Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/997 E. 2019/1129 K. 27.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/997 Esas
KARAR NO: 2019/1129
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 17/09/2014
KARAR TARİHİ: 27/11/2019
Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilince verilen dava dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki ayrıntılı açıklamalar kapsamında müvekkil şirket ile davalı şirket arasında — menşeli — motorin alımı ve— metrik ton motorinin depolanması için yapılmış olan sözleşme görüşmelerinde müvekkilinin iyiniyetli davranarak sözleşmenin kurulacağı ve ifa edileceğine inandığının, davalının mutabakatı ile yapılan anlaşma davalının kusurlu ve kötüniyetli davranışı nedeni ile ifa edilmediğini, müvekkil şirket sözleşmenin kurulacağı ve ifa edileceğine güvenerek sözleşmeye konu malı ithal etmiş olduğundan davalının kusurlu davranışı sonucu müvekkil şirketin uğradığı menfi zararların tespiti ile fazlaya ilişkin talep ve hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik— depolama ücreti, – navlun bedeli – kredi maliyeti, – sigorta, – açılış ve diğer masrafları, – fireden doğan zarar, — gözetim ve analiz bedeli ve – gümrükleme masrafı olmak üzere — tazminatın fiili ödeme günündeki TL karşılığının devlet bankalarının— ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini; talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilince verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın alacak ve zarar iddiası, gerçeğe, hakkaniyete, taraflar arasındaki ticari ilişkinin gelinen aşamasına ve hukuka aykırı talep ve iddialar olduğunu, taraflar arasındaki dava konusu akaryakıt alımı için akdi ilişki kurulmadığını, müvekkil şirket ile ….arasında akreditif ilişkisi kurulmadığını, kesin mutabakat sağlandığında akreditif açılması gerektiğini, davacı yan ile müvekkil şirket arasında hangi şartlarla ve hangi şekilde ve hangi akdi ilişkinin kurulduğu beyan edilmediğini, akdi ilişkinin niteliği ve hükümleri belirtilmeden taraflar arasında akdi ilişkinin kurulduğu iddiasının objektiflikten uzak ve gerçeğe aykırı iddia niteliğinde olduğunu, davacı ile müvekkil şirket arasında elektronik posta yolu ile gerçekleşen ticari görüşmelerin tamamı dikkate alındığında taraflar arasında akdi ilişkinin kurulmadığının görüleceğini, bu nedenlerle davaya cevap dilekçesindeki ayrıntılı açıklamalar kapsamında davacı tarafından istenilen tüm zarar kalemlerinin afaki ve gerçeğe aykırı olduğundan haksız ve mesnetsiz işbu davanın reddi ile yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini; talep etmiştir.
Davacı vekilince verilen cevaba cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı şirket arasında satış ve depolamaya ilişkin uzun süre devam eden elektronik posta yolu ile yapılan sözleşme görüşmeleri neticesinde davalı yanca kabul edilmiş, davalı akdin tüm esaslı unsurlarına ilişkin mutabakat verdiğini, davalı adına—- tarih saat: — gönderdiği mailler— şeklindeki beyanı ile akdi ilişkiyi kurduğunu ve ve akdin tüm esasları unsurlarında anlaşmaya varıldığını, sözleşmenin ifa edilmemesi yanında sözleşmenin kurulacağı ve ifa edileceğine güvenilerek sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluğu da dayanıldığını, culpa in contrahendo olarak adlandırılın bu tür sorumluluğun tazminat talebine dayanak yapılabileceğini, davalı taraf ile alım satımın tüm şartlarına ilişkin mutabakat verdikten sonra esaslı bir sebep olmaksızın görüşmeleri dürüstlüğe aykırı şekilde keserek müvekkilin güvenini ihlal ettiğini, bu nedenle davalı yan müvekkilin uğradığı menfi zararlardan sorumlu olduğunu, cevaba cevap dilekçesindeki ayrıntılı açıklamalar kapsamında davalı yanın iddialarının reddi ile davanın kabulüne karar verilmesini; talep etmiştir.
Davalı vekilince verilen ikinci cevap dilekçesinde özetle; harç ikmalinin tamamlanması gerektiğini aksi halde davanın HMK.115/2 maddesi gereği reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı yanca dava konusu ticari emtianın alım satımından önceki tarihlerde gerçekleşen diğer tüm ticari faaliyetlerin tamamında, taraflar arasında akdi ilişki kurulduğunu, sözleşmeler imzalandığını ve akabinde davacı yanca akaryakıt alımı gerçekleştirildiğini, ithalat yapıldığını, taraf1ar arasındaki ticari işler tüm safhalardan geçerek neticelendiğini, taraflar arasında devam eden ticari görüşmelerin tamamının akitleşme ile neticelenmesi somut ticari hayatın gerçeklerine aykırı olduğunu, taraflar arasındaki dava konusu akaryakıt alımı için akdi ilişki kurulmadığını, sözleşme ilişkisine dönüşmeyen ticari görüşmeler, kısa bir zaman dilimine ilişkin olmasına rağmen sanki uzun ve yoğun bir süreci kapsayan bir ticari görüşmelere varmış gibi yansıtılması somut fiili duruma aykırı olduğunu, bu nedenlerle usule aykırı dava dilekçesinin reddine, haksız ve mesnetsiz işbu davanın reddine karar verilmesini; talep etmiştir.
Davacı vekilince sunulan — tarihli ıslah dilekçesiyle talebi – depolama ücreti,- – navlun bedeli, — kredi, – sigorta,- açılış ve diğer masraflar, – fireden doğan zarar, – gözetim ve analiz bedeli ve – gümrükleme masrafı olmak üzere toplam – (karşılığı – TL) olarak ıslah edilmiştir.
İş bu dosya Kadıköy – Asliye Ticaret Mahkemesi’nin — esasında kayıtlı iken adliyelerin birleşmesi sonucunda İstanbul Anadolu—.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —- esasına kaydedilmiş olup, bu mahkemenin kapatılıp İstanbul Anadolu –.Asliye Ticaret Mahkemesi’ne devredilmesiyle birlikte—- esasına kaydedilmiş olup yargılamaya bu dosya üzerinden devam olunmuştur.
Mahkememizce taraf delilleri celp edilmiş, bilirkişi raporları alınmış, alınan raporlardaki teknik tespitlere mahkememizce iştirak olunarak raporlar hükme esas alınmıştır.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
Dava; sözleşme öncesi görüşmelerden doğan sorumluluk —- prensiplerine dayalı olarak davacının uğradığı zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı vekilince dava dilekçesindeki anlatımında; müvekkilinin davalı şirkete yaptığı tüm görüşmeler süresince iyi niyetli davranarak davalının — metrik ton motorini satın almayı, —metrik ton motorini ise kendi depolarında depolanmasını kabul etmesi üzerine, sözleşmenin akdedileceği inancı ile yurt dışı bağlantılarını ve sözleşmelerini yaptığını, mal alımı ve gemi kiralama işlemlerini tamamlamış olmasına rağmen davalı şirketin — tarihinde iki Türk firmasının gemi üzerinde birbirlerine satış yapamayacağı gerekçesi ile hiçbir yasal nedene dayanmadan haksız ve kötüniyetli olarak görüşmelere son verdiği ve malı almaktan vazgeçtiğinden bahisle davalının kusurlu davranışı sonucu davacının uğradığı menfi zararlarının tespiti ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, iddialarına dayanak olarak dava dilekçesine, sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluğa ilişkin Yargıtay kararları eklediği görülmüştür.
Yargıtay –. Hukuk Dairesinin — esas, — karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Toplumsal hayatın hızla gelişmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik olay ve problemlerin çözümünü, klasik borç doğurucu sorumluluk kaynakları olarak nitelendirilen, haksız fiil, sözleşme ve sebepsiz zenginleşme içerisinde bulabilme ve aynı unsurları bu yeni olay ve problemlere uygulayabilme hemen hemen imkansız hale gelmiştir. Kanunların çözüm öngöremediği bu tip durumlara, 19. yüzyılın sonlarına doğru doktrin kayıtsız kalınamayacağını anlamış, özü ve niteliği farklı yeni hukuki müessese ve sorumluluk türlerini belirleme yoluna gitmiştir —-
Bu yeni belirlenen sorumluluk türlerinden olan sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk, —- genel bir ifadeyle belirtmek gerekirse, sözleşme görüşmeleri aşamasında taraflardan birinin diğerine veya onun koruması altında bulunan kişilere karşı aralarında dürüstlük kuralı (MK. m. 2) gereğince ortaya çıkan güven ilişkisinin ihlali sonucu meydana gelen sorumluluktur.——.
Bir kişinin davranışlarıyla, başkalarında yarattığı haklı beklentiler nedeniyle bu kişiler arasında güvene dayalı bir ilişki oluşmuştur. Kendine özgü bir sorumluluk olan güven sorumluluğu, bu güven ilişkisinden kaynaklanmaktadır ve herhangi bir sözleşme ilişkisinin varlığını gerektirmediği için taraf iradesinden bağımsız yasal bir sorumluluk sebebidir. Güven sorumluluğunun pozitif hukuktaki dayanağı Türk – İsviçre Hukuku açısından Medeni Kanun’un 2. maddesi olan dürüst davranma ilkesidir.—–Medeni Kanun’un 2. maddesinde, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kuralına uygun davranmak mecburiyetini getiren kanun koyucu, açık bir şekilde doğruluk ve güven kurallarına atıf yapmıştır. Ayrıca kanunun yorumlanmasında, tamamlanmasında, irade beyanlarının yorumunda, bu nedenle de hukuki işlemlerin kurulmasında ve yorumlanmasında, sözleşmelerin yeni şartlara uyarlanmasında, tamamlanmasında ve değiştirilmesinde de önemli işlevi olan doğruluk ve güven kuralları, sözleşme görüşmeleri esnasında meydana gelen culpa in contrahendo sorumluluğunun da temelini oluşturmaktadır. —– in —- sorumluluğunun varlığından söz edebilmek için sözleşmenin tüm unsurları ile kurulmuş olmasının veya geçerli bir sözleşme olup olmadığınında bir önemi bulunmamaktadır. Bütün bu hukuki kurumların temelinde dürüstlük kuralı gereği korunması gereken ve bu yüzden yasal bir yükümlülük olarak da ortaya çıkan, kendine özgü bir sorumluluk vardır. Güven sorumluluğu edim yükümünden bağımsız yasal bir borç ilişkisine dayanır. Sorumluluğun doğması için zarar verenle zarar gören arasında asli edim yükümünün doğumunu sağlayacak bir sözleşme ilişkisinin kurulmuş olması gerekmez. Taraflardan birinin kendi davranışlarıyla diğer tarafta güven oluşturmasıyla, bu ikisi arasında var olan güven ilişkisinin zarar görmüş olmasından dolayı dürüstlük kuralı gereği bir sorumluluk meydana gelmektedir.—–
Gerçekte de; sözleşme bir süreçtir. Bir anda kurulup meydana gelen hukuki bir işlem değildir. Sözleşme kurulmadan önce taraflar sözleşmenin muhtevası, şartları, içerdiği hak ve yükümlülükler üzerinde görüşmeler yaparlar; bu görüşmeler kısa veya uzun sürebilir. Görüşmelerin başlamasıyla görüşmeciler arasında hukuki bir ilişki kurulur. Bu ilişki sözleşme benzeri bir güven ilişkisidir. Güven ilişkisi MK. m. 2/1’de düzenlenmiş bulunan dürüstlük kuralına dayanır. Buna göre görüşmeler esnasında görüşmecilerin sözleşmenin muhtevası ve şartları hakkında birbirlerini aydınlatması, dürüstlük kuralına uygun davranması, birbirlerinin kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni göstermesi, koruma yükümlülüklerine uyması gerekir. Görüşmeciler bu yükümlülüklere kusurlu olarak aykırı davranıp, görüşmelerin başlamasıyla aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal ettikleri takdirde bundan doğan zarardan sorumludurlar —-
Yukarıda anılan prensipler ve dava dilekçesindeki anlatım ile dosyada mevcut mail yazışmaları değerlendirildiğinde; olaya sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk- culpa in contrahendo kurallarıyla bakılması gerektiği kanaati Mahkememizde hasıl olmuştur.
Bundan başka, tarafların tacir olup TTK’nun 18/2. maddesi gereğince her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekliliği prensibi de dikkate alınmıştır.
Anılan prensipler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, taraflar arasında, davacı tarafından yurtdışından akaryakıt ithal edilmesi gemi ile —- getirilmesi, akaryakıt getirecek geminin davalının —- bulunan deposunun rıhtımına yanaşarak, akaryakıtın bir kısımının davalı tarafından satın alınması, bir kısmının da başka müşterilere satılıncaya kadar davalının rıhtımında depo kiralanması suretiyle muhafaza edilmesi konularında sözleşme kurulması hususunda mail yazışmalarının yapıldığı, bu kapsamda davacı çalışanı — tarafından — tarihinde gönderilen —-ton alalım, size—mt verelim istediğiniz üzere. Fiyatımızı da 24’e çekelim bu sefer para kazanamasak da işi yapmış olalım. Biz bu işi uzun vadeli ve diğer depolarınızı da canlandıracak şekilde büyütmek istiyoruz sizinle. Bu verdiğim yapıyla zaten 22’ye geliyor mal size. Uygunsa acil olarak bildirirseniz sevinirim.” içerikli maile, davalı çalışanı—-tarafından ——şeklinde cevap verildiği, aynı gün davacı tarafça mail ile “depolama kontrat taslağınızı gönderebilirseniz sevinirim. Ben de size en kısa sürede satış kontratını ve—- taslağını göndereceğim” şeklinde cevap verildiği görülmüştür.
Sonrasında davalı tarafça —- tarihli mail ile “depolama anlaşması draftı (taslağı) aşağıda yer almaktadır” maili ile anlaşma taslağının davacı tarafa gönderildiği, akabinde aynı gün yine davalı tarafça gönderilen mail ile sözlü olarak mutabık kaldıkları şartların tamamen değiştiğinden bahisle cevaplarının olumsuz olduğunun bildirildiği, sözleşme görüşmelerinin bundan sonra sona erdiği anlaşılmıştır.
Davalı tarafça yukarıda anılan—- içerikli mail nedeniyle taraflar arasında sözleşme ilişkisi kurulduğu, tarafların sözleşmenin edimleri konusunda anlaştığı ileri sürülmüş ancak yine aynı dava dilekçesinde sorumluluğun, sözleşme kurulacağına dair güçlü bir kanaat uyandırdıktan sonra, davalı tarafın görüşmeyi dürüstlük kuralına aykırı şekilde keserek davacının güvenini ihlal ettiği, bu nedenle, davacının uğradığı zararlardan sorumlu olduğu iddialarına dayandırılmış, yukarıda anıldığı üzere dava dilekçesine de iddialarına dayanak olarak culpe in contrahenda sorumluluğuna dair Yargıtay kararları eklenmiştir.
——– tarihli — içerikli mail yazışması ile taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulup kurulmadığı, TBK.nun 2. maddesi çerçevesinde incelendiğinde, yurtdışından ithal edilip — gemi ile getirilecek akaryakıtın, bir kısmının davalı şirkete satımı, bir kısmının ise davalı deposunda ücreti mukabilinde muhafaza edilmesinin görüşüldüğü, sözleşme koşulları yönünden, birim fiyat ve tonajı yönünden tarafların mutabık kalmasının, sözleşmenin esaslı unsurları konusunda tarafların anlaşmaya vardığı, sözleşmenin kurulduğu anlamına gelmeyeceği, bu itibarla sözleşmenin kurulmamış olduğu, varsa culpa in —- sorumluluğu prensipleri gereğine zarar tazmininin istenebileceği kanaati Mahkememizde hasıl olmuştur.
Bu kapsamda, davalı taraftan gelen mutabıkız maili ile, davacı tarafta sözleşmenin kurulacağı yönünde ciddi ve haklı bir güven oluşabileceği değerlendirilmiş ne var ki bu güven yönünden 5 milyon dolar tutarındaki akaryakıtın ithali ve gemi ile getirilmesinin mevzu bahis olduğu, davacının tacir olup basiretli davranması gerektiği göz ardı edilmemiştir.
Mahkememizce taraf ticari kayıtlarının incelenmesi neticesinde, taraflar arasında ihtilafsız pek çok akaryakıt alım sözleşmesinin daha önce kurulmuş olduğu, davacı tarafça, taraflar arasındaki önceki 11 satış işleminden farklı olarak, motorin satış sözleşmesi tesis etmeden davalı tarafın uyandırdığı haklı güvene dayanarak akaryakıt alımı gerçekleştirdiğini iddia ettiği görülmüştür. Ancak davacı taraf iddiası çerçevesinde, sözleşmenin kurulacağına yönelik güvenin tesis edildiği—– tarihi ile sözleşme kurulamayacağının davalı tarafça bildirildiği —-tarihleri arasındaki – günlük süreçte, mutabakata varıldığını, iddia ettikleri — mt akaryakıtı yurtdışındaki satıcıdan satın aldığını, ispat etmesi gerekiği değerlendirilmiş olmakla, davacı tarafça zararın anılan süreçte meydana geldiğinin ispat edilemediği gibi, basiretli tacir bakımından, bu hacimdeki bir iş yönünden sadece tonaj ve birim fiyatında mutabakata varılan, teslim zamanının kararlaştırılmadığı koşullar yönünden haklı bir güvenin de oluşamayacağı bu yönden davalının tazmin sorumluluğunun doğmadığı kanaatiyle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Sübut bulmayan davanın reddine,
2-Alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 2.754,70 TL ile 8.680,00 TL ıslah harcından mahsubu ile fazla alınan 11.390,30 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 41.700,32 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 27,00 TL posta yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflar tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.27/11/2019