Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2022/806 Esas
KARAR NO:2023/403
DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:11/10/2022
KARAR TARİHİ:02/05/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili tarafından gönderilen dava dilekçesinde özetle; 23.12.2019 tarihinde davalı sigorta şirketinin müvekkile ait araca çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana gelmiştir. Kaza sonucu müvekkile ait araçta değer kaybı meydana geldiği, Karayolları Trafik Kanunu madde 99 Sigortacılar, hak sahibinin ——genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının —— kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde——– sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorunda olduğu, davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketi kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödememiş, müvekkilin haklarını(tazminatını) sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiği, ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gitmiş, tahsil etmemiz gereken tazminat alacağımız yasal süresinde tahsil edilemediği, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve yasal faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar talebimize ilişkin huzurdaki davayı açma zarureti doğduğu açıklanan nedenlerle davacının alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
SAVUNMA:Davalı vekili tarafından mahkememize gönderilen cevap dilekçesinde özetle; davacı taraflar, mahkemeniz dosyasına sunduğu delil ve belgeleri tarafımıza tebliğe çıkartmadığından, anılan tüm belgelere karşı cevap ve itiraz haklarımız saklı olduğu, dava şartı yokluğu nedeniyle huzurdaki davanın reddi gerektiği, huzurdaki dava ise 6102 sayılı türk ticaret kanunu m.4’de belirtilen mutlak ticari dava niteliğinde olup, 01.01.2019 tarihinden sonra açılmıştır. zira işbu dava türk ticaret kanunun altıncı kitabı olan sigorta hukuku bölümünde düzenlenmiş hükümlere tabidir ve bu haliyle mutlak ticari dava niteliğinde olduğu, zamanaşımı def’ini ileri sürdüğü, yürüyen bir ceza davası söz konusu olmadığından, ceza zamanaşımının uygulanması da söz konusu olmadığı, kesin hüküm ve derdestlik nedeni ile davanın reddi gerektiği, munzam zarar sigorta şirketlerine yöneltilecek bir husus olmadığı, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte; müvekkil şirket söz konusu zarardan poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğu, davayı kabul manasında olmamak üzere kusur oranının tespiti bakımından dosyanın —— gönderilmesi gerektiği, davayı kabul manasında olmamak üzere davacı tarafından talep edilen bedelin kabulü mümkün olmadığı, davacının gerçek zararının tespiti gerekmektedir. bu sebeple dosyanın bilirkişi incelemesine gönderilmesi gerektiği, davacı tarafından, sigortalımızın kusuru ve kusur ile zarar arasında illiyet bağı bulunduğu usulen ispat edilmesi gerektiği, davayı kabul manasında olmamak üzere faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiği, davanın usulden ve esastan reddine, yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yüklenmesini karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava konusu uyuşmazlığın, HMK 320.maddesi uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacıya ait —- plakalı araç ile davalı sigorta şirketi nezdinde —- araç arasında meydana gelen ——– trafik kazasında davacıya ait araçta hasar meydana gelip gelmediği, varsa miktarı ile davacının alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan munzam zararı olup olmadığı ile varsa bu zararını davalıdan tahsil edip edemeyeceği noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, davacının temerrüt faizi ile karşılanamayan zararının bulunup bulunmadığı ve munzam zararın koşullarının oluşup oluşmadığı, davalı sigortanın varsa zarardan sorumlu olup olmadığı noktasındadır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasına geçilerek deliller toplanmış, icra dosyası celp edilerek incelenmiş, bilirkişi raporu alınmıştır.
Munzam (aşkın) zarar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122/1. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Dava konusu edilen zararın yasal dayanağını oluşturan Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi hükmüne göre, borcun ödenmemesi veya geç ödenmesi nedeniyle alacaklı geçmiş günler için öngörülen faizle karşılanamayacak bir zarara uğramış ise, borçlu, geç ödemeden dolayı kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını kanıtlamadıkça bu zararı da karşılamak zorundadır. Yasa bu hüküm ile alacaklıya temerrüt faizini aşan zararını borçludan isteme olanağı tanımıştır. Ancak bunun için uğranılan zararın varlığı ve miktarının alacaklı tarafından kanıtlanması gerekir. Zarar kanıtlandığı takdirde borçlu, ödemenin geç yapılmasında kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını kanıtlaması halinde bu zararı ödeme yükümlülüğünden kurtulabilir. O halde, munzam zararın ödenmesi söz konusu olduğunda kusur, bir unsur olarak yer almaktadır. Kısacası, munzam zarar davasında davacı, zararın varlığını ve miktarını; davalı ise, borcun geç ödenmesinde kusurunun olmadığını kanıtlayacaktır.
——— esas —— karar sayılı kararında da değinildiği üzere; bu konuda kanıtlanması gereken, belli paranın gününde ödenmemesinden doğan zarardır. Alacaklı, borcun kendisine geç ödenmesi yüzünden uğradığı zararın ne olduğunu ve miktarını kanıtlamak durumundadır. Doğaldır ki bu zarar paranın zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan olası (muhtemel) kar ya da varsayılan (farzedilen) gelir değildir. Bu zarar davacının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan somut olgular nedeniyle uğramış olduğu zarardır. Hal böyle olunca davada istenen zararı doğuran somut olayın ve bu nedenle uğranılan zararın kanıtlanması gerektiği açıktır.
Munzam zararın tazmini için alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu somut olgulara dayanarak inanılır, kesin ve net bir biçimde kanıtlamak zorundadır. Genel ve soyut nitelikteki enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması, munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. davacının enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olguları değil, şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğünü kanıtlaması gerekir. Aksi halde soyut ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen, genel ekonomik gelişmeler TBK’nın 122. maddesinde sözü edilen munzam zararın tazminini gerektirmez——-
Bunun gibi, borçlunun borcunu ödemede temerrüde düşmesi durumunda, alacaklının başkaca bir hususu kanıtlamadan sadece ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu TBK’ nin 122. maddesindeki munzam zararın kanıtı olarak göstermesi ve ekonomik gelişmelerin getirdiği olumsuzluğun gerçek zarar olarak kabulü mümkün değildir. Zira, alacaklının somut olarak herhangi bir zarara uğradığını kanıtlamaksızın ————– oranında bir zarara uğradığının varsayılması, 3095 sayılı Kanunla belirlenen faiz oranlarını mahkeme kararıyla enflasyon oranına çıkaracak niteliktedir. Bu ise mümkün değildir———.
Bu halde TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan-munzam zararın, ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların ——— olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında davacının durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayıp varsayımsal kalacaktır.———– Karar sayılı ilamı ile; munzam zarara ilişkin yapılan yargılama neticesinde, TBK’nın 122.maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerektiği, burada kanıtlanacak olguların; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olduğu, davacının belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığının söylenemeyeceği, ilk derece mahkemesince davanın reddine dair direnme kararının, temerrüt faiziyle birlikte davacıya ödenen anapara yanında temerrüt faizini aşan zararın, davacı tarafından kendi duruma özgü şekilde somut olarak ispat edilememiş olması nedeniyle yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.
Buna göre zararın ne şekilde oluştuğunu konusunda ispat külfeti üzerinde olan davacı’nın munzam zararın varlığını somut deliler ile ispatlayamadığının kabulü gerekmiş ve davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179,90-TL karar harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 80,70-TL nin mahsubu ile kalan 99,20-TL nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-TTK 5/A maddesi ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A fıkrası ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca 1.320,00-TL arabuluculuk ücreti davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davalı taraf maddi tazminat talebi yönünden kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde ——–Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı..02/05/2023