Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1058 E. 2023/5 K. 10.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1058 ESAS
KARAR NO : 2023/5

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2022
KARAR TARİHİ : 10/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; “Müvekkilim ——-iş adamı olup —– ile çok eskiye dayanan tanışıklıkları vardır. Muvekkil —— popüler olan ——–projesini ——– davalı——- vekili olması hasebiyle kendisine sunmuştur. Davalı —– Belediyesi Başkan vekili olan ——- müvekkilim tarafından sunulan projeyi çok beğendiği için belediye başkanı ve ilgili birimler çerçevesinde projeyi hayata geçirmek için ——— Belediyesi’ne bağlı millet bahçesinde muvekkil tarafından anılan projenin yapılması ve akabinde yine müvekkil tarafından projenin işletilmesi konusunda mutabık kalmışlardır. Müvekkilin bir dönem ——– yanında çalışması ve uzun senelerdir birbirlerini tanıdıkları için de sözlü olarak proje bedeli konusunda anlaşmışlardır. Bunun üzerine müvekkil ilgili projeyi hayata geçirmek için pandemi döneminde gece gündüz çalışmış ve ——-adlı projeyi nihayete erdirmiştir. Akabinde proje bedeli konusunda anlaştıkları için ilgili tutarı evvela —— daha sonrasında belediyeye bağlı birimlerden talep etmiş olsa da uzunca bir süre müvekkil oyalanmıştır. Bu aşamada belediye her ne kadar işletmenin müvekkile bırakılacağı konusunda şifahi anlaşma olsa da belediyenin bu konuda fikir değiştirdiğini proje bedelini ilk fırsatta ödeyeceklerini, belediyenin şu anda nakit sıkışıklığı olduğunu,ancak belediye bünyesinde işletmesini yapabileceklerini beyan etmiştir. Şifahi anlaşmanın temeli güven ilişkisine dayanmakla başlamış sonrasında sözleşmeye dönüştürüleceğine dair müvekkil telkin edilerek bu zamana değin sözlü akit olarak kalmıştır. Bu nedenle sözlü akit olarak kalan projenin işletilmesi esnasında proje sahibi olan müvekkil projenin başına geçirilmek istendiğinde bunun Belediye iştirakleri nezdinde yürütülebilmesi için işe alım sürecince proje bedellerinin tahsil edilememesinden kaynaklı anlaşmazlığın giderilebilmesi için ve gerek proje bedelinin ve gerekse munzam zararın (geçen sürede elde edilemeyen semerenin alım gücünün düşüklüğü) müvekkil —– ile davalı ——– arasında mahkemenizde ikame ettiğimiz alacak davasında her ne kadar arabuluculuk başvurusunda karşı tarafça tutanağa şerh düşülerek işçi alacağı olduğu hususu kaleme alınmış ise de; karşı tarafça proje bedeli ve projeye bağlı diğer alacaların vadesinin mutabakat henüz yapılmadı gerekçesi ile uzatılması sebebiyle karşı tarafça müvekkile işletmeyi de devretme teklifinin sonucu olarak yani projeyi hayata geçiren kişinin projenin işletmesini daha iyi yapabilecek ve işletmeden doğabilecek olumsuzlukları minimize edebilecek kişi olması sebebiyle iştiraklerinde yani alt şirketlerinde sigortalı olarak göstermiş olmalarından kaynaklı bir yanılgıdır. Arabulculuk son tutanağındaki başvurumuzun ticari alacak olması ticari davadaki ön şartı karşılar nitelikte olup karşı tarafın beyanı beyan olmaktan öteye geçmemektedir. Bu nedenle göreve ilişkin olası bir itirazı şimdiden kabul etmiyoruz. Müvekkil tüm bu işleri – —– Belediye meclis üyesi—– —–ve ——-Büyükşehir Belediye Meclis üyeliği, Belediyenin inşaat sektöründeki işlerini yürütmekle yetkili olduğunu iddia eden kimse ) ile anlaşarak yerine getirmiş olup dava dilekçemizin içerisinde yer alan proje bedelleri ve projenin uygulanması esnasında müvekkilin başında durmasını istediği bunu da belediyenin iştiraklerinde çalışıyor gibi gösterilmesi bu kişi ile müvekkilin yapmış olduğu anlaşma ve konuşmaların neticesidir. Bu husus 15.06.2021 saat 10.39’da ve devamında tarafların arasında geçen ——– konuşmalarından görülmektedir. Aynı şekilde müvekkil projede yer alan parkurların tamamlanması esnasında ——— isimli kişi ile birçok defa işin tamamlanması, deneme aşamalarına geçilmesi ve kusurların tespiti ve giderilmesi için çalışmalar yapılması için resimli mesajlaşmalar dahi yapmıştır. Davalı Belediyenin iştirakleri konumunda bulunan şirketlerin bünyesinde sigortalı gözüken müvekkilin bu şirketlerde sigortalı gözükmesinin sebebi projeden kaynaklı alacağının tazmini değil işletmenin Belediye tarafından yapılmak istenmesi fakat başında projeyi getiren ve hayata geçiren müvekkil davacının olması gerektiğine dair davalı tarafın inancı ve müvekkile yapmış olduğu teklifin müvekkilce kabulünden kaynaklıdır. Bir üst paragrafta belirttiğimiz husus arabuluculuk tutanağına davalı tarafından şerh düşülen husus olup davalı taraf proje bedeli ödeme noktasında çekimser davrandığını da bundan sonrasında bunu inkar edeceğini niyetini açıkça ortaya koymaktadır. Dilekçemizin ekinde iş projeye ilişkin taslaklar, ölçümler, tercümeler, maliyete ilişkin hususlar, yapım aşamasındaki resimler ile müvekkil tarafından proje hayata geçirildikten sonrasında mini golf sahasında kullanılacak ekipmanların satın alındığına dair makbuzlar bulunmakta olup tüm bu hususlar davalı tarafından varlığı inkar edilen taraflar arasındaki anlaşmanın varlığını ispat etmekte olup davalı taraf tüm bu belgelerin önüne ——–kayıtları ile perde çekmek istemektedir. Bu nedenle açıklaması basit olan davamızın ekte sunduğumuz delillerle basitçe tespit edilebilecek proje bedeline ilişkin olduğu ve Belediyenin iştiraki şirketler bünyesindeki müvekkil davacının iş hukukundan kaynaklı alacakları ile kati surette karıştırılmaması gerekmektedir. Dilekçemizin ekinde minigolf sahasının yapım aşamasındaki ve bittikten sonraki fotoğrafları bulunmakta olup bu fotoğraflar müvekkil tarafından çekilmiş ve çektirilmiştir. Ayrıca—–logolu teknik çizimler de davalı tarafa gönderildikten sonra projeye başlanmış olması ve ekte sunduğumuz fotoğrafların çekilmesi Belediyece tahsis edilen yere bu projelerin uygulanması ——-konuşmalarındaki hususlarla değerlendirilerek projeyi getirenin müvekkil davacı olduğunu ispatlamaktadır. Bu nedenle müvekkil davacının Belediye ile bağlantılı olduğuna ilişkin olmakla sınırlı olarak işe giriş ve işten çıkış bildirgelerine dayanmaktayız. Ancak yine belirtmek isteriz ki; davamız bu şirketlerdeki işçilik alacaklarına ilişkin değildir. Müvekkil davacı; —— Belediyesi’ne ——–Sahası inşası için proje sunmuş ve sunduğu bu proje Belediye tarafından hayata geçirilmek istendiğinden müvekkil minyatür golf sahasının nasıl olması gerektiğine ilişkin gerek teknik gerekse mimari çizimleri ve istatistikleri yurt dışından derleyerek ——-Belediyesi’nin bu projeye ayırmış olduğu sahaya uygun olacak şekilde davalıya sunmuştur. Yine bu hususlar dinleteceğimiz tanık anlatımları ile de kanıtlanacaktır. Müvekkilin projenin yapım aşaması ile sonlandırıldıktan sonrasında talep üzerine müvekkilin başında durması talebini karşılamak amacıyla istihdam edilmesi süreçlerini kapsayan zaman dilimi içerisinde binlerce mailleşmesi ve—– konuşmaları mevcut olup ismini zikrettiğimiz —— huzurda yemini alınarak dinlenilmesi ve hatta tanık olarak gösterdiğimiz belediyede çalışanların müvekkilimiz davacıyı proje sahibi olarak tanıyor olmaları iddialarımızı ispatlayacağı gibi bir tesadüf olmayıp tamamen belediyede sözü geçen kişilerin müvekkil davacıyı haklı olarak o şekilde tanıtmalarının sonucudur. Tüm bu kişileri tanık olarak gruplandırarak bildireceğiz. Tüm inşa faaliyetlerine bizatihi katılmış, başında durmuş ve Belediye tarafından kabul edilmiş projenin hayata geçmesi için yüklendiği yükümlülükleri yerine getirerek projeyi teslim etmiş ve bundan sonrasında proje Belediye tarafından hayata geçirilmiş olup hala daha aktif olarak faaliyet göstermektedir. Belediye iştirakleri bedeli müvekkil davacıya ödenmeyen projeden semere elde etmekte olup her ne kadar müvekkil yaşadığı şehre hayata geçirdiği projeyle bir değer katmış olmanın haklı gururunu yaşamakta ise de maruz kaldığı bu durum bu gururu yaşamasını engellemekte ve belediyece maddi menfaatinin zedelendiğinin verdiği hayal kırıklığını yaşamaktadır. Ancak bunu kurum nezdinde değerlendirmeyen kurumdaki yetkiden kaynaklanan bir durum olarak gören müvekkil manevi duygularını şehre yaptığı kazandırdığı değer karşısında üstün görmemekte ve talep etmemektedir. Bu projenin onaylanması Belediye tarafından yapılmış ve müvekkile herhangi bir para verilmemiştir. Buna dair müvekkil ile ——— arasındaki yazışmalar da dilekçemiz ekinde olup müvekkil tarafından projenin bitirildiği, proje bedelinin dahi ödenmediği hatta 9 ay kadar projenin bitirildikten sonra uygulandığı ve bunun parasının da kendisine ödenmediği ——- bildirilerek ödenmeyen bu paralardan dolayı müvekkil ayrıldığını yine ——bildirmiştir. Bu ve bunun gibi mesajlar bizzat —— Belediyesi meclis üyesi ——- ile yapılmış konuşmalar olduğundan yine müvekkil ile davalı arasındaki ilişkinin varlığını kanıtlamaktadır. Bu nedenle maddi kayıplarını yani hayata geçirdiği projesinin bedelini talep eden müvekkilin maddi zararlarının karşılanması zaruridir. Dolayısıyla davalı——– tarafından müvekkil davacıya ödenmeyen fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydı ile; ——– ile müvekkil tarafından anlaşılarak belirlenen 150.000,00 TL proje bedeli ile bu bedelin tahsil edilememesinden kaynaklı paranın alım gücündeki değer kaybından doğan munzam zararımızın bilirkişi tetkikatı sonrasında artırmak üzere şimdilik 1.000,00 TL’sinin yani toplamda 151.000,00 TL’nin işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsili için işbu davayı açma zaruriyeti hasıl olmuştur. Yukarıda arz ve izahına çalıştığımız tüm bu sebeplerle; Davamızın kabulüne, Fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydı ile 150.000,00 TL proje bedeli ile bu bedelin tahsil edilememesinden kaynaklı paranın alım gücündeki değer kaybından doğan munzam zararımızın bilirkişi tetkikatı sonrasında artırmak üzere şimdilik 1.000,00 TL’si olmak üzere toplamda 151.000,00 TL’nin işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline, Masraf ve ücret-i vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini isteriz” şeklinde iddia ve dava etmiştir.
DELİLLERİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE;
Dava, eser sözleşmesine dayalı alacak ve munzam zarar talepli tazminat davasıdır.Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, dava şartı olması sebebiyle davanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Mahkememizce görev husus öncelikli olarak incelenmiştir.Burada Ticaret mahkemelerinin görevi ile ilgili bilgi vermekte fayda bulunmaktadır. Ticari dava ve ticari iş birbirinden farklı iki ayrı kavramdır. Her ticari dava ticari iş olmakla birlikte, her ticari iş ticari dava olmamaktadır. TTK’ nun 5(1) maddesi uyarınca ticari davalara bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesine aittir. Dolayısıyla ticari iş kapsamında olmakla birlikte ticari dava sayılamayan durumlarda ticaret mahkemeleri görevli olmayacak, uyuşmazlığın niteliğine göre diğer mahkemelerin görev hususu değerlendirilecektir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılması için; uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden tacir ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK da veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde bir düzenleme bulunması, diğer bir deyişle mutlak ticari dava olması gerekmektedir.Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı gerçek kişi ile davalı—— arasındaki davanın mutlak ticari davalardan olmadığı; davalı Belediyenin tacir olmaması nedeniyle davanın nisbi ticari dava da sayılamayacağı dikkate alındığında eldeki dosya bakımından mahkememizin görevli olmadığı ve uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna mahkememizce kanaat getirilmiş, mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.——– Karar sayılı ilamı)

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-HMK’nun 114/c maddesindeki dava şartı dikkate alındığında davanın usûlden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna,
2-Karar kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvuru halinde dava dosyasının görevli ——- Asliye Hukuk Mahkemelerine tevzii edilmesi için Tevzii Bürosuna gönderilmesine,
3-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden bu konuda HMK’nun 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
4-Sair hususların gerekçeli kararda gösterilmesine,Dair, tarafların yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde ——-Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda tensiben karar verildi.