Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/734 E. 2023/570 K. 04.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/734
KARAR NO : 2023/570

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 22.09.2022
KARAR TARİHİ : 04.07 .2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Sürücü— sevk ve idaresindeki—- plakalı aracın 31. 07.2007 tarihindeki neden olduğu kaza neticesinde vefat ettiği, bu kazaya istinaden —Asliye ticaret Mahkemesi —-. Sayılı kararı ile müteveffanın eşi —- yönünden hükmün istinaf edilmeyerek kesinleştiğini, davanın—– çocukları yönünden açıldığını, davacının meydana gelen kaza ile ilgili olarak tamamen kusursuz konumda bulunduğunu, destekten yoksun kalanlar yönünden, meydana gelen zarar , miras hukukundan bağımsız ve ilişkisiz bilakis destek görenlerin zararı; desteklerin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarar olduğu, alkol ve ehliyetsizlik gibi hususlarında olmadığı dosya yönünden 3. Kişi durumundaki müvekkillerinin bir kusuru bulunmadığını, davalarının 2015 ve 2016 yıllarında çıkan Genel Şartlar ve Trafik Kanunu değişikliklerinden zaman yönünden etkilenmediğinin, davanın 6100 sayılı yeni HYY 107.madesine göre “Belirsiz Alacak Davası “ olarak açılmış bulunmakla, yargılama sırasında toplanacak delillere, mahkemece yapılacak incelemelere ve tazminat hukuku alanında uzman bilirkişiden alınacak rapora göre belirlenecek maddi tazminat tutarlarının, peşin harcı yatırıldıktan sonra , hüküm altına alınmasını talep ettikleri, kazaya karışan — plakalı araç —- Poliçe no’lu ZMSS poliçesi — ile tarafından sigortalandığı, davalı — şirketinden kaza tarihini kapsar poliçe aslının ve tüm hasar dosyasının istenmesi talep ettikleirni, —- Asliye ticaret Mahkemesi—- dosyasında bilirkişi raporunca 336.882.77 TL tazminat hesaplandığı, 2007 ZMMS limitleri doğrultusunda 60.000 TL ye gardameten paylaştırıldığı, akabinde , mahkeme ilamı ile 44.158.58 TL’nşn —- ödendiğini, kalan limit olan 15.841.42 TL nin hak sahibi çocuklara ödenmesi yönünde davalıya başvuru yapıldığı, yapılan başvuru davalı tarafından halen sonuçlandırılmamış, akabinde , arabuluculuk başvurusu yapılmış , Kesin hükme rağmen yine arabuluculuk yönünden anlaşma sağlanamadığı, bu nedenlerle kaza tarihi itibari ile 60,000.00 TL olan destekten yoksunluk teminat limitinin garameten paylaştırma akabinde kalan bakiyenin ekte sundukları mahkeme ilamı ve bilirkişi raporuna istinaden müvekkillerine ödenmesini yönünde karar verilmesini talep ettikleri, açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle; ölümlü Trafik Kazası nedeniyle; ( fazlaya ilişkin talep ve ek dava açma hakkının saklı kalması kaydıyla 6100sy. Yasanın 107. Md. Uyarınca maddi zararların tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere , destekten yoksun kalma tazminatı olarak her bir müvekkili için 100,00 TL, toplamda 600,00 TL nin davalıdan tahsiline hükmedilmesine, temerrüd tarihi itibariyle işletilecek avans faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte davalıdan-sorumlulardan müştereken müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 31.07.2007 tarihinde meydana gelen kaza bakımından zamanaşımı süresinin 31.07.2015 tarihinde dolduğunu, davanın ise 22.09.2022 tarihinde açıldığını, zamanaşımı sebebiyle davanın reddini talep ettiklerini, müvekkili şirket aleyhine açılan —- Sayılı dava dosyasında sulh olunduğunu, taraflar arasında imzalanan sulh protokolü ve ibranameye istinaden 44.158,58-TL anapara ve ferileri olmak üzere toplam 79.738,73-TL 28.04.2022 tarihinde karşı yana ödendiği, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, yapılan ödemeler sonucu bakiye teminat limitiNİN (60.000,00-44.158,58) 15.841,42-TL olduğu, davacı yanın talebi teminat kapsamı dışında olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davada kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olan müteveffa sürücünün Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında açıklanan yasal düzenlemeler gereğince üçüncü kişi olmadığı, dolayısıyla destekten yoksun kalma tazminatı talep eden davacıların da üçüncü kişi olarak kabul edilemeyeceği anlaşıldığından müvekkili şirketin davacılara karşı sorumluluğu bulunmadığının, açıklanan nedenlerle ve her türlü yasal haklarının saklı kalması kaydı ile; zamanaşımı nedeniyle davanın reddini, davacı yanın talebinin teminat kapsamı dışında olması nedeniyle huzurdaki davanın reddini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.

İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle trafik kazasından kaynaklı maddi tazminat davasıdır. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasına geçilerek deliller toplanmıştır.Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, 31.07.2007 tarihinde davacıların baba —- kullandığı —–plakalı traktörün yaptığı tek taraflı kazada vefat ettiğinden destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği noktasında toplandığı tespit edilmiştir.Mahkememize ait —-esas sayılı dava dosyasında kesinleşme şerhli gerekçeli karar evrakının, davacıların nüfus kayıtlarının — kayıtlarının celp edildiği ve dosyamız arasına alındığı anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin 21.03.2023 tarihli celsede ”Mahkemenizin —– esas sayılı kesinleşen dosyasında alınan bilirkişi raporunda poliçe teminat tutarına göre garameten bir hesaplama yapılmıştı. Bu hesaplama gereğince bedel arttırım dilekçesini sunmak için tarafımıza süre verilmesini talep ederiz” şeklinde beyanda bulunduğu ve bedel arttırım dilekçesi sunmak üzere davacı vekiline süre verildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin 08.06.2023 tarihli bedel arttırım dilekçesinde; Davacı —ve dava arkadaşlarının D.Y.K Tazminatı nedeniyle toplam; 15,841,41 TL maddi tazminatının temerrüt tarihinden avans faizi ile davalıdan tahsili ile müvekkillerine verilmesine karar verilmesi talep ettiği ve harcı tamamladığı görülmüştür.
Uyuşmazlık, tek taraflı ve sürücünün tam kusuru ile meydana gelen trafik kazasında ölen sürücünün yakınlarının, aracın trafik sigortacısı şirketten destekten yoksun kalma tazminatı talebi hâlinde zamanaşımı süresinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa mı yoksa 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109. maddesine mi tabi olacağı noktasında toplanmaktadır.
Haksız fiil mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 41. maddesinde tanımlanmış, Kanun’un 60. maddesinde ise haksız fiilden zarar görenin zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) konuya ilişkin 49 ve 72. maddeleri de aynı yönde düzenleme içermektedir.Anılan maddeler ile haksız fiillere uygulanacak üç zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bunlar, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren başlayacak bir yıllık zamanaşımı; fiilin vukuundan itibaren işleyecek on yıllık zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda ceza kanunlarında düzenlenmiş olması hâlinde uygulanacak olan ceza zamanaşımı süreleridir.
Haksız fiillerin bir kısmı, sadece hukuk açısından değil, ceza yasaları bakımından da sorumluluğu gerektirir; haksız fiilin faili, yani sorumlusu genellikle daha ağır sonuçları olan ceza kovuşturmasına konu olabileceği sürece, zarar görenin haklarını yitirmesinin kabul edilmesi mümkün değildir.
Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza kanunları gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair kanunlar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur. Nitekim bu husus 07.12.1955 tarihli ve — sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır.
Buna göre, anılan mevzuat uyarınca ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle zarar veren eylemin ceza kanunu veya ceza hükmü taşıyan özel kanunlarda suç olarak düzenlenmesi gerekli olup özel kanunlarda haksız eylem için başka bir zamanaşımı süresi tayin edilmiş olmadıkça, haksız eylemden doğan maddi ve manevi zararların tazmini için açılacak davalarda 6098 sayılı TBK’nun 72. maddesinde öngörülen zamanaşımının uygulanması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.10.2013 tarihli ve —-Özel kanun niteliğinde olan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 109. maddesinin ilk fıkrasında, yine bir haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin tabi bulunacağı zamanaşımı süresi yönünden 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesindeki düzenlemeden farklı, özel bir hüküm getirilmiştir.2918 sayılı KTK’nın “Zamanaşımı” başlıklı 109. maddesi;
“…Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.
Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır.Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.
Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.” hükmünü içermektedir.Buna göre madde ile 818 sayılı Borçlar Kanununun 60 (TBK’nın 72). maddesindeki bir yıllık zamanaşımı süresi, trafik kazasından kaynaklanan tazminat davaları yönünden iki yıl olarak düzenlenmiş olup 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesi ile 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin ikinci fıkrası zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbiriyle uyumlu olmakla birlikte, zamanaşımı süresi yönünden birbirlerinden ayrılmaktadır.
Vurgulamakta yarar vardır ki 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin ikinci fıkrasına göre, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalarda uygulanabilmesi için, sadece eylemin “cezayı gerektiren fiilden” doğmuş olması gerekli ve yeterlidir. Diğer bir ifade ile tazminat davalarına daha uzun süreli ceza davasına ilişkin zamanaşımının uygulanması için fail hakkında bir ceza davası açılması; mahkûmiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı veya zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması aranmamaktadır. Sadece cezalandırılması kabil bir eylemin işlenmiş olması, bir diğer söyleyişle, haksız fiilin suç niteliğini taşıması yeterlidir.Anılan madde uyarınca “eylemin” suç teşkil etmesi; cezai nitelik taşımasından hareketle mahkûmiyet veya takipsizlik kararı aranmaksızın ceza zamanaşımı uygulanacaktır.Bundan başka, işlenen eylemin, kovuşturulması şikâyete bağlı bir suç teşkil edip etmemesi de önemli değildir. Zira bu yön, ceza davasının açılabilmesinin bir şartıdır. Bu bakımdan şikâyet süresinin (mülga TCK. m. 108) geçirilmesinden ötürü, ceza davasının açılamamış olması, bu davaya ilişkin zamanaşımı süresinin, tazminat davasına uygulanmasına engel değildir.Belirtilmelidir ki 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme ile ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalar için de geçerli olabilmesi, sadece eylemin ceza kanunlarına göre suç sayılması koşuluna bağlanmıştır. Zira sonuçta haksız eylemin cezayı gerektiren bir fiil teşkil etmesi durumunda o fiil için öngörülen ceza zamanaşımı süresi hukuk yargılamasında da uygulanacaktır.
Bu itibarla şayet zarar doğuran eylem aynı zamanda cezayı gerektirir nitelikte ise; eğer ceza kanunundaki ya da ceza hükümlerini taşıyan özel kanunlardaki bu eylem için kabul edilen zamanaşımı süresi, BK’daki bir yıllık süreden daha kısa ise, o zaman yine BK’nın 60. maddesinin birinci paragrafındaki (TBK m. 72) olaya uygulanacak; ceza kanunundaki zamanaşımı süresi BK’nın 60. maddesinin birinci paragrafındaki süreden daha uzun ise, o zaman bu uzun süre tazminat davaları için de uygulama yeri bulacaktır. Böyle bir durumda uygulanması söz konusu olan ceza davası zamanaşımı süresi ise fiilin gerçekleştiği tarihe göre uygulama alanı bulacak olan ve hâlen yürürlükteki 5237 sayılı TCK’nın 66. (mülga 765 sayılı TCK’nın 102. maddesine) göre belirlenecektir.
Olayın meydana geliş şekli itibariyle ölen sürücünün eylemi bir bütün olarak ele alındığında, murisin aracı kullanırken 31.07.2007 tarihinde tek taraflı ve kendisinin tam kusuru ile meydana gelen eylem TCK 179. maddesinin ikinci paragrafında tanımlanan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturmaktadır. Trafik güvenliğini tehlikeye düşürme suçu bir tehlike suçu olup, mağduru ölen değil, kamu güvenliğidir.
Yukarıda açıklanan ilkelerin ışığında somut olayda, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun varlığı sabit olduğundan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ceza zamanaşımının uygulanması gerekmektedir ve kazaya neden olan kişi hakkında ölümü nedeniyle bir ceza davasının açılmamış olması, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında uzamış ceza zamanaşımının uygulanmasına engel değildir. Yapılan inceleme sonucunda, davacının desteğinin tam kusuru ile neden olduğu ve kendisinin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nın 179. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nın 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması ve 31.07.2007 olan kaza tarihi ile 22.09.2022 olan dava tarihi arasında sekiz yıldan fazla süre geçmiş olması karşısında, davanın zamanaşımından reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacıların davalarının zaman aşımı nedeniyle ayrı ayrı REDDİNE;
2-Alınması gerekli 179,90-TL karar harcından davacı taraflarca peşin olarak yatırılan 80,70-TL ve 53,00-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 133,70-TL’nin mahsubu ile kalan 46,2‬0-TL’nin davacılardan alınarak hazineye irat kaydına,
2-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-TTK 5/A maddesi ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A fıkrası ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca 1.640,00-TL arabuluculuk ücreti davacılardan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluklarında gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.