Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/439 E. 2022/521 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/439 Esas
KARAR NO: 2022/521
DAVA: Tespit
DAVA TARİHİ: 09.06.2022
KARAR TARİHİ: 14.06.2022
Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin, —– gerektiren alanlarda, ürün danışmanlığı, ——- hizmetleri ile belirlenen hedefler doğrultusunda ilkelerinden ödün vermeden, geliştirerek yoluna devam ettiği, —- markaların temsilciliğini uzun yıllardır yürüttüğü, satış sonrası servis hizmetleri ve destek ekibinin—- sayesinde markaları ile birçok başarılı projeye imza atıldığı, kalitesinin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla; teknoloji ve insan kaynağına yatırım yapmaya devam ettiği, davalı —– davacı şirkette— tarihinde satış temsilcisi olarak işe başladığı,— doldurmuş ve emekliliğe hak kazanmış olması nedeniyle, iş akdini kendi isteğiyle sonlandırdığı — tarihine kadar bir fiil davacı şirkette çalıştığı, diğer davalı —– ise davacı şirketin yıllardır ticari ilişki içerisinde olduğu, ürünlerinin satışını yaptığı —— firmasının yaklaşık beş yıl önce davacı şirkete atadığı müşteri temsilcisi olduğu —- çalıştığı, davalı —- tarihinde davacı şirketle iş akdini sonlandırdıktan sonra, iş bu davalı ile iki yıldır aynı departmanda çalışmakta olan —-davalının pozisyonunda çalışmaya başladığı,—– tarihinde işi gereği yaptığı incelemede —davacı —- hesabından gönderilmiş öğeleri, —- gördüğü, —–davalı——– haksız rekabet ve işçinin işverene karşı bağlılık yükümlülüğünü ihlal eden içerikte iletilere rastlandığı, akabinde bunu davacı şirket yetkilileri ile paylaştığını, bunun üzerine ——davalının kullandığı bilgisayar şirket yetkililerince incelemeye alındığı, davacı şirket yetkilileri—- kullandığı bilgisayarı incelemeye aldığı, davalı —– iş akdi devam ettiği ve henüz işten ayrılmadığı süreç boyunca diğer davalı—-aylarca davacı şirketin girdiği ihaleler ve idarelere verdiği teklifleri ——- yoluyla ilettiği tespit edildiği, söz konusu bilgiler başka şirketlerce öğrenilmesi halinde diğer şirketlerin aynı işlere ilişkin fiyatlama ve teklif çalışmaları yaparken, davacı şirketin önüne geçmesi sonucuna neden olacak nitelikte bilgiler olup, şirket dışındaki kişilerle paylaşılmaması gereken ticari sırlar olduğu, davalı ——- davalı —— yoluyla ilettiği davacı şirketin yaptığı fiyat teklifleri ve girdiği ihale bilgilerini silinen —– bulunduğu, davalılar iş planında açıkça davacı şirketin iş sırlarını, referanslarını kullanarak, faaliyet gösterdiği alanlarda davacı şirketin önüne geçmeyi hedeflediklerini, söz konusu sunumun e posta ekinde yurtdışı ve yurtiçi referanslar eklendiği, söz konusu dosyalardaki tüm referansların davacı şirketin yıllarca faaliyet gösterdiği sektördeki bilinirliği, hizmetleri sonucunda edindiği davacı şirkete—– olduğu, yine bu listelerin sonunda, yapılan işler olarak saydıkları işler ve ihalelerin tamamının davacı şirketin tamamladığı işler olduğu, davalılar, Davalı— davacı şirketle iş akdi devam ederken, davalı——adına davacı şirkete müşteri temsilciliği yaparken, aynı sektörde faaliyet gösterecek kendi şirketleri için hazırlıklar yapmış davacı şirketin ticari sırlarını ve referanslarını kullanarak şirketlerini kurduklarını, davalı —– davacı şirketle iş akdi devam ederken aylar belki yıllar boyunca diğer davalı ile kuracakları şirket için hazırlıklar yaptıklarını, yine davacı şirketle iş akdi devam ederken —davacı şirketle aynı alanda faaliyet gösteren—- kurduklarını, davalılar, davacı şirketin ürünlerinin satışını yaptığı ——— davacı şirket ile iş akdi devam ederken kendi özel şirketleri için görüşmeler yaptığı, kurdukları şirkette üç şirkete ait ürünleri satmaya ve hizmet vermeye başladıklarını, davacı şirket ve davalıların kurduğu şirkete ait —- de karşılaştırmalı olarak görüleceği üzere bu markalar —- olduğu, davalılardan ——- davacı şirketin ticari sırlarını davacı şirketle iş akdi sona ermeden önce kurdukları şirketin çıkarları için diğer davalı ile paylaştığını, diğer davalı —— saygınlığını kullanarak davacı şirkete müşteri temsilcisi olarak iletişime geçtiği, fakat bu durumu kendi çıkarları ve davacı şirketin aleyhine kullanmak suretiyle müvekkil şirketin ve temsil ettiği —güvenini kötüye kullandığı, davalı—- davacı şirketle iş akdine son vermesinden sonra, davacı şirket çalışanları —- bünyesinde çalışan davacı şirket müşteri temsilcisi davalı —– defalarca ürünler için teklif talebinde bulunmuş fakat teklif taleplerine bir türlü yanıt alamadıkları, konuyla ilgili davalı —- bir açıklama beklenmiş fakat davalı “benim yapacağım bir şey yok bundan sonra teklifler için merkezle görüşün” Şeklinde cevap verdiği, davalılar tarafından davacı şirket yetkililerinin ulaşabildiği bilgilerin dışında davacı şirkete ait çok daha fazla bilgi, belge ve ticari sırrın şirket dışına sızdırıldığı aşikâr olup ulaşılabilen bilgiler dahi haksız rekabet yasağına aykırı fiilllerin işlendiği konusunda kesin delil teşkil ettiğini, tarafınızca davalılar aleyhine —-TTK Madde 62 Haksız Rekabet nedeniyle suç duyurusunda bulunulmuş iş bu soruşturma —- yürütüldüğünü, taraflarınca davalılar aleyhine ———– Kullanma suçundan suç duyurusunda bulunulduğu, iş bu soruşturma ——tarafından ——- yürütüldüğü, açıklanan ve mahkemece re’sen tespit edilecek hususlar birlikte gözetilerek; ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile ihtiyati tedbir kararı kapsamında; mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine , yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine, mahkemece re’sen öngörülen diğer tedbirlerin alınmasına, söz konusu idarelere müzekkere yazılarak bu işlere ilişkin hangi şirketlerin ne kadar teklif verdiği ve hangi firmanın işi aldığı, hala sonuçlanmamış tekliflerin akıbetinin sorulması ve mahkemeniz dosyasına celbine, davalıların ticari ilişki içinde olduğu idarelere ve özel şirketlere müzekkereler yazılarak davalılar tarafından gönderilmiş tanıtım ve referansların ne olduğu ve davalılarla hangi ticari işlerin yapıldığının sorulması davalılarla aralarındaki ticari ilişki kaynaklı her türlü bilgi ve belgenin mahkemeye celbine, davacı şirkete ait davalı—— tarafından kullanılan bilgisayarda, bilirkişi incelemesi yapılarak mümkünse bilgisayarda ve ——– hesabında silinen verilerin geri yüklenmesinin sağlanması,—– incelemesinde davalı ——– tarafından müvekkil şirketin hangi teklif, ihale, meslek sırlarının açıklandığı ve haksız rekabet oluşturacak her türlü fiillin tespit edilmesine, haksız rekabetin tespitine, haksız rekabetin men’ine, haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılması, yanlış ve yanıltıcı beyanların düzeltilmesi suretiyle haksız rekabetin ref’ine, davalıların haksız rekabet fiilleri sonucu meydana gelmiş ve gelecek olan davacıların uğradığı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin dava hakları başta olmak üzere her türlü dava ve başvuru haklarını saklı tuttuklarını, davanın kabulü ile dava harç, masraf ve giderleri ile ücreti vekalet davalılar üzerinde bırakılarak hükmün ilanına karar verilmesini talep ettikleri görüldü.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle rekabet etmeme yasağına aykırı fiilerin tespiti, meni ve eski hale iadesi istemine ilişkindir.
Görev hususu kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında resen mahkeme tarafından değerlendirilmesi gereken dava şartlarındandır. Bu doğrultuda mahkememizin görevi noktasında değerlendirme yapabilmek için öncelikle rekabet kavramı ve genel olarak rekabete ilişkin yasal düzenlemelere değinilmesinde yarar bulunmaktadır. ——– kararında aynen şu hususlar vurgulanmıştır. ”..Ticari hayatta rekabetin; işletmelerin verimini arttırıcı, üretilen mal ve hizmetlerin kalitesini yükseltici ve fiyatları düşürücü fonksiyonları bulunduğu ileri sürülmekte olup; bu yönüyle yararlı olan rekabetin dürüstlük kuralları içinde yapılması ve kötüye kullanılmaması gerekir.——–  Hizmet akdinin sona ermesinden sonra işçiyi işverene karşı rekabet oluşturacak faaliyetlerden kaçınmakla yükümlü kılan rekabet yasağı sözleşmesi, piyasa ekonomisinin ve teknolojideki gelişmelerin bir ürünü olarak yirminci yüzyıldan itibaren önem kazanmaya başlamıştır —–, haksız rekabete ilişkin genel düzenleme yapılmış olup; 455.maddesinde ticari mümessiller ve ticari vekiller, 526. maddesinde ise adi ortaklar bakımından özel düzenlemeler bulunmaktadır. 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 56-65 maddelerinde haksız rekabete ilişkin genel düzenlemeler ve anılan Kanun’un 172, 250, 547.maddelerinde de özel düzenlemeler yer almaktadır ——— 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun Hizmet Akdi’ni açıklayan 10.Bab’ının içinde, “Rekabet Memnuiyeti” başlığı altında 348 ve devamı maddeler bu yükümlülüğe ilişkin düzenlemeleri içermektedir. BK’nun 348.maddesinde : “İş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerinin esrarına nüfuz etmek hususlarında işçiye müsait olan bir hizmet akdinde her iki taraf, akdin hitamından sonra, işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapamamasını ve rakip bir müessesede çalışamamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olamamasını, şart edebilirler. Rekabet memnuniyetine dair olan şart; ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfuzundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar husulüne sebebiyet verebilecek ise caizdir.  İşçi, akdin yapıldığı zamanda reşit değil ise rekabet memnuiyetine dair olan şart batıldır.”  hükmünü içermektedir.  Madde metninde de açıkça “…akdin hitamından sonra…” sözcükleriyle ifade edildiği üzere BK’nun 348.maddesinde düzenlenen rekabet yasağı, hizmet akdi son bulduktan sonra geçecek döneme ilişkindir.  Hizmet akdi devam ederken, haksız rekabet hususunda bu hüküm değil; hizmet akdi hükümleri ve haksız rekabete ilişkin genel hükümler uygulanır.  Diğer taraftan, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4.maddesinde;  —Tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın:—- Borçlar Kanunu’nun,—rekabet memnuiyetine dair 348 ve 352, —- tanzim olunan hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.” hükmü bulunmaktadır.  6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesi, bir davanın ticari dava niteliği taşıyıp taşımadığının belirlenmesinde üç ayrı kıstas öngörmektedir. Bunlardan ilki, anılan Kanun’un saydığı belirli hükümlerde düzenlenen hususlarla ilgili davaların başka hiçbir şart aranmaksızın  mutlak olarak ticari dava sayılması; ikincisi, bir ticari işletmeyi ilgilendirmesi; üçüncüsü ise, ticari iş kavramından faydalanılarak ticari dava niteliği tanınmasıdır.  Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere “öz ticaret hayatına mahsus olup ayrı bir ihtisas cephesi arzeden” hususlardan doğan davalar  mutlak ticari dava olarak sayılmış olup; mutlak dava terimi, tarafların sıfatı veya işlem ve fiilin ilgili olduğu işletmenin ticari olup olmadığı olgusu dikkate alınmaksızın  bu davaların kendiliğinden  ticari dava niteliğini taşıdığını ortaya koymaktadır. Borçlar Kanunu’nda  hizmetlinin rekabet yasağı ile ilgili —– maddelerinden doğan davalar, rekabet yasağı kavramının ticaret mahkemesince daha isabetli olarak değerlendirilebileceği düşünülerek ticari sayılmıştır ———–Öte yandan; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.maddesi uyarınca;  “İş Kanununa göre işçi sayılan kişilerle işverenler arasında iş akdinden ya da İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk davalarına iş mahkemelerinde bakılır.”  Hemen burada İş Mahkemelerinin tarihsel gelişimi ve görev alanı üzerinde durmakta yarar vardır:  Özel nitelikteki bu Kanunların hiçbiri Borçlar Kanununu’nun iş ve çalışma hayatına ilişkin hükümlerini yürürlükten kaldırmamış; aksine İş Kanunu hükümlerine aykırı olmamak üzere iş akdinden kaynaklanan uyuşmazlıklara ve İş Kanunları kapsamı dışında kalan hizmet akitlerine uygulanacağı hususu kanun koyucu tarafından açıkça vurgulanmıştır.  İş akdinin kurulması ile doğan sadakat borcu; işçi tarafından işverenin çıkarlarını koruma ve gözetme borcudur. Rekabet etmeme borcu ise, iş akdinin sonuçlarından olan; işçinin, işverene sadakat borcunun olumsuz yönünü ifade eder. —– sayılı kararında;——-fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında “iş akdinden doğan” veya “iş kanuna dayanan” her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıkların bu mahkemelerde çözümleneceği açıklanmıştır. Buna göre; iş mahkemeleri, iş akdinden doğan münasebetlerden çıkan davaların bu konularda özel bilgiye sahip mahkemelerde görülmesi amacıyla kurulmuştur. İşçi sayılan kimselerle —— işveren arasında iş akdinden veya iş kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıklar bu mahkemelerde çözümlenecektir.  Görülmektedir ki; iş uyuşmazlıkları, özel nitelikte hukuki uyuşmazlıklardır. 5521 sayılı Kanunun 1.maddesinde iş mahkemelerinin görev alanına giren hukuki uyuşmazlıklar olarak iş uyuşmazlıkları, “İş kanununa göre işçi sayılan kimselerle…işveren veya vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıkları…” olarak belirtilmektedir.  ——yarar vardır ki, işçi işe alındığı andan işten çıkarılacağı ana kadar işverene karşı rekabet yapamaz. Zira, söz konusu zaman parçası içinde yapılmış rekabet sadakat borcuna aykırılık oluşturur. İşçinin İş Kanununun 25./II. b,d ve e bentleri gereğince doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması sadakat borcunun ihlali olarak kabul edilmiş; bu halde işverenin iş akdini feshedebileceği gibi tazminat da isteyebileceği hükme bağlanmıştır.  Rekabet etmeme borcu ise işçinin öteki borçları gibi her iş sözleşmesi için söz konusu olan borçlardan değildir. İş akdinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Buna karşılık, taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır——— Bu noktada, iş görme ve sadakat borçları ile rekabet etmeme borcu (rekabet yasağı) arasındaki ayrıma değinilmesinde yarar bulunmaktadır:  İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Rekabet etmeme borcu ise, ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar.  Bundan başka, iş görme ve sadakat borçlarının yerine getirilmesi sadece sözleşmenin yürürlüğü sırasında söz konusudur. Buna karşılık BK’nunda düzenlenmiş olan rekabet etmeme borcu ise iş sözleşmesinden sonraki süre içinde yerine getirilir. İş sözleşmesi devam ederken, işçinin rekabet sayılacak davranışları ise “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar olup ”İş Kanunu’nun 25/II-e kapsamına girer ve işveren için haklı fesih nedeni oluşturur. Rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise işçi,  BK.nun 351.maddesi gereğince zararı tazmin ile mükelleftir————–Yukarıdaki ayrıntılı açıklamalar göstermektedir ki, iş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir. İş akdinin  sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise, buna dayalı olarak açılacak dava niteliği itibariyle 818 sayılı BK’nun 348. maddesi kapsamına girmekle ve bu kapsamdaki davalar TTK.nun 4/1-3 maddesinin açık hükmü karşısında tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticari davalardan olmakla, bu tür davaların ticaret mahkemesinde incelenip karara bağlanması gerekir.  ——- sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir. ..  ” denilmektedir.
——– kararda aynen ”… Dava rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şartın tahsili ve ihlale son verilmesine ilişkin olup, yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere —— davacı, davalının akdin sona ermesinden sonra aynı alanda faaliyet gösteren şirkete ortak olduğu ve rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasıyla işbu davayı açmıştır. BK’nun 348 nci maddesi ——-hükmünü haiz olup, madde metninden de anlaşılacağı üzere bu madde sözü edilen sırlara vakıf işçinin mukavele yapmak şartıyla işten ayrılması halinde aynı işi kendi adına yapmamasını, rakip bir müessesede çalışmamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olmamasını düzenlemektedir. Düzenleme hizmet sözleşmesi içinde yer almakla birlikte hizmet akdi süresince yapılmaması gereken bir hususu değil, hizmet akdinin sona ermesinden sonra yapılmaması gereken bir hususta düzenleme getirmektedir. Hizmet akdinin devamında yapılan bir sadakatsizlik bu ister sözleşme ile düzenlensin ister kanunla düzenlensin elbette ki iş mahkemesinde görülecek bir davanın konusunu oluşturacaktır. Oysa davada davacı taraf davalının akdin sona ermesinden sonra gerçekleşen eylemi nedeniyle cezai şart istemekte ve bu eylemin durdurulmasını talep etmektedir. Uyuşmazlığın bu niteliği itibarıyla davanın iş mahkemesinde görülmesini gerektirir bir durum mevcut değildir.” denilmektedir.
Mahkememizdeki somut uyuşmazlığa dönecek olursak davacı vekilinin dava dilekçesindeki iddiaları bir bütün olarak birlikte değerlendirildiğinde, haksız rekabet eylemleri davacı tarafça dava dilekçesinde, davalı —– haksız rekabet eylemlerinin davacı şirkette çalıştığı iş akdinin sona ermesinden önceki dönemde başladığı, davalının davacı şirkette iş akdi devam ederken , davacı şirkete müşteri temsilcisi olarak atanan diğer davalı ——– davacı şirketin ticari sırlarını paylaştığı, e posta yolu ile davacı şirketin girdiği ihale bilgileri ile şirketin fiyat tekliflerini ilettiği, yine anılan davalıların davalı —-davacı şirkette iş akdi devam ederken davacı şirketin iş sırlarını ve referanslarını kullanarak birlikte diğer davalı ——–kurdukları iddia edilmiştir. Bu haliyle somut davada davacı tarafın iddia ettiği eylemlerin iş akdi devam ederken davalı tarafça gerçekleştirildiği yine iş akdinin sonlanmasından sonra da sonraki eylemle daha önceki eylemler arasında bağlantılı bir şekilde haksız rekabetin koşullarının oluştuğu iddia edilmektedir. Dolasıyı ile yukarıda açıklanan gerekçeler,—– kararları göz önüne alındığında iş akdinin devamı sırasındaki sadakat borcuna aykırılık niteliğinde olduğu iddia edilen davalının eylemleri dolasıyla açılan davada mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğu anlaşılmaktadır.——bu itibarla ve iş akdinin feshinden sonraki eylemler ile daha önceki eylemler arasındaki bağlantı iddiası nedeniyle uyuşmazlığın bütün olarak değerlendirilmesindeki hukuki yarar ve usul ekonomisi hükümleri nazara alınarak mahkemece, davadaki tüm davalar bakımından İş Mahkemelerine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken …” denilerek Asliye Ticaret Mahkemesince verilen ilamının kaldırılmasına dair karar verildiği görülmüştür.
Yine —-Davacı tarafça, haksız rekabet teşkil ettiği belirtilen eylemlerin, davalı ——iş akdinin devamı sırasında başladığı, iş akti sona erdikten sonra da devam ettiği ileri sürülmektedir. Bu hali ile, iş akti sona erdikten sonraki döneme ilişkin eylemler, aktin devamı sırasında başlayan eylemlerin devamı niteliğinde olup, iş aktinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir. Dolayısıyla mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. ”denilerek Asliye Ticaret Mahkemesince verilen görevsizlik kararına karşı istinaf başvurusunun reddine karar verildiği görülmüştür.
Netice olarak sözleşme süresi içinde veya sözleşme süresi ile bağlantılı olarak sözleşme süresi bitiminden sonrada sözleşmeye aykırılık hallerinden doğan davalarda İş Mahkemelerinin görevli olduğu hususu sabit olup mahkememize konu uyuşmazlıkta bu kapsamda kalmaktadır. —- daha öncesinde sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için ise Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu hususunda az yukarıda bahsedildiği üzere kararları mevcut olup,——— sayılı kararında —- önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla —–görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.” denilerek sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için de iş mahkemelerinin görevli olacağı hususu belirtilmiş, yine——– kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
Tüm dosya kapsamı, açıklanan hukuki gerekçeler ile ve emsal kararlar ışığında dava dilekçesinde açıkça iş akdi sona ermeden davalının henüz davacı şirkette çalıştığı dönemde rekabet yasağının ihlali nedeniyle taleplerinin olduğunun iddia edilmesi , iş akdinin devamı sırasında ihlali vakıasına dayanıldığı anlaşılmakla, mahkememizin davaya bakmakla görevli olmadığı uyuşmazlığın çözüm ve görüm yerinin İş Mahkemeleri olduğu anlaşıldığından, dava şartı olan görev hususu kamu düzeninden olmakla usul ekonomisi ilkesi gereği duruşma günü tayin edilmeksizin mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Görevli mahkemenin İş Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114 (1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115 (2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli ——- İŞ MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Dair, tarafların yokluklarında gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ——– Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi. 14.06.2022