Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/28 E. 2023/78 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/28 Esas
KARAR NO: 2023/78
DAVA: (Aslı Dava) – Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
(Karşı Dava) – Ortaklıktan Çıkma ve Çıkma Payının Tahsili veya Şirketin Fesih ve Tasfiyesi
DAVA TARİHİ: 23.01.2014
KARŞI DAVA TARİHİ: 05.04.2014
KARAR TARİHİ: 26.01.2023
Davacılar vekilince sunulan dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin — davalı—- tarafından —- tarihinde kurulduğunu, ortaklardan davacı —- ve davalı —– hisseye sahip olduğunu, davalı ——- elektronik ve haberleşme mühendisi olduğunu ve mesleki hizmetleri karşılığında şirkete ortak edildiğini, davacı şirketin endüstriyel elektronik alanında faaliyet gösterdiğini, şirketin hesaplarının yönetimini davalının üstlendiğini, davalının şirketin hesaplarındaki gelir gider dengesini takip etmediğini, şirketin banka hesaplarına müşterilerinden düzenli olarak ödemelerin gelmesine ve aynı zamanda şirket kasasında nakit olmasına rağmen, şirketin vergi borçlarını ödemediğini ve 2007 yılından itibaren şirketin vergi borçlarının önemli ölçüde artmasına kişisel kusurları ile şahsen neden olduğunu, şirketin vergi borçlarının ödenmesi amacıyla 2008 yılında şirket ———adresinde bulunan taşınmazın ipotek edilerek 21.02.2008 tarihinde 40.000,00 TL’ye kredi alındığını, kredinin şirket hesabına geçtiği gün ile ertesi gün 36.750,00 TL’ nin davalı—– tarafından hesaptan çekildiğini ve 25.02.2008 tarihinde 12.500,00 TL ve 01.12.2008 tarihinde de 18.750,00 TL tutarında vergi borcunun ödendiğini, ancak davalının şirketin hesaplarını olması gerektiği gibi yönetmediğini, bunun üzerine şirket üzerine kayıtlı —- satılmasına karar verildiğini, ancak şirketin vergi borçlarından ötürü araca —–tarafından haciz konulduğu için aracın satış işleminin gerçekleştirilemediğini, davacı —– 3.000,00 TL tutarındaki vergi borcunu tanıdıklarından borç alarak ödediğini ve haciz bu şekilde kaldırılarak aracın satıldığını, satılan aracın bedelinin tamamının ise davalı tarafından alındığını, davalının araç satışırıdan gelen para ile kendi şahsi kredi borçlarını ödediğini, davacı şirketin —–hesabının bulunduğunu, hesapların incelendiğinde müşterilerden gelen paraların bir kısmının davalı tarafından çekilmiş olduğunu, paranın kalanın ise şirketin garanti bankasındaki hesahına havale edildiğini, davacı şirketin —–hesabının kapatıldığını ve yine davalı tarafından davacı şirket adına yeni bir hesap açıldığını, 2008 yılında vergi borçlarının ödenmesi için kredi kullanıldığı halde şirketin vergi borçlarının davalı tarafından ödenmediğini, borcun 17.11.2008 tarihinde yapılandırıldığını ve faizi ile birlikte taksitler halinde ödenmeye başladığı, 2010 yılında şirket ortaklarından davacı —- tarafından davalının banka hesabına —- 6.750,00 TL ve 2.500,00 TL kredi borcu için gönderildiğini, şirketin kalan borçları için davacı —–yakınlarından şirket adına alınan 9.500,00 TL borcun davalının banka hesabına gönderildiğini, bu borcun 4.750,00 TL’ sinin ödendiğini, kalan bakiye borcun ödenmediğini, bunun üzerine davalırın, davacı şirketin finans yönetiminden alındığını, bu dönem boyunca ayrıca şirketin bulunduğu taşınmaza ait emlak vergilerinin, apartman aidatlarının, mali müşavirlere ödenmesi gereken danışmanlık ücretleri ve vergi dairesine ödenmesi gereken bazı vergi borçlarının da ödenmediğinin tespit edildiğini, davalının şirket hesaplarını şahsi menfaatlerine göre yönettiğini ve kullandığını, yasal olarak davalının ortaklıktan çıkarılması için haklı sebeplerin oluştuğunu, bu nedenlerle davalı ——- ortaklığından çıkarılmasına ve payının bedelsiz olarak davacı —- devrine; davalının şirkete olan borçlarının davalıdan tahsiline, davalının diğer ortak —— olan borçlarının davalıdan tahsiline, davalının payının bedelsiz devri talebinin reddi halinde davalının şirkete olan borçlarının ayrılma akçesinden mahsubuna karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı/karşı davacı vekilince sunulan cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; şirket ortağının şirketten çıkarılması için ana sözleşmesi düzenlemesi mevcut olmadığını, bunun için——- kararı gerektiğini, yani davada şirketin dava ehliyeti olmayıp davanın şirket tüzel kişiliği açısından reddi gerektiğini, davacının davalının sermayeye katılmadığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, hukuki kabul edilebilirliğinin de bulunmadığını, davalının sermayeye eşit oranda katıldığını, şirket idaresindeki en temel sorunun davacı —– aynı zamanda yaşı nedeniyle davalıyı küçük gördüğünü, dikkate almadığını, eşit olarak kabul etmek istemediğini, davalıyı çalışanı olarak algıladığını, davacıların iddialarının aksine şirkette uygulamanın davalı tarafından gerçekleştirilmiş olmasına karşın, kararları veren davacı—– olduğunu, şirkete ait demirbaş, diğer mallar ve gelirler üzerinde istediği gibi tasarruf ettiğini, şirket ana sözleşmesinde hissedarların payları eşit olduğu gibi görevlerinde de bir özellik veya farklılık mevcut olmadığından, davacıların iddiaları hukuki olmadığını, davacının yalnız kendi kullanacağı parayla ilgilendiği, şirketin barçlarım görmezden geldiğini, davacının vergi borçlarının artmasına sebep olduğu iddiasının hukuk dışı ve abesle iştigal olduğunu, şirketin vergi borcundan ortakların hukuken eşit sorumlu olduğunu, davacının uzun yıllar diğer şirketi ile meşgul olup, davacı şirkete özen göstermeyerek iş kaybına sebep olduğunu, davacının şirketten almaması gereken paraları alıp, şirketin vergi borçlarının çoğalmasına neden olduğunu, davalının çektiği paraların tümüyle şirket borçları için kullanıldığını, davalının şahsi kredi kartı ve hesabı olarak bahsi geçen hesapların ismen davalıya ait olmasına rağmen davacı şirkete ait harcamalarda kullanıldığını belirterek dava dilekçesindeki her bir iddiaya ilişkin açıklamalar yapılmış bundan başka, 2011 yılında çıkarılan vergi affında yer alan Kasa Düzeltmesi hakkından faydanıldığını, bu haktan faydalanmak için 3.259,90 TL ödendiğini, faydanılan tutarın 108.000,00 TL olduğunu, her şeyden habersiz olduğunu iddia eden davacının tüm bu süreçlerden haberdar olduğunu, mali müşavir —–ile kasa düzeltmesi için yapılan mailleşmelere davacının alıcı olarak eklendiğini, davalının Şirketten ayrıldığı son güne kadar bütün mali operasyonların yine davalı tarafından yapıldığını, kasa affından yararlanma işlemini de davalının yaptığını, davalının—– beri, davacı tarafından davacı şirketle olan bağının koparılmış olduğunu, davalının şirketi eskisi gibi denetleme imkanına sahip olmadığını, ortaya çıkabilecek herhangi bir cezai durumda şirket ortağı olarak kanunlar karşısında aymı derecede sorumlu olmanın riskini de taşıdığını, bir şirket ortağı olmasından dolayı her ay maaşından yaklaşık 100,00 TL —— kesintisinin yapıldığını, davalının 2 yıl 3 ay içinde toplam 2.700,00 TL tutarın da tahsilini karşı davayla talep ettiğini, bunlara ilaveten 2 yıl içinde şirketin elde ettiği resmi ve gayri resmi gelirin tespiti ve bu gelir üzerinden davalıya payının ödenmesi gerektiğden bahisle davacının tüm taleplerinin reddini, şirket adına açılan davanın ehliyet yönünden reddini, davalının ortaklıktan çıkarılma ve payının ——- devri talebinin, ancak ayrılma akçesi ödenmesi koşuluyla ve karşı davası çerçevesinde karara bağlanmasını talep ve dava etmiştir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, banka kayıtları, davalı şirketin ticari kayıtları celp edilerek incelenmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE;
Davacı şirketin sicil kaydının tetkikinde, şirketin —- davacı —– ortaklığı ile kurulduğu, davacı şirkete ilişkin —– tarihli ilan olup, tetkikinde davalı şirketin 04/12/2003 tarihli ortaklar kurulu kararı ile davacı —– davalı —— yıl süre ile uzatılmasına ve davacı şirketi her hususta münferiden temsil ve ilzam etmelerine dair karar verilmiş olduğu belirlenmiştir.
Yargılama süreci içinde taraf ortakların, belirlenen bu temsil süresi dolmuş olmakla birlikte yeni yönetici seçilene kadar şirketi temsile ilişkin yetkilerinin devam edeceği Mahkememizce gözetilmiş, bununla beraber dava süreci içinde davacı —– vefat ettiği, mirasçılarının davayı takip etmesi ile taraf teşkili sağlanmış olduğu, bu haliyle şirketin tüm ortaklarının davada taraf olduğu belirlenmiştir.
Mahkememizin 21/12/2022 tarihli celsesinde davacılar vekilince, şirketin devamında yarar görmedikleri, tasfiye sürecine girilmesinin talep edildiği, aynı celse davalı tarafça da şirketin devamında yarar görmediği, tasfiye payı verilerek tasfiye sürecine girmesinin talep edildiği belirlenmiştir.
Mahkememizce her iki taraf talebi incelenirken taraflarca 21/12/2022 tarihli celsede sunulan beyan dikkate alınmış, bundan başka davacı şirkete ilişkin 2003 yılından beri hiçbir genel kurul toplantısı yapılmamış olması, esasen uzun zamandır taraflarca şirketin devamına ilişkin beklentilerinin kalmadığı yönünde kanaat uyandırmıştır.
Dava dilekçesinde davacı tarafça birkaç istem ileri sürülmüş olup, her birinin hukuki dayanağı farklı olmakla tek tek incelenmesi gerekmiştir.
1-Davalı —— davacı şirket ortaklığından çıkarılması ve payının bedelsiz olarak davacı ——– devredilmesi,
2- Davalının şirkete olan borçlarının davalıdan tahsili
3- Davalının diğer ortak ——- olan borçlarının davalıdan tahsili,
4-Davalının payının bedelsiz devri talebinin reddi halinde, davalının şirkete olan borçlarının ayrılma akçesinden mahsubuna karar verilmesi talep edilmiştir.
1. ve 4. talep birbiri ile ilgili, terditli olmakla birlikte değerlendirilmiştir.
Bir ortağın, hissedarı olduğu şirketten çıkarılması istemi münhasıran ilgili şirkete ait olup, şirket ortaklarının, diğer ortağın şirketten çıkarılmasını isteme yetkisi TTK’na tanınmamıştır. Şirketin, ortağının çıkarılması için Mahkemeden istemde bulunması ise TTK’nun 616/1-h maddesi gereğince genel kurulun devredilmez yetkilerindendir ve TTK’nun 621/1-h maddesinde bu durum önemli kararlar başlığı altında düzenlenmiş, ağırlaştırılmış karar nisabı öngörülmüştür.——– de anılan düzenlemelerden yola çıkılarak, şirketin, ortağının çıkarılması için dava açması durumda, buna ilişkin genel kurul kararının alınmasının özel bir dava şartı olduğu ifade edilmiştir.
Bu açıklamalar kapsamında somut istem değerlendirildiğinde, davalının ortaklıktan çıkarılmasının yalnızca davacı şirketçe talep edilebileceği, davacı —– bu istemde aktif husumetinin bulunmadığı, davacı şirket yönünden ise bu yönde alınmış bir genel kurul kararı sunulmadığı, dava dilekçesinde de keyfiyete ilişkin olarak, şirketin eşit oya sahip iki ortak tarafından yönetildiği, ortağın çıkarılması için arana çoğunluğun fiili olarak sağlanamadığı ifade edilmiş, aynı gerekçelerle anılan usuli eksikliğin giderilmesi işbu dava yönünden, tarafların hisse oranı nedeniyle mümkün olmamakla, davacı şirketin, davalının ortaklıktan çıkarılmasını talep edemeyeceği belirlenmekle, bu istemin davacı şirket yönünden de usulden reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davaya konu —–maddedeki davalının payına ilişkin taleplerin öncü koşulu, davalının ortaklıktan çıkarılması istemi olmakla, payın davacıya devri-ayrılma akçesinden mahsubu isteminin de koşulları oluşmamakla reddine dair karar vermek gerekmiştir.
Davaya konu taleplerden—– maddedeki, davalının şirkete olan borçlarının davalıdan tahsili istemi yönünden ise; bu istem yönünden dava dilekçesinde, davalıya, kasada para varken, davalının vergi borcunu ödemediği, 2007 yılından beri şirketin vergi borcunun artmasına kusuru ile sebep olduğu, şirketin mali hesaplarını olması gerektiği gibi yönetmediği, şirketin vergi borcunun arttığı, şirket aracının satıldığı, bedelinin tamamını davalının aldığı, şirket vergi borcunu ödemek yerine şahsi borcu için kullandığı, şirketin—— hesabından para çekerek bunları şirket hesabına geçirmediği, şirketten aldığı paraları zimmetine geçirdiği ileri sürülmüştür.
İddia edilen bu hususların hepsi yöneticinin sorumluluğu hükümleri gereğince tazmin istemi kapsamında değerlendirilmelidir.
TTK 644. madde atfı ile limited şirketler hakkında da uygulanan TTK 408/1 ve 479/3-c maddeleri gereğince şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için şirket genel kurulunda bu yönde karar alınmış olması gerekli olup, şirket tarafından açılan sorumluluk davaları yönünden bu husus özel dava şartıdır.
Davacı şirketin eşit oya sahip iki ortak tarafından yönetildiği, sorumluluk davası yönünden ——- alınmasına ilişkin usuli eksikliğin giderilmesinin işbu dava yönünden, tarafların hisse oranı nedeniyle mümkün olmamakla, davacı şirketin, yöneticinin sorumluluğu hükümleri gereğince tazminat talep edemeyeceği belirlenmekle, bu istemin davacı şirket yönünden usulden reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Bununla birlikte TTK’nun 555. maddesinde şirket zararının tazmininin, her bir pay sashibi tarafından da istenebileceği, pay sahiplerinin tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebileceği yönündeki hüküm çerçevesinde davacı —— bu istemi ileri sürebileceği gözetilmiştir.
Yöneticinin sorumluluğunun düzenlendiği TTK’nun 553/1. maddesinde “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar” hükmü getirilmiştir.
Anılan hüküm gereğince işbu davada tazminat talebi yönünden atfedilen eylemlere ilişkin sorumluluğun doğması için, davalının kusurlu eylemi, bunun neticesinde şirket malvarlığında bir zararın doğması ve kusurlu eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması, anılan tazmin koşullarının sağlandığının da, ispat yükü üzerinde bulunan davacı tarafça usulünce ispat edilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar çerçevesinde davalı atfedilen vergi borcu ödenmediği iddiası yönünden, aynı yetkilere sahip davacının da sorumluluğu bulunduğu, buna rağmen kasada para olduğu halde şirket borcunun ödenmediği iddiasının TMK’nun 2. maddesi gereğince iyi niyet ile bağdaşmadığı kanaati oluşmuş, bundan başka Mahkememizce alınan 31/08/2016 tarihli heyet raporu ile, dava dilekçesinde davalıya atfedilen her bir eylemin tek tek değerlendirilmiş, davalının kusurlu eylemi, bunun neticesinde şirket malvarlığında bir zararın doğduğu, kusurlu eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunduğu hususları davacı tarafça ispat olunamamıştır.
Davaya konu taleplerden 3. maddedeki, davalının diğer ortak—-olan borçlarının davalıdan tahsili istemi yönünden ise, dava dilekçesinde bu istem yönünden davalının —- ödemesi için kendisinden borç istediği, davacı ——6750 TL ve 2500 TL davalıya gönderdiği ileri sürülmüş, davalı tarafça ise bu ödemelerin şahsi borç için olmadığı, davacı şirketin iş yaptığı dava dışı şirketlere ilişkin ödeme olduğu savunulmuş, Mahkememizce alınan 31/08/2016 tarihli heyet raporu ile de bu iddianın ispatına ilişkin bir tespit yer almadığı, davacının borç için verildiği iddiasının sübut bulmadığı belirlenmiştir.
Karşı davanın değerlendirilmesinde ise; davalı tarafça, karşı davada haklı sebeple karşı davacı ——— şirket ortaklığından çıkarılması, bu talep yerinde görülmezse şirketin feshi talep olunmuştur.
TTK’nun 636/3. madddesinde “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” düzenlemesi getirilmiştir.
Yasa koyucu şirketin feshi için haklı nedenleri açıkça belirtmemiş ise de, ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklar arasında kişisel ve grupsal çıkarların ön plana çıktığı ve ortaklık amacının gerçekleşmesi olanağının kalmaması halinde, bundan başka şahıs unsurunun ön planda olduğu limited şirketlerde ortaklar arasında güven ilişkisinin zenedelenmesi durumunda haklı nedenlerin oluştuğunun kabulü gerekir.———
Ancak ticari şirketlerin faaliyetine devam etmesinin esas olduğu Mahkememizce gözetilmiş, davacı şirketin 2003 yılından beri genel kurul yapmamış olduğu, Mahkememizin—— tarihli celsesinde davacılar vekilince, şirketin devamında yarar görmedikleri, tasfiye sürecine girilmesinin talep edildiği, aynı celse davalı tarafça da şirketin devamında yarar görmediği, tasfiye payı verilerek tasfiye sürecine girmesinin talep edildiği gözetilmiş, karşı davalı şirketin feshi için haklı sebeplerin oluştuğu, aynı sebepler gözetilerek davalı şirketin ayakta tutularak karşı davacının ortaklıktan çıkarılması seçeneğinde davalı şirketin de, karşı davacı ortağın da bir yararı kalmadığı kanaatine varılmakla davalı şirketin haklı nedenlerle fesih ve tasfiyesine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Esas davaya konu;
a)Davalı —– davacı şirket ortaklığından çıkarılması ve payının bedelsiz olarak davacı —– devredilmesi, davalının payının bedelsiz devri talebinin reddi halinde, davalının şirkete olan borçlarının ayrılma akçesinden mahsubuna karar verilmesi isteminin, davacı şirket ve davacı —- mirasçıları yönünden usulden reddine,
b)Davalının şirkete olan borçlarının davalıdan tahsili isteminin, davacı şirket yönünden usulden, davacı —– mirasçıları yönünden sübut bulmadığından reddine,
c)Davalının diğer ortak —— olan borçlarının davalıdan tahsili isteminin sübut bulmadığından reddine,
2- Karşı davanın kabulü ile;
—– sicil numarasında kayıtlı ——FESİH VE TASFİYESİNE,
Tasfiye memuru olarak resen mali müşavir ——– atanmasına,
İleride şirket hesabından ödenmek üzere 5.000 TL tasfiye memuru ücret avansı ile 5.000 TL tasfiye masrafı avansı olmak üzere toplam 10.000 TL’nin karşı dava davacısı —–tarafından Mahkeme veznesine yatırılmasına,
Karar kesinleştiğinde kararın tescili ve ilanı için kesinleşme şerhi verilmiş karardan bir suretinin—— gönderilmesine,
3-Asıl Davada Harçlar Kanuna göre alınması gerekli 179,90 TL harcın, asıl dava davacıları tarafından yatırılan 25,20 TL peşin harç ile 853,88 TL peşin harç toplamı 879,08‬ TL’den mahsubu ile fazla yatan 699,18‬ TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde asıl dava davacılarına iadesine,
4-Asıl dava davacıları tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin asıl dava davacıları üzerinde bırakılmasına,
5-Karşı Davada Harçlar Kanuna göre alınması gerekli 179,90 TL harcın, karşı dava davacısı tarafından yatırılan 904,00 TL peşin harçtan mahsubu ile fazla yatan 724,1‬0 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde karşı dava davacısına iadesine,
6-Karşı davalı tarafından sarf edilen 253,80 TL keşif harcı gideri ile 2.124,95 TL yargılama gideri toplamı 2.378,75‬ TL’nin asıl davada davacı – karşı davada davalılardan alınarak karşı dava davacısına verilmesine,
7-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Davacılar Vekilinin ve Davalının yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 26.01.2023