Yapı Tic. A.Ş İş Ortaklığı tarafından — Sigorta A.Ş’ye karşı İstanbul Anadolu —.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin— esas sayılı dosyası üzerinden açılan davaya ilişkin muvafakat verildiğinin bildirildiği; görülmüştür.
Rize Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 23/01/2017 tarih ve — değişik iş sayılı yazısı ekinde gönderilen tespit dosyasının incelenmesinde; tespit isteyenin—Ortak Girişimi karşı tarafın — Sigorta A.Ş olduğu; 22/10/2015 tarihli talep dilekçesi üzerine 17/11/2015 tarihli karar uyarınca mahallinde 16/12/2015 tarihinde bilirkişiler marifetiyle tespitin yapıldığı; bilirkişiler —, —, Doç. Dr. —, Doç. Dr. — ve Doç. Dr. — tarafından müştereken düzenlenen 04/02/2016 tarihli bilirkişi raporunun dosyaya sunulmuş olduğu; binada meydana gelen yapısal hasarların incelendiğini; haziran-temmuz 2015 tarihleri arasında meydana gelen yağışlar sonucu gelişen taşkın olayları yapı zemininde farklı yer değiştirmelerine neden olduğunu; bu sebeple, taşınmazda yapısal hasarların geliştiğini; dava konusu R2/7 nolu bloğun 2 bodrum + zemin + 12 kat şeklinde planlandığını; inşaat işlemi tamamlanmasına takiben binanın güney kesiminin zemin kat seviyesine kadar (5-6 metre) doldurulması ve kuzey kesiminin ise mevcut durumunda bırakılmasının düşünüldüğünü; bu uygulama sonucunda bina temel seviyesinin tamamı kazı taban kotunda kalmayacak ve güney kesimi 5-6 metrelik dolgu ile destekleneceği; bu durumun, binanın inşaatının ve dolgu işlemlerinin tamamlanmasından sonra gelişebilecek taşkın olaylarına karşı bina temelinde meydana gelebilecek kayma olaylarının önüne geçilebilmesine olanak sağlayabilecek nitelikte olduğunu; ancak, aşırı yağışlar ve onunla ilişkili olarak gelişen sel olayı inşaat ve dolgu olayı tamamlanmadan gelişmiş ve bina temeline zarar verdiğini; kaymanın oluşumundaki en büyük sebebin; dolgu işleminin bina tamamlanmasından sonra yapılması planlandığından, bina temelinin aşırı yağışların geliştiği dönemde yüzeyde olmasından kaynaklandığı, R2/7 nolu bloğun 90 cm kuzeye,70 cm batıya doğru hareket ettiği ve 35-40 cm kadar düşey eksenden kuzey-batı yönünde eğildiği, R2/7 nolu bloğun 2.bodrum-zemin ve 7 normal kat olmak üzere toplam 10 katının kaba inşaatının tamamlandığı, R2/7 nolu bloğun kat alanının 654 m² ve tamamlanan kısmına ait toplam kat alanlarının 6540 m² olduğu, R2/7 nolu bloğun tünel kalıp kullanarak beton arme olarak inşa edilmekte olduğunu; R2/7 nolu bloğun sınıf ve grubunun IV. sınıf A grubu olduğu; R2/7 nolu bloğun tamamlanan kısımların 2015 yılı fiyatları ile imalat eksiği düşüldükten sonra KDV dahil değerinin 2.315.160,00 TL olduğu; yönünde görüş bildirildiği; incelenen bilirkişi raporundan anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişiler Yrd. Doç. Dr. —, —, Yrd. Doç. Dr. — ve — tarafından müştereken düzenlenen rapora göre; hasar sonrası hazırlanan — Hiz.Ltd.Şti’nin düzenlemiş olduğu 14/11/2015 tarih ve — sayılı hasar ekspertiz raporuna göre; projede herhangi bir hesap veya imalat hatasının bulunmadığını; ayrıca, yeniden hesaplama veya güçlendirme yapılmasına gerek olmadığı; hadise sonrasında hazırlanan inceleme raporunda belirtildiğini; İTÜ Deprem Mühendisi ve Afet Yönetimi Enst. tarafından Prof. Dr. — (geoteknik) ve Prof. Dr. — tarafından hazırlanan 03/08/2015 tarihli raporda; etüt raporları doğru uygulanmış olmakla beraber inşaat faaliyetlerinde etüt raporlarında belirtilen hususlara uyulmadığı yönünde görüş bildirildiğini; bu kapsamda, davacı şirketin tedbirli-tedbirsiz olduğu yönünde dava özelinde incelenmesi inşaat çalışmalarının zemin etüt çalışmalarına uygun yapılıp yapılmadığının tespiti kapsamında yapılan incelemede dava konusu R2/7 taşınmaz bloğun ve çevresi hakkında yapılan teknik çalışmalar dosyada; dava konusu inşaat başlamadan önce zemin etüt raporu ve sonuçları hakkında bilgi sahibi olmak üzere teknik rapor alındığı süreçte uzman desteği ile ilerlendiğinin görüldüğünü; inşaat (bütün riskler sigorta genel şartlarının A.4.maddesinde “plan, proje ve hesap hatasından ortaya çıkan zarar ziyanın) teminat dışı bırakıldığını; her bir hasar için 5.000,00 USD muafiyet öngörüldüğünü; davalı … şirketinin poliçe kapsamında ön şartlara konu önlemlerin alınmadığı yönündeki savunmasının değerlendirilmesi sonucunda — Turizm İnş. Şti tarafından hazırlanan rapora göre; alanın kil yoğunluklu birimden oluştuğu, kil temellerin ana birim olan Marn-kil taşı-kireç taşı birimine oturtulması gerektiğini, farklı kota inmek icabet edeceğinden yapı temelinde farklı oturumlara karşı gerekli önlemlerin alınması gerektiğinin önerildiği; bir diğer öneride temellerin radye jeneral sistem olmak koşuluyla ana kaya niteliğindeki sedimanter kökenli birimler üzerine oturacağından oturma ve şişme riski olmayacağının ifade edildiğini; alanda iki dere yatağı geçtiğini; yağışın yoğun olduğu dönemlerde su tehditlerine karşı duyarlı olunup gerekli drenaj eğiminin oluşturulması, su taşkını riskine karşı DSİ’den kod belirlenmesinde görüş alınmasının tasfiye edildiğini; Geoset raporu, sf. 120’de zeminin göstereceği reaksiyona karşı gerekli önlemlerden kasıtı; lüzumu halinde kullanılmak üzere tahkimat- betonu hazır bulundurulmasının vurgulandığı; bu öneriye göre firmanın, tedbire yönelik işlemleri incelendiğinde firmanın alt kodlara doğru kaymanın durması için temele beton attığı ve/veya kazık kullandığı ifadesinin görüldüğü; hazırlanan raporların incelenmesinde; “alandaki blokla için radyetemel öngörüldüğü; ancak, derin şevli alanlarda kayma olması durumunda, kazıklarla desteklenmesi” yönünde öneride bulunduğu; bunları R2/7 üzerinde olmayıp tedbiren genel bir öneri olarak nitelendirildiğinin görüldüğünü; zemin kaymasının lokal bir kayma olduğu; etraftaki diğer bloklarda benzeri veya farklı bir hasara rastlanmadığı; tüm rapor sonuçlarında sabit olduğu; dolayısıyla arazi üzerinde genel veya lokal tedbirsizlik durumuna ilişkin bir durumun heyetçe gözlemlenmemiş olduğunu; bu beklenmedik duruma göre; binada meydana gelen yapısal hasarlan incelendiğini; inşaa edilen yapı temelinin taşıma gücü kaybında ve/ veya konsolidasyon oturmasından gelişebilecek problemlerin önüne geçecek şekilde projelendirildiğini; ODTÜ öğretim üyeleri danışmanlığı ve kontrolü çerçevesinde verilen önerilere uygun şekilde yürütüldüğünü; bu öneri ve uygulamalara rağmen haziran-temmuz 2015 tarihlerinde meydana gelen aşırı yağışlar sonrasında meydana gelen yüzey sularındaki debi oranının artması nedeniyle arazinin eğimi yapısına koşut olarak zemindeki litolojik yapı gereği kil, silt, kumtaşı ardalanmasından oluşan gerilimi düşük “marn” lı yapının aşırı yağışı alt kota geçirmemiş, aşırı yağış sonucu metrekare başına düşen yağış miktarını zeminde apsörbe edememiş ve yağmur suyu yer altına sızamamış ve yüzeysel akışa geçtiğini; bu akışın, temele doğru olduğunu ve dava konusu R2/7 bina çevresinde mıcır dolgulu dremflex direnaj sistemleri bulunmamasına rağmen artan yüzey suları akışa devam ederek temel alanına kadar indiği; geçirimsiz tanımlanan zeminin tampon görevi gördüğünü; bina temeli ile geçirimsiz kaya kütleleri arasına sızan su, itme etkisi ile bina temelinde oturma, yana yatma ve ötelenmeyi gerçekleştirdiğini; blokun hareketlerinin de, 90 cm kuzeye 70 cm batıya hareket ettiğini 35-40 cm düşey eksenden kuzey-batı yönünde eğildiğini; yağış miktarına bağlı kaymanın ne yönde olacağı kestirilemeyeceğinden alınan önlemlerin hangi yönde ve ne miktarda olmasına ilişkin parametrelere rastlanılmadığını; R2/7 blokta meydana gelen hareketin inşaat sırasında temel kazılara henüz açıkken oluştuğu gözönüne alındığında bu koşullarda etkili bir direnaj sisteminin yapılabilmesi çalışılan bir şantiyede böyle bir sistemin muhafaza edilebilmesinin son derece zor olduğunu; böyle bir uygulama yapılsa dahi “ağır yağış koşullarında suyun açık temel kazı yüzeylerinden doğrudan zemine sızmasının” olabileceğini; inşaat sahasına aşırı yağmur suyu girişinin olduğunu; bu yağış yükünün zemini ağırlaştırdığını ve daha önce kaya olarak tanımlanan seviyelerin toprak yapısından ötürü hızla killeştiğini; bu durumda, sahada daha sonra tespit edilen heyelan hareketin de aşırı yağış sonucu tetiklenmiş olduğunun anlaşıldığını; davacı şirketlerin, R2/7 taşınmazda zemin etüt raporlarına, önerilere uygun teknik hususlara uygun davrandığı keşfen inceleme yapılan raporlardan tespit edildiğini; bu durumda —Tic. İnş. Ltd. Şti —- A.Ş ve —İnş. San. Ltd. Şti firmaları, dava dışı/iş sahibi —‘nin isteği doğrultusunda zemin etütleri ve gerekli proje ile malzemeler ile birlikte uygulamaya başladığını; anılan firmaların inşaat kontrolü doğrultusunda hareket etmek zorunda olması nedeniyle sigorta şirketi olan —Sigorta A.Ş.’nin belirttiği teknik koşullara uyulduğu ve gerekli emniyet tedbirleri alındığı; doğal afetin etkisi ile öngörülmeyecek bir boyutta önceden bilinemeyeceği kanaatiyle teknik olarak poliçenin iptal edilmesini gerektirecek bir husus olmadığı; yönünde görüş bildirildiği; incelenen bilirkişi raporundan anlaşılmıştır.
İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmaları ile bilirkişi raporu içeriğine göre;
Davacıların, İstanbul —Noterliği’nin 19/01/2015 tarih— yevmiye nolu noter tasdiki ile onaylanmış iş ortaklığı ana sözleşmesi ile — Mahallesi kentsel dönüşüm projesi için — Ortak Girişim ünvanlı bir ortaklık kurdukları; davalı … şirketinin, — sigorta ettireni, T.C Başbakanlık Toplu Konut İdaresi’nin sigortalı olduğu; –Mahallesi kentsel dönüşüm projesine ait 27/01/2015-07/11/2016 vadeli — nolu İnşaat Tüm Riskler (All Risks) poliçesi ile 27/01/2015 tarihinden başlamak üzere sigorta güvencesi verildiği; 12/07/2015 tarihinde Rize Hamamdere bölgesinde meydana gelen yağış sebebiyle davacıların ortağı olduğu Ortak Girişimin yüklenimindeki yapının büyük kısmı/ tamamlanan R2/7 blok ve çevresinde kayma ve deformasyonlar oluştuğu; davacıların oluşturduğu Ortak Girişim tarafından riziko adresinde meydana gelen hasarın davalı … şirketine 14/07/2015 tarihinde ihbar/bildirildiği; davalı … şirketi tarafından bu ihbara müteakip eksper gönderildiği; ardından uzman bir teknik ekibi tarafından inceleme yapıldığı ve davalı … şirketince bilahare taraflar arasındaki sigorta poliçesinin 01/09/2015 tarihinde feshedildiği ve hasarın tazmininin reddedildiği; hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; bölgede meydana gelen yağış nedeniyle davacıların oluşturduğu Ortak Girişim yüklenimindeki sigortalı büyük kısmı tamamlanan R2/7 ve çevresindeki kayma ve deformasyonlar nedeni ile oluşan hasarın davalı … şirketince poliçe özel ve genel şartları ile teminat limiti kapsamında oluşan zararların tazmin yükümlülüğünün doğup doğmadığı; doğmuş ise tazmin etmesi gereken tazminat miktarlarının saptanması noktalarında toplanmaktadır.
Kural olarak; malûm olduğu üzere; illiyet bağı, bir sonuç ile muhtelif olay veya olaylar arasında kurulan “sebep-sonuç” ilişkisini ifade eder ve zararlı bir sonuca kimin katlanacağını tayin edecek kriterler dikkate alınarak kurulup kurulmadığına göre; basit illiyet ve hukukî illiyet olmak üzere ikiye ayrılır. Basit illiyet bağı kurulurken; zararlı bir sonuca kimin katlanacağı meselesi dikkate alınmaz. Basit illiyet de, mantıkî (veya felsefi) illiyet ve tabii illiyet olmak üzere ikiye ayrılır. Mantıki illiyet; bir sonucun çoğu zaman tek bir olaydan neşet etmeyeceğini; bir sonucun gerçekleşmesinde birden ziyade olayın müessir olacağına işaret eder. Tabiî illiyet ise; bir sonucun gerçekleşmesinde müessir olan her olayı, ağırlığı ve etkisi ne olursa olsun, sonucun sebebi sayar. Zararlı bir sonuca kimin katlanması gerektiği meselesinin çözümü amacıyla belli kriterler dairesinde illiyet bağının kurulmaya çalışıldığı ahvalde; kurulan illiyet bağı, artık hukukî illiyettir. Hukukî illiyet bağının kurulmasına ilişkin iki teoriden birincisi olan şart teorisi, gerçekleşmedikleri takdirde zararlı sonucun ortaya çıkmayacağı olayları, o zararlı sonucun zorunlu şartı (—) olarak kabul eder. Şart teorisi, en basit şeklinde, zararlı sonucun gerçekleşmesinde rol oynayan birden ziyade olaydan her birini, gerçekleşen zararlı sonucun zorunlu şartı sayar. Ancak, «—» taraftarları, zararlı sonuca kimin katlanacağı belirlenirken, zararlı sonucun gerçekleşmesini önleyen negatif şartlar ile gerçekleşmesini sağlayacak pozitif şartlar arasındaki dengenin kimin tarafından bozulduğuna bakılması gerektiğini belirtmişlerdir. Zaman esasını benimseyen son şart (—) teorisi taraftarları ise; zararlı sonucunun gerçekleşmesinde rol oynayan birden ziyade olaydan sonuncusunun gerçek sebep sayılmasını önermişlerdir. Buna karşılık, etkin şart (—) teorisi taraftarları, zararlı sonucun gerçekleşmesinde rol oynayan olaylardan en etkili olanın zorunlu şart sayılması gerektiğini belirtmişlerdir. Şart teorisini yöneltilen eleştiriler; uygun illiyet teorisinin ortaya atılmasını mucip olmuştur. Olayların normal seyrine ve genel hayat tecrübelerine göre, zararlı bir sonucu gerçekleştirmeye elverişli görülmeyen olaylar ile zararlı sonuç arasında bir illiyet bağı kurulması yolunu kapatan bu teorinin; günümüz sorumluluk hukukunda daha ziyade kabul gördüğünü söylemek mümkündür; derdest davada olduğu gibi, zararlı sonuçla ilişkilendirilen sebeplerin birden ziyade olması da kabildir. Sebeplerin içtimai olarak tesmiye olunan bu durumu intaç eden ilk ihtimal, her biri müstakilen zararlı sonucu gerçekleştiremeyecek sebeplerin birleşerek zararlı sonucu ortaya çıkarmasıdır (Ortak Nedensellik). Buna karşılık; birden fazla sebebin her biri zararlı sonucu gerçekleştirebilecek mahiyette ise yarışan nedensellikten bahsedilir. Ancak, birden fazla sebepten hangisinin zararlı sonuca neden olduğunun belirlenemediği ahvalde; bir vahdet manzarası (Birlik Görüntüsü) yoksa, zararlı sonuç hiçbir sebebe izafe edilmez. Bazen de sebeplerden birisi; zararlı sonuca neden olabilecek diğer sebeplerin görmezlikten gelinmesine neden olur (Önüne Geçilen Nedensellik). Bu taktirde, asıl neden olan sebep; diğer sebeplerin (Gizli/Saklı Sebepler) önüne geçer ve gizli sebepler ortaya çıkmasaydı dahi zaten zararlı sonuç ortaya çıkacaktı denilir. Diğer sebepler; bazen de illiyet bağını ortadan kaldıran sebep olarak mütalâa edilir; İnşaat Sigortası Genel Şartlarının A4 maddesinin (h) bendi ile plan, proje veya hesap hatasından dolayı sigortalı mallarda meydana gelecek fiziksel zîya ve hasarlar sigorta teminatı kapsamın dışında bırakılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişilerden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre; sigorta poliçesinde, davacıların sigorta ettiren, sigortalının ise Toki olarak gösterildiği; yapılan sigorta başkası hesabına sigortada tam 3.şahıs lehine sigorta bulunduğu; sigorta ettiren poliçe elindeyse sigortalının ayrıca muvafakatine gerek olmaksızın tazminat talep edebileceği; sigorta poliçesi elinde değilse sigortalının, sigortaya muvafakati ile sigorta ettirene ödeme yapılabileceği; sigortalının sadece kendi lehine sigorta yapılmasına muvafakat etmesinin yeterli olduğu; ayrıca, tazminatın ödenmesinde ödemeye de muvafakat etmesinin şart olmadığı; haziran-temmuz 2015 tarihlerinde meydana gelen aşırı yağışlar sonrasında meydana gelen yüzey sularındaki debi oranının artması nedeniyle arazinin eğimli yapısına koşut olarak zemindeki litolojik yapı gereği kil, silt, kumtaşı ardalanmasından oluşan gerilimi düşük “—“lı yapının aşırı yağışı alt kota geçirmemiş, aşırı yağış sonucu metrekare başına düşen yağış miktarını zeminde apsorbe edememiş ve yağmur suyu yer altına sızamamış ve yüzeysel akışa geçtiği; bu akışın, temele doğru olduğunu ve dava konusu R2/7 bina çevresinde mıcır dolgulu dremflex direnaj sistemleri bulunmamasına rağmen artan yüzey suları akışa devam ederek temel alanına kadar indiği; geçirimsiz tanımlanan zeminin tampon görevi gördüğü; bina temeli ile geçirimsiz kaya kütleleri arasına sızan su, itme etkisi ile bina temelinde oturma, yana yatma ve ötelenmeyi gerçekleştirdiği; blokun hareketlerinin de, 90 cm kuzeye 70 cm batıya hareket ettiği 35-40 cm düşey eksenden kuzey-batı yönünde eğildiği; R2/7 blokta meydana gelen hareketin inşaat sırasında, temel kazıları henüz açıkken oluştuğu; inşaat sahasına aşırı yağmur suyu girişinin bulunduğu; bu yağış yükünün zemini ağırlaştırdığı ve daha önce kaya olarak tanımlanan seviyelerin toprak yapısından ötürü hızla killeştiği; bu durumda, sahada daha sonra tespit edilen heyelan hareketin de aşırı yağış sonucu tetiklenmiş olduğunun anlaşıldığı; davacı şirketlerin, dava dışı/iş sahibi Toki’nin isteği doğrultusunda zemin etütleri ve gerekli proje ile malzemeler ile birlikte uygulamaya başladığı; dava dışı firmaların inşaat kontrolü doğrultusunda hareket ettiği; ancak, gelişen inşaat teknolojisi ve inşaat sektöründe yükselen standartlar ile kamu idaresine toplu konut inşa eden işin uzmanı meslek adamı/tacirin üstlendiği işleri fen ve sanat kurallarına uygun şekilde özenle yerine getirmekle yükümlü bulunduğu; dosyadaki tespit dosyasında düzenlenen bilirkişi kurulu ve bilirkişi kurulu ile ekspertiz raporlarında; dava konusu bina hasarının, plan, proje ve hesap hatasından kaynaklanmadığı; inşaat projesinin hazırlanması ve “uygulanması sırasında” yasal düzenleme ve şartnamelere, geçerli inşaat kurallarına ve inşaat sektöründe genel kabul görmüş inşaat bilim-tekniği kurallarına uyma yükümlüğünün bulunduğu; bu kurallara uyulmadığı takdirde meydana gelen hasar ve kayıpların teminat dışında kalacağı da dikkate alındığında-inşaat sigortası bakımından sigorta ettirene sözleşme ile dolaylı olarak yüklenmiş bir yan yükümlülük olduğu [Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09/12/2014 tarih ve 2014/354 E. 2014/19354 K. sayılı kararı]; işinin uzmanı ve tacir olan davacı/ yüklenicilerin/ adi ortaklığın eser sözlemesi kapsamındaki işi ifa ederken inşaat sahasına aşırı yağmur suyu girişini engellenmediği/bu hususta gerekli tedbirlerin işin niteliğine ve tekniğine uygun olarak özenle almadığı; yağış yükünün zemini ağırlaştırdığı ve daha önce kaya olarak tanımlanan seviyelerin “bilinen toprak yapısı”ndan ötürü hızla killeşmesini engelleyecek önlemlerin alınmasında yeterli özenin göstermemiş olması nedeniyle davacının asli kusurlu bulunduğu; davacı/yüklenicilerin, TBK.m.472/3 maddesine göre işin ifası sırasında yöre için öngörülebilir tehlikeyi/rizikoları ortadan kaldıracak önlemleri/tedbirleri aşama aşama alarak [ve gerekirse durumu dava dışı iş sahibi Toki’ye bildirmek suretiyle] gerekli çözümleri üretmeksizin işe devam etmemesinde asli kusurlu bulunduğu [Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 20/07/2009 tarih ve 2008/5738 E. 2000/4457 K. Sayılı kararı]; bu noktada, teknik bilirkişilerin, hasarın oluşumu noktasında; davacıların kusurlu bulunmadığına yönelik görüşleri mahkememizce kabul görmemiş olup; [bu noktada, aşırı yağışın, mücbir olarak mütalaa edilip edilmeceği ön sorunun; mücbir sebebin, nisbi bir kavram olduğu; zira umulmadık halin daha çok yoğunluk gösteren bir hali olan mücbir sebebin, önceden öngörülmeyen, sorumlu kişinin işletmesi veya faaliyeti dışında kalan ve karşı konulamayacak bir şiddette kendini gösteren olağanüstü bir olay olarak tanımlandığı; bu durumda, mücbir sebep teşkil eden olayın sonuçlarının asla önlenemeyeceği; diğer bir ifade ile bütün tedbirlere, sahip olunan her türlü imkan ve araçlara rağmen eğer bir olayın sonuçlarının önlenmesi mümkün değil ise, o olayın bir mücbir sebep teşkil edeceği; burada mutlak veya objektif bir karşı konulmazlık (kaçınılmazlık) söz konusu olduğu; kaçınılmazlığın mutlaklığından amaç teknik ve bilimin o andaki verilerine göre mevcut her türlü tedbir alınsa, her türlü özen gösterilse bile ihlali veya dolayısıyla zararlı sonucun hiç kimse tarafından önlenememesi olduğu; bu kapsamda, dava konusu hasarın mücbir sebepten doğmadığı] bölgenin her mevsim aşırı yağışlı bulunması karşısında ve teknik değerlendirmeler kapsamında “kusura” yönelik değerlendirmenin mahkememizin yetkisi kapsamında kaldığı kabul edilerek; yukarıda açıklanan saptamalar ve hukuki değerlendirmelere göre söz konusu kuralların ihlali ile gerçekleşen hasarda davacıların asli kusurlu kabul edildiği; inşaat Sigortası Genel Şartlarının A.4 maddesinin (ı) bendi ile kusurlu işçilik/imalat hatasından dolayı sigortalı mallarda/binada meydana gelecek fiziksel ziya ve hasarlar sigorta teminatı dışında bırakıldığı dikkate alındığında; dava konusu R2/7 blokta oluşan hasarın tazmini ile buna bağlı oluştuğu iddia olunan zarar tazmini taleplerinin dava dışı iş sahibi Toki tarafından inşaatın durdurulduğu; inşaat için yeni projelendirme yapılmadığı; bu noktadan sonra, davalı … şirketi yönünden sigortaya konu riskin üstlenilmeyecek şekilde ağırlaşmış bulunduğu; bu nedenlerle, davalı … şirketinin sigorta sözleşmesini feshetmekte ve buna bağlı olarak da poliçeyi iptal etmekte haklı bulunduğu; bu nedenlerle, davacıların zararlarının tazminine yönelik taleplerinin sigorta poliçesi teminat kapsamı dışında kaldığı görülmekle; davalı … şirketince; taraflar arasında düzenlenen İnşaat Tüm Riskler (All Risks) Sigorta Poliçesi’ni iptali nedeniyle; sigorta sözleşmesinin feshi ve poliçenin iptali sebebiyle TTK.1419.maddesine göre; sigorta sözleşmesi sona erdiği takdirde kanunda aksi öngörülmemişse, işlemeyen günlere ait ödenmiş sigorta primlerinin sigortalıya iadesinin gerektiği; inşaat sigortası genel şartları ile fesih ihbarının postaya veya notere verildiği tarihten itibaren (15) gün sonra hüküm ifade edeceği; işlemeyen sigorta müddetine ait prim gün esasına göre iade olunacağının düzenlendiği; bu kapsamda, sigorta poliçesinin (1015) gün için düzenlendiği; işleyen gün sayısının (234) gün olduğu; bu durumda, davalı … şirketinin hak ettiği prim tutarının 19.136,49 TL olduğu; davacılar tarafından ödenen 83.006,58 TL prim tutarından 19.136,49 TL’nin indirilmesi durumunda 63.870,09 TL iadesi gereken prim tutarının bulunduğu ve bu tutarın karşılıksız kaldığı; davalı … şirketinin karşılıksız kalan tutarı davacılara iade yükümlülüğünün bulunduğu; bu nedenlerle, davacılar tarafından davalı aleyhine açılan işbu davanın sübut bulduğundan kısmen kabulü ile 68.870,09 TL (iade prim tutarı)’nin 18/09/2015 tarihinden itibaren [tarafların tacir olduğu ve sigorta sözleşmesinin ticari niteliği dikkate alınarak] avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine; karar vermek gerekmiş olmakla; aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

K A R A R:Yukarıda açıklanan gerekçeler ile;
1-Davanın kısmen kabulü ile,
68.870,09 TL (iade prim tutarı)’nin 18/09/2015 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Fazlaya ilişkin istemlerin reddine,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 4.704,52 TL harçtan peşin alınan 83.240,77 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 78.536,25 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacılara iadesine,
3-Davacılar davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden 7.925,71 TL nisbi vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
4-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davanın reddedilen miktarı üzerinden hesaplanan 97.005,42 TL nisbi vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacılar tarafından yatırılan 29,20 TL başvurma harcı ve 4.704,52 TL peşin harç toplamı: 4.733,72 TL ile aşağıda dökümü yazılı yargılama giderinden davanın red 0,99 ve kabul 0,01 oranına göre hesaplanan 125,04 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yazılı yargılama giderinden davanın red 0,99 ve kabul 0,01 oranına göre hesaplanan 19,80 TL ‘sinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair taraf vekillerinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/03/2018