Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1128 E. 2019/888 K. 02.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2015/1128 Esas
KARAR NO : 2019/888

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 14/07/2005
KARAR TARİHİ : 02/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilince verilen dava dilekçesinde; davacı vekili dilekçesinde özetle; davalının müvekkilinden 200.000,00TL ve 400.000,00TL olmak üzere toplam 600.000,00TL tutarında borç aldığını, karşılığında Kadıköy —. Noterliğince düzenlenmiş 22/12/2004 tarih ve —— yevmiye numaralı 200.000,00TL’lik ve Kadıköy —-. Noterliğince düzenlenmiş — yevmiye numaralı 400.000,00TL’lik temliknameleri verdiğini, bu temliknamelerle davalının —- — kendi adına tahakkuk etmiş veya edecek borcu miktarındaki alacaklarını gayri kabili rücu olarak müvekkiline devir ve temlik ettiğini, ancak temliklerin ödenmesinin davalı tarafından engellendiğini, müvekkilinin de alacağı için Kadıköy —. İcra Müdürlüğünün 2004/7952 Esas sayılı dosyası ile icra takibine giriştiğini, borçlunun kötü niyetle temliklerin sahte olduğu iddiasıyla —- Başsavcılığına suç duyurusunda bulunarak icra takip dosyasında da borca itiraz ederek takibi durdurduğunu, borçlunun itiraz sebeplerinin haksız, kötü niyetli ve yersiz olduğunu, en az %40 icra inkar tazminatına hükmedilerek, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilince verilen davaya cevap dilekçesinde; davacının sözünü ettiği temliki ne sebeple aldığını açıklaması gerektiğini, müvekkili şirketin finans bölümü çalışanlarından—— başkanlığı İstanbul—- alacaklarını sahte noter temliknameleriyle 3. kişilere temlik ettiğini, şirket yetkilisi olmadığı halde kendi imzası ile sahte bonalar tanzim ettiğini, hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, davacının da sahte olarak tanzim edilen temlikleri temellük ettiğini, müvekkili şirketin davacıdan hiç bir mal hizmet ve borç para almadığını, davacının belirttiği şekilde bir borcun bulunmadığını, davacının alacağına dayanak aldığı temlikinde sahte olduğunu, Beyoğlu —-. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/08/2004 tarih ve 2004/62 D.İş sayılı kararı ile tayin edilen Adli Tıp Uzmanı tarafından düzenlenen raporla da sabit olduğunu, gerçek bir alacağın bulunması halinde davacının bu alacağını ispat ederek her zaman alacağını tahsil etmesi mümkün iken davacının sadece temliklere dayanarak alacak talep etmesininde gerçek alacağının olmadığını gösterdiğini, davacının talep ettiği alacağında olduğu gibi, icra takibinde de haksız olduğunu ve faiz de talep edemeyeceğini, mukabil dava açma hakları saklı kalmak kaydıyla sahte temliklere dayanılarak açılan davanın reddi ile %40 inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilince verilen cevaba cevap dilekçesinde özetle; ilk itirazlarının yersiz ve mesnetsiz olduğunu, davacının borç para verdiğini, davalı şirketin planlı hareket ederek aldığı borç para karşılığında temliknameler verdiğini, borç paranın davalı şirketin isteği ile elden verildiğini, davalı şirketin kötüniyetli olduğunu, basiretli bir tacir gibi davranmadığını, iddiade edilen temliknamelerdeki imzaların bilerek sahte artırıldığını, davalı şirketin temliklerden haberinin olmamasının hayatın olağan akışına ters olduğunu, 54 adet temliknamenin 10 tanesinin sahte olması iddia edilmiş ise de bilahare bunlar ödendiğini, temliknamelerin sahte olduğunun kesin bir şekilde tespit edilmesi halinde davacı, davalı şirketin çalıştırdığı şahsın haksız fiilinden dolayı zarara uğrayacağından davacının zararından BK.55’e göre davalı şirketin sorumlu olduğunu, dava ile cevaba cevap dilekçesinde ayrıntıları yazılı açıklamalar kapsamında, davalı tarafın yersiz ve mesnetsiz itiraz ve cevaplarının reddi ile davanın kabulüne karar verilmesini; talep etmiştir.
Davalı vekilince verilen ikinci cevap dilekçesinde; davacı taraf, davalı şirkete hiçbir mal, hizmet ve para vermediği halde şirketin eski çalışanı —– birlikte hareketle sahte olarak tanzim edilen temlikleri temellük ettiğini, davacının hiç tanımadığı insanlara herhangi bir kâr amacı gütmeksizin hiçbir anlaşma sözleşme yapmadan elden borç para verme iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı bu sebepleherhangi bir para hareketini kanıtlayamadığını, ikinci cevap ve cevap dilekçesindeki ayrıntılı açıklamalar kapsamında haksız ve kötüniyetli açılan davanın reddine karar verilmesini; talep etmiştir.
Yargılamaya önce Kadıköy ——.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin— esas üzerinden başlanmış, sonra İstanbul Anadolu —.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —- karar sayılı dosya üzerinde yütürülmüş; 18/06/2013 tarihli kararda, “tüm dosya kapsamı beraberce değerlendirildiğinde, davada davalı şirketi bağlayıcı bir temlikten söze edilemeyeceği davacının ödünç ilişkisinin varlığını ve temlikin geçerliliğine yasal delillerle her türlü şüpheden uzak biçimde ispat edemediği anlaşılmakla kanıtlanamayan ve yasal koşulları oluşmayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile kanıtlanmayan davanın reddine dair karar verilmiştir.
Anılan kararın temyizen incelenmesi üzerine Yargıtay —.Hukuk Dairesi’nin –karar sayılı ilamı ile “dosya içeriğinden, şirket eski muhasebe müdürü —- emir ve direktifleri doğrultusunda davalı şirket adına ve şirket kaşesi kullanılarak—- imzasını taklit etmek suretiyle noterden temliknameler düzenlemesi nedeniyle her ikisi hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı açılan ceza davalarının bulunduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, söz konusu ceza dosyaları ile bu dosyalara ilişkin Yargıtay ilamlarının incelenmesi ve dava konusu temlikler ile ilişkisinin araştırılması gerekir. Olası bir mahkumiyet kararının 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 53’üncü (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74’üncü) maddesi uyarınca hukuk hâkimini bağlayacağı düşünülerek, ceza davalarının sonuçlarının gerektiğinde HMK’nun 165’inci maddesi uyarınca bekletici mesele yapılması da mümkün olabilir. Dolayısıyla, mahkemece bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” görüşü ile mahkememiz yukarıda anılan kararının bozulmasına karar verilmiş, bozma üzerine yargılamaya mahkememizn işbu esası üzerinden devam olunmuştur.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce davaya dayanak takip dosyası celp edilmiş, davacı tarafından davalı şirket aleyhine “para borcundan dolayı” açıklamasıyla 600.000.000.000 TL asıl alacak ve işlemiş faizin tahsili istemiyle ilamsız takip başlatıldığı, süresi içinde itiraz edilmesi ile itirazın iptali talepli işbu davanın açıldığı belirlenmiştir.
Davacı vekilince dava dilekçesinde de alacağının kaynağı olarak, davalı şirketin davacıdan borç aldığı, karşılığında toplamda 600 milyar TL bedelli 2 adet temliknamenin kendisine verildiği, temliklerin ödenmesini borçlu şirketin engellediği gösterilmiş, replik dilekçesinde ise davacının, davalı şirketle kendi ticari alanıyla ilgili daha fazla ticari iş yapma düşüncesiyle finansal zorluklar yaşayan ve bankalardan kredi alamayan davalı şirkete zor gününde yardımcı olmak istediğinden ve borç talebi davalı şirketten geldiğinden bahisle borç para verdiği, davalı şirketin isteiği ile, borç paranın elden verildiği beyan edilmiştir.
İşbu dosya kapsamında ispat yükü davacı üzerinde olup, takip dayanağı 600 milyar (eski parayla) TL’nin davalıya borç olarak verildiğini ispatla mükelleftir. Mahkememizce davalı şirket kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmış, raporlar alınmış; 05/06/2008 tarihli raporda taraflar arasında ticari bir ilişkinin olmadığı, 600.000.000.000 TL tutarlı temlik bedeli veya borç para alma kaydının da bulunmadığının tespit edildiği, yine 24/09/2012 tarihli heyet raporu ile de davalı defterinde temlik konusu alacağa rastlanmadığının, temlik karşılığı davalı şirkete ödenmiş para veya ödemeye ilişkin bir kaydın bulunmadığı, taraflar arasında mal/ hizmet ilişkisinin bulunmadığı, para hareketine rastlanmadığının tespit edildiği görülmüştür.
Mahkememizce 18/06/2013 tarihli, davanın reddine dair kararın Yargıtay’ın—– Hukuk Dairesi’nin 2014/9567 esas sayılı bozma ilamı ile bozulması üzerine bozma ilamında anılan ceza yargılamasının beklenmesine karar verilmiştir.
Bu kapsamda ceza yargılamasının safahatine bakıldığında, davamıza da konu olan 22/12/2003 tarihli ve 24/12/2003 tarihli toplamda 600 milyar TL bedelli iki adet temlikname nedeniyle, dosyamız davacısı …’un sanık olarak yargılandığı, —- katılan olduğu Kadıköy —.Asliye Ceza Mahkemesi’nin — esas sayılı dosyasının Kadıköy —Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/126 esas sayılı dosyası ile birleştirildiği ve davacı …’un da arasında bulunduğu sanıklar yönünden delil yetersizliğinden beraatlerine dair karar verildiği görülmüştür. Anılan kararın temyizi üstüne önce Yargıtay —.Ceza Dairesi’nin — esas —- karar sayılı bozma ile kararın bozulmasına karar verildiği, sonrasında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazı üzerine dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na intikal ettiği ve anılan dairenin kararının kaldırılması üzerine Kadıköy ——.Ağır Ceza Mahkemesi’nin —–esas sayılı dosyası hakkında en son Yargıtay’ın —-.Ceza Dairesi’nin ——– karar sayılı ilamı ile bir kısım davaların onanmasına, bazılarının düşürülmesine, bir kısmının ise bozulmasına dair karar verildiği, bozma üzerine anılan ceza yargılamasına İstanbul Anadolu —.Ağır Ceza Mahkemesi’nin— esas sayılı dosyası üzerinden devam olunduğu, dosya hakkında karar verilmiş olduğu, hali hazırda kararın Yargıtay incelemesinde olduğu görülmüştür.
Davamıza konu temliknameler yönünden anılan son bozma kararı olan Yargıtay —.Ceza Daire’sinin — esas — karar sayılı bozma ilamının tetkikinde, birleşen Kadıköy ——–.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2005/744 esas sayılı dosyası yönünden diğerlerinin yanı sıra sanık … hakkında verilen beraat kararının, suç tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar, dava zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle bozulmasına, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği belirtilerek CMUK.’nun 322. maddesi gereğince ögörülen yetkiye dayanarak karar verilmesinin mümkün olduğuna binaen, davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine dair karar verildiği görülmüştür.
Mahkememizin önceki kararının, anılan ceza yargılamasının gerektiğinde beklenmesi ve temliknamelere ilişkin araştırma yapılması yönünden bozulması nedeniyle anılan ceza yargılamasının beklenmesine dair karar verilmiş ise de; yargılamamız sırasında Yargıtay —-.Ceza Dairesini’nin —- karar sayılı ilamı ile, davamıza da konu temliknamelere ilişkin isnatlar yönünden beraat kararının bozularak dava zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle düşme kararının bizzat anılan Yargıtay Ceza Dairesi’nce verildiği belirlenmekle —tarihli celsede, bozma üzerine— sayılı esasını almış caza yargılamasının beklenmesi ara kararından dönülmesine dair karar verilmiştir.
Yukarıda ayrıntısı anlatıldığı üzerine davanın itirazın iptaline ilişkin olması, takip dayanağı alacağın ise borç olarak elden verildiği ileri sürülen 600.000 TL’ye (600 milyar TL) dayanması itibariyle taraf kayıtlarının incelenmesine karar verilmiş, taraflar arasında bir ticari ilişkinin bulunmadığı gibi, davalı şirket kayıtlarında ne borç paraya ilişkin ne de temliknamelere ilişkin kayıtların bulunmadığı belirlenmiştir. Gelinen aşamada elden borç para verdiğini mevcut dosya kapsamındaki delilleriyle ispat edememiş olan davacı yönünden dava dilekçesinde sair deliller olarak yer vermesi ve dava tarihi olan 14/07/2005 yılı itibariyle HUMK.’un yürürlükte olup bu hususta Yargıtay —-.Hukuk Dairesi’nin —- karar sayılı ilamı göz önünde bulundurularak, 10/07/2019 tarihli celsede davacı vekiline yemin deliline dayanıp dayanmayacağı hususu sorulmuş, yazılı beyan dilekçesi ile, mahkememizce yemine konu edilen hususun HMK. 226/1-c maddesi gereğince yemine konu olamayacak vakıalardan olduğundan bahisle yemin deliline başvurmanın yasak olduğu belirtilmiş ve yemin deliline başvurmadıkları beyan edilmiştir.
Ancak mahkememizce 10/07/2019 tarihli celsede, davacı vekilince yemin deliline dayanılması halinde çıkarılacak yemin davetiyesine ilişkin ara karar oluşturulmuş, yeminin 600.000 TL borç alınmasına ilişkin olduğu açıklanmıştır. Zaten işbu davada davacı, öncelikli olarak, takibe dayanak yaptığı ve dava ve replik dilekçesinde elden verdiğini beyan ettiği borç paraya ilişkin iddialarını ispatla mükelleftir ve anılan borca ilişkin ne bir ceza yargılaması vuku bulmuştur ne de bu borca ilişkin yemin edilmesi yemin edecek davalı tarafı ceza soruşturması veya kovuşturması ile karşı karşıya bırakacaktır. Anılan gerekçeyle davacı tarafa yemin hatırlatılmasına engel hal bulunmadığı kanaati mahkememizde hasıl olmuştur.
Yukarıda izah edildiği üzere elden borç verdiği iddiasına dayanak olarak takip yapan davacının, 600.000 TL tutarında davalı tarafa borç verdiğini ispat edemediği kanaati tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi sonucunda oluşmakla, sübut bulmayan davanın reddine dair karar verilmiş, davacının takibinde kötüniyetli olduğuna ilişkin bir kanaat de oluşmamakla davalı lehine tazminata hükmedilmemiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
Koşulları oluşmadığından davalı lehine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 4.044,00 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 3.999,60 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki ——- göre hesaplanan 37.950,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yazılı 48,90 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflar tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 15 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.