Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/490 E. 2022/602 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/490 Esas
KARAR NO: 2022/602
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 26.06.2022
KARAR TARİHİ: 30.06.2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının —– tarihleri arasında davacı şirkette—— olarak çalıştığı, davalının bu manada davacı şirket adına müşteriler ve 3. Kişilerle görüşüp sözleşme imzalayıp, ekte sunulu——-faturaların düzenlemeye yetkili bağlı tacir yardımcısı olduğu, davalının —tarihinde henüz davacı şirkette sözleşmesi devam ederken —–kurduğu, halen faaliyetine devam eden bu şirketin münferiden tek imza yetkilisi olarak çalışmaya devam ettiğini, söz konusu şirketin faaliyet alanının davacı şirket ile aynı olmakla açık bir biçimde — düzenlenen ve iş sözleşmesinde davalının kabul ettiği rekabet yasağının ihlali olduğunun, davalının iş akdi haklı nedenle, ———haklı olarak fesh edildiği, davalının işten ayrılması sonrası davacı şirket, davalının şirket antetli evrağı ile—–faturasını kullanarak —– davacı şirket aleyhine kendine kazanç elde ettiğini tespit ettiğini, davacı şirketin davalı tarafından henüz iş sözleşmesi devam ederken bile bu şekilde ticari olarak zarara uğratıldığını, ——- yapan davacı şirketin yabancı müşterileri ve iş ilişkisi kurdukları ekli ekran görüntüsü sunulu —– grubunda davalı, davacı şirketin yetkili olan —— onunla iş yapmak istiyorsanız- dıkkatli olun” şeklinde, davacı şirketin müşteri ve iş çevresindeki itibarını zedeleyici paylaşımlar yapıldığı, davalının bu şekilde eylem ve söylemleri ile davacı şirketin müşteri ve iş çevresini kendi kurduğu yukarıda belirtili şirkete yönlendirerek davacı şirketi zarara uğrattığını, davalının bu tarz eylem ve söylemleri aynı zamanda davacı şirketin itibarına zarar verdiğini, davacı şirketi manevi olarak zarara uğrattığı, davalının iş ——düzenlenmiş olan gizli bilgi ve sır saklama yükümlülüğünü de ihlal ettiğini, davalının halen davalı şirket aleyhine ihlallerin devam ettiği, davalının elinde davacı şirkete ait tüm müşteri ve iş ile ilgili bilgilerinin halen mevcut olduğu, iş sözleşmesi gereği rekabet yasağ—– boyunca devam ettiğini, davalı aleyhine ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir kararı verilmez ise davalı bu ihlaline devam edeceğini, davacıyı telafisi çok güç zararlara uğratacağını, davalının eşinin yabancı asıllı olduğunu, bu nedenle davacının HMK ilgili maddelerinde düzenlenen hakkının elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından da şüphe olmadığını, açıklanan nedenlerle; davanın kabulü ile; -rekabet yasağı cezai şartı olarak fazlaya ilişkin hak, dava ve alacak haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik — sır saklama yükümlülüğü ihlali nedeni ile şimdilik —, menfi müspet zarar ve ticari diğer zararlarımıza karşı şimdilik —, manevi zarar olarak—-olmak üzere şimdilik toplam —— karar verilmesini, ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir taleplerinin kabulünü, dava masrafları ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava ettikleri görüldü.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle rekabet etmeme yasağına aykırı fiile dayalı maddi ve manevi tazminat ile cezai şart istemine ilişkindir.
Görev hususu kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında resen mahkeme tarafından değerlendirilmesi gereken dava şartlarındandır. Bu doğrultuda mahkememizin görevi noktasında değerlendirme yapabilmek için öncelikle rekabet kavramı ve genel olarak rekabete ilişkin yasal düzenlemelere değinilmesinde yarar bulunmaktadır.——- kararında aynen şu hususlar vurgulanmıştır. ”..Ticari hayatta rekabetin; işletmelerin verimini arttırıcı, üretilen mal ve hizmetlerin kalitesini yükseltici ve fiyatları düşürücü fonksiyonları bulunduğu ileri sürülmekte olup; bu yönüyle yararlı olan rekabetin dürüstlük kuralları içinde yapılması ve kötüye kullanılmaması gerekir. ——– Hizmet akdinin sona ermesinden sonra işçiyi işverene karşı rekabet oluşturacak faaliyetlerden kaçınmakla yükümlü kılan rekabet yasağı sözleşmesi, piyasa ekonomisinin ve teknolojideki gelişmelerin bir ürünü olarak yirminci yüzyıldan itibaren önem kazanmaya başlamıştır —— 818 Sayılı Borçlar Kanunu(BK)’nun 48.maddesinde, haksız rekabete ilişkin genel düzenleme yapılmış olup; 455.maddesinde ticari mümessiller ve ticari vekiller, 526. maddesinde ise adi ortaklar bakımından özel düzenlemeler bulunmaktadır. 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 56-65 maddelerinde haksız rekabete ilişkin genel düzenlemeler ve anılan Kanun’un 172, 250, 547.maddelerinde de özel düzenlemeler yer almaktadır——————- ilişkin düzenlemeleri içermektedir. BK’nun 348.maddesinde : “İş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerinin esrarına nüfuz etmek hususlarında işçiye müsait olan bir hizmet akdinde her iki taraf, akdin hitamından sonra, işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapamamasını ve rakip bir müessesede çalışamamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olamamasını, şart edebilirler. Rekabet memnuniyetine dair olan şart; ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfuzundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar husulüne sebebiyet verebilecek ise caizdir.  İşçi, akdin yapıldığı zamanda reşit değil ise rekabet memnuiyetine dair olan şart batıldır.”  hükmünü içermektedir.  Madde metninde de açıkça “…akdin hitamından sonra…” sözcükleriyle ifade edildiği üzere BK’nun 348.maddesinde düzenlenen rekabet yasağı, hizmet akdi son bulduktan sonra geçecek döneme ilişkindir.  Hizmet akdi devam ederken, haksız rekabet hususunda bu hüküm değil; hizmet akdi hükümleri ve haksız rekabete ilişkin genel hükümler uygulanır.  Diğer taraftan, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4.maddesinde;  —Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın: ——–tanzim olunan hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.” hükmü bulunmaktadır.  6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesi, bir davanın ticari dava niteliği taşıyıp taşımadığının belirlenmesinde üç ayrı kıstas öngörmektedir. Bunlardan ilki, anılan Kanun’un saydığı belirli hükümlerde düzenlenen hususlarla ilgili davaların başka hiçbir şart aranmaksızın  mutlak olarak ticari dava sayılması; ikincisi, bir ticari işletmeyi ilgilendirmesi; üçüncüsü ise, ticari iş kavramından faydalanılarak ticari dava niteliği tanınmasıdır.  Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere “öz ticaret hayatına mahsus olup ayrı bir ihtisas cephesi arzeden” hususlardan doğan davalar  mutlak ticari dava olarak sayılmış olup; mutlak dava terimi, tarafların sıfatı veya işlem ve fiilin ilgili olduğu işletmenin ticari olup olmadığı olgusu dikkate alınmaksızın  bu davaların kendiliğinden  ticari dava niteliğini taşıdığını ortaya koymaktadır. Borçlar Kanunu’nda  hizmetlinin rekabet yasağı ile ilgili —— doğan davalar, rekabet yasağı kavramının ticaret mahkemesince daha isabetli olarak değerlendirilebileceği düşünülerek ticari sayılmıştır ——–  Öte yandan; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.maddesi uyarınca;  “İş Kanununa göre işçi sayılan kişilerle işverenler arasında iş akdinden ya da İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk davalarına iş mahkemelerinde bakılır.”  Hemen burada İş Mahkemelerinin tarihsel gelişimi ve görev alanı üzerinde durmakta yarar vardır:  Özel nitelikteki bu Kanunların hiçbiri Borçlar Kanununu’nun iş ve çalışma hayatına ilişkin hükümlerini yürürlükten kaldırmamış; aksine İş Kanunu hükümlerine aykırı olmamak üzere iş akdinden kaynaklanan uyuşmazlıklara ve İş Kanunları kapsamı dışında kalan hizmet akitlerine uygulanacağı hususu kanun koyucu tarafından açıkça vurgulanmıştır.  İş akdinin kurulması ile doğan sadakat borcu; işçi tarafından işverenin çıkarlarını koruma ve gözetme borcudur. Rekabet etmeme borcu ise, iş akdinin sonuçlarından olan; işçinin, işverene sadakat borcunun olumsuz yönünü ifade eder.  5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.maddesi ve ———- kararında;——- işveren veya işveren vekilleri arasında “iş akdinden doğan” veya “iş kanuna dayanan” her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıkların bu mahkemelerde çözümleneceği açıklanmıştır. Buna göre; iş mahkemeleri, iş akdinden doğan münasebetlerden çıkan davaların bu konularda özel bilgiye sahip mahkemelerde görülmesi amacıyla kurulmuştur. İşçi sayılan kimselerle ——- işveren arasında iş akdinden veya iş kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıklar bu mahkemelerde çözümlenecektir.  Görülmektedir ki; iş uyuşmazlıkları, özel nitelikte hukuki uyuşmazlıklardır. 5521 sayılı Kanunun 1.maddesinde iş mahkemelerinin görev alanına giren hukuki uyuşmazlıklar olarak iş uyuşmazlıkları, “İş kanununa göre işçi sayılan kimselerle…işveren veya vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıkları…” olarak belirtilmektedir. —–Vurgulamakta yarar vardır ki, işçi işe alındığı andan işten çıkarılacağı ana kadar işverene karşı rekabet yapamaz. Zira, söz konusu zaman parçası içinde yapılmış rekabet sadakat borcuna aykırılık oluşturur. İşçinin İş Kanununun 25./II. b,d ve e bentleri gereğince doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması sadakat borcunun ihlali olarak kabul edilmiş; bu halde işverenin iş akdini feshedebileceği gibi tazminat da isteyebileceği hükme bağlanmıştır.  Rekabet etmeme borcu ise işçinin öteki borçları gibi her iş sözleşmesi için söz konusu olan borçlardan değildir. İş akdinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Buna karşılık, taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır———-  Bu noktada, iş görme ve sadakat borçları ile rekabet etmeme borcu (rekabet yasağı) arasındaki ayrıma değinilmesinde yarar bulunmaktadır:  İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Rekabet etmeme borcu ise, ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar.  Bundan başka, iş görme ve sadakat borçlarının yerine getirilmesi sadece sözleşmenin yürürlüğü sırasında söz konusudur. Buna karşılık BK’nunda düzenlenmiş olan rekabet etmeme borcu ise iş sözleşmesinden sonraki süre içinde yerine getirilir. İş sözleşmesi devam ederken, işçinin rekabet sayılacak davranışları ise “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar olup ”İş Kanunu’nun 25/II-e kapsamına girer ve işveren için haklı fesih nedeni oluşturur. Rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise işçi,  BK.nun 351.maddesi gereğince zararı tazmin ile mükelleftir—————-.Yukarıdaki ayrıntılı açıklamalar göstermektedir ki, iş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir. İş akdinin  sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise, buna dayalı olarak açılacak dava niteliği itibariyle 818 sayılı BK’nun 348. maddesi kapsamına girmekle ve bu kapsamdaki davalar TTK.nun 4/1-3 maddesinin açık hükmü karşısında tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticari davalardan olmakla, bu tür davaların ticaret mahkemesinde incelenip karara bağlanması gerekir.  ————sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir. ..  ” denilmektedir.
Mahkememizdeki somut uyuşmazlığa dönecek olursak davacı vekilinin dava dilekçesindeki iddiaları bir bütün olarak birlikte değerlendirildiğinde, rekabet yasağına aykırılık eylemleri davacı tarafça dava dilekçesinde, davalı——- rekabet yasağına aykırı eylemlerinin davacı şirkette çalıştığı iş akdinin sona ermesinden önceki dönemde başladığı, davalının davacı şirkette iş akdi devam ederken , davacı şirketle ayrı faaliyet alanına sahip dava dışı ——— kurduğu, iş akdi devam ederken ve iş akdi sona erdikten sonra da davacı şirketin antetli evrağı ile —- kullanarak davacı şirket aleyhine kazanç elde ettiği , davacı şirketin müşteri ve iş çevresindeki itibarını zedeleyeceği paylaşımlar yaptığı iddia edilmiştir. Bu haliyle somut davada davacı tarafın iddia ettiği eylemlerin iş akdi devam ederken davalı tarafça gerçekleştirildiği yine iş akdinin sonlanmasından sonra da sonraki eylemle daha önceki eylemler arasında bağlantılı bir şekilde rekabet etmeme yasağına aykırı koşullarının oluştuğu iddia edilmektedir. Dolayısıyla yukarıda açıklanan gerekçeler, ———- göz önüne alındığında iş akdinin devamı sırasındaki sadakat borcuna aykırılık niteliğinde olduğu iddia edilen davalının eylemleri dolasıyla açılan davada mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğu anlaşılmaktadır.———bu itibarla ve iş akdinin feshinden sonraki eylemler ile daha önceki eylemler arasındaki bağlantı iddiası nedeniyle uyuşmazlığın bütün olarak değerlendirilmesindeki hukuki yarar ve usul ekonomisi hükümleri nazara alınarak mahkemece, davadaki tüm davalar bakımından İş Mahkemelerine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken …” denilerek Asliye Ticaret Mahkemesince verilen ilamının kaldırılmasına dair karar verildiği görülmüştür.
Yine ———–Davacı tarafça, haksız rekabet teşkil ettiği belirtilen eylemlerin, davalı ——- iş akdinin devamı sırasında başladığı, iş akti sona erdikten sonra da devam ettiği ileri sürülmektedir. Bu hali ile, iş akti sona erdikten sonraki döneme ilişkin eylemler, aktin devamı sırasında başlayan eylemlerin devamı niteliğinde olup, iş aktinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir. Dolayısıyla mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. ”denilerek Asliye Ticaret Mahkemesince verilen görevsizlik kararına karşı istinaf başvurusunun reddine karar verildiği görülmüştür.
Netice olarak sözleşme süresi içinde veya sözleşme süresi ile bağlantılı olarak sözleşme süresi bitiminden sonrada sözleşmeye aykırılık hallerinden doğan davalarda İş Mahkemelerinin görevli olduğu hususu sabit olup mahkememize konu uyuşmazlıkta bu kapsamda kalmaktadır. Yargıtay’ın daha öncesinde sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için ise Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu hususunda az yukarıda bahsedildiği üzere kararları mevcut olup, —— sayılı kararında .Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla …. görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.” denilerek sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için de iş mahkemelerinin görevli olacağı hususu belirtilmiş, yine ———–sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
Tüm dosya kapsamı, açıklanan hukuki gerekçeler ile ve emsal kararlar ışığında dava dilekçesinde açıkça iş akdi sona ermeden davalının henüz davacı şirkette çalıştığı dönemde rekabet yasağının ihlali nedeniyle taleplerinin olduğunun iddia edilmesi , iş akdinin devamı sırasında ihlali vakıasına dayanıldığı anlaşılmakla, mahkememizin davaya bakmakla görevli olmadığı uyuşmazlığın çözüm ve görüm yerinin İş Mahkemeleri olduğu anlaşıldığından, dava şartı olan görev hususu kamu düzeninden olmakla usul ekonomisi ilkesi gereği duruşma günü tayin edilmeksizin mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Görevli mahkemenin İş Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114 (1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115 (2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli ——— İŞ MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Dair, tarafların yokluklarında gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ———– Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi. 30.06.2022