Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/633 E. 2022/103 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/633 Esas
KARAR NO : 2022/103

DAVA : Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 16/06/2021
KARAR TARİHİ : 10/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …—— yıllık süre ile dava dışı ——- işleten sıfatı devredilerek kiralanmış olduğunu, Müvekkil ile — tarihinde imzalanan kira sözleşmesini dilekçemiz ekinde sunduklarını, İşbu kira sözleşmesi incelendiğinde aracın “fiili hakimiyetinin” devredildiği, işbu aracın işletilmesinden dolayı meydana gelecek zararlardan kiracının işleten sıfatıyla sorumlu olacağının yazıldığını, — işbu aracı kiraladıktan sonra hem kira bedelleri hem de araçta meydana gelebilecek zararlar karşılığında teminat olarak aracı kiraladığı gün — bedelli bono düzenlendiğini,—- bulunduğu dönemde — tarihinde—- isimli şahsın sevk ve idaresindeyken—— kazaya karışmış, Müvekkilin yalnızca kaydi maliki bulunduğu —- araç işbu kazanın gerçekleştiği tarihte davalı … nezdinde sigortalı bulunduğunu, Müvekkil adına kayıtlı —- aracın sigortalısı olan davalı … kaza sonrasında ödediği bedelleri müvekkile rücu ettiğini, Müvekkil —- aracın kaza tarihinde yalnızca maliki olup işleten sıfatı bulunmadığını, Bu hususun kira sözleşmesi ile de sabit olduğunu, Sigorta şirketi tarafından müvekkil aranarak yapılan ödemelerden müvekkilin sorumlu olduğunu, ödeme yapmazsa hakkında icra takibi yapılacağı gibi söylemler sebebiyle müvekkilinin hataya düşürülerek — ödeme yapmak zorunda kaldığını, Müvekkilin kaza tarihinde aracını uzun dönem ve işleten sıfatı devredilerek yapmış olduğu kira sözleşmesi uyarınca işleten sıfatı kalmadığını, Dolayısıyla da —- işbu rücu talebinin de muhatabı müvekkili olmadığını, Müvekkil hukuki bilgi eksikliği ve sigorta şirketinin icra tehdidi altında kaldığından daha fazla zarara uğrayacağı düşüncesiyle bu bedeli ödediğini, müvekkil işbu borçtan hukuken sorumlu olmadığını öğrendiğini, Müvekkilin işbu bedele ilişkin sorumluluğu bulunmadığından hatalı olarak ödenen bu bedelin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsil edilerek müvekkile ödenmesini, Davanın kabulü ile müvekkil tarafından hataya düşülerek ödenen —işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile müvekkile ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talebinin zaman aşımına uğradığını, kiraya veren sıfatı ile sözleşmeyi akdeden davacının sözleşme maddelerini bilmediğini iddia etmesinin kabul edilebilir olmadığını, dava konusu kazanın —–plakalı araç sürücüsü — ehliyetinin bulunmadığını, kazanın sigortalı — sürücüsünün asli ve ağır kusuru neticesinde gerçekleştiğini, davacı tarafça sürülen iddiaların somut delillerle ispatlanamadığını belirterek——– ihbarına, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, — tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle davalı (davacının——- tarafından ödenen bedellerin davacıya rücu edilmesi sebebiyle davacı tarafından uzun süreli kira sözleşmesi sebebiyle işleten sıfatının bulunmamasına rağmen yapılan ödemelerin davalı (— sigortacısı) sigorta şirketinden tahsili talebine ilişkindir.
Davacı, — plakalı aracı uzun süreli olarak dava dışı —-devrettiğini,—– tarihinde meydana gelen kaza sebebiyle davalı … tarafından ödenen tazminat bedelinin tarafına rücu edildiğini, dava konusu araçta KTK 3 maddesi gereğince işleten sıfatının sona ermesine rağmen sehven ödeme yaptığını, işleten sıfatının sona ermesi sebebiyle oluşan zarardan sorumlu olmadığını, davalıya yapılan ödemenin rücuen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, — aracın tesil kayıtları celp edilmiş, — davacının mükellef kayıt bilgileri celp edilmiş ve dava sonuçlandırılmıştır.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, dava şartı olması sebebiyle davanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Mahkememizce görev husus öncelikli olarak incelenmiştir.
Öncelikle —-mahkemelerinin —hakkında bilgi vermekte fayda bulunmaktadır. Ticari dava ve ticari iş birbirinden farklı iki ayrı kavramdır. Her ticari dava ticari iş olmakla birlikte, her ticari iş ticari dava olmamaktadır. TTK’ nun 5(1) maddesi uyarınca ticari davalara bakma görevi Asliye ticaret mahkemesine aittir. Dolayısıyla ticari iş kapsamında olmakla birlikte ticari dava sayılamayan durumlarda ticaret mahkemeleri görevli olmayacak, uyuşmazlığın niteliğine göre diğer mahkemelerin görev hususu değerlendirilecektir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılması için; uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden tacir ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK da veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde bir düzenleme bulunması, diğer bir deyişle mutlak ticari dava olması gerekmektedir.
Tüketici Mahkemelerin görevi ise ——– belirlenmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 2. maddesinde Kanunun kapsamı “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanunun 3/l maddesinde tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında — benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemi ifade eder” denilmektedir.
Aynı Kanunun 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanunun 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Bir hukukî işlemin sadece 6502 sayılı Kanunda düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan—mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.
Somut olayda; davacı ile davalı arasında—-bulunmakta olup, temel ilişki sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacının — tarihli ——- — sabittir. Ayrıca dava konusu —– aracın kullanım amacının hususi olduğu dikkate alındığında davacı ile davalı arasındaki ilişkinin tüketici ilişkisi ve davacının da tüketici olduğu anlaşılmakla eldeki davanın mutlak ya da nispi ticari dava olmaması sebebiyle mahkememizin davaya bakmakla görevli olmadığı ve uyuşmazlığın çözüm yerinin —olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine, olumsuz görev uyuşmazlığının ortaya çıkmış olması sebebiyle dosyanın ilgili istinaf dairesine gönderilmesine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.—– —– Karar sayılı ilamı
)
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Somut uyuşmazlığı çözmeye görevli mahkemenin——– ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK ‘nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememizce verilen kararın yasal yollara gidilmeksizin kesinleşmesi halinde mahkemeler arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilerek yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın HMK ‘nun 21-(1) c. Maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesi Başkanlığı’na gönderilmesine,
Dair,davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.