Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/106 E. 2022/918 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/106 Esas
KARAR NO : 2022/918

DAVA : İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/02/2022
KARAR TARİHİ : 08/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili tarafından mahkememize gönderilen dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın 22/02/2021 tarihinde İcra Müdürlüğü’ne yapmış olduğu itiraz haksız ve kötü niyetlidir. Şöyle ki; müvekkilimiz ile davalı arasında; 24/02/2016 vade tarihli 50.000 TL bedelli bir senet mevcuttur. Bu senedin borç verilme şekli aralarında Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Satış Vaadi ve Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi düzenlenecek olması,müvekkile davalı taraflarca söylenen şudur ki —–pafta,——kayıtlı gayrimenkulün (belediye,vergi vs.)borçlarının olduğunu davalı taraflar bu ödemelerin yapılması için müvekkil taraftan borç alıp ve ardından arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenleyebileceklerine istinaden bu borçların ödenmesine ilişkin borç olarak verilen senettir.Aynı zamanda sayın mahkemenize şu detayı belirtmek isteriz ki ——yevmiye numaralı düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi 23.02.2016 tarihinden bir gün sonraya 24.02.2016 tarihine ödeme günü verilmesi alacak-borç ilişkisinin en büyük ispatı olduğu, davalı taraf alacaklı müvekkilimizin tüm ihtarlarına rağmen borcunu ödememiş olduğundan dolayı kendisi hakkında—— Esas Sayılı dosyası kapsamında takibe geçilmiş olup; davalılar tarafından ödeme emrine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiği, borçlunun itirazının haksız olup olmadığını tespit edebilmek için her durumda takip konusu yapılan ve borçlunun itiraz ettiği alacağın likid olup olmadığına bakmak gerektiği, açıklamalar uyarınca alacak likid bir alacaktır ve borçlu itirazında haksız olduğu, açıklanan nedenlerle davamızın kabulüne, itirazın iptaline ve takibin devamına, asıl alacağın %20’ sinden aşağı olmamak üzere, davalı taraf aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, her türlü yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasını karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
SAVUNMA: Davalılar vekili tarafından mahkememize gönderilen cevap dilekçesinde özetle; davacının haksız açılan davasını kabul etmiyoruz, usul ve esasa aykırı davanın reddi gerektiği, dava şartı noksanlığı bulunmadığı, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı,davacının itirazın iptalini ve takibin devamını istediği, —— esas sayılı icra dosyasının alacaklısı son hamil —— olduğu, bu icra dosyasına vaki itiraz için itirazın iptali davasını dosya alacaklısı açabileceği, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddi gerektiği, ——esas sayılı icra dosyasındaki takip dayanağı olan belge bono vasfında olmayan ve zamanaşınına uğramış bir evraktır.zamanaşımı defini ileri sürüyoruz bu belge müvekkiller yönünden zamanaşınına uğramış bono vasfında olmayan bir evrak olduğu, takip dayanağı evrak incelendiğinde bonoda düzenleme tarihinin olmadığı ve bu nedenle senet vasfını taşımadığı görüldüğü, davalılar yönünden zamanaşımı def’ini ileri sürüyoruz. bu evrak unsurları olan bir bono olsa bile ileri sürdüğümüz gibi müvekkiller yönünden zamanaşımına uğradığı, bononun vade tarihi 24.02.2016 olduğu, davalılar keşideci ——- yönelik dava ve takip hakları 24.02.2019 tarihinde zama aşımına uğradığı,zamanaşımına uğramış bonodan dolayı hamilin keşideci —— yönelik sebepsiz zenginleşmeden dolayı açabileceği dava da 1 yıl sonra 24.02.2020 tarihinde zaman aşımına uğradığı,——–esas sayılı icra dosyasında takip talebinde 33.179,79 TL işlemiş faiz istediği, zamanaşımına uğramış bir bonodan dolayı vade tarihinden itibaren faiz istenemez. unsurları bulunmayan, zamanaşımına uğrayan ve bu nedenle kambiyo senedi vasfını kaybeden bonodaki vade tarihinin bir takip veya açılan bir davada temerrüde esasalınamayacağı,zamanaşımına uğramış bir bonodan dolayı kefil ——- herhangi bir borç sorumluluğu da kalmadığı, davacıdan herhangi bir şekilde para almadığı, davalılar—— davacı ile ——-.noterliğinde 23.02.2016 düzenleme tarihli——- yevmiye numaralı düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalamıştır. davacı şirket bu sözleşmeye göre inşaatı sözleşmede inşaat süresi olarak yazılı olan şekil de sözleşme tarihi olan 23.02.2016 tarihinden itibaren 30 ay içinde teslim etmesi gerekirken bu sürede bir çivi bile çakmamıştır. davacı şirket sözleşmenin taraflarına bu işin yapılmayacağını da açıkça yaklaşık olarak sözleşme imza edildikten 2 yıl sonra bildirmiş ve müvekkili mağdur ettiği, kat karşılığı inşaat sözleşmesi, diğer bir deyişle arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi; sözleşme konusu gayrimenkul (arsa) sahibinin, arsanın belli bir payını müteahhite (yükleniciye) devretmesi, müteahhitinde bunun karşılığında söz konusu arsa üzerine inşa ettiği belli sayıda bağımsız bölümleri arsa sahibine teslim etmesini konu alan iki taraflı bir sözleşmedir. arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde karşılıklı iki edim vardır: arsa sahibinin belirli arsa payının müteahhitte devretmesi ve müteahhitin de taahhüt edilen bağımsız bölümleri arsa sahibine devretmesi. müteahhitin arsa sahibine para vermesi gibi bir edimi bulunmamaktadır.davacı taraf bu bononun taraflar arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden verilen para karşılığında alındığını iddia etmekte ise de bu sözleşmenin hükümleri incelendiğinde senet verildiğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. zaten taraflar arasında böyle bir anlaşma olsaydı davacı müvekkile para verseydi noterde yapılan sözleşmede bu husus yazılı olacağı, davacı müvekkille aralarında ki sözleşmenin alacaklarının varlığının ispatı olduğunu ileri sürse de müvekkil zaten bu sözleşmeyi inkar etmediği, müvekkil keşideci——-bu evrak karşılığında davacı şirketten ileri sürdükleri gibi belediye, vergi gibi borçları ödemek amacıyla herhangi bir şekilde para almamışlardır. müvekkiller davacıdan herhangi bir nam ve ad altında herhangi bir şekilde bir para da almadığı, davacı kötü niyetli olduğu, müvekkillerden bir şekilde temin ettiği unsurları olmayan ve zaman aşımına uğramış bono vasfında olmayan evraka dayanarak 2021 yılı şubat ayında alacaklısı —— olan ilamsız icra takibi başlatmışlardır ve haklı itirazlarımız sonrasında itirazın iptali için hamil olmadıkları halde iş bu davayı açmışlardır. davacı eğer gerçekten para vermiş olsaydı tahsili için bu senedi zamanaşımı gerçekleşmeden ve ciro etmeden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlattığı, açıklanan nedenlerle haksız açılan davanın reddi ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin haksız olan davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, hukuki niteliği itibariyle, —— esas sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir. Taraf ehliyeti, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 50. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Maddi hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekil olan taraf ehliyetini haiz olup olunmadığı hususu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre belirlenir. Buna göre medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek (TMK, m. 8) ve tüzel (TMK, m. 46) kişi davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. Her gerçek kişi sağ doğmakla, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahip olur. Tüzel kişiliğin ve buna bağlı olarak taraf ehliyetinin ne zaman kazanılacağı ise maddi hukuk normlarıyla belirlenir. Gerçek veya tüzel kişiliği olmayan kuruluş yahut toplulukların taraf ehliyeti de bulunmamaktadır.
Dava ehliyeti ise; HMK’nın 51. maddesinde açıkça düzenlenmiş olup kişinin kendisi veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyetini ifade eder. Dava ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki TMK’nın 9. maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi dava ehliyetine sahip kabul edilmelidir.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti ise dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı aktif husumeti davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukukî koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesinde açıkça düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Bu düzenlemede husumet ya da başka bir deyişle taraf sıfatı dava şartları arasında sayılmamıştır. Dava şartlarının özelliği tıpkı taraf sıfatı gibi davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.
Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Zira bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı ancak davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir ve bu durumda dava ret veya kabul ile sonuçlanır. Başka bir anlatımla dava şartları işin esasının incelenmesine engel teşkil eder mahiyetteyken, bir davada taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümüne girilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerekir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise kanun ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’î de teşkil etmediğinden davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukukî bir durumdur——- Hukuk davalarında olduğu gibi icra takibinin taraflarının da taraf ehliyetine sahip olmaları gerekir. Eldeki dava ilamsız icra yoluyla gönderilen ödeme emrine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 vd. maddelerinde düzenlenen itirazın iptali davalarının müddeabihi, takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacaktır. Bir eda davası mahiyeti taşıyan bu davalar “itirazın hükümden düşürülmesi” ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınması gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türüdür. Takibin sıkı sıkıya bağlı olduğu bu davada davaya konu icra takibini dava dışı —– yapmış itirazın iptali davası ise ——şirketince açılmış olduğundan davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davanın aktif husumet yokluğundan reddine,
2-Alınması gereken 80,70-TL peşin alındığından fazla alınan 357,28‬-TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
3-TTK 5/A maddesi ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A fıkrası ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca 1.320,00-TL arabuluculuk ücreti davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı vekille temsil edildiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan—— vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
6-Taraflarca yatırılan gider avansının bakiye kısmının, karar kesinleştiğinde 6100 sayılı HMK’nun 333.maddesi uyarınca taraflara iadesineDair; davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.