Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/386 E. 2022/1007 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/386 Esas
KARAR NO : 2022/1007

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/05/2022
KARAR TARİHİ : 06/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili tarafından mahkememize gönderilen dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlık, aralarındaki ticari iş ilişkisi varlığının verdiği güven ve bağlılık nedeni ile müvekkil tarafından davalı tarafın banka hesabına yatırılan 1.730 Euro(29129,61 TL) ‘nun geri ödemesinin tarafımıza yapılmamış olması gerektiği, dekontlardan da görüleceği üzere, müvekkil tarafından ilgili banka yoluyla davalı tarafa yabancı para cinsinden farklı miktarlarda meblağlar aktarılmış olup davalı tarafın bu miktarların hiçbirini ödememiş olması sonucunda müvekkile olan borcu dolayısıyla davalı tarafa icra takibinde bulunma zorunluluğumuz hasıl olduğu, işbu sebeple, —– sayılı dosyası üzerinden davalı tarafa Örnek No:—– ödeme emri gönderilmiştir. Davalı tarafından ödeme emrine haksız olarak itiraz edilmiş ve neticesinde——- sayılı dosya üzerinden verilen karar ile takip durdurulduğu, her ne kadar davalı tarafa gerçekleştirdiğimiz icra takibi 3.180 € asıl alacak olarak başlatılmışsa da, banka yoluyla ödemenin gerçekleştiği bazı dekontlarda müvekkil tarafından davalı ——– şahsi hesabından ödeme yapılmamasından mütevellit 1730 Euro (29129,61 TL) alacak üzerinden davayı ikame ettiği, davalı yan, müvekkile olan borcunu ödememiş olup tarafımızca ——– Esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibine de haksız olarak itirazda bulunduğu, davalı taraf vekili işbu takibe haksız ve dayanaksız itiraz etmek suretiyle davanın durmasına ve müvekkilin haklı menfaatlerinin zedelenmesine sebebiyet verdiği, söz konusu haksız ve dayanaksız itirazın iptal edilerek takibe devam edilmesini ve davalı tarafın haksız itirazından dolayı aleyhinde icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ettiği, dava konusu olayda davalı borçlunun haksız olduğu son derece açık olmakla birlikte borçlu itirazında takdiren kötü niyetli olmasa dahi alacaklı müvekkilin alacağını zamanında tahsil edememiş olmasından dolayı uğradığı hak mahrumiyetini gidermek yasal zorunluluk olduğu, uğranılan zararı gidermek amacıyla konusu likit bir para alacağı olan bir borcun ödenmemesi sebebiyle açılacak itirazın iptali davalarında davacı yana, alacağının tahsilini durdurmak veya geciktirmek amacıyla yapılan itiraz sebebiyle icra inkar tazminatı isteme hakkı verilmiş olduğu bu yöndeki Yargıtay kararlarıyla da sabit olduğu, açıklanan nedenlerle davamızın kabulüne, borçlunun——- Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile asıl alacak miktarı üzerinden takibin devamına, kötü niyetli olarak takibe itiraz edildiğinden takip çıkış miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere lehimize icra inkâr tazminatına hükmolunmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
SAVUNMA: Davalı vekili tarafından mahkememize gönderilen cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında hiç bir ticari ilişki bulunmadığı, dava dilekçesinde, davacının, davalı ile olan aralarındaki ticari ilişkinin varlığının verdiği güvene dayalı olarak davalı banka hesabına ödenen paranın iadei isteğinde bulunulduğu belirtildiği, ticari iş kavramının teknik anlamı, kendisine nitelikli hükümlerin tatbik edildiği özel bir hukuki statüyü ifade ettiği, bu bakımdan ticari iş, “kazanç sağlama amacı” gibi geniş bir kriterle niteliğinin belirlenmesi mümkün olmayan, kanun koyucunun müdahalesi suretiyle içeriği şekillenen, muhtevası önceden tayin edilmiş işlem ve davranışları kapsadığı, teknik anlamda ticari iş kavramının kapsamına hangi işlerin girdiği hususunda Türk Ticaret Kanunu’nun 3 ve 19’uncu maddelerinden istifade edilmediği, anılan hükümler tetkik edildiğinde, bir işin ticari olup olmadığının belirlenmesinde genel olarak üç kriterden hareket edilebileceği sonucuna ulaşılmadığı, bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen işler, ticari işletmeyi ilgilendiren işler ve tacirin borçları, işin teknik anlamda ticari nitelik taşıyıp taşımadığını belirlemek bakımından dikkate alınması gereken kriterlerden olduğu, davalının bırakın davacı ile bir ticari ilişki ve faaliyeti, genel olarak bir ticari faaliyeti dahi olmadığı, bu nedenle varlığı ileri sürülen ticari ilişki maddi gerçeği ifade etmediği gibi bu ilişki kapsamında davalıya ödenmiş bir para da bulunmadığı, başlatılan icra takibinde davalı ile ilgisi bulunmayan ve başkaca kişiler hesabına yapılan ödemeler de takibe konu edilerek 3.239,62 Euro alacak isteğinde bulunulmuş, iş bu dava aşamasında ise talep kısmen azaltılarak 1.730 Euro için itirazın iptali isteğinde bulunulduğu, takipte ve davada talep edilen alacak tutarları arasındaki fark bile takipteki haksızlığın bir göstergesi olduğu, öte yandan davacı, davalı müvekkil ile hiçbir akdi ve ticari ilişkisi bulunmadığı halde bu hukuksal nedene dayalı olarak haksız alacak isteminde bulunduğu, davacı basiretli bir tacir gibi davranmadığı gibi giriştiği takip ve dava yolu ile de müvekkile karşı haksız istemlerde bulunduğu, bu nedenle haksız davasının reddi ile birlikte %20’den aşağı olmamak üzere haksız icra tazminatına mahkum edilmesini talep ettiği görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava hukuki niteliği itibariyle, ——-esas sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiştir.——Hukuk Dairesinin 25/05/2015 tarih ve —–esas —— karar ile 06/02/2016 tarih —— karar sayılı ilamlarında ve çok sayıda benzer ilamlarda da vurgulandığı üzere; ticari dava ve ticari iş birbirinden farklı iki ayrı kavramdır. Her ticari dava ticari iş olmakla birlikte, her ticari iş ticari dava olmamaktadır. TTK’ nun 5(1) maddesi uyarınca ticari davalara bakma görevi Asliye ticaret mahkemesine aittir. Dolayısıyla ticari iş kapsamında olmakla birlikte ticari dava sayılamayan durumlarda ticaret mahkemeleri görevli olmayacak, uyuşmazlığın niteliğine göre diğer mahkemelerin görev hususu değerlendirilecektir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılması için; uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden tacir ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK da veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde bir düzenleme bulunması, diğer bir deyişle mutlak ticari dava olması gerekmektedir. Somut olayda davacı taraf tacir ve uyuşmazlık ticari işletmesini ilgilendirmekle birlikte davalı tarafın —— olduğu görülmektedir. Her ne kadar davacı vekili tarafından abonelik sözleşmesinde yerin ticarethane olarak belirtildiği ve bu sebeple görev yerinin Ticaret mahkemeleri olduğu beyan edilmiş ve yalnızca ticarethane ibaresi sebebi ile davanın mutlak ticari dava olduğu yönünde farklı görüşler de mevcut ise de—— Hukuk Dairesi’nin 27/03/2017 tarih, ——- Karar sayılı ilamında da açıkça vurgulandığı üzere yalnızca ticarethane ibaresi mutlak ticari dava için yeterli olmayıp, davalının 6102 sayılı yasa kapsamında tacir olup olmadığının ve davalı tarafça çalıştırılan işyerinin ticari işletme kapsamında kalıp kalmadığının araştırılması gerektiği esas olduğundan, mahkememizce de bu görüş benimsenmiş olup uyuşmazlığın mutlak ticari dava olmadığı tartışmasız olmakla birlikte nispi ticari dava kapsamında kalıp kalmadığı hususunda sağlıklı değerlendirmelerin yapılması için davalının bağlı bulunduğu Ticaret Odası, Vergi Dairesi ve esnaf olup olmadığının anlaşılması bakımından Esnaf Odasına ayrı ayrı müzekkereler yazılmış ve müzekkere cevapları dosya içine alınmıştır.
——Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden alınan 25/05/2022 tarihli müzekkere cevabında davacının gerçek kişilere ait ticari işletme kaydının bulunmadığı belirtilmiştir.
——-Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden alınan 24/05/2022 tarihli müzekkere cevabında davacının kaydına rastlanıldığı, herhangi bir şirkette ortaklığı veya yöneticiliğinin bulunmadığının bildirildiği beliritlmiştir.
Gelen müzekkere cevapları incelendiğinde, davalının, davaya konu fatura tarihlerinde esnaf odasına kayıtlı olması onun esnaf sayılması için tek başına yeterli olmamakla birlikte, vergi dairesi ve ticaret sicil kaydı ile birlikte değerlendirme yapılması esas olduğundan nitekim Yargıtay içtihatları da bu yönde olup mahkememizce de tüm kayıtlar göz önünde bulundurularak inceleme yapılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda davacının gerek ticaret sicilde kaydının bulunmaması, gerekse vergi dairesi kayıtlarından esnaf sınırında kaldığının anlaşılması durumunda artık davalının tacir olmadığı ve gelirinin esnaf düzeyinde kaldığı anlaşılmış olmakla mahkememizin davaya bakmakla görevli olmadığı ve uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli —— Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine Gönderilmesine,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
İlişkin olarak; taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde —–Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.