Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1875 E. 2019/804 K. 18.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2014/1875 Esas
KARAR NO : 2019/804

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 18/12/2014
KARAR TARİHİ : 18/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dilekçesinde özetle; Davacı müvekkil şirket ————. ve davalı ———– arasında süregelen ticari ilişki ile, davacının davalıdan cari hesap alacağı meydana geldiğini, davalının davacı lehine 13.03.2014 tarihinde 431.720,95 TL borçlandığını, davalının davacıya olan borcunu ödememesi üzerine, davacı tarafından Kartal ——. Noterliğinin 22.04.2014 tarih ———– yevmiye no.lu ihtarname gönderildiğini, ihtarname ile davalının, davacı nezdindeki cari hesabı nedeni ile 431.720,95 TL cari hesap ve ihtarname tarihine kadar hesaplanan 104.692,33 TL vade farkı borcu bulunduğu, davalı nezdinde yapılan tüm girişimlerin neticesiz kaldığını ve ihtarname tarihi itibari ile de bir sonuç alınamadığını, ihtarname ile toplam 536.413,28 TL borcunu ödeme tarihine kadar hesaplanacak vade farkı ile birlikte ihtarnamenin tebliğinden itibaren en geç yedi (7) gün içinde ödenmesi aksi durumda yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, İhtarnameye rağmen davalının hiçbir ödemede bulunmadığını, bu sebeple davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul Anadolu———– icra Müdürlüğü 2014/12658 E. sayılı dosya ile icra takibine geçildiğini, ancak davalının aleyhine başlatılan icra takibine davalının, haksız ve kötü niyetli olarak borca kısmi itirazda bulunduğunu, davalının 03.07.3014 tarihli itiraz dilekçesinde takibe konu borcun 145.982,42 TL tutarını kabul ederek, kalan 250.000,00 TL’nin davacıya verilen ————– ücret alacağı olduğu için takas mahsup edildiğini beyan ettiğini, itiraz dilekçesinin devamında 285.738,73 TL ve ödeme emrinde belirtilen 113.287,77 TL olmak üzere toplamda 399.026,50 TL borca ve faiz oranına itiraz ederek, takibin durdurulmasına karar verilmesi talep ettiğini, itiraz ile icranın kısmi olarak durdurulmasına, hukuka aykırı şekilde sürüncemede bırakılmasına sebebiyet verildiğini, davalı şirketin, itiraz ettiği borç miktarından 250.000,00 TL’nin davacıya verilen————– doğan ücret alacağı olduğundan takas mahsup edildiğini beyan etse de bunu kanıtlayacak hiçbir kanıt ileri süremediğini, davalının, cari hesaptan kaynaklanan 35.738,73 TL tutarındaki borcunun, müvekkil şirket ile yürütülen ticari ilişkisinden kaynaklanmadığını iddia ettiğini, bu iddiasının tamamen mesnetsiz olduğunu, davacının yaptığı bu itirazın asılsız olduğunu ve iptali gerektiğini, davalının itiraz dilekçesinde faiz oranına da itiraz ettiğini, davacının muhtelif kaynak imali ve pazarlaması ile iştigal ettiğini, davalı ile arasında ticari ilişki söz konusu olduğunu, bu ticari ilişkinin ile, ödenmeyen cari hesap ekstreleri için icra takibinde avans faizi işletildiğini, faizin yerinde olduğunu, avans faizi, her türlü ticari işlerde yürütülebilecek bir faiz olduğunu, açıklanan nedenlerden dolayı davalının faiz oranına itirazının hukuka aykırı ve kötü niyetli olduğundan iptali gerektiğini, davalının icra takibini uzatmak amacı ile borca kısmi itirazda bulunduğunu, davaya konu icra takibi, müvekkilinin cari hesap alacağına dayanarak ve alacağını tahsil etmek üzere haklı nedenle başlatıldığını, bu sebeple fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile; davalı/borçlunun icra takibine yaptığı kısmı itirazın iptaline, yapılan itiraz haksız ve kötü niyetli olduğundan %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili süresinden sonra verdiği cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket yetkilisi ile davalı şirket yetkilisi ——–arasında çok uzun yıllar öncesine dayanan dostluk ve ticari ilişki bulunduğunu, ———yıllarında davacı şirkette ——– biriminde genel müdürlük yaptığını, daha sonra——kurduğunu, bu süreçte de davalı şirket ile dostluk ve ticari ilişkilerinin daha da kuvvetlenerek devam ettiğini,———– bir taraftan müdürlük yaptığı birimdeki işlerin denetimi ve danışmanlığını davacı şirkete fiilen bulunarak devam ettirdiğini, diğer taraftan davalı şirketteki ticari faaliyetini sürdürdüğünü, Davacı şirket ile davalı arasındaki süre gelen ticari ilişkide ———- yıllarında her iki şirketin ortak ———————- yeni bir şirket kurulmasının kararlaştırıldığını ve alt yapı çalışmalarının 2013 yıllarına kadar bizzat davalı şirket yetkilisi ————tarafından sürdürüldüğünü, sonradan yeni bir şirket kurmaktan tamamen ticari karlılık gözetilerek vazgeçildiğini, ticari ilişkinin davacı şirket bünyesinde ————olarak devam etmesi için davacı şirket yetkilisi——– ile anlaştıklarını, yeni yapılanma ve organizasyon şeması ve bundan sonraki ilişkilerin nasıl süreceği, davalının görev alanının direk yönetim kuruluna bağlı olarak çalışan danışmanlıklar listesinde ilan edilerek duyurulduğunu,——— olduğu ve ona bağlı birimler ve görev tanımları yapıldığını, dostluk ve güven ilişkilerinin uzun yıllara dayanması ve iş hayatının yoğunluğu nedeniyle davacı şirket ve —- arasında yazılı bir sözleşme yapılmasına gerek duyulmadığını, —- davacı şirketteki görevlerini ————– ayına kadar sürdürdüğünü, davacı tarafa ticari kazandıranları nedeniyle övgü ve teşekkürler aldığını, Dava konusu icra takibine kısmi itiraz ettikleri 250.000,00 TL’nin davalı şirket hesabına şirket yetkilisi—– koordinatörlüğü için, 2010 yılından beri süre gelen emeği karşılığında hizmet bedeline mahsup edilmek üzere (fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak) ödendiğini, davalı şirket yetkilisinin üstlendiği koordinatörlük görevi için ne kadar ücret alabileceği hususunun tarafların iyi niyetli olması ve ihtilaf olabileceği düşünülmediğinden daha sonra belirlenmek üzere yazılı kararlaştırılmadığını, ileride mahsuplaşılacağının bizzat ———– ile konuşulduğunu, uzman bilirkişi marifetiyle davalı şirket yetkilisinin hizmet ücretinin ne kadar olabileceğinin belirlenmesini talep ettiklerini, ücret ve görevin ne kadar süreceği belli olmadığından davalı şirketin henüz hizmet bedeline dair fatura kesmediğini, dava dilekçesine göre, davalının banka hesabına ödenen 250.000,00 TL’nin cari hesap alacağı olarak belirtildiği, bu ödemenin neden yapıldığına dair bir izah bulunmadığını, davacının ticari defterleri incelendiğinde 250.000,00 TL ödemeye dair hiçbir fatura ve v.s.mesnet bulunmayacağını, Taraflar arasındaki iyi ilişkilerin 13.03.2014 tarihli 35.738.73 TL faturanın davalıya tebliğine davacıya noterden iadesine kadar sürdüğünü, faturanın iadesinin nedeninin davacı şirketten böyle bir alımın yapılmaması olduğunu, emtianın davalı şirkete teslimine ilişkin irsaliyede imza olmadığını ve alıma dair bir talebi de olmadığını, davalının ticari defterlerinde bu fatura kayıtlı olmadığını, gerçek bir alım-satım olmaması nedeniyle icra takibine konu edilen 35.738,73 TL ve faizine haklı nedenle itiraz ettiklerini, dava konusu icra takibine konu olan, 145.982,42 TL’nin davalı ile davacı şirket arasında gerçek alım-satıma ilişkin olduğundan taraflarınca kabul edilerek davacının banka hesabına ödendiğini, İstanbul ——-.İcra Müdürlüğünün 2014/12658 E. no.lu icra takibinin usulüne uygun olmadığını ve alacağa konu edilen kısımların ne kadar olduğunun belirtilmediğini, ayrıca faiz oranı ve tarihlerinin de yazılmadığını, hukuki şekle uygun ödeme emrinin vasıflarını taşımadığından iptali gerektiğini, İcra takibine izah edilen nedenlerle 145.982,42 TL kısmı kabul ettiklerinden davacıya ödediklerini, kalan kısma haklı nedenlerle itiraz ettiklerini, Davalının İstanbul Anadolu ———-.İcra Müd. 2014/12658 E. no.lu icra takibine yaptığı kısmi itirazın haklı nedenle yapılmış olduğunun kabulüne, kısmi itiraz toplamı 399.026,50 TL’nin % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına, takibin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce alınan 02/05/2016 tarihli alınan bilirkişi raporunda özetle; Dava ve icra takip dosyası, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile davacının ve davalının ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu, davacı tarafın davalı aleyhine 431.720,00 TL asıl alacak ve 113.287,77 TL vade farkı için takibe geçtiği, davalı tarafın 145.982,42 TL asıl alacağı kabul ettiği ve bu tutarı 14.07.2014 tarihinde davacının İş Bankası hesabına ödediği, davacının asıl alacak içinde talep ettiği 35.738,73 TL fatura içeriği malın davacı tanığı beyanlarından ve sevk irsaliyesinde davalı tarafından teslim alındığına ilişkin kanıt (isim-imza) bulunmadığından davacının bu fatura bedelini talep edemeyeceği, davacının davalı tarafın banka hesabına 250.000,00 TL EFT yaptığı 01.12.2012 tarihi itibariyle davacı tarafın davalı taraftan 281.211,85 TL alacaklı olduğu, bir tacirin alacaklı olduğu tarafa nedensiz bir şekilde 250.000,00 TL gibi ciddi bir tutarı göndermesinin ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacı ———— tarafından davalı şirkete gönderilen 250.000,00 TL havalenin davalı şirket yetkilisi ——— çalışması karşılığında ödendiğinin düşünüldüğü, ancak davalı tarafın mahsup talebi hukuki olduğundan, taraflar arasında yazılı olarak yapılmış vade farkı sözleşmesi bulunmadığı gibi taraflar arasında bu yönde alışa gelmiş bir uygulama da bulunmadığı bu halde davacının vade farkı talebinin yerinde olmadığı, davacı tarafın dava tarihi itibariyle davalı taraftan talep edebileceği bir alacağının bulunmadığı şeklinde kanaatini bildirmiştir.
Mahkememizce alınan 29/09/2017 tarihli alınan bilirkişi raporunda özetle; davacı yanın alacak iddiasının ispata muhtaç olduğu; vade farkı alacağına ilişkin olarak 02/05/2016 tarihli bilirkişi raporundaki değerlendirmeler ile bağlı kalındığı yönünündeki şeklinde kanaatini bildirmiştir.
Mahkememizce alınan 07/09/2018 tarihli alınan bilirkişi ek raporunda; Davalının 25/06/2014 icra takip tarihinden sonra 14/07/2014 tarihinde dsavacıya yapmış olduğu 145.982,42 TL ödemenin de TBK.100.mad. Göre yapılan hesaplamada 18/12/2014 dava tarihi itibariyle 328.044,16 TL asıl borcunun olduğu şeklinde kanaatini bildirmiştir.
Davacının ; İstanbul Anadolu —–İcra Müdürlüğünün 2014/12658 esas sayılı icra dosyası ile 431.720,95 TL asıl alacak, 113.287,77 TLvade farkı olmak üzere toplam 545.008,72 TL’nin tahsili için ilamsız icra takibine başladığı ,davalının 03/07/2017 tarihinde borçlu şirketin alacaklı tarafla ticari ilişkisinden kaynaklanan faturalandırılmış borcunun 145.982,42 TL ‘yi kabul ettiği, 35.738,73 TL fatura ticari ilişkiden kaynaklanmadığından 08/04/2014 tarihinde alacaklı şirkete noterden iade edildiği bu nedenle borcu kabul etmediğinden bahisle kalan 285.738,73 TL ve ödeme emrinden belirtilen 113.287,77 TL (vade farkı) toplam 399.026,50 TL borca itiraz ve faiz oranına itiraz ettiği, davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dava, icra takibine karşı yapılan kısmi itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davaya konu takip 431.720,95 TL cari hesap alacağına, ve 113.287,77 TL 431.720,95 TL tutarlı ana para borcuna ilişkin vade farkı alacağına dayandırılmış, borçlu vekilince borcun 145.985,42 TL’lik kısmının kabul edildiği , bakiye 399.026,50 TL kısmına itiraz olunduğu bildirilmiş, itiraz dilekçesinde, takibe konu alacağın 250.000 TL’lik kısmının davacı şirkete verilen hizmetten kaynaklı ücret alacağı olduğu, 35.738,73 TL tutarlı faturanın iade edildiği belirtilmiş, bu nedenle 285.738,73 TL ana para ve ödeme emrinde belirtilen 113.287,77 TL vade farkı alacağına itiraz olunduğu belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde; taraflar arasında 2008 yılından beri süre gelen ve açık hesap şeklinde taraf defterlerine kaydedilen ticari faaliyet bulunduğu belirlenmiştir. Davacı tarafça cari hesaptan ve bu cari hesaba ilişkin vade farkından kaynaklı alacağının olduğundan bahisle takip başlatılmış, asıl alacağın 145.982,42 TL’lik kısmı dışındaki tutara davalı tarafça itiraz olunması üzerine iş bu dava açılmıştır. Taraflar arasında 250.000 TL tutarlı havale ödemesi, 35.738,73 TL tutarlı fatura bedeli, ve 113.287,77 tutarlı vade farkı alacağı talebi yönünde ihtilaf bulunmaktadır.
Davacı tarafça, aşamalardaki beyanlarında, anılan 250.000 TL’nin davalının mali durumu kötü olduğundan, ödeme yapmazsa davacının işini yapmayacağını söylediği, davacının daha fazla mağdur olmamak için bu ödemeyi yaptığı iddiaları karşısında; taraf ticari kayıtlarının tetkikinde, davacı tarafça banka havalesi yoluyla ve herhangi bir açıklama yapmaksızın 11/09/2012 tarihinde 250.000 TL’nin davalı tarafa gönderildiği, anılan ödemenin de davalı kayıtlarına işlendiği, söz konusu havale tarihinde davacının kendi kayıtları itibariyle davalıdan 281.211,85 TL alacaklı görünürken bu havaleyi gerçekleştirdiği, havalenin mevcut bir borcun ödenmesi için yapıldığının kabulünün gerektiği, davacı tarafça ise bu karinenin aksinin ileri sürülmesine karşın, alacak tutarına nazaran senetle ispatı zorunlu olduğu halde bu mahiyette bir delil sunulmadığı gibi, dava dilekçesinde yemin deliline dayanması itibariyle yemin teklif edip etmeyeceği yönünde verilen kesin süre içinde beyan sunmamış olması gözetilerek anılan 250.000 TL yönünden alacak iddiasını ispat edemediği kanaatine varılmıştır.
Taraflar arasındaki ihtilaf noktalarından bir diğeri olan 35.738,73 TL tutarlı fatura yönünden ise anılan faturanın davacı taraf ticari kayıtlarında yer almasına rağmen davalı tarafça 08/04/2014 tarihli noter ihtarnamesi ekinde anılan fatura ve sevk irsaliyesinin davacı tarafa iade olunduğu, bu hususun ticari defterlerine de bu suretle noter iadesi olarak kaydedildiği, yine fatura dayanağı sevk irsaliyesinde de teslim alan kısmında bir imza bulunmadığı, bu itibarla davacı tarafça 35.738,73 TL tutarlı faturaya konu malın davalı tarafa teslim olunduğunun ispat olunamadığı, anılan nedenle fatura kadar alacağın varlığının sübut bulmadığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu 113.287,77 TL tutarlı vade farkı alacağı da taraflar arasındaki ihtilaf noktalarından biri olup davacı tarafça faturalarda vade farkına ilişkin açıklamaya yer verildiğinden bahisle fatura tarihinden, 22/04/2014 tarihli ihtarnamelerine kadar geçen süreye ilişkin vade farkı alacağının tahakkuk ettiği iddiasıyla alacak talebinde bulunulmuş ise de; Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 27/06/2003 tarihli kararında da vurgulandığı üzere “vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında bu konuda yazılı bir sözleşme ya da teamül halini almış fiili bir uygulamanın mevcudiyetinin kanıtlanması gerekmektedir. Mal bedeline ilişkin faturaya vadesinde ödenmediği takdirde vade farkı uygulanacağına ilişkin şerh düşülmesi ve faturaya süresinde itiraz edilmemesi vade farkı istenebilmesine olanak vermez.”
Taraflar arasında vade farkına ilişkin bir sözleşme sunulmadığı gibi taraflar arasında bu yönde bir teamül oluştuğuna dair bilgiye de taraf kayıtlarının tetkikinden ulaşılamamıştır.
Davacı tarafça ileri sürüldüğü suretle, faturada vade farkına yer verilip faturanın itiraza uğramamasının ise anılan İBK kararı karşısında vade farkı alacağının muaccel olması için yeterli olmadığı, vade farkı alacağının da ispat olunamadığı kanaatiyle davanın reddine dair karar verilmiş, davalı tarafça cevap dilekçesi süresinden sonra verilmekle icra inkar tazminatı talebinin bulunmadığı değerlendirilerek hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Sübut bulmayan davanın reddine,
2-Alınması gerekli 44,40 TL harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 6.814,40 TL’den mahsubu ile kalan bakiye 6.770,00 TL nin davacıya iadesine,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı için takdir olunan 29.891,59 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından sarfedilen 18.00 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.