Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/668 E. 2022/153 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/668 Esas
KARAR NO : 2022/153

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 29.09.2021
KARAR TARİHİ : 01.03.2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı …—- davacının kardeşi—- yılından beri davalı ..—- tanıştığını, davacının kardeşi ———aynı evi paylaştığını, davacının kardeşi—–, o sıralarda aynı evi paylaşmakta olduğu davalı —— —– işleriyle ilgilenmesi ve bu konuda davacıya ve kardeşi —güven tesis etmesi sebepleriyle davalıyı ablası davacıyla tanıştırdığını, davacının 1.661.000,00 TL birikmiş parası bulunmakta olduğu,——–olduğunu söyleyen davalının kendisine bu konuda yardımcı olabileceğini düşünerek davalıyla tanıştığını, bu tanışıklığın akabinde davalı …; davacı, davacının kardeşi— öteki kardeşi —- bulunduğu — yılındaki bir toplantıda; —- sonundan itibaren iki —- bu parasını — çevirebileceğini,— birkaç defa çevirip işleterek bu karı sağlayabileceğini, bu kapsamda söz konusu parayı kendisine göndermesini vaat ve beyan ettiğini, bunun üzerine davacı davalıya,—– olduğunu, bu yüzden hepsini gönderemeyeceğini zira geçimini sağlamak için de kısmi de olsa paraya ihtiyacının olduğunu söylediğini, davalı da bunun üstüne davacıya, bu paranın 350.000 TL’lik kısmını işleterek bu kısımdan elde edilecek kar ile davacıya aylık 6.000 TL gönderebileceğini ve böylelikle bu aylık gönderim ile davacının geçinebileceğini ilettiğini, akabinde her iki taraf da aralarında yazılı bir sözleşme olmaksızın sözlü olarak anlaşmışlar ve davacı, davalı ile kardeşi——- ayrıca ev arkadaşı olması vesilesiyle de ona bir aile üyesiymiş gibi güvenerek — başta davacının kardeşi — — davacıya ait paranın gönderildiği, — davacıya ait—–toplam— gönderildiği, … bu paraların gönderilmesinin karşılığında kar payı olarak —– tarihleri arasındaki süreçte davacının —- aralıklı olarak aylık ortalama —– gönderdiği, bu suretle —– söz konusu hesabına davalı tarafından toplamda — gönderildiği, bu süreçte, her ne kadar en başta aylık 6.000,00-TL gönderileceği kararlaştırılmış olsa dahi, aylık ortalama — gönderilmesine rağmen, davacının ve davacının kardeşinin davalıya olan güveninin devam ettiği, bu süreçte davalı, davacıya hisse senetleri almasını tavsiye ettiğini, davacı ve kardeşi — almaları gereken hisselerin listesini verdiği, davacının kardeşi — davacıya —- davalı — önerdiği hisse senetlerine yatırıldığı, — tarihine kadar da söz konusu hisse senetleri davacının kardeşi– banka hesabı olan— kaldığını, … — tarihinde söz konusu hisse senetlerini, kendisinin bu süreci daha iyi yönetebileceğini vadederek, derhal hisseleri kendisine — söylediği, bunun üzerine –davacının kardeşi –hesabından söz konusu hisse senetleri davalı .—- yapılarak verildiği, davacının başlangıçta davalıya verdiği tüm parayı (ve de kar payını) geri istediği, davalının bu süreci vaat ettiği gibi yürütemediğinin ortaya çıktığı, defalarca kez gerek sözlü gerekse yazılı olarak hem davalıdan hem davalının muhasebecisinden hem davalının —- davalının kız kardeşinden parasını geri istediğini, davalı ve davalının bahsedilen aracıları davalının ekonomik durumunun kötüleştiğini bahane ederek davacıyı oyalamışlar ve vaat edilen kar payı ve başta yatırmış olduğu kendi parasının davacıya iade edilemeyeceğini kendisine bildirdiklerini, davalı parayı iade edemeyiş sebebini ise,– ekonominin olumsuzluğu olarak dile getirdiğini, davacı —- parayı göndereceğini söylediğini ilettiğinde — ismiyle bilinen—- davacıya — var ama — (eşi oluyor) ve abim (davalı oluyor) sana ancak 50.000 TL göndermeme onay verdiler dediği,—-) banka hesabından davacının hesabına — borç kaydıyla gönderildiği,– adının aslında— olduğu davacı ve abisi—– tarafından ancak bu zaman bu şekilde öğrenildiği, sonrasındaki süreçte Müvekkil …— davalı … arasında bir toplantı yapıldığı, toplantıda — talimatı (davalının — davacının kardeşi — tarafından bu işleme dair dekont bulunmuştur ve bu para .– ödenen paranın sahibi davacı ..–hiçbir suretle onayı olmaksızın aynı tarihte doğrudan bu paranın davalı — şirketi– hesabına ne amaçla gönderildiği,— senedinin ne amaçla davalının kız kardeşi —- ismiyle tanıtılan — yatırım hesabına tam— kısa bir süre — yapıldığı, yapılan toplantıda — yaşandığı, davalının —- kullandığı, davalının davacı kardeşi —- saldırısından ötürü yüzüne darbe alarak yaralandığı,— hastaneye gidip doktor raporu almış —- davalı aleyhine suç duyurusunda bulunduğu ve ifade verdiği, bir süre — yazışmaları yapıldığı, bir süre sonuç alınmadığı daha sonra ise — belli aralıklarla konuyla ilgili davalıya — yazmaya devam ettiği, davalı—ve cevaben de — Borcum borç, ödeyeceğim, kendimi size affettireceğim dediği, ancak bunun üstüne davalı hiçbir aksiyona girişmemiş ve neticede ödemediği, hem — davalının ortalıktan kaybolduğu, hem davacı hem de —– telefon erişiminden engellediği, araya aile büyüklerinin girdiği, yine de sonuç alınamadığı, aile büyüklerinden— davalıyı konuyla ilgili en son arayışında davalı … kendisine artık bu konularla —olacağını ilettiği, bunun üstüne — … ile görüşüldüğü, kendisi davacı ve yakınlarına elinden geleni yapacağını söylediği, ancak yine de bir çözüme ulaşılamadığı, davacı ve kardeşi— tarafından, davalı —- davacının parasını, kendi şahsına ait —- hesabına —- para yatırdığı, bu paralar ——— onayı olmaksızın işleme konu edildiği, davacıca istihbar olunduğu üzere davalı, davacıdan para kaçırmak saikiyle davacının — hesabına aldığı, zorla aldırdığı hisse senetlerini ise — tarihinde kardeşi (—- hesabına virman yaptığı,davalı hakkında ————- suç duyurusunda bulunulduğu, davalı yan söz konusu suç duyurusu nezdinde ifadesine başvurulduğu esnada davacı .——- davacıya ödemediğini ikrar ve itiraf ettiği, HMK Md. 200 uyarınca senetle ispat kuralı gereği; kabul anlamına gelmemekle ve zaten doğru olmamakla birlikte davalının söz konusu 650.000 TL’yi geri ödediğini ileri sürmesi halinde bunu yazılı olarak ispatlaması gerektiği, kalan meblağı ise davalı zaten ödeyemediğini kabul ve itiraf ettiği, bununla birlikte davacının zararı 1.111.000 TL ile de sınırlı değildir zira davacıya vadedilen kar payı sağlanmamış ve bu borca katbekat faiz bindiği, bununla birlikte davacı tarafından bu süreçte davalıya gönderilen paralardan — davalı aleyhine işbu huzurdaki dava öncesinde ilamsız takibe konulduğu, açıklanan nedenlerle; mahkeme tarafından re’sen nazara alınacak hususlardan dolayı, esasa, usule ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, öncelikle; davalının, bunca zamandır davacıyı oyalayarak akabinde de ortadan kaybolarak davacıya ait parayı iade etmediği, başka hesaplara kaçırdığı ve davacıyı dolandırdığı göz önünde bulundurularak; davalı .—– banka hesaplarına (davacının tespit edebildiği kadarıyla— halinde Mahkemenizce tespit edilecek sair banka hesaplarına) ve Müvekkilin parasını kaçırdığı tespit olunan sahibi olduğu —- hesaplarına (davacının tespit edebildiği kadarıyla——hesabına) (ve olması halinde Mahkemenizce tespit edilecek— hesaplarına) yargılamanın sonuna kadar teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasını, bu mümkün değilse mahkemece uygun görülecek makul bir teminat karşılığında ihtiyati tedbir konulmasını, davacının haklı alacağının şimdilik 50.000,00 TL’sinin, 18.12.2015 tarihinden itibaren işlemeye başlayacak olan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalıya usulüne uygun tebligat yapıldığı ancak süresinde davaya cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle alacak davasıdır.
Davacı …, davalı .–yılında kardeşi vasıtasıyla tanıdığını, aralarında güven ilişkisi kurulduğunu, davalının yatırım işleri ile ilgilendiğini söylemesi üzerine 1.661.000,00-TL birikmiş parasını muhtelif tarih ve miktarlarda gerek kardeşi — hesabından gerekse kendi hesabından davalıya gönderildiğini, davalının da gönderilen paraları bir süre değerlendirerek davacıya kar payı adı altında para gönderdiğini ancak bir süre sonra davalı tarafından gönderilen ödemelerin kesildiğini iddia ederek gönderilen –ile ödenmeyen kar payının iadesi için kısmı dava olarak huzurdaki davayı açtığı anlaşılmıştır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış, mahkememizin görevi hususunda değerlendirme yapabilmek için tensip ile birlikte tarafların bağlı bulunduğu —— müzekkereler yazılarak ilgili kayıtlar celp edilip incelenmiştir.
—- gelen müzekkere cevaplarının incelenmesinde her iki tarafın da gerçek kişi tacir kaydı ile ticari işletme kaydının bulunmadığı; — cevaplarının incelenmesinde davacının —-kayıtlı olduğu ancak davalının kaydının bulunmadığı görülmüş, — gelen müzekkere cevaplarında ise davacının tacir sıfatına haiz olmadığı anlaşılmıştır. Davalı yönünden ise tek ortağı ve şirket müdürü —-bulunduğu belirtilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden tacir ve işin ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Ticari iş ve ticari dava birbirinden ayrıdır. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Öte yandan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan ve dava şartı olmakla mahkemelerce yargılamanın her aşamasında re’sen incelenir.
Yasal düzenlemeler ışığında somut olaya dönüldüğünde, dava her ne kadar havale sözleşmesinden kaynaklı alacak davası olarak açılmış ise de esasen taraflar arasındaki ihtilaf bakıldığında davacının davalıya göndermiş olduğu parayı iade istemi ile açılan dava olduğu görülmektedir. Paranın gönderilmesinin banka havalesi ile yapılması davanın niteliğini havale kaynaklı uyuşmazlık yapmayacağı bu noktada mutlak ticari davadan bahsedilemeyeceği,—– yine gelen müzekkere cevaplarından her iki tarafında tacir olmadığının anlaşılması, her ne kadar davalı dava dışı şirketin yetkilisi ise de şirketin yetkilisi olmasının tacir sıfatı kazandığı anlamına gelmediği ve yine şirket de davada taraf olarak yer almadığı anlaşılmakla uyuşmazlık nispi ticari dava kapsamında da kalmaktadır. Hal böyle olmakla eldeki davaya bakma görevi mahkememize ait olmayıp 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğundan davanın usulden reddine dair karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli —–ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
İlişkin olarak davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.