Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/57 E. 2021/1052 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/57 Esas
KARAR NO : 2021/1052

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/01/2021
KARAR TARİHİ : 11/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı taraf —-Yetkilisi olduğunu iddia eden —, müvekkil şirket ——- gelerek, ——-yetkilisi olduğunu söylediğini, devamında yetkilisi olduğunu iddia ettiği firmaya ilişkin işlerin tanıtımını yaparak müvekkilime aralarında ticari bir ilişki kurulmasına yönelik teklifte bulunduğunu, bunun üzerine müvekkili, davalı şirket yetkilisi olduğunu düşündüğü —– tarafından yapılan bu inandırıcı tanıtıma ikna olarak, ilgili şirket ile ticari ilişki kurulması noktasında anlaşıldığını, anlaşmaya göre —-bedel karşılığında müvekkili
şirkete teslim edilecektir. Müvekkil şirketin ödemeleri çek ile yapmayı teklif etmesi üzerine davalı şirketin yetkilisi olduğunu düşündüğü—- bu talebi kabul ettiğini, daha sonra müvekkili tarafından, —— bedelli çek keşide edilerek davalı şirketin yetkilisi
olduğunu düşündüğü ——- teslim edildiğini, çekin tesliminden sonra,
müvekkili ve davalı taraf arasında kararlaştırılan —- teslim edilme tarihi geldiğini, ancak teslim tarihi gelmiş olmasına rağmen ürünlerin teslimi müvekkili tarafa yapılmadığını, bunun üzerine müvekkil gecikme hakkında bilgi almak için davalı şirketin yetkilisi olduğunu düşündüğ—– ulaşmaya çalışmış, ancak bir türlü ulaşamadığını, müvekkil, —. yetkilisi —-ulaşamayınca davalı şirket yetkilileriyle iletişime geçtiğini, ancak ilgili şirket
siparişten ve çekten haberdar olmadıklarını, ——-adında bir şirket yetkililerinin de bulunmadığını söylediğini, müvekkili şirket——
görüşmeden sonra — tarafından dolandırıldığını anladığını, çünkü —— kaşesini ve şirket yöneticisinin imzasını taklit ederek çeki cirolayıp tedavüle sokması muhtemel olduğunu, olayın
ardından şüpheli hakkında, resmi evrakta sahtecilik yaparak Bankayı aracı kılmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçundan cezalandırılması için Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na
suç duyurusunda bulunulduğunu, ayrıca dava konusu durum sebebiyle, müvekkilinin telafisi imkansız maddi zararlara uğrama ihtimali olduğunu, bu muhtemel zararın önüne geçilmesi için davaya konu—- vade tarihli —- bedelli çekin bankaya ibrazı halinde çek
bedelinin muhatap banka tarafından alacaklılara ödenmemesine yönelik ihtiyati tedbir kararının verilmesini, çek bedelinin muhatap banka tarafından alacaklılara ödenmemesine ve İİK 72/2
maddesi uyarınca başlatılması muhtemel icra takibinin durdurulması için öngörülecek teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesine, konuyla ilgili banka şubesine müzekkere yazılmasına, müvekkilinin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesinin tebliğine rağmen davaya cevap vermediği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senedine (çek) dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı, dava konusu çekin dava dışı (kendisini davalı şirket yetkili olarak tanıttığı iddia edilen) —- aldatması sebebiyle davalı şirkete ——– sözleşmesi kapsamında verildiğini, davalıya verilen —- vade tarihli ——– bedelli çekin dolandırılarak kendisinden alındığını, anılan çek sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, usulüne uygun davetiyeye rağmen cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmakla, HMK 128. maddesi gereğince, davacının, dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmaktadır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, —- sayılı dosyası uyap üzerinden celp edilerek dosya arasına alınmış, —- davalının —-kayıtları celp edilmiş, —– tarihli bilirkişi raporu alınmış ve dava sonuçlandırılmıştır.
26/08/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle, “…Davacı şirket tarafından ibraz edilen 2020 yıllarına ilişkin ticari defterlerin; açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı ve defter kayıtlarının
birbiri doğruladığı, davacı şirketin defterlerinin —- bakımından uygun
olduğu davacı şirket lehine veya aleyhine delil kabiliyetleri Sayın Mahkemeniz takdirinde olduğu,
Davalı şirket, inceleme günü olan 09.07.2021 tarihinde, ticari defterlerini ibraz
etmemesi ve yerinde inceleme talebinden bulunmaması sebebiyle davalı şirketin ticari defterlerinde inceleme yapılamadığı, Tarafların tacir olduğu ve taraflar arasında ticari ilişkinin sadece dava konusu çek
kaydından ibaret olduğu,
Dava konusu çekin davacı tarafından davalı şirket adına düzenlendiği, dava
konusu çekin, davacı tarafından dava dışı —– teslim edildiği,
dava dosyasında bulunan ————– anlaşıldığı üzere taraflar arasında —— —-sözleşmesinin yapıldığı, dava konusu çekinde iş bu kapsamda verildiği, dava konusu çek yönünden davacının davalıya borçlu olmadığı ayrıca davacının ticari defterlerine göre davacının davalıdan ——olduğu, Davacının dava konusu çek sebebiyle sadece davalı yönünden menfi tespit
şartlarının oluşup oluşmadığının takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu…” yönünde görüşlerini bildirmişlerdir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, HMK’nin 201.maddesinde düzenlenen miktardan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet —–
Somut dosya bakımından, davacı taraf dava konusu çekin dolandırılmak suretiyle kendisinden alındığını, davalı şirket ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığını beyan etmekte olup, bu hususları ispat yükü davacı taraf üzerindedir. Dosya kapsamında davacı taraf iddiaları dikkate alınarak tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına karar verildiği, tebligatların usulüne uygun bir şekilde yapıldığı, davalının defter ibrazından kaçındığı, dosya alanında uzman bilirkişiye tevdi edilerek bilirkişi raporu alındığı, alınan rapor taraflara usulüne uygun bir şekilde tebliğ edildiği, taraflarca süresi içerisinde bilirkişi raporuna itirazda bulunulmadığı anlaşılmıştır.
HMK 281 maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.” denilmektedir. Aynı kanunun 94/3 maddesinde; ” Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.” denilmektedir. Tarafların —–süresinde herhangi bir itirazda bulunmadığı anlaşılmakla HMK 94/3 maddesi gereği tarafların bilirkişi raporuna itiraz hakkının ortadan kalktığının kabulü gerekir.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; alınan bilirkişi raporu ile davacının, davalıya borçlu olmadığı belirtildiği, davalıya usulüne uygun davetiyeye rağmen defter ibraz etmediği, ticari defter ve kayıtların ibrazından kaçındığı ayrıca davalının usulüne uygun davetiyeye rağmen HMK 281. maddesi gereğince bilirkişi raporuna itiraz etmediği, davalının HMK 94/3 maddesi gereğince bilirkişi raporuna itiraz etmekten vazgeçmiş sayılacağı nazara alınarak dava —– olan, keşidecisinin davacı, lehtarının .—– yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN KABULÜNE,
1-Dava konusu —–keşide tarihli, keşide yeri —– olan, keşidecisinin davacı, lehtarının ….—- bedelli çek yönünden davacının davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Karar harcı —- davacı tarafça peşin olarak yatırılan 271,74-TL harcın mahsubu ile bakiye 815,21-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 271,74-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30-TL başvuru harcı, 8,50-TL vekalet harcı, 104,50-TL tebligat ve müzekkere gideri, 850,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.022,30-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden —yayımlanan ve yürürlüğe giren/ karar tarihinde geçerli —esaslara göre belirlenen 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.