Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/72 E. 2023/435 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/72 Esas
KARAR NO: 2023/435
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 31/01/2022
KARAR TARİHİ: 11/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine başlatılmış olan icra takip dosyasından borçlu olmadığını belirterek borçlu olmadığının tespiti amacıyla—— arabuluculuk başvurusu yapmalarına rağmen davalı yan ile yapılan görüşmeler olumsuz sonuçlandığını müvekkili aleyhine davalı tarafından ——- sayılı icra takip dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, yapılan takip açıkça usule aykırı olduğu gibi müvekkilinin söz konusu takip dolayısı ile davalı yana herhangi bir borcu bulunmadığını, davalı tarafından icra takibine konu edilmiş olan bonoda dava dışı senet lehtarı ——almakta olduğunu, müvekkili ile icra takibine konu olan senette lehtar olan dava dışı — arasında 05.12.2014 tarihli önsözleşme imzalanmış olup icra takibine konu edilen bu senet sözleşmenin 4. Maddesinde yer alan hususların teminatı olmak üzere müvekkili tarafından, vade tarihi boş bırakılarak dava dışı 3. kişi lehtar——— teminat senedi olarak verildiğini, öncelikle kötü niyetle, haksız, mesnetsiz açılan takibin teminatsız durdulmasına, haklı davanın kabulü ile müvekkilinin——dosyasından borçlu olmadığının tespitine, icra takibine konu senedin teminat senedi olduğunun tespitine ve teminat senedi ile kambiyo takibi yapılamayacağı için ve müvekkilinin de davalıya böyle bir borcunun olmadığının tespiti ile birlikte dava konusu icra takibinin iptaline, her türlü tazminat hakkımız saklı kalmak kaydıyla; davalı tarafından müvekkil aleyhine başlatılmış olan kötüniyetli icra takibi nedeniyle davalının % 20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti ile arabuluculuk ücreti ve arabuluculuk vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu senet, hukuki niteliği itibariyle illetten mücerret bir borç ikrarı olduğunu, bir başka deyişle, belirli bir bedelin ödenmesi konusunda doğumuna sebep olan ilişkiden bağımsız olarak verilen bir ödeme vaadi olduğunu, bunun aksine olan iddialar, yazılı delille ispata muhtaç olduğunu, davacı tarafın davaya konu senedin teminat senedi olduğu ve bu sebeple kambiyo takibine konu edilemeyeceği yönündeki iddiaları yazılı delille ispat olunmak zorunda olduğunu, davacı taraf yazılı delil olarak her ne kadar davacı ile dava dışı —— şirketi arasında akdedilen 05/12/2014 tarihli ön sözleşmeyi göstermiş olsa da bu sözleşme, sözleşmeye müvekkilin taraf olmaması ve sözleşmede bahsi geçen teminat senedinin davaya konu senet olduğunun kesin olmaması sebebiyle yazılı delil niteliğini sağlamamakta olduğunu, ayrıca davacı taraf her ne kadar davaya konu senedin teminat senedi olduğunun 05/12/2014 tarihli ön sözleşme ile sabit olduğunu beyan etse de bu ön sözleşmedeki ifadeler tam olarak davaya konu senedi tanımlamamakta olduğunu, ön sözleşmede tanımlanan teminat senedi ile davaya konu senedin yalnızca bedeli uyuşmakta olduğunu, onun haricinde senet düzenlenme tarihi, keşideci, lehtar ve düzenlenme yeri gibi hususlar ön sözleşmede açıklanmadığını, bu sebeple ön sözleşmede bahsi geçen teminat senedinin huzurdaki davaya konu senet olduğu hususu muaallak kaldığını, dolayısıyla bahsi geçen “Ön Sözleşme” başlıklı sözleşme davaya konu senedin teminat senedi olduğu hususunda yazılı delil niteliğine sahip olmadığını, senedin teminat senedi olup olmadığı hususu keşideci ile lehtar arasındaki bir mesele olduğunu, bu mesele hukuken keşidecinin yalnızca lehtara karşı ileri sürebileceği şahsi def’i niteliğinde olduğunu, şahsi def’ilerin üçüncü kişi konumundaki cirantaya karşı ileri sürülebilmesi, ancak ve ancak üçüncü kişinin kötü niyet taşıdığının ispatı halinde mümkün olduğunu, davacı tarafça müvekkilinin borçlunun zararına kötü niyetle hareket ederek senedi ciranta ettiğine ilişkin bir ispatı bulunmamakta olduğunu, davacı tarafın davaya konu senedin teminat senedi olduğu yönündeki iddialarının, bu hususta kesinleşmiş mahkeme kararı olması sebebiyle dinlenmemesi gerekmekte olduğunu beyanla haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senedine (bono) dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı, davalı tarafından —— sayılı icra takip dosyasına konu bononun dava dışı-lehtar——-tarihli ön sözleşme gereğince teminat senedi olarak verildiğini, dava dışı-lehtar——–ön sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmemesine rağmen senedi davalıya ciro ettiğini, davalının dava konusu senedin teminat senedi olmasını bilmesine rağmen aldığını ve iyiniyetli olmadığını, dava konusu senet sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, davaya konu senet aslı——esas sayılı dosyasından celp edilerek yazı işleri kasasına alınmış,—- davacı ve davalının vergi kayıt bilgileri celp edilmiş, ——- davacı ve davalının —- bilgileri celp edilmiş,—— davacı ve davalının gerçek kişi ticari işletme kaydı ile dava dışı————-ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş ve dava sonuçlandırılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur ———-
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Ancak davalının alacağı kambiyo senedine dayanıyorsa ispat yükü yer değiştirerek senetten dolayı borçlu olmadığını iddia eden davacı tarafa düşer. ———–
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, HMK’nin 201.maddesinde düzenlenen miktardan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. —————
Somut dosya bakımından değerlendirme yapıldığında; davacı/borçlu dava konusu bononun teminat senedi olduğunu ve bedelsiz kaldığını, davalı-hamilin ise dava konusu senedin teminat senedi olduğunu bildiğini ve iyiniyetli olmadığını iddia etmektedir. Bu itibarla anılan hususların davacı tarafça ispat edilmesi gerekmekte olup ispat yükü davacı taraftadır.
Mahkememizce tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, davalının tacir olmasına ve bilonço usulüne göre defter tutmasına rağmen davalı vekili tarafından 03/01/2023 tarihli dilekçesi ile ibrazdan kaçındığı, davacının ise tacir olmaması sebebiyle ticari defterlerinin bulunmadığı anlaşılmış, buna ilişkin 27/01/2023 tarihli tutanağın düzenlendiği görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporu dikkate alındığında davacı ile dava konusu senedin davacı ile dava dışı-lehtar —- arasında ——-parseldeki gayrimenkul imar alınması ve emlak borçlarının ödenmesi için 05/012/2014 tarihli ön sözleşmenin imzalandığı, anılan sözleşmede dava konusu senede açıkça atıf yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca davacı ile dava dışı lehtar arasında imzalanan ön sözleşmeye konu —– parseldeki gayrimenkul için davacı, davalı ve dava dışı-lehtar ——arasında alt taşeronluk sözleşmesi imzalanmıştır. Başka bir deyişle, davalı ——– davacı ile dava dışı lehtar arasında —- gayrimenkul konu ön sözleşmeyi dolayısıyla dava konusu senedin davacı tarafından dava dışı-lehtar —— teminat senedi olarak verdiğini bildiğinin veya bilmesi gerektiğinin kabulü gerekir. Davacı vekili tarafından sunulan deliller ve ——müzekkere cevabı dikkate alındığında dava dışı-lehtar —— tarafından ön sözleşmeye konu ödemelerin davacı tarafından yapıldığı ve dava konusu senedin bedelsiz kaldığı anlaşılmıştır. Davalı —— ise taraflar arasındaki alt taşeronluk sözleşmesi sebebiyle dava konusu senedin teminat senedi olduğunu ve senedin bedelsiz kaldığını bildiğini, buna rağmen senedi takibe koyduğu ve iyiniyetli olmadığı kanaat getirilmiş, anılan gerekçelerle, davacı tarafça yöntemince ispatlanan davanın kabulüne, davacının davalıya——–sayılı takip dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Menfi tespit davalarında 2004 sayılı İİK 72/IV ve 72/V maddeleri uyarınca tazminata hükmedilebilmesinin ön koşulu; gerek açılmış icra takibinin durdurulması gerekse icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve bu kararın uygulanmış olmasıdır. ——— Ayrıca İİK 72/V maddesi kapsamında davacı/borçlu tarafından kötüniyet tazminatı talep edilebilmesi için davalı/alacaklı tarafından yapılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir. Eldeki dosya bakımından davacı tarafından tedbir talebinin uygulanmasının talep edilmediği,—– üzerinden yapılan kontrollerde davacı tarafından mahkemiz dosyasına tedbire konu teminatın yatırılmadığı anlaşılmış, davacının şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN KABULÜNE,
1-Davacının davalıya ——— sayılı takip dosyasından dolayı BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Davacı tarafça talep edilen şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine,
3-Alınması gerekli karar harcı 9.265,15-TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 2.316,29-TL harcın mahsubu ile bakiye 6.948,86‬-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 2.316,29-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 80,70-TL başvuru harcı, 11,50-TL vekalet harcı, 253,75-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 345,95-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13. maddesindeki esaslara göre belirlenen 21.345,07-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ——— Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.11/05/2023