Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/449 E. 2022/35 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/449 Esas
KARAR NO: 2022/35
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 30/06/2021
KARAR TARİHİ: 18/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili tarafından mahkememize gönderilen dava dilekçesinde özetle; alacaklı şirket; davalı/borçlunun aleyhine —– sayılı dosyası ile rücu alacağına yönelik olarak ilamsız icra takibi başlattığı , yapılan icra takibinde borca, faize ve tüm ferilere kötü niyetli olarak itiraz ettiği, yapılan itirazın tamamen haksız ve kötü niyetle yapılmış olup iptali ile takibin devamının gerektiği ,—– tarihinde; müteahhit firma olarak sorumluluğunda bulunan dairenin mutfak lavabo altında bulunan sıcak su hattında patlama meydana gelmesi sebebi ile müvekkil şirket sigortalısı dava dışı—– adresinde mukim konutuna su bastığı, su basması sebebi ile müvekkil şirket sigortalısının konutunun parkeleri, duvarları, mutfak dolaplarında hasar meydana geldiği, davacı —– sigortalısına ödeme yaparak su baskını sebebi ile evde meydana gelen zararları karşıladığı , akabinde davalı müteahhit firma aleyhine —– dosyasından ilamsız icra takibi başlatmış, ancak davalı tarafından takibe haksız şekilde itiraz edildiği , davalının ile huzurdaki dava sürecinden evvel —- tarihinden itibaren uygulanan arabulucuya başvurma şartı gereği —–dosya numarası ile başvuru yapılmış, ancak taraflar arasında dilekçe ekinde ibraz ettiği tutanaklar ile de sabit olduğu üzere, anlaşma sağlanamadığından işbu dava ikame edildiği , davalı/borçlunun haksız itirazının iptali ile alenen kötüniyetli olan borçludan %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı talep etme zaruriyeti hasıl olduğu , ——-sayılı dosyasına davalı tarafından yapılan haksız itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamını , davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep ettiği görülmüştür.
SAVUNMA : Davalı vekilinin mahkememize göndermiş olduğu cevap dilekçesinde ;itirazın iptali davasının itirazın tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması gerektiğini, bu sürenin hak düşürücü süre olduğunu davacı tarafça gerek usule gerekse de esasa aykırı olarak açmış olduğu takibin itirazına ilişkin olarak açılan işbu iptal davasının reddinin gerektiğini , davacı tarafın kötü niyetli olarak alacaklı olduklarını iddia ettikleri iş bu davada ispat yükü kendilerinde olup davalı şirketin herhangi bir borcu bulunmadığını, söz konusu dairenin—- yılında davalı şirket tarafından eksiksiz ve kusursuz teslim ettiğini bu tarihten yaklaşık —– yıl sonra ıslak hacimlerde su kaçakları olduğu gerekçesiyle davalı şirketin haberi dahi olmadan müdahale edildiğini , davacının iddia ettiği zararla ilgili olarak davalı şirketle herhangi bir —- geçilmediğini ,kusuru kabul etmemekle birlikte eğer davalı şirket böyle bir ihtar almış olsaydı teknik ekibini gönderip durumun tespitini yapıp sorumluluğu oranında müdahale etmiş olacağını ,su kaçaklarının daire tesliminde mevcut olması halinde teslim esnasında ihtirazı kayıt veya herhangi bir itirazın mevcut olmuş olacağını ,böyle bir hususun olmadığının açık olduğu su kaçaklarının ve sorunların varlığı kabul edilecekse dahi daire tesliminden çok uzun bir süre sonra oluşan kaçakların sorumluluğunun davalı şirkete yükletilmesi, davalı şirketin kusurunun olduğunu iddia edilmesi iyi niyetten uzak bir davranış olup dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ,davacı yan taraftan icra takibi usule aykırı şekilde açılmış olup dairenin mutfak lavabo altında bulunan sıcak su patlamasından meydana gelen zararda davalı şirketin herhangi bir kusuru bulunmadığından , buna dayalı olarak açılan takibe dayalı davanın reddinin gerektiğini ,patlama sebebiyle ortaya çıkan masrafın, yapının kusurlu olması sebebiyle ortaya çıktığı ile ilgili dosyada hiçbir bulgu bulunmadığını , dava konusu olayda davalı şirkete herhangi bir kusur atfedilmesi hukuka aykırılık teşkil ettiğini ,davacı tarafından başlatılan itirazın iptaliyle yargılamaya muhtaç konuyla ilgili olarak haciz baskısı kurmak amacıyla başlatılan takibin iptaline, davanın reddi ile kötü niyetli alacaklının % 20 den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini , vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE :Dava hukuki niteliği itibariyle —–Sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İcra İflas Kanunu’nun 67.Maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasına geçilmiştir.
İtirazın iptali istemine konu —- sayılı dosyasının incelenmesinde; başlatılan takibin alacaklısının — olduğu , borçlusunun— olduğu ,takibin— alacak ve — işlemiş faiz olmak üzere toplam — alacağın tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu , ödeme emrinin borçluya —- tarihinde tebliğ edildiği ,davanın — tarihinde , —- asıl alacak üzerinden açıldığı anlaşılmıştır.
TTK.’nın 1472. maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır.
—— sayılı kararında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dâva, sigorta poliçesinden doğan bir dâva değildir. Bu nedenle, halefiyet dâvası bir ticarî dâva sayılamaz. Bu dâva, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dâva gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dâva açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu dâvası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
Davacı sigorta şirketi tarafından — kapsamında dava dışı sigortalı —— ait konutun sigortalandığı, konutun davalı müteahhit tarafından davacının sigortalısına teslim edildiği hususu sabit olup, uyuşmazlık konutun sözleşmeye aykırı olarak teslim edildiği iddiasından kaynaklanmaktadır. Somut olayda davacı sigorta şirketinin yapmış olduğu ödeme sigorta poliçesine dayalı olup ödeme yapmasının sebebi sigortalısı dava dışı —–arasındaki ilişki olup ödemeyi yapmış ve onun haklarına halef olmuşsa artık yapılan ödemenin davalıdan tahsili istemi de yine onun haklarına halef olması sıfatıyla rücuen tahsil istemidir. Dolayısıyla dava dışı sigortalı davalıya karşı bu davayı hangi mahkemede açacaksa davacı sigorta şirketinin de o mahkemede davayı açması gerekmektedir. — da davalarda yargılamanın temel ilişkiye göre yapılacağı,—- hususu vurgulanmıştır.
—– karar sayılı ilamlarında ve çok sayıda benzer ilamlarda da vurgulandığı üzere;
Ticari dava ve ticari iş birbirinden farklı iki ayrı kavramdır. Her ticari dava ticari iş olmakla birlikte, her ticari iş ticari dava olmamaktadır. TTK’ nun 5(1) maddesi uyarınca ticari davalara bakma görevi Asliye ticaret mahkemesine aittir. Dolayısıyla ticari iş kapsamında olmakla birlikte ticari dava sayılamayan durumlarda ticaret mahkemeleri görevli olmayacak, uyuşmazlığın niteliğine göre diğer mahkemelerin görev hususu değerlendirilecektir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılması için; uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden tacir ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK da veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde bir düzenleme bulunması, diğer bir deyişle mutlak ticari dava olması gerekmektedir.
— tarihinde yürürlüğe giren. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’unun 3-(1)-k) maddesinde, tüketici; “Ticari veya mesleki olmayan amaçlı hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak, 3-(1)-ı) maddesinde ise tüketici işlemi; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere, her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır. Tüketici Mahkeme’lerinin görevini düzenleyen 73-(1) maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir” 83-(2) maddesinde; “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, somut olayda; davacı sigorta şirketi, sigortalısının zararının ödeyip davalının dava dışı sigortalıya teslim ettiği bağımsız bölümün ayıplı olduğu iddasıyla davalının sorumluluğu hükümleri uyarınca; ödediği zararın rücuen tahsili talep etmekte olup, davalı bina da kat maliki olmadığı gibi kat maliki olması nedeniyle de sorumluluğuna da başvurulmadığı, dava dışı sigortalının tacir olmadığı, dava dışı sigortalının davalı karşısında tüketici konumunda olduğu göz önüne alınarak, uyuşmazlığın çözüm ve görüm yerinin Tüketici Mahkemesi olduğu ve mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla, görev hususunun dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında resen nazara alınabileceği göz önünde bulundurularak davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
1-Görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli —– Nöbetçi Tüketici Mahkemesi’ne Gönderilmesine,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
İlişkin olarak; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ——– Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.