Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/346 E. 2023/617 K. 11.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/346
KARAR NO : 2023/617

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09.05.2022
KARAR TARİHİ : 11.07.2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacılar dava dilekçesinde özetle; Simsarlık aracılığı hizmeti doğrultusunda davalı taraf ile kat karşılığı verilmek üzere —mevkiinde bulunan, tapuda 15/2 pafta 263 ada 29 parsel sayılı taşınmaz üzerinde; Konut + ticari alacak şekilde, yapılacak binada: toplam inşaat alanı brüt : 4068 m2 olduğu, belirtildikten sonra devamında arsa sahipleri ile kat karşılığı sözleşmesi yaptığını, davalının simsarlık hizmeti karşılığında 20.000 dolara(iki aracı arasında paylaşıldığını), Davalı tarafın hem genel olarak düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağına, hem de ”taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesini dürüstlük kurallarına aykırı biçimde sağlarsa koşul gerçekleşmemiş olur” yönündeki madde gereğince, davalının hile ve aldatma yaparak kötü niyetli davrandığını, davalının projeye ait dönme cezasından, tarafına 10.000TL ödemiş olduğunun kendisinin kusurlu olduğunu kabul ettiği anlamını taşıdığından, projeyle ilgili dönme cezasının 25.000-TL tarafına ödenmesini, yapı denetimine ait dönme cezası olan 25.000TL’nin ödenmesini, proje ve yapı denetimiyle ilgili dönme/cezai şart ve —prim alacaklarının tamamının tarafına ödenmesini, davalıyla yapılan 14.01.2005 tarihli sözleşmede yazılan sigorta primleri hususundaki taahhütleri dışında tahminen 25.000 TL prim alacakları dahil olmak üzere toplam üç kalem alacakları olan 65.000,00-TL’ye ait fazlaya ilişkin tüm haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik belirsiz 20.000TL alacaklarının tahsiline, üç ayrı alacaklarına en yüksek ticari banka faizi uygulanmak üzere faizi aşan munzam zararının hesaplanarak mahkeme ve bilirkişi masraflarının karşı tarafa yükletilmesini dava ve talep etmiştir.

SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı … şirketinin yetkilisi olarak dava dilekçesini imzalamış bulunan — bu şirket adına dava yetkisinin bulunmadığının, şirket yetkilisi olarak .–imza sirkülerinin 11.01.1994 olduğu ve yetki süresinin de 5 yıl olduğu görülmekle davalılardan ..–şirket adına bu davayı açmakta yetkisi olmadığı, bu sebeple davanın davacı şirket yönünden reddi gerektiğini, davanın eser sözleşmesinden kaynaklanan bir alacak olarak vasıflandırılması halinde TBK 147/6 gereğince zamanaşımı olduğunu, süresi içerisinde zamanaşımı defini ileri sürdüklerini, alacağın her halükarda zamanaşımına uğradığını, arabuluculuk tutanağında davacı şirket yetkisiz olduğundan imzalanan arabuluculuk tutanağı da davacı şirket bakımından geçersiz olduğunu, davacının yapı denetim firması gibi hareket ettiği anlaşılmasına göre davacı asil ve şirket (—- yapı denetim firması olmadığı, böyle bir sözleşmenin imzalanmasının söz konusu olmadığı, müvekkili şirket ile —– arasında bir kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, bu konuyla ilgili olarak arsa sahipleri olan —- 21.11.2005 tarihinde —–. Noterliğinden keşide ettikleri ihtarname ile davalılardan —– hiçbir şekilde müvekkili şirket ile olan inşaat sözleşmesinde hiçbir işe karışmamasını ve kendisiyle hiçbir şekilde çalışmayacaklarını ihtaren bildirdiğinin, müvekkili ile arsa sahipleri arasındaki eser sözleşmesinde davalı —-hiçbir yetkisi olmadığını, simsarlık sözleşmelerinin mutlaka yazılı olarak yapılması gerektiği, yapılmış olsa bile zaten zamanaşımı sebebiyle geçersiz olacağının, geçerli bir simsarlık sözleşmesinin de söz konusu olmadığının, taraflar arasında yapılan 07.05.2005 tarihli protokolle sözleşmenin iptal edildiği ve tarafların sözleşmeye istinaden karşılıklı olarak herhangi bir hak ve alacaklar kalmadığı kabul edildiğinin, dava dilekçesindeki olayların hiçbirisinin munzam zararlarla uzaktan yakından ilgisi olmadığının, müvekkili şirketin ve yetkilisinin yapmış olduğu inşaatın kusurlu, eksik olduğunun da iddia edilmekte ise de müvekkili bu yerleri teslim etmiş olduğu ve bu yerlerin sahipleri tarafından 10 yılı aşkın bir süredir kullanılmış olduğu ve iskan ve sair hususlarda hiçbir eksik bulunmadığı ve bunun davacı ile hiçbir şekilde uzaktan ve yakından bir ilgisinin olmadığı, belki haberinin dahi olmadığı bir durum olup ve hiçbir hizmetinin olmadığı, bir gün dahi çalışmadığı, belki haberinin dahi olmadığı bir durum olup dilekçede ileri sürülen hususların somut bir şekilde delillendirilmediği, açıklanan nedenlerle; davanın zamanaşımı, usul ve esastan reddine, mahkeme masrafı ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, sözleşmeye dayalı alacak istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmıştır.—-. Asliye Ticaret Mahkemesi —- esas sayılı dosyasının UYAP üzerinden dosya içerisine celp edildiği anlaşılmıştır.
Taraf şirketlerin ticari sicil kayıtları celp edilmiş ve taraf gerçek kişilerin tacir araştırması yapılmıştır.
Taraf ehliyeti, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 50. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Maddi hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekil olan taraf ehliyetini haiz olup olunmadığı hususu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre belirlenir. Buna göre medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek (TMK, m. 8) ve tüzel (TMK, m. 46) kişi davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir.
Her gerçek kişi sağ doğmakla, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahip olur. Tüzel kişiliğin ve buna bağlı olarak taraf ehliyetinin ne zaman kazanılacağı ise maddi hukuk normlarıyla belirlenir. Gerçek veya tüzel kişiliği olmayan kuruluş yahut toplulukların taraf ehliyeti de bulunmamaktadır.
Dava ehliyeti ise; HMK’nın 51. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup kişinin kendisi veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyetini ifade eder. Dava ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki TMK’nın 9. maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi dava ehliyetine sahip kabul edilmelidir.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti ise dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı aktif husumeti davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukukî koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesinde açıkça düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Bu düzenlemede husumet ya da başka bir deyişle taraf sıfatı dava şartları arasında sayılmamıştır. Dava şartlarının özelliği tıpkı taraf sıfatı gibi davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Zira bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı ancak davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir ve bu durumda dava ret veya kabul ile sonuçlanır. Başka bir anlatımla dava şartları işin esasının incelenmesine engel teşkil eder mahiyetteyken, bir davada taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümüne girilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise kanun ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’î de teşkil etmediğinden davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukukî bir durumdur (—-).
Hukuk davalarında olduğu gibi icra takibinin taraflarının da taraf ehliyetine sahip olmaları gerekir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan tüm deliller hep birlikte değerlendirildiğinde, dosya içerisinde bulunan Ticaret Sicil Müdürlüğünün yazısından davacı şirketin kaydının 13.08.2014 tarihinde Ticaret Sicilinden re’sen terkin edildiği ve dava tarihi itibari ile davacı şirket terkin edilmiş olup, tüzel kişiliği sona eren davacı şirketin dava açma ehliyeti ve davada taraf sıfatı bulunmadığı, dava tarihi itibariyle tüzel kişiliği bulunmayan davacı şirketin dava açma ehliyeti ve taraf sıfatı bulunmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan ve yine diğer davacı gerçek kişinin ise şirketi temsil yetkisi olmadığı anlaşıldığından açılan davaların usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacıların açtığı davaların AYRI AYRI AKTİF HUSUMET YOKLUĞUNDAN REDDİNE;
2-Alınması gerekli 269,85-TL karar harcından davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 341,55-TL ve sonradan yatırılan 427,00-TL’nin mahsubu kalan 498,7‬0‬-TL nin karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-TTK 5/A maddesi ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A fıkrası ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca 1.360,00-TL arabuluculuk ücreti davacılardan müşterek ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
6-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13 maddesindeki esaslara göre belirlenen 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davalılara verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,Dair; davacı asilin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.