Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/659 E. 2022/654 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/659 Esas
KARAR NO:2022/654

DAVA :Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:31/08/2022
KARAR TARİHİ:14/09/2022
Mahkememizde görülen Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin— faaliyetleriyle iştigal ettiğini, davalı şirketle aralarında kurulmuş olan —sözleşmesi doğrultusunda davalıya —- hizmeti verdiğini, taraflar arasındaki sözleşme ve hükümleri ile sonuçları sürmekteyken müvekkili ile davalı arasındaki ortak iradenin, ücret yönünden yeni bir belirleme ile sürdürülmesi ve devam etmesinin kararlaştırıldığını ve bu iradenin— ayında davalı tarafından müvekkiline yazılı olarak da bildirildiğini, buna göre taraflar arasındaki — bedelinin — olarak belirlendiğini, hizmet alışverişinin de davalı –yılı genel kurul toplantı tarihine kadar sürmesinin kararlaştırıldığını, davalının— tarihli yazısını tebliğ ederek taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi hiç bir haklı nedene dayanmaksızın sonlandırdığını,— faaliyetlerinin, genel mevzuat ve amir hükümler yanında— kararları başta olmak üzere bağlı olduğunu, öyle ki gerçek veya tüzel kişiler arasında gerçekleştirilecek olan — faaliyetleri ile bu faaliyetlere ilişkin kurulan sözleşme ve anlaşmaların, — kararlarına ve— mevzuatına uygun olmak zorunda olduğunu, — tarih ve —- kararıyla belirlenen ve işbu davaya konu olaylar tarihinde de halen de yürürlükte olan — yönergesinin —Sayfasında, koşul niteliğindeki — sözleşme hükümlerinin—maddesinde belirlendiği üzere tarafların –gün önceden haber vermek suretiyle sözleşmeyi sonlandırabileceklerini, bunun dışında bu süre beklenmeden sözleşmenin sonlandırılması halinde sonlandıran tarafın bu (ihbar) süresinin ücretini diğer tarafa ödemekle yükümlü olduğunu, davalının müvekkiline karşı hem genel mevzuat ışığında ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyip müvekkilinin zararına neden olduğunu hem de özel mevzuat niteliğindeki yönerge hükmünü ihlal ederek açık ve tartışmasız bir kusur işlediğini, taraflar arasındaki hizmet alışverişinin aylık bedelinin yazılı şekilde belirlenmiş olup —tutarına tekabül ettiğini, müvekkilinin davalıya verdiği hizmet karşılığında hak edişi niteliğindeki ücretlerini de tamamen tahsil edemediğini, davalının, müvekkiline karşı ödeme yükümlülüğünü açıkça ihlal ettiğini ve tarafı adına kesilen faturaları halen ödemediğini, müvekkili tarafından kesilip davalıya tebliğ edilen faturalar toplamının — tutarına tekabül ettiğini, öte yandan davalı yetkililerinin, Müvekkilin hakkını talep etmesi; ödenmeyen fatura bedellerinin ödenmesini ihtar etmesi ve işin nedensizce sonlandırılmasına itiraz etmesi üzerine müvekkili hakkında çeşitli asılsız ihbarlarda bulunduğunu, müvekkilinin maddi ve manevi zararına neden olduğunu, müvekkilinin faaliyet gösterdiği sektör ile hizmet verdiği kişiler nezdinde itibarının hedef alındığını, saygınlığının zedelendiğini belirterek, davanın kabulü ile davalının haksız ve dayanaksız feshi nedeniyle müvekkiline —niteliğinde—dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödemesine, davalının ödemekten haksız ve hukuka aykırı şekilde kaçındığı ödeme yükümlülüğü niteliğinde — dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödemesine, davalı yetkililerinin müvekkilinin saygınlığını zedeleyen ve kişiliğini zarara uğratan eylemleri nedeniyle —manevi tazminat bedelinin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava,— sözleşmesinin haksız feshine dayalı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.— ile uğraşan davacı, davalı şirketle aralarında kurulmuş olan— sözleşmesi doğrultusunda davalıya — verdiğini, taraflar arasındaki sözleşme ve hükümleri ile sonuçları sürmekteyken müvekkili ile davalı arasındaki ortak iradenin, ücret yönünden yeni bir belirleme ile sürdürülmesi ve devam etmesinin kararlaştırıldığını ve bu iradenin –yılının —- ayında davalı tarafından müvekkiline yazılı olarak da bildirildiğini, buna göre taraflar arasındaki — hizmetinin aylık bedelinin — olarak belirlendiğini, hizmet alışverişinin de davalı — yılı genel kurul toplantı tarihine kadar sürmesinin kararlaştırıldığını, davalının — tarihli yazısını tebliğ ederek taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi hiç bir haklı nedene dayanmaksızın sonlandırdığını beyan edip, lehlerine maddi ve manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, dava şartı olması sebebiyle yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Ayrıca mahkemece dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden dosya üzerinden görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi 6100 sayılı HMK’nın 115/1. ve 138. maddeleri ve — uyarınca mümkündür. —Mahkememizce görev husus öncelikli olarak incelenmiştir.
Burada Ticaret mahkemelerinin görevi ile ilgili bilgi vermekte fayda bulunmaktadır. Ticari dava ve ticari iş birbirinden farklı iki ayrı kavramdır. Her ticari dava ticari iş olmakla birlikte, her ticari iş ticari dava olmamaktadır. TTK’ nun 5(1) maddesi uyarınca ticari davalara bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesine aittir. Dolayısıyla ticari iş kapsamında olmakla birlikte ticari dava sayılamayan durumlarda ticaret mahkemeleri görevli olmayacak, uyuşmazlığın niteliğine göre diğer mahkemelerin görev hususu değerlendirilecektir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılması için; uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden tacir ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK da veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde bir düzenleme bulunması, diğer bir deyişle mutlak ticari dava olması gerekmektedir.Somut olayda davalı — tacir olmadığı sabittir. (—yayımlanan ve — tarihinde yürürlüğe giren ve davanın açılış tarihi itibariyle yürürlükte olan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 2. maddesinde kanunun kapsamı “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır. 6502 sayılı yasanın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında yasanın 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Bir hukukî işlemin sadece 6502 sayılı Kanunda düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.
Yasal açıklamalar ışığında, tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu uyuşmazlığın, tüketici ilişkisi kapsamında düzenlenen — sözleşmesinin haksız feshine dayalı tazminat istemine yönelik olduğu, davacı tacir ise de, davalının tacir olmayıp tüketici olduğu, taraflar arasındaki hukuki işlemin tüketici işlemi niteliğinde olduğu, sözleşmenin –sözleşmesi olarak kabul edilmesinin işlemin tüketici işlemi niteliğini ortadan kaldırmayacağı, zira 6502 sayılı kanunun uygulamadaki tereddütleri ortadan kaldırmak maksadıyla, bir kısım işlemleri örnekleme olarak tüketici işlemlerinden saydığı, aynı bentte taşıma sözleşmesinin de tüketici işlemleri arasında sayıldığı anlaşılmakla, uyuşmazlığın 6502 sayılı yasa hükümleri uyarınca Tüketici Mahkemesinde sonuçlandırılması gerektiğinden ve mahkememiz görevli olmadığından görev hususunun dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında resen nazara alınabileceği göz önünde bulundurularak— ilkesi gereği duruşma günü tayin edilmeksizin davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.—-
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olması ve Mahkememizin görevsizliği sebebiyle HMK nun 114 (1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115 (2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE
2-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE
3-Görevli ve yetkili mahkemenin — Mahkemeleri olduğuna
4-6100 sayılı HMK’nın 20. Maddesi gereğince kararın kesinleşmesine müteakiben — hafta içinde talep halinde dava dosyasının yetkili ve görevli mahkeme olan— Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, aksi halde aynı madde gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına (kararın tebliği ile ihtarat yapılmış sayılmasına)
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren– haftalık yasal süre içerisinde— Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi.