Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/963 E. 2018/357 K. 04.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

-K A R A R-
ESAS NO : 2014/963 Esas
KARAR NO : 2018/357

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 08/02/2010
KARAR TARİHİ : 04/04/2018

Davacılar vekili tarafından davalılar aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; davacıların, dava dışı —-Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nde toplam %49,50 pay sahibi olduğunu ve davalıların ise şirketin geri kalan paydaşları ve yönetim kurulu üyesi olduklarını; dava dışı şirketin faaliyet gününden bugüne kadar davacılara hiç kâr payı dağıtmadığını; dava dışı şirketin bilançoları incelendiğinde muazzam cirolarının oluştuğunun görüldüğünü; davalı yönetim kurulu üyelerinin dava dışı şirketi kötü yöneterek her geçen gün şirketin cirosunu düşürmek suretiyle borçlarını artırdıklarını ve buradan elde edilen kazançlarla şahsi menfaatleri ile tasarruflarda bulunduklarını; dava dışı şirketin bilançolarında görüleceği üzere stoklarda mal olmasına rağmen mal satışı yapılmadan stokların her sene eridiğini; bu durumun pay sahiplerine hiçbir şekilde açıklamasının yapılmadığını; dava dışı şirketin davalılarca zarara uğratıldığını; bu zararın boyutunun bilirkişi incelemesi sonucunda muazzam derecede olduğunun görüleceğini; bu nedenlerle, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline/ davalıların şahsi sorumluluğuna gidilerek tahsiline/ karar verilmesini; talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilince verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; haksız davanın reddine karar verilmesini talep ettikleri; görülmüştür.
Dava; tarafların hissedarı olduğu ve davalıların yönetim kurulu üyesi bulundukları dava dışı şirketin, davalılarca zarara uğratıldığından bahisle, oluşan zararın davalılardan tazmini istemine; ilişkindir.
Davacılar vekilince verilen 12/05/2015 havale tarihli beyan dilekçesinde özetle; davada, davalıların sorumlulukları nedeniyle hesaplanacak tazminatın doğrudan davacılara ödenmesine ilişkin tazminat davası olduğunun açıklandığı; görülmüştür.
Davacılar vekilince verilen 08/11/2017 havale tarihli davanın tam ıslahı konulu talep dilekçesinde; muvazaa haksız fiiline dayanan davanın arz edilen nedenlerle, davanın tam ıslahıyla nitelikli olarak terditli belirsiz alacak davası olarak değiştirilmesine, tazminat davasının kabulü ile bilirkişi incelemesi sonucunda belirlenen 2005,2006,2007,2008,2009 ve 2010 yılları için her bir davacı adına hesaplanan tazminatın ayrı ayrı olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı … adına hesaplanan 61.308,48 TL tazminatın doğrudan sorumluluk nedeniyle muvazaa haksız fiilinin başlangıcı olan 2005 yılından itibaren avans faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, bu talep kabul edilmediği takdirde işbu tazminatın 2005 yılından itibaren avans faizi ile birlikte dolaylı sorumluluk nedeniyle dava dışı şirket olan —-San. ve Tic. A.Ş.’ye ödenmek üzere hükmolunmasına, davacı … adına hesaplanan 61.308,48 TL tazminatın doğrudan sorumluluk nedeniyle muvazaa haksız fiilinin başlangıcı olan 2005 yılından itibaren avans faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, bu talep kabul edilmediği takdirde, işbu tazminatın 2005 yılından itibaren avans faizi ile birlikte dolaylı sorumluluk nedeniyle dava dışı şirket olan — San. ve Tic. A.Ş.’ye ödenmek üzere hükmolunmasına; davacı … adına hesaplanan 15.570,43 TL tazminatın 2005 yılından itibaren avans faizi ile birlikte dolaylı sorumluluk nedeniyle dava dışı şirket olan — San. ve Tic. A.Ş.’ye ödenmek üzere hükmolunmasına; davacı … adına hesaplanan 46.711,28 TL tazminatın 2005 yılından itibaren avans faizi ile birlikte dolaylı sorumluluk nedeniyle dava dışı şirket olan — San. ve Tic. A.Ş.’ye ödenmek üzere hükmolunmasına; karar verilmesini; talep etmiştir.
Davalılar vekilince verilen 12/12/2017 kayıtlı davacıların 08/11/2017 havale tarihli tam ıslah dilekçesine karşı cevap dilekçesinde özetle; davanın 02/07/2010 tarihinde 6762 sayılı Kanunun 336.maddesi kapsamında tazminat talebi ile açılmış eda davası olduğunu; biran için davacının açmış olduğu davanın kısmi dava olduğu düşünülse dahi davacının ıslah talebinin alacağa ilişkin zamanaşımı süresini geçmiş olmasından dolayı reddinin gerektiğini; beyan etmiş olduğu; görülmüştür.
Başlangıçta; Kartal — Asliye Hukuk Mahkemesi’nin — esasına kayıtlı olarak açılan davada; 27/04/2010 tarih ve 2010/88 karar sayılı kararı ile davalıların iş bölümü itirazının kabulü ile dava dosyasının yetkili ve görevli Kadıköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiği; davacılar vekilinin 06/05/2010 tarihli talep dilekçesi üzerine dava dosyasının 25/06/2010 tarih ve — esas sayılı üst yazı ile gönderilmesi üzerine dosyanın tevzien Kadıköy —. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin — esasına kaydedildiği; bu dosya üzerinden yapılan yargılama sırasında dosyanın İstanbul Anadolu — (Kapatılan) Asliye Ticaret Mahkemesi’nin — esasına kaydedildiği; bu mahkemenin kapatılması üzerine dava dosyasının İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin — esasına kaydedilerek yargılamaya devam olunduğu ve dosyanın sonuçlandırıldığı; görülmüştür.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 28/12/2010 tarih ve — sayılı yazı cevabına göre;—-Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin, “—” adresinde faaliyet gösterdiği; şirketin 24/07/2009 tarihinde yapılan 2008 yılına ait olağan genel kurul toplantısı hazurun cetvelinde …, …, … ve … ile …, … ve …’ün şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi oldukları; görülmüştür.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi —-[Karabük —. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin— Talimat] tarafından düzenlenen 03/02/2012 tarihli rapora göre; şirketin yasal defter ve kayıtları ve mali tablolarının tetkikinde 2006,2007,2008,2009 ve 2010 yıllarında satış hasılatının sıfır olduğunu; başka bir ifade ile hiçbir ticari faaliyetinin bulunmaması sonucu cirosunun söz konusu olmadığını; bu dönemlerin [2009 yılı hariç] toplam 649.115,90 TL zararla kapandığını; 2009 yılının ise satış hasılatı olmamasına rağmen “olağan dışı gelir ve kârlar” hesabına kaydedilen 1.275.000,00 TL nedeniyle 709.639,25 TL kârla kapatıldığının tespit olunduğunu; geçmiş yıl zararlarının mahsup edilmesi halinde 5 yıllık dönemde 60.523,35 TL kâr fazlalığının bulunduğunu; 2006-2010 yılını kapsayan dönemde kâr dağıtımının söz konusu olmadığını; incelenen yıllar itibariyle şirketin mali duran varlıklarının 2.527.271,46 TL olarak hiç değişmediğini; stokların ise gene aynı şekilde 2.062.320,67 TL olarak kaldığını; şirketten çekilen bir meblağın bulunmadığının tespit edildiği yönünde görüş bildirildiği; incelenen bilirkişi raporundan anlaşılmıştır.
Bilirkişiler Prof. Dr. —- ve Doç. Dr. —- tarafından müştereken düzenlenen 24/11/2014 tarihli rapora göre; davanın bir dolaylı sorumluluk davası olarak nitelendirilmesinin mahkemenin takdiri dahilinde olduğunu; mahkemece bu kanaate varılması halinde hükmolunacak tazminatın davalılar tarafından müteselsilen dava dışı şirkete tazmin edilmesinin gerektiğini; davacıların kâr payı istemlerinin, ancak, dava konusu şirketin genel kurulunun kâr dağıtımına karar vermesi halinde şirkete karşı ileri sürebileceklerini; dolaylı sorumluluk yönünden taşınmazın rayiç değerinin saptanmasının gerektiğini; taşınmazın kiralanmasından doğan zararın ancak bu şekilde hesaplanabileceğini; mahkemece bu saptamaya gerek görülmezse zararın 108.000,00 USD (Amerikan doları) tutarında ortaya çıktığını; davanın 2010 yılının başında açıldığı dikkate alındığında ve 2009 yılının kârla kapatıldığından şirketin 2006,2007 ve 2008 yıllarında önceki bilirkişinin yerinde yaptığı inceleme uyarınca 587.282,18 TL zarar ettiğini; kusur unsuru açısından e.TTK. 338. maddesi uyarınca kusur unsurunun ispat yükünün davalılara düştüğünü; davalıların, şirketin uğradığı zarardan kusursuz olduklarını kanıtlamakla yükümlü olduklarını; dosya içeriği kapsamında davalıların meydana gelen zarardan kusursuz olduklarını ispat edip etmediklerinin mahkemenin takdirinde bulunduğunu; davalıların, zarara kendi kusurları ile neden olmadıklarını ispatlamaları halinde zarardan sorumlu olmayacaklarını; bu ispat yükünü yerine getirmedikleri takdirde söz konusu zararın tazmininden sorumlu bulunacakları; yönünde görüş bildirildiği; incelenen bilirkişi raporundan görülmüştür.
İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmaları ile bilirkişi raporu içeriğine göre;
Taraflar arasında; tarafların, dava dışı —-Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nde hissedarı oldukları; davalıların, dava dışı—-Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin yönetim kurulu üyesi bulundukları; bu şirketin dava tarihine kadar kâr payı dağıtım yapmadığı; hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; dava dışı —-Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin yönetim kurulu üyesi olan davalıların kusurlu olarak şirketi zarara uğratıp uğratmadıkları; dava dışı şirket, zararı oluşmuş ise davacıların doğrudan ve/veya dolayısıyla zararlarının bulunup bulunmadığı; varsa miktarının ne olduğu ile doğrudan veya dolayısıyla uğradıkları zararların, davalılardan tazminini talep etme koşullarının oluşup oluşmadığı; davalıların savunmasına göre davacıların taleplerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı; noktalarında toplanmaktadır.
Kural olarak; Şirket yöneticileri aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkının ortaklığa ait olduğu; ancak, böyle bir davanın açılabilmesi genel kurulun bu yönde bir karar alması koşuluna bağlı bulunduğu; ancak, zarar gören ortakların da yöneticiler aleyhine dava açma hakkının bulunduğu; bu dava hakkının kullanılması ortaklığın dava açma hakkında olduğu gibi genel kurul kararına bağlı bulunmadığı; ortakların dava açma hakkı da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerdiği yönetim kurulu üyelerinin ortaklığın malvarlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve esas sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açtığı; zira bu tür tasarruflar payları oranında ortakları da etkilediği; başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğuracağı; ancak, ortak e.TTK.nun. 309. ve 340. maddeleri uyarınca dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir; ikinci durumda ise doğrudan zarar halidir, bu ihtimalde yöneticilerin eylemleri sonucunda ortakların doğrudan zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur; anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır, esasen bu zararın 3.kişinin gördüğü zarardan tek farkı, ortak olmanın sonucu olmasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişilerden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre; dava başlangıçta, davacılar tarafından davalılar aleyhine işbu davanın doğrudan sorumluluk davası olarak açıldığı; davacıların; davalı yöneticilerin eylemleri sonucunda ortakların doğrudan zararından müstakil olarak gördükleri zararlarının varlığı ispat edilemediği gibi davacıların ileri sürdüğü iddialar davacıların dolayısıyla zararı niteliğinde bulunduğu; davacılar vekilince verilen 08/11/2017 havale tarihli davanın tam ıslahı konulu talep dilekçesi ve davalılar vekilinin yasal süresi içindeki talebin zamanaşımına uğradığına yönelik savunmasına göre yapılan değerlendirmede; anonim şirket yönetim kurulu üyelerine karşı açılabilecek davalar 6762 sayılı TTK.340. madde delaleti ile TTK.309. maddesinde gösterildiği buna göre sorumluluk davası davacıların, sorumluları ve zararı öğrendiği tarihten itibaren (2) yılda zamanaşımına uğrayacağı; davacılar sorumluları bilmektedir; zararı ise, işbu davanın açıldığı tarihte öğrendiklerinin kabulünün gerektiği; bu durumda, dolayısıyla zarardan kaynaklı sorumluluk davasının 08/02/2012 tarihine kadar açılmasının gerektiği; davacılar tarafından işbu davanın tamamen ıslahının bu tarihten sonra yapıldığı dikkate alındığında, bu sürenin dolmuş olduğu; ayrıca, 6762 sayılı TTK.nun 309/4. maddesi (5) yıllık bir zamanaşımı süresi daha öngörümektedir ki zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren bu sürenin de geçtiği; bu nedenlerle, işbu davanın, zamanaşımı nedeniyle reddine; karar vermek gerekmiş olmakla; aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
K A R A R: Yukarıda açıklanan gerekçeler ile;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 35,90 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 148,00 TL ile 2.987,00 TL ıslah harcın mahsubu ile fazla alınan 3.099,10 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davalılar davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 17.043,92 TL nisbi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacıların yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,

Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacılar vekilinin yüzüne karşı, davalıların ve davalılar vekillerinin yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.04/04/2018